Bölüm 2 : Karanlık Şehir , Karanlık Adam

avatar
414 0

Örümcek - Bölüm 2 : Karanlık Şehir , Karanlık Adam


Bölüm 2 : Karanlık Şehir , Karanlık Adam

 

 

                Yıkılmış binaların yosunlu duvarlarının yanı sıra iğrenç kokuların da yükseldiği Nutsburg şehri uzun zamandır insanlara – en azından canlı olanlarına- ev sahipliği yapmıyordu. Dar sokaklarına ve 1972deki 6.5luk bir deprem tarafından yıkılmış küçük binalarına bakılarak zamanında fakir bir yer olduğu söylenebilirdi. Eğer Nutsvil’dekiler buraya gelip sokaklarına girmeye cesaret edebilselerdi çürümüş birkaç düzine insan cesediyle karşılaşmaları kaçınılmaz olurdu. Uzun zamandır çalışmayan ve çoğu ayakta olmayan sokak lambalarının yokluğu şehri karanlığa boğmuştu. İnsan cesetlerinden midir yoksa kötü kanalizasyon altyapısından mıdır bilinmez, şehrin iğrenç bir kokusu vardı. Bu koku kuvvetli rüzgarlarla birlikte arada sırada Nutsvil’e kadar ulaşırdı.

 

Nutsvil’in yaklaşık olarak 90 kilometre batısında olan bu şehir 1972 depreminde neredeyse tamamen yıkılmıştı. Hayatta kalan çoğu insan farklı şehirlere yerleşmiş , yerleşemeyenlerse sokaktaki sessiz ceset korosuna katılmak zorunda kalmışlardı. Ülkenin kuzey doğusunda kalan ve kimsenin yanından bile geçmeye ihtiyaç duymayacağı bu yer unutulalı çok olmuştu.  Çok büyük zararlar görmüş olsa da yıkılan çoğu binanın aksine ayakta duran birkaç inatçı yapısı vardı. Şehrin merkezinde bulunan su deposu gibi.

 

Yerden yaklaşık 15 metre yükseklikte durmaya çalışan bu büyük metal teneke , ayakta durmak için bastonuna sarılmış yaşlı bir adamı andırıyordu. Dört ayaklı çelik iskelesinin iki ayağı hafifçe bükülmüştü ve yere doğru eğilen depo senelerdir yer çekimine karşı savaş vermekteydi. Merkezdeki büyük bir meydanın ortasına dikilmiş olan bu yapı -su taşıdığından olsa gerek- şehir halkı tarafından az da olsa kutsallaştırılmıştı. Eski zamanlarındaki gibi güneşin ışığını yansıtan gri ve temiz yüzeyinin yerini paslanmış , kahverengi bir yüzey almıştı.

 

Depo dışında ayakta durmuş diğer yapı ise bir tepenin üstüne kurulmuş devasa bir maden işleme tesisiydi. Bu büyük fabrikanın bu şehre kurulmuş olmasının halkın fakirliğiyle veya ucuz iş gücüyle alakalı olmadığı defalarca kez vurgulanmıştı yöneticiler tarafından. Fakat gerçekleri görebilmek pek de zor değildi. Birinci dünya savaşının bitişiyle faaliyete geçen bu devasa tesis ülkeye ciddi paralar kazandırarak büyük bir ekonomik başarı gösterse de perdenin arkasında büyük bir insanlık ayıbını saklıyordu. En azından insanlar böyle düşünüyorlardı.

 

 

 

 

                Gazete binasının kapısında elinde kaliteli bir puro tutan orta yaşlı bir adam belirdi. Gece 3 olmasına rağmen üçüncü kattaki ışıklardan birkaç tanesinin yanıyor olması ilgisini çekmiş gibiydi. Uzun boyluydu. Siyah , uzun ve kaba dikişli bir kaban giymiş olan bu iri adam yüzünü büyük bir fötr şapkanın altına gizliyordu. Kabanının altında nazik bir İtalyan süiti olmasına karşın dikdörtgen çenesi ve nispeten eskimiş kalın kabanıyla kedi taklidi yapmaya çalışan bir aslanı andırıyordu. Gerçekten görebilen gözler bu adama baktığında vahşiliğini gizlemeye çalışan bir yırtıcı mı yoksa gerçekten nazik bir beyefendi mi görecekti açıkçası bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum.

 

İçeri girdi ve asansöre doğru yürümeye başladı. Kapıda güvenlik için bekleyen -sözde- güvenlik görevlisini umursamadan devam etti ve asansörün düğmesine bastı. Güvenlik görevlisi uyuduğu için adamın ekstra bir çaba sarf etmesine gerek kalmamıştı. Üçüncü katta indi ve etrafına bakarak lambanın açık olmasının bir unutkanlıktan kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamaya çalıştı. Etrafı dikkatlice izledi ve köşedeki bir masaya gözü çarptı. Tüm masalar toplanmıştı veya çalışmalar bir kenara atılmıştı. Fakat köşedeki küçük kahverengi masanın üstünde yarısı dolu -hafifçe dumanlar çıkartan- bir kahve bardağı ve üzerinde kalem oynatılmış birkaç belge vardı.

 

Adam bir anda adımlarını hızlandırdı ve pencereyi açarak camdan dışarı baktı. Kahverengi ceketli bir genç ellerindeki kağıtlarla koşarak sokağın köşesini dönmüş ve ortadan kaybolmuştu. Dişlerini sıkarak elini cebine attı ve küçük telefonunu çıkartarak rehberinde kayıtlı olan tek numarayı aradı.

 

“Patron , çocuk kaçmış.”

 

 

 

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44539 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr