Cilt 4 Bölüm 87 [ Bir Oni Dışarıda, İki Palyaço İçeride ]

avatar
4687 4

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 87 [ Bir Oni Dışarıda, İki Palyaço İçeride ]


Çevirmen : Clumsy 

 

İki şaşkın bakış, odaya nefes nefese dalan Subaru’nun üzerindeydi.

 

Subaru’ya kalırsa bu ikilinin ‘’şaşırtılma’’ konseptine tamamen yabancı olması gerekirdi. Ve bu tepki kendisinde ufak bir tatmin doğurmuş, dudaklarındaki hınzır gülüşü büyütmüştü.

 

[Roswaal: ――Bahis mi?]

 

Bu şekilde mırıldanan Roswaal, eşleşmeyen gözlerini kısmıştı. Genellikle palyaço makyajıyla kaplı olan suratı herhangi bir boya barındırmıyordu. Bu, Subaru’num atlattığı tüm döngüler içerisinde Roswaal’ın gerçek yüzünü ilk görüşüydü.

 

Beyaz boyaların altındaki teni solgundu ve gözlerinde kalem olmaması bakışlarına belli bir artniyetsizlik katmıştı―― Subaru’nun tanıdığı Roswaal’a hiç uymayan bir manzaraydı. O boyalı yüzün ardına gizlenen üçkağıtçı, çıkarcı figür, makyajın çıkışıyla temiz, dürüstçe bir gence dönüşmüştü.

 

Doğal hali güzel olanlar ekstra bir şeye gerek duymaz Subaru bu düşünceyi aklından geçirerek Roswaal’ın mırıldanışına başıyla onay vermişti.

 

[Subaru: Evet, bir bahis. Senin dileğine karşı benimki…… Tek hakkımız var, kazanan her şeyi alır.]

 

[Roswaal: ――――]

 

Subaru tek parmağını kaldırarak ihtişamlı bir şekilde konuşmuştu. Roswaal ise bu teklifi irdeler gibi gözlerini iyice kısmıştı. Ancak daha Roswaal yanıt verme fırsatı bulamadan ikilinin arasına başka bir figür girdi―― yani pembe saçlı hizmetçi, Ram.

 

Roswaal’ı arkasına alan Ram’ın Subaru’ya yönelik bakışları oldukça sertti. Ram günlük hayatlarında da Subaru’yu her fırsatta azarlama eğilimindeydi ve bakışları daima sert olurdu ancak geçmişteki hiçbir örnek gözlerinin şu anki haliyle kıyaslanamazdı.

 

[Ram: Dur bakalım Barusu. Odaya öylece dalıyorsun ve tam ne diyeceksin diye düşünürken…… Roswaal-sama’ya iyileşme döneminde daha da çok yük bindireceğini mi söylüyorsun? Arsızlığının da bir sınırı olmalı.]

 

[Subaru: Şartları düşününce “Hasta ve yaralıyım” bahanesi daha fazla işe yaramayacak. Bu durumun onun şeytan dili ve kararmış kalbiyle hiçbir alakası yok…… o yüzden benim işim sona erene dek sineye çekmek zorunda.]

 

[Ram: Barusu――]

 

[Subaru: Ve söyleyeceğin hiçbir şey de bunu değiştirmeyecek!]

 

Ram’ın gözleri tehlike ve ciddiyet karışımıyla alevlenmişti. Ancak daha harekete geçemeden önce, ayağını yere geçiren ve parmağını öne doğru uzatan Subaru karşısında temkinli bir şekilde durakladı.

 

[Subaru: Durmak veya tereddüt etmek için hiçbir sebebim yok. Birbirimizi hiç değilse bu kadar tanıyoruz, değil mi Roswaal?]

 

[Roswaal: ――Hhm]

 

[Subaru: Yoksa sevgili küçük günlüğünden sapan bir şeyler oldu diye motivasyonun sıfırlandı mı hemen? Biraz omurgan olduğunu sergilemeye ve sıradaki benliklerin için çaba sarf etmeye ne dersin?]

 

[Roswaal: ……. İlginç bir ifade şekli. Sıradaki benliklerim, öyle mi?]

 

Subaru, doğruca Ölümden Dönüşten bahsetmeden mesajını vermek istemişti. Ram kafa karışıklığı içerisinde kaşlarını çatmış olsa da Roswaal anlamış gibi görünüyordu.

 

Cansız yüzüne biraz renk gelen Roswaal, önündeki Ram’a seslendi.

 

[Roswaal: Ram. Otur hadi…… Ya~~da bize biraz müsaade edebilir misin?]

 

[Ram: ……! Ama Roswaal-sama!]

 

[Roswaal: Sorun yok, sorun yok. Subaru-kun baş başa kalsak dahi bana saldıra~~cak kadar düşüncesiz olamaz. Ve benim için de onu yenmek çocuk oyuncağı zaten. De~~ğil mi?]

 

[Subaru: Evet, utandırıcı olsa da öyle. İş fiziksel mücadeleye gelirse onu yataktan çıkarabileceğime bile emin değilim.]

 

Subaru’nun ellerini onaylayıcı bir şekilde çırptığını gören Ram dişlerini sıktı ve endişeli bakışlarını bir kez daha Roswaal’a çevirdi.

 

[Ram: ――Lütfen kendinizi zorlamayın.]

 

Ardından ciddi bir reverans sonrasında çıkışa yöneldi. Subaru’nun yanından geçerkense yandan bir bakış attı.

 

[Ram: ――Roswaal-sama’ya bir şey olursa seni bağışlamayacağım.]

 

[Subaru: Onun kendisine zarar verecek bir şey yapmasından daha çok korkmalısın, bilesin.]

 

Ram’ın omuz silkerek kapayıyı kapatışını izleyen Subaru Roswaal’a dönmüştü. Roswaal ise düşünceli ifadesini değiştirmeden bir gözünü kapatmış, sarı gözbebeğini Subaru’ya dikmişti.

 

[Roswaal: İfaden dün ge~~ce ayrılırkenkinden hatırı sayılır derecede fa~~rklı görünüyor. Bu birkaç saatte kalbinde bir değişiklik mi oldu?]

 

[Subaru: Kalbimde bir değişiklik… öyle de denilebilir sanırım. Bir arkadaşla konuştum ve dövüştüm…… ehh, gerçi tek taraflı bir dövüştü ama arkadaşlığımızın tekrar onaylanışı gibi bir şey oldu.]

 

Otto’nun yumrukladığı ve hala hafiften kırmızı yanağına dokunan Subaru, sabah hissettiklerini anımsamıştı.

 

Otto cılız bedenine rağmen şaşırtıcı derecede güçlüydü. Belki de sebep, bugüne dek karşılaştığı zorluk ve sınavların Subaru’nunkilerden çok daha fazla oluşuydu. Subaru da bu dünyaya geldiğinden beri pek çok açmaza girmişti ama görünen o ki hala yeterli değildi.

 

[Subaru: Cidden, bu dünya ne kötücül……]

 

[Roswaal: Sana daha fazla katılamazdım. Ne~~yse, dün seni yeterince köşe~ye sıkıştırmadığımı zaten onaylamıştım ama bu kadar erken dönmen de yanılmadığımı kanıtlıyor.]

 

[Subaru: Aslında limitime gelmiş sayılırdım.……Sanırım biraz akılsızım.]

 

Otto’nun söz ve yumrukları Subaru’nun yıkılan iradesini doğrultmuş gibi görünüyordu. Aslında bu, korkunç derecede inceliksiz ve basit bir yöntemdi. Bir arkadaşını doğru yola sokmak için dövmekten daha çocuksu bir şey olamazdı ve Subaru, bu durum başka birinin başına gelse kesinlikle alay ederdi.

 

[Subaru: Ama bunun kötü bir şey olduğunu sanmıyorum. Kendini çıkmaz bir yolda bulduğunda işleri çözmene yardımcı olacak bir dostun olması bayağı iyi.]

 

[Roswaal: Saf. Acemi. Toy.……En nihayetinde bu dünyanın çilelerini yalnızca kendi başına çözebilirsin. Arkadaşlara güvenmek gibi tembelce fikirlere ihtiyacın yok.]

 

[Subaru: Arkadaşlara güvenmek, bağlara güvenmek, hislere güvenmek…… bunların işe yarayacağını düşünmüyor musun?]

 

[Roswaal: Yara~~mayacak.]

 

[Subaru: Diyorsun. ――O zaman kimin haklı olduğunu göreceğiz.]

 

Roswaal’ın ifadesi değişirken Subaru parmaklarını şıklatarak yatağa ilerlemiş ve Roswaal’ı işaret etmişti.

 

[Subaru: Dediğim gibi, hadi bahse girelim. Senin dileğine karşı benimki ve karar bir turda verilecek.]

 

[Roswaal: Pek iyi, duya~~lım bakalım.]

 

Roswaal’ın teklifini doğruca reddetmediğini teyit eden Subaru, parmağını tavana çevirdi.

 

[Subaru: Bu defa senin niyetlerine uygun davranmayacağım. Yalnızca bu defa da değil, bunu hiçbir zaman yapmaya niyetim yok…… ama bu konuda ne kadar ısrarcı olsam da farklılıklarımızda asla uzlaşamayacağız. Bu yüzden bir limit belirleyelim.]

 

[Roswaal: Bir limit mi?]

 

Roswaal’ın kelimesini yinelediğini işiten Subaru, [Evet] diyerek başıyla onay verdi. Ve diliyle dudaklarını ıslatırken bakışlarını doğruca Roswaal’ın gözlerine dikti.

 

[Subaru: Bu döngüde her şeyi kendi yolumla aşacağım. Eğer başarısız olursam…… bir sonraki sefer benden ne istersen onu yapacağım. Limit bu olacak.]

 

[Roswaal: ――Sonsuza dek geri sarma yeteneğin olmasına rağmen denemeye devam etme hakkını kullanmayacaksın, öyle mi?]

 

[Subaru: Kendi ağzınla söyledin. Beni köşeye sıkıştırmak için yaptıkların yeterli değildi, buna katılıyorum. ――Eğer zamanı geriye alıp bir sonraki sefere her şeyi yoluna koyabileceğimi düşünüp durursam her seferin sonu aynı olacaktır.]

 

Gerçi tabii ki bu konsepti tamamen reddetmek gibi bir niyeti de yoktu. Natsuki Subaru bu acımasız dünyada Ölümden Dönüş olmadan ne yapabilirdi ki? Bunun faydalarını tamamen hiçe sayacak kadar utanmaz değildi.

 

Ancak zihniyeti değişmişti. Eğer yapabileceği her şeyi yapmasına rağmen ölürse bunu kabullenebilirdi. Ama mevzu böyle değilse ve yaşayabilecekken öldüyse,

 

[Subaru: Bu arkamdan ağlayan tüm insanlara hakaret olurdu. Bu davranışı daha fazla sürdürmeyeceğim.]

 

[Roswaal: Ve bu yüzden kendine bir limit koyuyorsun…… ö~yle mi? Gerçi senden daha uygun bir şart isteyemezdim ama sözünün arkasında duracağını nasıl garanti edeceksin?]

 

[Subaru: Garanti mi?]

 

[Roswaal: Evet, garanti. Oldukça öne~~mli, haksız mıyım? So~~nuçta geri alma yeteneğin sayesinde rahatlıkla bu söz hi~~ç verilmemiş gibi davranabilirsin. Başarısız olursan dün geceye dö~~nüp başka bir yol denemeye karar verebilirsin……]

 

[Subaru: Roswaal]

 

Roswaal şüphelerini dile getirirken Subaru sessizce ismiyle hitap etmişti. Sözu bu çağrıyla kesilen ve Subaru’nun bakışlarıyla yüzleşen Roswaal’ın gözleri bir nebze irileşti ve Subaru, değişmeyen ses tonuyla devam etti.

 

[Subaru: Bunu yapacağımı düşünüyor musun?]

 

[Roswaal: ――――]

 

[Subaru: Eğer düşünüyorsan…… bu konuşma hiçbir işe yaramayacak demektir. Hepsi bu kadar o vakit.]

 

Roswaal bu kelimeler karşısında gözlerini kıstı, ellerini hafifçe kaldırdı ve iç çekti.

 

[Roswaal: Yo, yo~~. De~~vamını da duyalım. En sonunda karar verebilirim.]

 

[Subaru: ……Peki o zaman. Dediğim gibi, bir limit koyacağız. Ben her şeyimi bu döngüye vereceğim. Ve yine de işe yaramazsa senin dediğini yapacağım. Zaten öteki türlü…… yani bu işe yaramazsa başka herhangi bir şeyin işe yarayabileceğinden şüpheliyim.]

 

[Roswaal: Pek kendinden emin gibi görünmüyorsun? Ama bir kararlılığa erişmişsin……Öyle~~yse ben de nazik bir cevap vereceğim. Kendine bir limit koydun ve bu seferi son girişimin olarak belirttin. Peki benden ne ta~~lep ediyorsun?]

 

Roswaal’ın ses tonu normale dönmeye başlamıştı. Bu görüşmenin karşılıklı anlayış derecesine ulaştığını gören Subaru ise ellerini çırparak yanıtını verdi.

 

[Subaru: Talebim basit. Eğer bu döngüde yolumu bulmayı başarırsam gelecek senin beklentilerinden ayrılacak. Bu yaşandığında muhtemelen İncilinden sapan bir dünyada yaşama arzunu yitireceksin…… işte bu yaşanmamalı.]

 

[Roswaal: Yaşanmamalı mı? Yani kararlılığımı kaybetmemem gerektiğini mi kast ediyorsun? Ne~~yazık ki bunun bir hayli zor bir talep olduğunu söylemeliyim. Tabii ki yüze~~ysel olarak öyle davranabilirim ama kalbimin derinliklerinde……]

 

[Subaru: Bilirsin, Roswaal. Sonsuza dek düşman olalım istemiyorum.]

 

[Roswaal: ――Hn?]

 

Subaru’nun ne kast ettiğinden emin olamayan Roswaal başını kaldırdı. Ve bunu gören Subaru burnuyla parmağını ovalayarak devam etti.

 

[Subaru: İncilinden sapan bir geleceğe ve kararlarından farklı bir rotaya dayanamayacağını biliyorum. Ama İncilinden sapan o gelecekte bile Emilia Kral olsun diye kıçımı yırtacağım. Ve bunu kesin kılmak için geri alma gücüme güvenmeye de devam edeceğim. ――Hangi yolu seçersek seçelim sonuç senin hedeflerinden farklı olmayacak.]

 

[Roswaal: ――――]

 

[Subaru: Roswaal, talebim basit. Eğer İncilinden farklı bir yol açarsam…… İncilini bir kenara atıp bana katılacaksın. Ben Emilia’yı Kral yapacağım. Ve bunun için de senin yardımına ihtiyacım var.]

 

Roswaal ellerini affedilemez pek çok günahla kirletmiş olsa da kuvveti Emilia’nın hedefleri için gerekliydi. Subaru hala Roswaal’ı anlayamıyor ve ondan tiksiniyor olabilirdi. Ve işler bu zaman döngüsündeki gibi kalırsa Roswaal’ın entrikalarının sonuçları tamir edilemeyecekti. ――Ama Subaru bu olasılığı bizzat eleyecek ve o ölümcül tuzağı bertaraf edecekti.

 

Subaru’nun teklifini işiten Roswaal uzun, derin bir iç çekti. Ardından gözlerini kapattı, düşüncelere daldı, çenesini sıvazlarken dudaklarını yavaşça ayırdı ve-

 

[Roswaal: Yani istediğin nihai taviz…… bu mu?]

 

[Subaru: Bir hayli uygun, değil mi? Ben uygun şeyleri severim. Emilia Kral olmak için elinden gelenin en iyisini yapacak, ben onu destekleyeceğim ve sen de bu süreçte peşimize takılacaksın.]

 

[Roswaal: Bana sorarsan bu zor bir iş, malum işleri uzun, çok uzu~~n bir süredir tek taraflı olarak yürütüyorum. Eğer şu anda de~~ğişmemi istiyorsan…… bu senin için de eşit derecede ciddi şartlar gerektirecektir, haklı mıyım?]

 

[Subaru: Evet, haklısın.]

 

Roswaal tek gözünü kısarken Subaru iki parmağını uzatarak başıyla onay verdi.

 

Roswaal’ın bakışlarının parmak uçlarına çevrildiğini hissettiğinde de parmaklarından birini hafifçe salladı.

 

[Subaru: İki şart var. İmkânsız olduğunu ve asla yapılamayacağını söylediğin iki şey. Eğer bu şartları mümkün kılabilirsem bahsi ben kazanmış olacağım.]

 

[Roswaal: Ve o şartlar yerine gelmezse de galibiyet benim olacak. Ben de senin insanlığını bir kenara bıraktıracağım.]

 

Kısık, etkili bir sesle konuşan Roswaal’ın bakışları tekrar Subaru’nunkilere kilitlenmişti. Onun aceleci bakışlarını alan Subaru ise dişlerini sıkıp başını sallayarak devam etti.

 

[Subaru: Evet, birinci şart: ――Garfiel’i müttefik haline getirecek ve dışarı çıkartacağım.]

 

[Roswaal: ――――]

 

[Subaru: Sığınağa bağlılığı nedeniyle onu asla buradan çıkartamayacağımı söylemiştin. Katılıyorum. Ama buna katılmama rağmen…… ileride onun gücüne ihtiyacımız olacağını da biliyorum. Sığınak insanlarının hislerini değerlendirecek olsak bile o inatçı, yaramaz çocuğu sonsuza dek burada bırakamayız. Yani senin yapılamaz dediğin şeyi yapacak ve Garfiel’i tarafımıza çekeceğim.]

 

[Roswaal: ――Peki ya ikincisi?]

 

İlk şartı duyan Roswaal’ın gözlerinin derinliklerinde karanlık bir duygu belirip geçmişti.

 

Ama buna değinmeden ikinci şarta atlayıverdi. Ve Subaru, başını sallayarak devam etti.

 

[Subaru: ―― Emilia’ya Yargılamaları geçirteceğim. Yargılamaları geçen ve Sığınağı özgür bırakan kişi Emilia olacak. Ben değil.]

 

[Roswaal: İmkânsız!]

 

Bu şekilde bağıran Roswaal avcunu yatağına geçirmişti. Boğuk bir gürültü çıkarken görüşü öfkeyle karardı ve omuzlarını gererek parmağını Subaru’ya uzattı.

 

[Roswaal: Sana dün gece de söyledim. O şey Yargılamaları geçemez. Ve Garfiel asla Sığınağa olan bağlılığını geride bırakamaz!]

 

[Subaru: Ben denemeden bilemeyiz, değil mi?]

 

[Roswaal: Evet, denemeden bilemeyeceğin doğru. Ve tam da bu yüzden defalarca kez deneyip dövülmüş ve mağlup edilmiş olarak yanıma gelmedin mi?! Bizzat senin suratın ve kararlılığın o ikisinin umut bağlamaya değmeyeceğinin kanıtı!]

 

Resmen çığlıklar atan Roswaal’ın omuzları konuştukça inip kalkıyordu. O soluk soluk nefesler alıp verirken Subaru yüzünü sakin tutarak karşılık verdi.

 

[Subaru: Canını bayağı sıktın, değil mi?]

 

[Roswaal: Ne……?]

 

[Subaru: Bu şartların çok zor olması senin için avantajlı değil mi? Zorluklarına bu derece sinirlenmen hiç anlamlı değil, haksız mıyım?]

 

[Roswaal: Bu böyle bir bahsin yapılıp yapılamayacağı meselesi. Dengesini bırak, mantığı bile yoksa bahsin sonuçları da hasarlı olacaktır. Temkinli olmam çok doğal.]

 

Subaru’nun fazlasıyla aleyhine ve kendisinin lehine şartlarla karşılaşmak Roswaal’ı tedirgin etmişti. Ama bu tepkiyi görmek Subaru’nun yanaklarını hareketlendirdi, yüzüne tehlikeli bir gülümseme yerleştirdi.

 

[Subaru: Roswaal, anlamış gibi görünmüyorsun.]

 

[Roswaal: …………]

 

[Subaru: Olasılıklar benim aleyhime değil mi? Ehh evet, nasıl bakarsan bak bir hayli zorlu. İtiraf etmeliyim ki bunun planlarını güncellerken sana biraz yüz bırakacağını aklımdan geçirmiştim ama… aslında mesele başka bir şeyle alakalı.]

 

Nutku tutulan Roswaal’ın karşısındaki Subaru, gülümseyen suratını bozmayarak devam etti.

 

[Subaru: Kendi ağzınla söyledin, Roswaal.]

 

[Roswaal: ――――]

 

[Subaru: Köşeye sıkıştığımda en güçlü koz haline geliyorum. ――İstediğin şekil bu olmayabilir ama en güçlü kozun ortada olduğuna şüphe yok. Hala tatmin olamadın mı?]

 

Roswaal Subaru’nun sözleri karşısında sessizliğini koruyordu. Subaru’ya bakmayı sürdürerek nefes alış ritmini yavaşça düzene soktu. Ve bu düzeni sağladığında da tek parmağını kaldırdı.

 

[Roswaal: ――Kontrat.]

 

[Subaru: ――――]

 

[Roswaal: Peki. Su~~nduğun şartları kabul edeceğim. ―― Garfiel’i büyüden çıkar ve Emilia-sama’nın Sığınağı özgürleştirmesini sağla. İkisini de yerine getirdiğinde planlarımı bir kenara bırakıp senin açtığın yolu takip edeceğim. Bunu bir kontratla resmileştirelim.]

 

Roswaal’ın kalkan parmağının üzerinde silik ışıklar parıldıyordu. Julius’un Petelgeuse’i yok ederken kullandığı çok renkli ışıkları andıran gökkuşağı renkli bir mana yaratmıştı.

 

[Roswaal: Bu karşılıklı kontratı kapılarımız aracılığıyla ruhlarımıza kazıyacağız. Kimi kandırırsan kandır, kendi kalbini kandıramazsın. ――Ruhuna kazılı bir kontrat zamandan ve mesafeden üstündür, hatta dünyaları bile aşar. Bu sayede geriye sarıp baştan başladığında da geçerli olacaktır.]

 

[Subaru: Hah, yani aklında bir şey varmış.…… Ama bu benim için daha da ikna edici oldu. Kontratla bağlanmamız beni bahsi kaybettiğinde seni tekmeleyerek sürükleme ve çığlıklar atma zahmetinden kurtaracaktır.]

 

[Roswaal: Bunu hafife alıyormuş gibi görünmüyorsun…… peki.]

 

Subaru’nun kontrata gönüllü olduğunu gören Roswaal daha fazla şey söylemedi.

 

Parmak ucundaki parlaklığı Subaru’nun göğsünün merkezine değdirdi ve bedenine bir şeylerin sızdığı hissiyatını yaydı.

 

O anda içinde bir dalga belirdiğini ve tüm gözeneklerinin açıldığını hisseden Subaru derin bir nefes verdi.

 

[Subaru: Aa, hha――]

 

[Roswaal: Ve bir kısmı da benim ruhuma kazınacak. ――Natsuki Subaru’nun kontratı tamamlandığında Roswaal L Mathers’ın kontratı da tamamlanacak.]

 

Tıpatıp aynı bir gökkuşağı da Roswaal’ın göğsünde belirdi. Işıklar bir anlığına Roswaal’ın tüm bedeninde yayılsa da göz açıp kapayıncaya dek her şey normale döndü.

 

[Subaru: Bitti mi yani?]

 

[Roswaal: Bitti…… Artık geri dönüş yok.]

 

İkisinin de kaçamayacağının teyidini alan Subaru sessizce yutkundu. Roswaal ise bir elini göğsüne yerleştirdi ve-

 

[Roswaal: Sen şartlarını tamamlamayı denerken ben de İncilde yazılanları gerçek kılmaya çalışacağım. Bunun için beni suçlamayacaksın, değil mi?]

 

[Subaru: ――Beş gün sonra kar yağacak mı?]

 

[Roswaal: ……Eğer Emilia-sama kar yağışını getiremezse muhtemelen ben ge~~tirmek durumunda olacağım.]

 

Başka bir deyişle, zaman limiti koyulmuştu. Beş gün sonra Büyük Tavşan Saldıracaktı. Bu süreçte Emilia’nın Sığınağı özgürleştirmesi ve Subaru’nun Garfiel’i ikna etmesi gerekiyordu.

 

[Subaru: Karar verildiyse boşa harcayacak zaman yok demektir. Başlasam iyi olur.]

 

[Roswaal: Subaru-kun]

 

Subaru görevlerini yerine getirmek için yataktan uzaklaşırken Roswaal’ın seslenişini işitti. Ve arkasına dönerek Roswaal’ın hafifçe kaçırdığı bakışlarıyla karşılaştı.

 

[Roswaal: Köşk olayı aynı gün yaşanacak. ――Elinden gelenin en iyisini yap, iyi bir mücadele gerçekleştirmen için sana dua edeceğim.]

 

[Subaru: Çünkü ben her şeyi dener ve çuvallarsam bir dahaki sefere senin yolunu izleyeceğim…… değil mi?]

 

[Roswaal: ――――]

 

Roswaal Subaru’nun sorusunu sessizlikle yanıtladı. Subaru da buruk bir gülümseme sunup parmağını Roswaal’a uzatarak kapanışı gerçekleştirdi.

 

[Subaru: Roswaal, havanı kaybetmişsin, palyaço makyajını tekrar yapmalısın.]

 

[Roswaal: Hhm, şimdi sen söyleyince fark ettim…… seni ilk defa makyajsız karşıladım, değil mi?]

 

[Subaru: Bu dünyada evet.]

 

Subaru, Roswaal’ın gözlerinin bu ima karşısında irileştiğini görerek arkasını döndü. Ve son cümlelerini geride bırakarak ilerlemeye başladı.

 

[Subaru: Bu seninle benim aramda bir maç. Kaderin savurduğu bir palyaço çifti―― adil bir şekilde savaşalım bakalım.]

 

Böylece odadan ayrıldı.

 

Bahsin şartları koyulmuştu. ――Ve işte başlıyordu: Bu, Natsuki Subaru’nun Sığınağın özgürlüğü adına girdiği son mücadeleydi.




#Bu bölümü çok keyif alarak okudum, Subaru'nun Roswaal'la kendinden emin konuşma tarzını seviyorum. Bu kontrat da bizlere bu döngünün çok önemli olduğunu kanıtladı. Subaru 5 gün içerisinde Emilia'ya yargılamaları geçirtecek ve Garfiel'i ikna ederek dışarı çıkartacak. Tabii sabit bir günde gerçekleşecek Köşk problemi de baki. 
Heyecanlı bölümler gelecek gibi görünüyor, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44312 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr