Cilt 4 Bölüm 67 [ Büyücü ] (3/3)

avatar
3967 5

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 67 [ Büyücü ] (3/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

Tıpatıp aynı kızların tek sıra halinde toplandığını gören Roswaal, tek gözünü Subaru’ya çevirdi.

 

[Roswaal: Komuta yetkisinin Garfiel’de olduğunu sanıyordum?]

 

[Subaru: Olayların arkasındaki kişinin sen olduğunu düşünmüştüm. ――Tabii ki hazırlıklı gelecektik.]

 

――Bu değişim, Garfiel’le Mezarın dışında gerçekleştirdiği tartışma sonrasında yapılmıştı.

 

Subaru, Garfiel’i ikna ettikten sonra kristal odasına gitmiş ve komuta yetkisini üzerine almıştı.

 

Sonra da Lewes taklitlerine Roswaal’ın yattığı binayı çevrelemelerini ve bir tehlike anında içeriye girmeye hazır olmalarını söylemişti.

 

Geçici olarak Garfiel’in rehinesi olan Rem ise şu anki Lewes-kişiliği temsilcisine emanet edilmiş, Katedrale götürülerek sığınmacı Arlam köylülerinin yanına bırakılmıştı.  

 

Tüm bu önlemlerin ve hazırlığın sebebi, Roswaal’ın suçlu olduğu varsayımıydı.

 

――Tabii Subaru doğal olarak Roswaal’ın Garfiel ve Ram’ı öldüreceğini hiç hesaba katmamıştı.

 

[Roswaal: Ee etrafımı ku~~şattığına göre benden talebin nedir?]

 

[Subaru: Çıplak ellerinle işlediğin cinayetlerle şaşırtıcı bir güç sergilemiş olabilirsin ama sayı üstünlüğü bizde. Canavarlaşan Garfiel bile tek başına sana sıkıntı olabiliyorsa bu sürü karşısında zor zamanlar geçirirsin diye düşünüyorum……]

 

Roswaal’ın Ram’ı öldürme sebebi, Garfiel’le doğrudan bir mücadelede başa çıkamayacağını düşünmesiydi. Ve Subaru’dan kat kat güçlü olduğuna şüphe olmasa da――

 

[Subaru: Yirmi tanesi seni baskı altında tutmaya yetiyor olmalı. Seni döveceğiz ve gizlediğin ne var ne yoksa öğreneceğiz.]

 

[Roswaal: Kontratların koşullarına bağlı kalmanın ne kadar önemli olduğunu biliyor olmalısın, malum sen de ben~~zer bir tanesiyle bağlısın.]

 

[Subaru: Tühh, ne yazık ki benimki tek taraflı, benim hiç söz hakkım olmadı ve her ihlalimde cezalandırılıyorum. Ama cezam bu sefer gelmedi, yani hala güvenli sınırda sayılırım!]

 

Yirmi kişinin içeriye sıkışmasıyla ev tıklım tıklım olmuştu.

 

Subaru’ya itaat eden duygusuz Lewes taklitleri, bir yüz denizi halinde Roswaal’a doğru akın ediyordu.

 

Onlara büyüyle müdahale edemeyecek olan Roswaal, tek seferde yalnızca iki tanesinin icabına bakabilirdi.

 

Dışarıdaki havayı manipüle edişiyle kendi kuyusunu kazmıştı. Büyü kullanımından yorgun düştüğü için tek seçeneği taklitler tarafından sarılmaya izin vermek olmalıydı.
Subaru çok yakında galibiyeti elde edeceklerini varsayıyordu.
Ama-

 

[Roswaal: ――Sayıca üstün olabilirsiniz.]

 

[Subaru: ――――]

 

[Roswaal: Ama rakibiniz bir büyücü olduğunda saf sayı üstünlüğüyle yenilgiyi zorlamak fazlasıyla apta~~lca bir karar olur.]

 

Bu cümlenin ardından çevresini korkunç bir alevle sarmaladı ve bu alevlerin yoluna çıkan Lewes Meyer taklitleri cayır cayır yanmaya başladı.

 

Bir anda küçük bedenleri baştan ayağa alev almış, geriye yalnızca külleri ve manaları kalmıştı.

 

Tüm bunlar Subaru’nun gözünde anlık bir ısı ve ışık dalgası şeklindeydi.

 

[Subaru: Hala nasıl… büyü kullanabiliyorsun……?]

 

[Roswaal: Hala hava durumunu kontrol ediyor olsaydım kullanamazdım. Ama ne yaz~~ık ki kar yağışını sürdürmek için bir sebebim kalmadı. Bu yüzden çoktan durdurmuştum. Da~~ha önce söylemediğim için kusura bakma.]

 

[Subaru: Wh―― gh, kha]

 

Karmaşa halindeki Subaru’nun boğazı, bir anda önünde beliren Roswaal tarafından kavrandı. Bu narin kolların ne çeşit bir güç barındırdığını bilemiyordu ama Roswaal tarafından kaldırıldığı anda ayakları havalanmıştı.

 

[Subaru: Kgh――!]

 

Yarı kırık pencereden dışarı fırlatılan Subaru, karda yuvarlanmaya başladı ve en sonunda bir duvara çarparak durakladı.

 

Ağzından kar ve çamur karışımı bir şeyler tükürdükten sonra da başını kaldırdı.

 

Alevlere değmemiş olan Lewes taklitleri, Roswaal’la birlikte binadan çıkıyordu. Başka bir emirleri olmadıkları için ne yapacaklarını bilemez haldeydiler.

 

Ama Subaru tam onlara bir emir vermek üzereyken-

 

[Roswaal: Bunca şeye rağmen hala geri sar~~madın… Ya da sardın mı ki acaba? Düşününce, dünyayı geriye sardığında benim bilincime ne olduğu tam bir muamma. İşte bu bü~~yük bir ikilem.]

 

Subaru’nun yanına yürüyen Roswaal, kafasını kaldırdı.
Ve acı içerisindeki Subaru, önündeki palyaçonun suratına bakarken dudaklarından ani bir cümle kaçırdı.

 

[Subaru: Ros… waal…… sürekli zamanı geri sarmamı istiyorsun ama……]

 

[Roswaal: Mm? Söyleyecek ö~~nemli bir şeyin mi var? Hadi söyle, hadi söyle.]

 

[Subaru: Senin hakkında bir problemim var. Her şeyi bir başkasının dünyayı geri sarabileceği varsayımına göre yapıyorsun… çıldırmış olmalısın…… tabii eğer senin…]

 

Anılarını taşıyabilmenin bir yolu varsa?

 

Acaba Roswaal da Echidna’nın Rüya Kalesindeki gibi önceki dünyaların anılarını okuyor olabilir mi?

 


Eğer öyle bir yol yoksa dünyayı sıfırlama arzusu çok saçma olurdu.

 

[Subaru: Eğer yoksa… sıkıntı yok. Ama eğer yapabiliyorsan… belki sen ve ben… güçlerimizi……]

 

Güçlerimizi birleştirebiliriz.

 

Roswaal’ın amaçları gizli ve bilinmezdi ve bu uğurda affedilemez şeyler yapmıştı.

 

Subaru, Roswaal’ın Ram ve Garfiel’i öldürüşünü ya da Emilia’yı soktuğu durumu unutmayacaktı. Ancak şu anda Roswaal’ın gücünü hiçe sayacak bir konumda değildi. Hatta ona fena halde ihtiyacı vardı.

 

Eğer zehir yiyecekse bile―― tabağı yalamaya hazırdı.

 

[Roswaal: ――O~~lacak gibi görünmüyor.]

 

Ancak Roswaal’ın kafasını sallayışıyla Subaru’nun umut kırıntıları da suya düştü.

 

Roswaal bakışlarını Subaru’dan çevirdi ve döndüğü noktada-

 

[Roswaal: Goa]

 

Roswaal’ın baktığı noktada, ormanın köşesinde küçük bir alev yükseldi.

 


Subaru bu ani yıkım karşısında gözlerini kırpıştırdı ve odunun çatlamasını andıran, ilginç bir ses işitti.

 

――Bu, minicik bir hayvanın ölüm feryadıydı.

 

[Subaru: ――İmkânı yok.]

 

[Roswaal: An~~ lıyorum.……Demek ki son böyle geliyor.]

 

Ayağa kalkan Subaru, solgun yüzüyle çevresini taradı. Roswaal da eşzamanlı olarak duruşunu düzeltmiş, parmaklarını çatırdatmış ve bu olaylara, Sığınaktan yayılan yanık et kokusu ve kulak tırmalayıcı çığlıklar eşlik etmişti.

 

Ve Subaru, yere düşen cesedi gördüğü anda olup bitenleri anladı.

 

[Subaru: Büyük.. tavşan……!!]

 

Bu, Büyük Tavşanlardan biriydi.

 


Roswaal, az önce ormana yayılmaya başlayan tavşanlardan birini büyüyle yakmıştı. Grup halinde gelseler de Roswaal’ın avı olacaklardı.

 

Bu manzara Subaru’nun kalbinde büyük bir dehşet uyandırmıştı.

 

Gözlerini her kapatışında etini delen keskin dişlerin anısını tazeliyordu.

 

O kayıp hissi, parmaklarının, organlarının tüketilişi, tarif edilebilirliğin çok ötesindeydi.

 

Subaru, ruhunun çığlıklarını işitebiliyordu.

 

[Subaru: Ama daha beşinci gündeyiz…… yarım günümüz daha olması lazımdı!]

 

[Roswaal: Kar yüzünden.]

 

[Subaru: Kar mı――!?]

 

[Roswaal: Havayı kontrol edebilecek kadar güçlü bir büyü yapıldığında doğal olarak atmosfer manayla dolar. Sığınaktaki herkesin kar yüzünden Katedralde toplandığından bahsetmiyorum bile. Burası yakınlardaki bir Canavar için mü~~kemmel bir av sahası oldu.]

 

[O zaman…….], Subaru, Roswaal’ın gözlemi karşısında omuz silkti. Bu mantığa göre, Büyük Tavşanın saldırısı esnasında Sığınağın en tehlikeli yeri――

 

[Subaru: Ka-Katedral! Hemen Katedrale gitmemiz lazım……!]

 

[Roswaal: Artık çok geç. Bu kadar az sayıda olmamıza rağmen bize geldilerse esas kitle tüketildi demektir. ――Geriye hi~~ç kimse kalmadı.]

 

[Subaru: Ama! Orada……!]

 

Rem vardı.

 

Lewes’e emanet edilen Rem, oraya götürülmüştü. Sığınak sakinleri ve Arlam sığınmacılarıyla birlikte Katedralin toplam nüfusu yüzü aşıyordu.

 

Orada toplananları düşünmek dahi istemiyordu.

 

[Subaru: Roswaal! Ateşkes! Hadi Katedrale gidelim! Sağ kalanları toplar ve bir yerlere……]

 

Subaru Roswaal’ı yakasından kavramış, bağırıyordu.
Ancak Roswaal, Subaru’nun kollarını kibarca uzaklaştırdı.

 

[Roswaal: Kaçacak mıyız? Nereye tam olarak? Burada bir Bariyer var. Sığınağın insanları kaçamıyor.]

 

[Subaru: B-bu……]

 

[Roswaal: Yeterli zaman yok, Subaru-kun. Sığınak sakinleri Yargılamalar sonlanmadıkça dışarı çıkamaz. Yani dileğin yerine gelmeyecek.]

 

Subaru, kendini yere bırakarak karlara yığıldı.

 

Lewes kopyaları ise düşen Subaru’nun etrafına toplanarak yeni bir talimat bekleye başladı, bu gerçekten komik bir manzaraydı.

 

Ve Subaru o anda bir şeyin farkına vardı.

 

Az önce yaklaşan tavşanları yakan Roswaal, bu işi yapmayı tamamen sonlandırmıştı.

 

[Subaru: R-Roswaal! Manan bitmedikçe…… bu işi… sonlandırırsan……]

 

[Roswaal: Yo~~ yo, öyle bir şey yok. Manamın tüke~~nmez olduğunu söyleyebilirim. Öyle kolayca sona ermez……Sona eren şey, yaşama sebebim.]

 

Küçük beyaz tüy topları, ormanda ilerliyordu.

 

Bembeyaz karın üzerinde bıraktıkları küçük pati izleri, kesinlikle yaklaşmakta olduklarını gösteriyordu.

 

[Subaru: Ge-geri sarabilsem bile… böyle……bu meseleyi doğru düzgün konuşmamız lazım! Sen işi bir sonraki denemeye bırakmanın sorun olmadığını düşünüyor olabilirsin ama……]

 

[Roswaal: Bir şeyleri ya~~nlış anlamış gibi görü~~nüyorsun, Subaru-kun.]

 

[Subaru: Huh?]

 

[Roswaal: Sen zamanı geri sarabiliyor olsan bile ben saramam. Geri sarımdan sonra tanıştığın ben, ben olmayacağım. Bu benim sonum. ――Ama o~~lsun.]

 

Subaru, Roswaal’ın sözleri karşısında afallamıştı.

 

“Geri sarma beni etkilemeyecek”, demek istiyordu Roswaal. Yani yalnızca Subaru’nun Ölümden Dönüş yapabilecek biri olabileceğini düşünüyor, ölümüyle Roswaal’ın bilincinin sonuna gelineceğini söylüyordu.  

 

Bunu kabullenmesine, Subaru geri döndükten sonra var olmayacağını bilmesine rağmen Subaru’dan zamanı geri sarmasını istiyordu.

Bu düşünce şekli-

 

[Subaru: İnsanlar……bu şekilde düşünmezler……]

 

İnsanların bilinci Subaru’nunki gibi devam etmeyecekti.

 

Yani Roswaal’ın ölümü, onun sonu olacaktı.

 

Nasıl bir insan bunu bile bile kabullenirdi ki?

 

[Roswaal: Beni gerçekten gölgede bırakacağın günler gelecek, Subaru-kun.]

 

[Subaru: ro……s]

 

[Roswaal: İ~~yi dinle, Subaru-kun. ――Bu önemli. Senin için gerçekten ama gerçekten önemli olan şeyi bul ve onun dışındaki her şeyi bir kenara at.  Yalnızca onu umursa ve o en önemli şeyi sonuna dek korumayı düşün.]

 

[Subaru: ――――]

 

[Roswaal: Eğer bunu yaparsan――]

 

Roswaal, ders verircesine bir parmağını kaldırmıştı.

 

Ve o anda yakınlardaki bir tavşan havaya sıçrayarak kalkık bileğini ısırdı. Kanlar saçıldı, Roswaal’ın bileği kolundan ayrıldı ve bu esnada diğer dişler de dirseklerine, omuzlarına ve bedeninin kalanına yayıldı.

 

[Subaru: ROSWAAAAL!!]

 

[Roswaal: ――Sen de benim gibi olabilirsin.]

 

Palyaçonun gülümsediği ağzından bir tavşanın bedeni çıktı.
Beyaz tavşan sürüsü, Roswaal’ın bedenini tam anlamıyla sarmıştı. Ve yana devrilen Roswaal, en ufak bir direniş göstermemişti.

 

Tüketiliyor, tüketiliyordu.

 

Kanı sıçrıyor, eti koparılıyor ve beyaz karlar, kan kırmızısıyla renkleniyordu. Tabii açgözlü tavşanların karın üzerinde tek bir damla dahi bırakmaya niyeti yoktu.

 

Subaru ise Roswaal’ın Roswaal olmaktan çıkışını izliyordu.
Onun bu dünyadan silindiğini bile bile izliyordu.

 

――İzlemeye devam ediyordu.

 

 #İşler bayağı hareketlendi gibi. Roswaal minik bir hayat dersi vererek kendini ölüme teslim etti.
Peki bir sonraki bölümde Subaru'nun da yenildiğini görecek miyiz? 
Yoksa teslim olmadan önce yapacağı bir şeyler var mıdır?
Eğer bu döngü sona ererse olayları değiştirmek için işe yarar hiçbir şey öğrenememiş olacağız.
O zaman neler olacağını görmek için okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr