Bölüm 8: Van Gölü Canavarı Kadar Büyük Bir Gizem

avatar
401 2

Sahtekâr Ölümsüz - Bölüm 8: Van Gölü Canavarı Kadar Büyük Bir Gizem



Ziyafet hâlâ devam etmekteyken Tang Klanı konağının derinliğindeki devasa kuleye doğru bir gölge süzülmekteydi. Hareketleri bir kuğu kadar zarif, bir tüy kadar hafifti. Aurası dışarıya yayılmıyordu.

 

Gölge devasa kulenin dibine geldikten sonra kulenin etrafındaki garip pusu incelemeye başladı. Burada devasa bir güç formasyonu vardı, onu kırmak neredeyse imkansızdı. Gölge elini salladı ve elinde bir parşömen belirdi, parşömenin içinde garip çemberlerle dolu bir formasyon şeması vardı.

 

Gölge parşömeni bir süre inceledikten sonra kafasını kaldırdı ve pustaki formasyonu inceledi. Bir süre sonra öfkeli homurtular yükseldi ve öfkeyle ayağını vurarak oradan ayrıldı. Bir süre ilerledikten sonra aniden durakladı ve vücudu titreşti.

 

Tereddüt etmeden geriye fırladı.

 

Aynı anda birkaç gümüş iğne karanlığı delerek ona ilerledi. Gölge yere bastığı anda tekrardan zıpladı ve iğnelerden kaçındı, fakat zıpladığı anda sırtına bir darbe yedi ve öne doğru yalpaladı.

 

“Kehkehkehkeh!”

 

Kötücül bir kahkaha karanlıkta yankılanınca Gölge’nin gözlerinde bariz bir korku belirdi. Kendini hızlıca topladı ve kaçmaya çalıştı, ancak kendini topladığı anda bacağında bir acı hissetti ve boğuk bir inilti kaçırdı.

 

Ardından karnına, göğsüne ve suratına bir tekme yedi.

 

Aurasını ve duyularını yaymasına rağmen hiçbir şey hissedemedi. Yediği darbeler en beklenmedik anda, harekete geçtiği anda geliyordu; bu yüzden kendini toplayamadan tekrar darbe alıyordu. Tekrar tekrar ve tekrar!

 

Birkaç dakika sonra Gölge’nin bacakları titredi ve korkutucu bir aura vücudundan patlak verdi. Kırmızı kelebekler etrafta belirdiğinde beş metre yarıçaptaki her yer parlak pembe renge büründü.

 

Gölge öfkeyle etrafa bakındı.

 

Ancak bırak bir saldırganı, ışık bile yoktu.

 

Gölge homurdandıktan sonra aurasını çekti ve karanlığa karıştı.

 

O gittikten sonra Tang Jin formasyonun içinden çıkıp onu takip etmeye başladı. Bu garip Gölge’nin kim olduğu hakkında tahminleri vardı ancak ‘orasına’ vurunca umduğu dolgunluğu hissedememişti. Daha çok Merkezi Ovalar’ın steplerini andıran bir düzlüktü.

 

Gölge karanlıktan ilerleyerek klan konağından dışarı çıktı ve ormana doğru giderken bir anda durakladı.

 

Tang Jin bir ağacın tepesine çıktı ve varlığını gizledi. Böyle heyecanlı alanlarda suçlu belli olmasın diye sansür uygulanırdı. İsmi ya da kimliği açıklanmaz, karanlık bir form da Gölge olarak tasvir edilirdi. Oysa ki her şey çok belirgindi.

 

‘Bu kadar ucuz bir yöntem kullananı sikmiyorlarmış, öyle duydum.’

 

Tang Jin bu klişenin karşısında dudaklarını büktü ve Gölge’ye doğru biraz daha yaklaştı. Gizlice bir ağacın tepesine çıktı ve onu dikkatle izlemeye başladı.

 

Gölge duraklamış ve yaralarını sarmak için bir kayanın dibine çökmüştü. Tang Jin onun elini yüzüne götürdüğünü görünce kalbi hızlandı ve merakla kim olduğuna baktı.

 

Fakat Gölge ağzını tutmaktan başka bir şey yapmadı.

 

“$#½#$½#$½#$½”

 

Tang Jin onun meditasyona girmesini bekledi ve bir anda üzerine atladı. Sabrı taşmıştı artık, gizemin aralanması gerekiyordu.

 

Tang Jin bir kuğu gibi süzülmedi, daha çok balıklama dalan bir su itini andırıyordu. Direkt olarak meditasyon yapan Gölge’nin üzerine atlamıştı.

 

Gölge huzurla meditasyon yaparken kafasın yediği tekme yüzünden kan kustu. Gözlerini açıp saldırıya geçecekti ki Tang Jin’in attığı bir tokatla bayıldı.

 

“Sonunda be! Ne gizemmiş arkadaş. Tamam, gizem insanı meraka sokar ve bağlanmasını sağlar ama bu kadarı da fazla! Şimdi bu kahpeyi açığa çıkaracağım! Benim olanı almak neymiş görsün!”

 

Tang Jin onun simsiyah yüzüne uzandı ve maskesini çıkarmak için derisini çekti.

 

“Bu da ne?”

 

Maskeyi çıkarmaya çalışmasına rağmen maskenin gelmeyişi sinirlerini hoplattı. Bir maske ne kadar sağlam olursa olsun, çok ama çok özel olmadığı sürece çıkarmaması olanaksızdı.

 

Yumruğunu sıktı ve yavaşça havaya kaldırdı.

 

“Ben de çıkana kadar vururum!”

 

Maskeyi eliyle çıkaramayacağını fark ettiğinde tereddüt etmeden onun suratına sert bir yumruk geçirdi. Baygınlık geçirmiş Gölge’nin gözleri bir anda açıldı ve burnundan kan sızmaya başladı. Üzerine çıkmış küçük figürü görünce kalbi korkuyla kaplandı ancak ağzını açamadan yumruk bombardımanına maruz kaldı.

 

“Ora! Ora! Ora!”

 

Gölge’nin ağzıyla burnu kısa sürede yer değiştirdi.

 

“Dur! Dur! Öleceğim!”

Tang Jin’in yumruğu yüzünden birkaç santimetre ötede durakladı.

 

“Maskeni çıkart.”

 

Soğuk bir tonda konuştuğunda Gölge’nin vücudu ürperdi.

 

“Maskem yok.”

 

“…”

 

Tang Jin yumruğunu tekrardan kaldırdığında Gölge panikle elini salladı.

 

“B…Bekle! Beni bir dinle!”

 

Tang Jin onun karanlık suratına baktı ve iç çekti. Eliyle onun vücudundaki birkaç yere vurdu ve üzerinden kalktı. İçsel enerji akışını mühürlemişti, bu yüzden kaçamazdı. Kaçsa da yakalaması saniyeler sürmezdi.

 

“Ben aslında…”

 

Gölge yüzünü ovuştururken ağlamaklı bir ses tonuyla her şeyi açıklamaya başladı. O aslında maske takmıyordu, garip bir mutasyon yüzünden vücudu gölge kadar karanlıktı.

 

“Aptal gibi mi gözüküyorum?”

 

Tang Jin yüzünü ekşiterek ona baktı, yalan söylemiyora benzemiyordu fakat en ufak bir şekilde güvenmiyordu. Sonuçta kendisi de binlerce yalanı hiç yalan söylemiyormuş gibi söyleyebilirdi.

 

“Gerçekten! Doğruyu söylüyorum!”

 

Gölge ağlamak üzereydi. Yüzü Tang Jin yumrukları yüzünden paramparçaydı ve burnundan oluk oluk kan akıyordu.

 

“Neyse, canım sıkıldığı için dövmeye devam edeceğim. Ayrıca klan hazinemize dalmaya cüret ettin!”

 

Tang Jin yumruğu kaldırdı ve alayla güldü.

 

“Lütfen, bırak beni! Lütfeeeeeeeeeeennnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn!”

 

"HAHAHAHAHA! Geber aptal #####!"







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44694 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr