Cilt 4 Bölüm 100 [ Küle Gömülü Anılar ] (2/3)

avatar
4033 2

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 100 [ Küle Gömülü Anılar ] (2/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

[Fortuna: Önemli bir konuşma yapmak üzereyiz, o yüzden burada birazcık beklemelisin, tamam mı?]

 

[Emilia: Peki Fortuna Anne.]

 

Emilia kendisini Prenses Odasına götürüp orada beklemesini söyleyen Fortuna’ya itaatkâr bir yanıt vermişti.

 

Emilia’nın yüzündeki gülümsemeyi gören Fortuna ise gözlerini hafifçe irileştirmeden edememişti. Ardından Emilia’nın uzun, gümüş saçlarını okşadı ve endişeli bir şekilde iç çekti.

 

Önceleri Emilia Prenses Odasında bir başına bırakıldığı için biraz kırgın görünür, ne kadar gizlemeye çalışsa da kızaran yanakları şişer ve hoşnutsuzluğuna dair hiçbir şüphe kalmazdı.

 

Bir süredir Emilia’nın yüzünde o bariz tavrı yakalayamayan Fortuna doğal olarak endişeleniyordu.

 

[Fortuna: ……Emilia]

 

[Emilia: Huuh?]

 

[Fortuna: ――Hmmn, boş ver.]

 

Kızının saçlarını bir şey sormak istercesine okşamış ama kendisine çevrilen masum bakışları görünce başını sallayıp gülümsemekle yetinmişti.

 

Endişelerinin önüne geçemese de Emilia sorun yaratmadığı için memnun olmalıydı. Ve kendisini bekleyen ziyaretçileri olduğu için de artık oradan ayrılmaya karar vermişti.

 

Ufak elini sallayarak Fortuna’ya veda eden Emilia, üzerine kapanan kapıdan gelen kilit sesini işitti. Kapının güvenle kilitlenişiyle birlikte Prenses Odasında bir başına kalmıştı.

――Gerçi son zamanlarda durum pek de öyle sayılmazdı.

 

[Emilia: Tamamdır, artık ortaya çıkabilirsiniz.]

 

Fortuna’nın uzaklaştığından emin olmak için bir dakika bekleyen Emilia odanın ortasına dönmüş ve fısıldamıştı.

 

Doğal olarak odadaki tek birey kendisiydi ve kimsenin yanıt vermemesi gerekirdi―― ama odayı soluk mavi fosforlu ışık huzmeleri kaplamaktaydı.

 

O silik, donuk ışıltıları görmek Emilia’nın menekşe rengi gözlerini neşeyle titreştirmişti.

 

Prenses Odasında geçirdiği süreçte onlarla iletişim kurma konusunda açıklanamaz bir kabiliyete erişmişti. Onlara “Periler” diyordu―― tabii söz konusu mikro-ruhlardı ve Emilia’nın verdiği isim duruma uygun olsa da ince farklar söz konusuydu.

 

Yine de mikro-ruhlar genç Emilia’nın bu kabalığını mazur görebiliyordu.

 

[Emilia: Peri-san, Peri-san, bugün geldiğiniz için teşekkürler.]

 

Küçük kız bir başına kalmasına izin vermedikleri için böyle söylemiş, bunu işiten ışıklarsa karşılığında kuvvetlenip dans etmeye başlamıştı.

 

[Emilia: ――――]

 

Mikro-ruhların dansını izlemek Emila için kendisine yönelik iyi niyetlerinin bir göstergesiydi.

 

Oraya hem yalnızlığını önlemek hem de ona ellerinden geldiğince yardım etmek için geliyorlardı. Ve Emilia dışarıda yürürken kaygısızlaştığında hiç kimse tarafından fark edilmemesi için onu uyarmayı ihmal etmiyorlardı.

 

――Emilia, sayelerinde Prenses Odasından defalarca kez kaçmıştı.

 

Hiç kimse ağaç kökündeki açıklığı fark etmemiş ve Emilia kaçışı için onu kullanmaya devam edebilmişti. Başta kendisini zorlayıp vücuduyla kıyafetlerini kesikler içerisinde bırakıyordu ama artık o işte de ustalaşmıştı, endişelenmesine gerek yoktu.

 

Tabii ustalaşana kadar kıyafetlerini kirletip duruşu yüzünden Fortuna’yı bir hayli şüphelendirmişti. Sahiden ucuz atlatmıştı.

 

[Emilia: Geeeeeerçekten çok şüphelenmişti. Ama sonunda her şey yoluna girdi. Hhehee.]

 

Emilia başarısıyla böbürlenip göğsünü kabartırken soluk mavi ışıklar da onu övercesine başının etrafında dolanıyordu. Bu ışık şovu çok geçmeden başını döndürmeye başlamıştı.

 

Ne kadar maceraperest bir hal alsa da dışarıdaki büyük maceraları küçük, sevimli yaramazlıklardan ibaret oluyordu. İlk sefer olduğu gibi yetişkinlerin sohbetlerini dinliyor, izin almadan ağaçlardaki meyveleri yiyor veya birilerinin evine girip kafalarını karıştırmak adına eşyalarının yerlerini değiştiriyor ama bundan öteye gitmiyordu.

 

Yine de “Yaramazlık” her defasında büyümeye yatkın bir şeydi ve saf, masum Emilia da bir istisna değildi.

 

[Emilia: Tamamdır. Dışarı çıkma vakti.]

 

[Periler: ――――]

 

Işıklar onay verircesine hareketlenmiş ve desteklerinden cesaret alan Emilia da Prenses Odasından güzelce kaçmıştı.

 

Sayısız kaçışında genişletmiş olduğu kökleri açıp ufak bedenini aralığa kaydırdı ve kendisini dışarı çekti. Sonra da özgür kaldığı an yuvarlandı ve darbeyi hafifleten bir yaprak yığınına iniverdi.

 

Bu önceki girişimlerinden edindiği, hazırlandığı bir dersti.

 

[Emilia: Bugün ne yapsam?]

 

Saçlarına takılan yaprakları çıkartan Emilia etrafındaki ışıklara bu soruyu yöneltmişti. Cevap veremeyeceklerini bilse de parlaklıklarıyla tepki verdiklerini görmek kendisine yalnız olmadığını kanıtlıyor, içini rahatlatıyordu.

 

Dışarı çıkabilmek güzeldi ama çok geçmeden yapabileceği şeyler tükenmeye başlamıştı. Aynı yaramazlıkları tekrarlayıp durursa insanlar er geç Prenses Odasından kaçabildiğini öğrenecekti. Ve ağacın açıklığı kapatılırsa da her şey sona erecekti.

 

[Emilia: İşler sakinleşene kadar ağırdan alalım en iyisi.]

 

Kurnaz, cingöz bir suçlu gibi mırıldanan Emilia köyde amaçsızca dolanmaya başlamıştı. Muhtemelen yetişkinler her zamanki gibi köy merkezinde toplanmış, siyah cüppeli adamlarla konuşup hediyelerini kabul ediyor olmalıydı.

 

Fortuna Anne de Emilia’nın “Romanée-Conti” veya annesi tarafından “Geuse” denildiğini işittiği uzun boylu adamla konuşuyor olsa gerekti. Emilia da içten içe ona Geuse demekte karar kılmıştı.

 

Yetişkinlerin sohbetlerini dinlemek başta büyüleyici gelse de kulak misafirliğini tekrarladıkça bu iş tazeliğini yitirmiş, Emilia için sıkıcı bir hal almıştı.

 

Fortuna ve Geuse Emilia’nın çevresinde her türlü şeyden sohbet ediyordu, Emilia’nın onları dinlemesinin tek sebebiyse bir kez daha annesiyle babasından bahsedilmesi ve bir şeyler öğrenebilmesine yönelik umuduydu.

 

Ne yazık ki şu ana dek böyle bir sohbet gerçekleşmemişti.

 

[Emilia: Acaba……]

 

Geuse’in vagonlarından birine sızabilir miydi ki?

 

Eğer küçük bedenini vagonlardaki kutuların arasına sıkıştırabilirse onlarla birlikte ormandan çıkabilirdi.  

 

Geuse’in arkadaşlarının ayrılmadan önce vagonları kontrol ettiğini hiç görmemişti. Ama Perilerin yardımıyla bile fark edilmeden sıvışmak imkânsız olsa gerekti.

 

[Emilia: ……Mmmmuu]

 

Bunları düşünüp işe yaramayacağını fark eden Emilia vazgeçmişti. Sonuçta ormandan ayrılmak Fortuna’ya verdiği sözden dönmenin en kötü yolu olurdu.

 

――Kesinlikle ormandan ayrılmamalıydı. Dışarıda Emilia için korkutucu şeyler vardı ve onlarla bir yetişkin olmadan önce karşılaşması çok tehlikeliydi. Hiç değilse kendisine hep böyle söylenirdi.

 

Kuralları yıkmaya başlamış olabilirdi ama hepsini yıkacak da değildi. Belki de bu da genç Emilia’nın erdeminin göstergesiydi.

 

Böylece vagonda saklanıp uzaklaşma planı anında ortadan kalktı. Ebeveynleriyle ilgili bilgi edinmek için başka bir yol bulmalıydı.

 

[Emilia: ――Hup, hup.]

 

Düşünerek ilerlerken yetişkinlerin ve Geuse’in yoldaşlarının buluştuğu köy merkezine ulaşmıştı. Çabucak yakınlardaki bir ağaca tırmanıp karnının üzerine yatarak kulaklarını kabartmaya başladı.

 

Her zamanki gibi Fortuna ve Geuse neşeli bir şekilde sohbet ediyor, diğerleriyse yükleri boşaltıyordu. Ancak bugün Fortuna’nın ifadesi iyice samimiydi.

 

[Fortuna: Emilia son zamanlarda pek neşeli ve geeeeerçekten enerji dolu. Keşke kıyafetlerini çamura bulamayı da bıraksa.]

 

[Geuse: Aman aman…… iyi olduğunu duymak güzel. İstersen onun için yeni kıyafetler getirebiliriz. Yakında ormanın dışına kış gelecek ve ayırabileceğimiz sezon dışı pek çok kıyafet olacak.]

 

[Fortuna: Size sürekli zahmet veriyoruz, yük olduğumuz için üzgünüm…… Ama bu kıyafetlere yetişkinler için olanlar da dahil mi acaba?]

 

[Geuse: Evet, tabii ki. Onların içerisinde çok iyi görüneceğine eminim, Fortuna-sama.]

 

Geuse hassas bir ifadeyle bu sözleri sarf ederken Fortuna’nın yüzünde de karmaşık bir ışıltı belirmişti, utanmış bir edayla yanaklarını kaşıyordu.

 

[Fortuna: …… Böyle konuşmayı nerden öğrendin bakalım? Birbirimizi yıllardır tanıyoruz, ne zamandan beri şaka yapar oldun?]

 

[Geuse: Aklıma gelen ilk şey buydu. Garip bir şey mi söyledim ki?]

 

[Fortuna: Yalan söylemeyen biri olduğunu biliyorum, bu da durumu daha da imkansız kılıyor……]

 

Fortuna afallamış bir şekilde elini alnına bastırmış ama dudaklarına üzgün olmadığını kanıtlayan, yanlış algılanamayacak bir gülümseme yerleşmişti.

 

Hatta üzgün olmak bir yana, bu etkileşimden fazlasıyla memnun görünüyordu.

 

[Emilia: ……hmph]

 

Annesini bu şekilde görmek her nedense Emilia’nın içini tiksintiyle doldurmuştu.

 

Fortuna’nın ifadesi genellikle katı olur ve kadın, Emilia dışındakilerin önünde narin tarafını çok nadiren gösterirdi.

 

Ve şimdi annesi için önemli bir şeyin çalındığını hissetmek Emilia’nın canını acıtıyordu.

 

[Emilia: Hrmph, aptal Geuse.]

 

Hiç tanışmamış olduğu adama sitemini edip yanaklarını şişiren Emilia, Geuse ilginç bir şeyler söylemezse vagonlarla ilgili bir yaramazlık yapacağım diye düşünmüştü.

 

Belki tekerlekleri kıyafetle tıkayabilir veya içeri yağ dökebilirdi. Tabii bunlar Emilia’nın ufak tefek intikam yeminleriydi, bu dramatik şeyler asla gerçekleşmeyecekti.

 

[Geuse: ――Peki mühür hala güvende mi?]

 

Sesini kısan Geuse Fortuna’ya her zamanki sorusunu yöneltmiş, Fortuna da başıyla onay vererek yanıtlamıştı.

 

[Fortuna: Hiçbir şey değişmedi. Biliyorsun ki her defasında aynı şeyi soruyorsun.]

 

[Geuse: Bu benim görevim sonuçta. Hem vakit geldi. Bu problem döngüsel olsa da bu yıl özellikle bol sayıda aysız gece gerçekleşti, haliyle mana dolaşımı az oldu. Bunun ormanın derinliklerindeki mühür üzerinde negatif etki doğurabileceğinden endişeleniyorum…… ve gerilmeden edemiyorum.]

 

[Fortuna: Ay ha…… doğru, anlıyorum. Demek ki ormandaki mikro-ruhlar o yüzden son zamanlarda bir garip davranıyor…… Anlıyorum. Sonrasında gidip bir bozulma olmadığından emin olmak için mührü bizzat kontrol edeceğim.]

 

[Geuse: Bu işi sana bırakıyorum o halde.]

 

Geuse bu cümle sonrasında hafifçe eğilirken Fortuna ciddi bir bakış eşliğinde onay verdi.

 

Bu sohbete kulak misafiri olan Emilia ise kendi kendine [Ormanın derinliklerindeki……] şeklinde mırıldandı.

 

Emilia köyü karış karış incelemiş ve doğal olarak orman sınırlarında Fortuna’nın oynamasına izin verdiği her karışı da didik didik etmişti. Sesli bir şekilde dile getirmese de ormanı kendi arka bahçesi olarak görürdü.

 

Yine de bahsi geçen “Ormanın derinlikleri” ile ilgili hiçbir fikri yoktu. Muhtemelen girişin yasak olduğu alanın derinliklerinde bir yerden bahsediliyor diye düşünmüştü―― yani kendisinden özellikle gizlenen bir şey daha söz konusuydu. Düşündükçe tatminsizliği artıyordu.

 

Biriken tüm o tatminsizlikler farkında olmadan patlama noktasına ulaşmıştı.

 

Her zamanki gibi ailesiyle ilgili faydalı bir bilgi edinememiş, Prenses Odasının dışındaki heyecanlı maceraları rutine binmişti. Daha da kötüsü, Emilia’nın yalan söylememesi ve sır tutmaması gerektiğini söyleyen yetişkinler arkasından iş çevirmeye devam ediyordu. Kısa bir sürede pek çok örnek kendisini göstermişti.

 

――Belki de Emilia’nın biraz karşılık verme zamanı gelmişti.

 

Bu düşünce yüzünden kim Emilia’yı suçlayabilirdi ki?
Önceleri hiç kimse Emilia’nın kabaran afacan ruhunu dizginlememişti ve böylece gelişmesine izin vermiş, “O zamanın” gelişini hızlandırmışlardı.

 

Ve bu yüzden yıllar sonra Emilia’yı suçlayabilecek tek kişi Emilia olacaktı. O zamanlar yaptığı aptallık için kendisini ne kadar suçlasa da günahının ağırlığı asla hafiflemeyecekti.

 

――Ama bu geç kalınmış pişmanlık genç Emilia’ya ulaşmamıştı.

 

Emilia yanlış yönlendirilmiş hevesleriyle gaza gelirken Geuse ve Fortuna’nın sohbeti sona ermiş, tüm malları boşaltan Geuse’in grubu yetişkinlerin vedası eşliğinde yola koyulmuştu.

 

Bunu gören Emilia da ağaç dalından çabucak kayarak Prenses Odasına doğru koşturmaya başladı. Ardından boşluğun arasına sıkışıp köklerden geçerek hızlıca mazeretini hazırlamaya girişti.

 

Apar topar çizimler yaptı, oyuncak bebeklerinin kıyafetlerini değiştirdi ve şekerlerine yumuldu.

 

Her şey bitip alnındaki teri sildiğindeyse Fortuna’nın kapının dışından ulaşan sesini işitti.

 

[Fortuna: Emilia, beklemek zorunda kaldığın için üzgünüm. Bugün iyi bir kız oldun mu?]

 

[Emilia: İ…… i-iyi bir kız oldum mu? Oldum. Mhm, evet, oldum.]

 

[Fortuna: ――――]

 

Mükemmel performansıyla Fortuna’yı kandırdığına ikna olan Emilia’nın yüzünde tatminkâr bir ifade belirmişti. Ama onu bu halde gören Fortuna gözlerini kısıp bakışını göndermeyi ihmal etmedi.

 

Kendisine kilitlenen keskin bakışlarla ilgili kötü bir hisse kapılan Emilia ise herhangi bir yanlış hamlenin şüpheleri kabartacağını çözerek konuşmaya başladı.

 

[Emilia: N-ne oldu Fortuna Anne? Bana öyle bakacağın bir şey yapmadım ki?! Sadece biraz şeker yedim, resim çizdim ve oyuncaklarımla oynadım. Hiç dışarı çıkmadım. Gerçekten.]

 

[Fortuna: ――Öyle mi… iyi bakalım.]

 

Fortuna Emilia’nın oyunculuğuna kanmış gibi görünüyordu. Annesine yalan söylediği için kendisini suçlu hisseden Emilia ise buna fazla takılmaması, bunun yerine intikamını tasarlamaya başlaması gerektiğini kendisine tekrarlamaktaydı.

 

Fortuna ve Geuse ormanın derinliklerindeki bir “Mühürden” bahsetmişti. Emilia’nın hatırladığı kadarıyla “Mühür” bir şeyin saklandığı bir yer demek olmalıydı.

 

Yani oraya, dışarı çıkarsa sorun yaratacak bir şey saklanmıştı.

 

――Böylece Emilia’nın Fortuna ve diğer yetişkinlerden alacağı intikam tasarlanmıştı.

 

Ormanın derinliklerindeki “Mührü” bulacak ve Fortuna veya diğerleri tarafından azarlandığında pazarlık malzemesi olarak o şeyi kullanacaktı.

 

Prenses Odasından sızdığı anlaşılırsa Mührün konumu Emilia’nın kozu olacaktı.

 

Emilia dahice planı yüzünden öylesine heyecanlanmıştı ki odadan ayrılmanın yarattığı suçluluk duygusunu daha kötü bir şeyle örtmeye çalışmanın doğurduğu ironiyi hiç fark edememişti.

 

El ele tutuşan anne kız Prenses Odasından ayrıldı. Eve döndüklerindeyse Fortuna, yapacak bir şeyleri olduğunu söyledi. Geuse ile yaptıkları konuşmaya bakılırsa Fortuna “Mührü” kontrol etmeye gidecek olmalıydı.
Ve bu yüzden,

 

[Emilia: ――Size güveniyorum dostlarım.]

 

Soluk mavi ışıklara göz kırpan Emilia onlarla birlikte annesini takip etmeye koyuldu. İleride tek bir gülümsemeyle karşısındakini büyüleyebilecek olan güzelliği, küçük kızın yanaklarında şimdiden kendisini göstermeye başlamıştı.

  

#Kaldığımız yerden devam ediyoruz arkadaşlar. Yokluğumda ingilizce kaynağımız sadece bir bölüm eklemiş, yani aramızda 5-6 bölüm kadar var hala. Onları bu hafta paylaşmak niyetindeyim çünkü bizi bilgilendirici bölümler bekliyor gibi görünüyor. Emilia'nın geçmişinden kesitler, mühür ve Geuse olayları, sığınakla ilgili bilgiler ve Theta ile bir sohbet okuyacağız inşallah. O zaman bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46067 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr