KARANLIK KORİDORDAKİ KIRMIZI EL

avatar
140 0

PALADİN - KARANLIK KORİDORDAKİ KIRMIZI EL



Bacağındaki demir parçası yüzünden acıyla kıvranırken bir yandan da kendisine yaklaşan kırmızı bir el yüzünden kaçmaya çalışıyordu. Fakat, çoktan koridorun sonuna gelmişti ve koskoca kalede kendisinden başka hiç kimse kalmamıştı.

İtalyan bıyıklı, şişko komutanın bir domuza benzeyen yüzünden akan yaşlarıyla kırmızı elin kendisine yaklaşmaması için yalvarıyordu. Fakat, kırmızı elin parmak uçları duvara sürtünerek ilerlemeye devam ediyor ve bir yandan da duvarı boyasını resmen eritiyordu.


“Onları öldürürken sen onları dinlemedin. Ben neden seni dinleyeyim?”


Komutan, “Ne?” diye bağırdı. “O, köylüler senden nefret ediyordu. Ve, sen o-”


Kırmızı el, bir anda komutanın kafasını kavradı.

“Onlar, bana her gün yemek getirdiler. Ve, sen onları öldürdün.”


Kırmızı elin sıcaklığından komutan acıyla ciyaklarken yüzü hızla çözünüp erimeye başladı. Ve, birkaç saniyede öldü. Fakat, o bununla yetinemedi ve kırmızı elini sıkarak komutanın kafatasını parçaladı.


“Hey! Ben daha ölmedim, seni pislik?”


Kırmızı el, başını yana yatırarak, “Pislik?” dedi. “Ben mi? Suçsuz insanları öldüren siz ve pislik olan ben miyim? Ne gülünç, ama.”


Karnında koca bir delik açılmış Onbaşı zar zor nefes alırken, kılıcını bile sabit bir şekilde tutamıyordu.

“Bunlar sadece küçük bir bedel. Her şe-”


Kırmızı el, bu seferde Onbaşının kafasını kavradı ve kafası bedeninden ayrılarak duvara yapıştı. Kırmızı el, elini kafanın üzerinden tam çekerken bir kılıç darbesinin boynuna doğru geldiğini son anda gördü ve kırmızı eliyle son anda kılıcı ortadan ikiye bölerek darbeyi engelledi. Ardından, merakla kılıcı savuran kişinin kim olduğuna baktığında bu seferde karşısında daha önce boynunu kırdığı General'i gördü.


General, bir kadın olmasına rağmen oldukça yapılı ve kaslıydı. Boynunu çıtırdatarak, “İyileşme yeteneğim sandığından çok daha iyi,” dedi. “Ve, şimdi sana yaptığın bunca şey için ızdırap dolu bir ölüm yaşatacağım." 


Herif, kırmızı elini yukarıya doğru kaldırarak kadına gösterdi.

“Gördüğün gibi benim sol dirseğimden parmak uçlarıma kadar herhangi bir deri yok. Ve, bu sayede büyüyü çok daha kolay bir şekilde somutlaştırabiliyorum.”


“Hıh. Beni, bu sayede mi yeneceksin?”


“Hayır,” dediğinde general dona kaldı ve merakla arkasını döndüğünde sağ böbreğinden birinin düşmanın elinde olduğunu gördü.


“Nasıl?”


“Benim birçok ismim var. Kimine göre kırmızı el. Kimine göre bir kurtarıcı ve kimine göreyse Şeytanın Oğlu.”


General'in yüzünde soğuk terler akarken tuhaf bir gülümseme belirdi.


“Ya?.. Demek, o meşhur şerefsiz sensin. O zaman...”


General, sözünü devam ettirecekken kopan soluk borusuyla hızla kendi kanında boğuldu ve oracıkta can çekişerek öldü.


“İstediğin kadar hızlı iyileş. Büyü gücün biterse kaybedersin.”


Şeytanın Oğlu, arkasını dönüp giderken arka cebinden çıkardığı paketten bir sigara aldı sağ elini sigaraya değdirerek sigarasını yaktı ve içine havayı çekti. Ardından huzurla dumanı dışarıya verip gevşedi.

“Artık sıradaki durağım olan P-”


Boynuna dolanan kaslı kol soluk borusunu tıkayarak nefes almasına mâni olurken gözleri hızla kararmaya başladı. Gücü bedenini hızla terk ederken son bir refleksle sağ eliyle kadının kolunu ısıtmaya başladı fakat kadın, “Nafile!” diye haykırdı. “Beni, çok hafife aldın.”


Son bir çırpınmayla boynunu sıkan kolu yakarken kadında aynı hızda kolunu iyileştiriyordu. Şeytanın Oğlu, düşmanını küçümsediğinden dolayı öleceğine inanmak istemese de gözleri son bir kez ışığı süzdü ve biri, “Gerçekten aptalsın,” dedi. Ardından koridorda yayılan bir silah sesi duyuldu. Kadının koca bedeni yere yığılırken tabancanın ucundan çıkan dumanı söndürmek için dudağına doğru namluyu yakınlaştırdı ve üfledi.


“Zayıflıklarını düşmanına belli ettirmemen lazım.”


Şeytanın Oğlu, yerde sağ kolu yüzünden acıyla kıvranırken öfkeli bakışlarıyla tepesindeki bir gözü korsan bandajıyla kapatılmış iri yarı olan partneriyle göz göze geldi. Partneri, silahını belindeki kılıfına geri koydu. Ve, arka cebinden çıkardığı eldiveni Şeytanın Oğlu'na doğru fırlattı.

“Bunu kafana göre çıkarma. Buraya şov yapmaya gelmedik.”


Şeytan'ın Oğlu, eldiveni koluna geçirdikten sonra beyaz saçlarını arka cebinden çıkardığı tokayla tekrar at kuyruğu yaptı. Ardından mavi gözlerini koridordaki koca pencerelerden dışarıya doğru baktı. Ve, etraftaki cesetlerin sayısını kontrol ettiğinde yüzünde hafif bir sima oluştu.

“Bu günde birçok şerefsizi öldürdüm.”


Korsan bantlı herif, iç çekerek ellerini cebine soktu ve geldiği yoldan geri dönerken, “Gerçekten katliamdan hoşlanıyorsun,” dedi. “Ama, unutma elbet bir gün...'le karşılaşacaksın. Bernard Mely C-112.”


Bernard göz ucuyla kendisinden uzaklaşan partnerini süzerken tekrar bir sigara yaktı ve kendisini boğmaya çalışan generalin cesedine baktı.

“Bir daha asla...”


İri göğüslü kadın, mor renkli büyücü cübbesi ve yine mor renkte olan hafif zırhının içinde güler bir yüzle takım arkadaşlarının gelmesi için beklerken ilk dönenin James olduğunu görünce hızla yanına gitti.

“Ooo... Bernard nerde? Yoksa!.. Öldü mü? Cesedi nerde? Beni-”


James, baş parmağıyla arkasını gösterdiğinde kadın merakla iri cüvudlu adamın arkasına baktı ve her zamanki Bernard'ı görünce bu seferde hızla onun yanına gitti.

“Bernard! Ölmemişsin. Neden bu kadar geç kaldınız? Yoksa-”


Büyücü kadının sözü bu seferde Bernard tarafından, “Yorgunum,” diyerek kesildi. “Sadece, biraz dinlemek ve senin şu aptal sorularından kurtulmak istiyorum. Ellie.”


Ellie'nin yüzündeki gülümseme hızla yerini somurtmaya bıraktı.

“Demek öyle. O zaman, bizi iki gündür gözetleyen dedektifleri kim öldürecek?”


Bernard ve James'in gözleri fal taşı gibi açılarak tek bir ağızdan, “Nerde?” diye sordular. Ellie, işaret parmağıyla yaklaşık dört yüz metre uzaklıktaki harabe köyü gösterdi.


“Oradalar. Ama, tam konumlarını bilmiyorum.”


Bernard, bakışlarını James'e çevirerek, “Ne yapacağız?” diye sordu. James, boynunu çatırdatarak, “Öldüreceğiz,” dedi. “Eminim Papa Henry bu durumdan oldukça hoşnut kalacaktır."






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44501 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr