Bölüm 92: Hepsi Kaybolabilir

avatar
4224 12

My Wife is a Beautiful CEO - Bölüm 92: Hepsi Kaybolabilir


 

Çeviri: Lelouch Düzenleme: Kharsmi

 

 

Yang Chen bunları söylediğinde, orada bulunan herkes ilginç ifadelerle donmuştu.

 

Liu Yun ve Zaihuan ikisi de duyduklarının yanlış olduğundan şüphelendiler. Hemen sonra An Zaihuan öfkeden bir kez daha köpürdü, Liu Yun ise bu adamın aklında neler olduğunu anlayamıyormuş gibi gözlerini kısarak baktı.

 

An Xin en heyecanlı olandı, ağlıyordu ama bunlar sevinç gözyaşlarıydı. Onun ışıltılı gözyaşları gözlerinden akmayı sürdürdü!

 

O gerçekten benim şövalyem! Benim için her ne olursa olsun içine hücum eder!

 

Onların itibarlarına lanet olsun! Paralarına lanet olsun! Sıkı ağızlarına lanet olsun!

 

Eğer bir şeyi yapmışsam yapmışımdır! Söylenmemesi gereken hiçbir şey yok, söylenemeyecek hiçbir şey yok!

 

Bu adamı, keskin kokulu kötü kalitede tütün içen, ortalama görünen, bir gün bile tanımadığım bu adamı, saçma planım için kullandım. Sallanan haysiyetimi korumak için kendi itibarını kullandı!

 

“Yang Chen seni ölümüne seviyorum!”

 

Çünkü cehennemimi anında cennete dönüştürdün, An Xin neşeli bir şekilde Yang Chen’in göğsüne zıpladı, kollarını Yang Chen’in boynuna sardı. Yang Chen’in ne kadar sigara koktuğunu önemsemeden, Yang Chen’in dudaklarını sıkıca öptü.

 

Babam, nişanlım ve korumaları burada izliyor olsa bile ne olmuş!?

 

Hepsi kaybolabilir! Bu adamı öpüyorum!

 

Yang Chen biraz utandı. Bugünlerde kızlar çok masum, benim eski çapkın serseri tarzım onlara çok havalı görünüyor ve onlar öpücük için ilk girişimi bile yapıyor…evet, gerçek şu ki sigara içerken öpüşmek iyi hissettirmemesine rağmen, babasının ve nişanlısının önünde olduğundan, bu üstünlük hissi aslında oldukça iyiydi.

 

Özellikle de Liu Yun gibi benden daha havalı duran genç ve zengin bir adam olunca, ama sonunda senin kadının yine de benim kucağıma atlamadı mı?

 

“Wuwu……” Yang Chen belli belirsiz bir şey konuştu, “An Xin……….dilimi ısırma……..”

 

An Xin kendini kontrol edemedi ve Yang Chen’in ağzı, yüzü ve boynunda bile pek çok ısırık bıraktı.

 

An Zaihuan çoktan öfkeden bayılma noktasına gelmişti. Kızının bu vahşi adamla ne kadar sevecen olduğunu gördü ve neredeyse öfkesinden kan kusacaktı. İzlerken dişlerini sıktı ve titredi, fakat küfür edebilecek soluk bile alamadı.

 

Liu Yun’un yüzü inanılmaz derecede kasvetliydi ama hala öfkelenmemişti. An Zaihuan’ı sakinleştirdi, vücudunu incitmesinden kaçınmak için bir süre onu yatıştırdı sonra nazikçe arkasına döndü ve gözü kara bir şekilde konuştu, “Bay Yang, işbirliği yapmaya istekli değil gibi görünüyorsunuz.”

 

Yang Chen güldü ve konuştu, “Pekala……bu işbirliği yapmaya isteksiz olduğumdan değil ama özelikle de böyle ciddi bir meselede birisine doğrudan bakma ve yalan söyleme adetim yok. Bir kişinin iyi bir itibara ihtiyacı var fakat ayrıca  utanç ve onur anlayışı da olması gerekir. Bir kadının namusuna hiçbir şey yapılamaz. Ben inanıyorum ki eğer büyük genç efendi Liu gerçekten An Xin’i seviyorsa bu prensibi anlayacaktır.”

 

“Eğer gerçekten onu sevmesem, onun için bunu ört bas etmeye bu kadar fazla çaba sarf etmezdim.”

 

Yang Chen kafasını salladı ve ilk kez ciddi bir ifade ortaya çıkardı, “Neyi gizlemek istiyorsun?  Gizlediğin şey sadece onun saflığı değil aynı zamanda onun haysiyeti. Eğer gerçekten onu seviyorsan, onun her şeyini sevmelisin, hatta o yüzlerce, binlerce, on binlerce adamla yatmış olsa bile, sen hala onu sakince kabul etmelisin ve gerçekleri gizleme çabasına da girmemelisin. Sevdiğin şey sadece dış kabuk değil ve tabii eğer An Xin’in vücudu haricinde orada başka bir şey yoksa."

 

“Bay Yang mantıksız sözlerinizi geri alın, nişanlıma karşı olan samimi hislerimden şüphe duymayın.” Liu Yun’un yüzü çirkinleşti.

 

Diğer tarafta An Xin  ne kadar etkilenmiş olduğunu gizlemekte zorlandı, az önce gözyaşlarını silmişti ama tekrar ağlamak üzereydi. Yakınarak Yang Chen’in göğsünü tokatladı, “Rahatsız edici, beni ağlatacak kelimeler söylüyorsun, tekrar benimle yatmak mı istiyorsun?”

 

“Bunun hakkında, güpegündüz yapmak iyi olmaz değil mi?” Yang Chen garip bir şekilde güldü ve sadece dürüst oldu.

 

Etraflarında kimse yokmuş gibi ikisinin flört ettiklerini gördüğünde, Liu Yun’un kendini ne kadar fazla kontrol ederse etsin yeterli değildi. Gözlerini kısarak konuştu, “Bay Yang, lütfen davranışlarınıza dikkat edin. An Xin hala benim nişanlım, bu evlilik konusunda benim kararım değişmeyecek! Eğer bizim sağ salim bir şekilde evlendiğimiz sahneye tanık olmak istiyorsanız, o zaman nişanlıma yapışmayı bırakmanız iyi olur!”

 

Tehdit içeren bir tonda söylenen bu kelimeleri duyduktan sonra Yang Chen içgüdüsel olarak kötü bir ruh haline büründü. Küçümseyerek konuştu, “Sevgilime nasıl davranacağım benim özgürlüğüm, evlilik sahnenize tanıklık edip edemeyeceğime gelince, hâlâ sen An Xin’e seninle evlenip evlenmeyeceğini sormak zorundasın. Bu sorunun hâlâ tartışmaya değer olduğuna inanıyorum.”

 

An Zaihuan yavaşça soluklandı, yüksek sesle azarladığında çoktan öfkeden kudurmuştu, “Seni lanet olası! Bir ejderhanın yüreğini mi yedin? Kim olduğunu düşünüyorsun? Bu rezil velet seni koruduğundan gerçekten sana dokunamayacağımızı mı düşünüyorsun!? Ben, An Zaihuan son bir nefesim kaldığı sürece, kesinlikle senin gibi bir piçin huzur dolu bir hayat sürmesine izin vermeyeceğim! İnsanlarımın şuan da seni dövmesini sağlayabileceğime inanmıyor musun!?”

 

“Ona zarar vermene izin vermem!” An Xin, babasının gerçekten harekete geçeceğini fark etti ve Yang Chen’i korumak için hızlıca kollarını yanlara doğru açtı. Kalbinde çok etkilenmişti ve Yang Chen’e karşı suçluluk doluydu, nasıl başka bir şey hakkında endişelenebilirdi?!

 

Yang Chen dünyanın en komik şakasını duymuş gibi alayla güldü, kibarca ama karşı konulamaz bir şekilde An Xin’i arkasına çekti, birkaç adım ilerledi ve An Zaihuan ve Liu Yun’a konuştu, “Geçenlerde oldukça fakirdim ve zenginlik içindeki sizin gibilerle kıyaslanamazdım. Sizin kadar fazla asta sahip değilim ve sürdüğüm araba seninki kadar pahalı değil….. ancak, bu bana zorbalıkta bulunmanıza izin vereceğim anlamına gelmiyor. Ayrıca bir kadının arkasına saklanma gibi bir alışkanlığım yok. Yüz bir insanın iki eliyle elde edilir, başkasının ağzıyla değil.”

 

Bu noktaya kadar konuştuğunda, Yang Chen’in ifadesi korkunç derecede karanlıktı, onun delici bakışları An Zaihuan’ı ve Liu Yun’u biraz rahatsız hissettirdi.

 

“Yaşlı adam söylememe izin ver, en fazla tehdit edilmekten nefret ederim. Ben, Yang Chen bugün senin önünde durdum, bir çift kolla, bir çift ayakla, ayrıca sizden çok daha kalın deriliyim. Kızınla seviştim ve bir ya da iki kez değil bir gecede on seferden fazla yaptım, benim kadar yetenekli misin? Ben zaten bunu yaptım ve harika bir zaman geçirdim! Ayrıca senin kızın da harika bir zaman geçirdi! Belki de kıznıdan bir oğlum olsun istiyorum! Bunun hakkında ne yapabilirsin!? Bunun hakkında ne yapmak istiyorsun!?”

 

“Sen……sen….ben……” Böyle alçakça pis dili duyduğunda An Zaihuan’ın gözleri direkt olarak tersine döndü, o kadar öfkeliydi ki bir şey söyleyemedi ve bayıldı.

 

Onu destekleyerek arabaya götürürken birkaç koruma telaşlıydı.

 

Yang Chen’in zalim sözlerini duyduğunda An Xin’in yanakları kızardı. Kendisinin bu sözlere sinirlenmediğini bunun yerine içinde bir tatlılık hissettiği gerçeğiyle afallamıştı. Yang Chen geniş ya da uzun olmayan figürü kendisine sağlam ve sarsılmaz bir dağ gibi güven verici bir his veriyordu.

 

Ancak, Liu Yun tahrik sınırına ulaşmıştı, bir kişi onu göz göre göre böyle bir şekilde asla provoke etmemişti. Alayla gülümsedi ve konuştu, “Bay Yang, bugünki kaba davranışlarınızdan pişman olacaksınız.”

 

“Senin kız kardeşin pişman!”

 

Yang Chen konuştuğu anda, vücudu aniden ileri hücum etti. Bir yılan gibi, eli aniden Liu Yun’u boynundan kaptı!

 

“Genç Efendi!”

 

Yang Chen, tutulması en ölümcül nokta olan, Liu Yun’un boynunu tutmadan önce korumaların tepki vermek için hiç zamanı yoktu!

 

“Genç efendiyi serbest bırak!” Birkaç koruma öfkeyle bağırdı ama düşüncesizce hareket etmeye cesaret edemediler. Bunun nedeni Yang Chen’in gözlerinde şiddetli bir öfke ve aynı zamanda öldürme niyeti hissetmeleriydi.

 

Liu Yun rehin tutulduğunu gördü ve Yang Chen’in kendisini salması için yumruk ve tekme atmaya çalıştı ancak fiziksel egzersizden elde ettiği bu küçük güç Yang Chen’inkiyle nasıl karşılaştırabilirdi? Onun yumrukları ve tekmeleri Yang Chen’in vücuduna indi ama onu hiçbir şekilde etkilememişti sanki onu gıdıklıyor gibiydi.

 

Yang Chen alayla güldü Liu Yun’un boynuna biraz daha güç uyguladı daha sonra Liu Yun’un yüz poundu ( pound ağırlık birimi yüz pound=45 kilo) aşkın vücudunu tek koluyla tartarak havaya kaldırdı. Bir bez bebeği kaldırmak kadar kolay görünüyordu.

 

“Sen….. çabucak genç efendinin gitmesine izin ver!”

 

Korumalar panikledi fakat bu adamın gücünü küçümsemeye cesaret edemediler, eğer biraz daha kuvvet kullanırsa, Liu Yun’un boynunu kırabilirdi. Sonuçta hiçbir şeyi olmayan birisi herhangi bir şeyi yapmaktan korkmaz, eğer herhangi bir şey olursa onların hiçbiri sonuçlarına katlanamazdı.

 

Liu Yun neredeyse nefes alamıyordu yüzü kızarmıştı, hayatı için mücadele etti ama Yang Chen’in çelik gibi kollarından kurtulmak için ne yapmaya çalıştığının bir önemi yoktu.

 

Yang Chen kayıtsızca konuştu, “Sizle güzelce konuştum çocuklar, eğer sinirlenmek istiyorsan o zaman bu iyi, beni azarlamak istiyordun ve beni azarlamana izin verdim çünkü ben böyle bağışlayıcıyım fakat beni tehdit etmen bu yanlıştı......” Bunu söyledikten sonra, dona kalmış olan An Xin’e döndü ve sordu, “Sevgilim  An Xin, onu ölene kadar boğmalı mıyım?”

 

An Xin tamamen titremişti sonra gözlerinin önünde neler olup bittiğini anlamıştı, hala Yang Chen’in tanrısal hızı ve muazzam gücü tarafından afalamış haldeyken aceleyle bağırdı, “Hayır! Sakın öldürme, Yang Chen çabucak onu bırak!”

 

“Sevgilim An Xin rica ettiğinden gitmene izin vereceğim.” Yang Chen bunu derken Liu Yun’un boynunu serbest bıraktı.

 

Liu Yun yere düştüğünde birkaç kez şiddetli bir şekilde öksürdü, tüm yüzü koyu kırmızıydı, korkuyla birlikte ağır bir şekilde nefes alırken korumalarına geri döndü.

 

“Hayatınız An Xin tarafından kurtarıldı bu yüzden onun için işleri daha zor hale getirmemelisin aksi halde bir dahaki sefere boyununu böyle kolay bir şekilde bırakmayacağım, Başka bir şey yoksa ben gidiyorum.”

 

Bunu söyledikten sonra Yang Chen, An Xin’e göz kırptı sonra ayrılmak için döndü.

 

Liu Yun’un ve korumaların ifadesi değişti fakat nihayetinde onu engellemek için cesaretleri yoktu.

 

Alışılmışın aksine, An Xin onun gitmesine katlanamadı ama Yang Chen’e yapışmanın zamanı olmadığını biliyordu. Dahası, işler bu aşamaya ilerlemişti, Yang Chen zaten onun için çok fazla şey yapmıştı, bundan sonrakilerle kendi yüzleşmeliydi. Yang Chen’in söylediği gibi, kendi haysiyetine sahipti!

 

Yang Chen’e kalbinin derinliklerinden minnettarlık duyuyordu, An Xin onun, görünüşünü düzeltip Mercedes Benz’e doğru yürüdüğünü gördü.

 

“An Xin, nereye gidiyorsun?” Lin Yun kalın bir sesle sordu, bu kadını tekrardan gitmekten alıkoymayacaktı.

 

An Xin gülümsedi, basitce onun hakkında daha az endişeleniyordu, “Başka nereye gidebilirim? Eve gidiyorum.” Bunu söyledikten sonra arabaya bindi.

 

Liu Yun’un kasvetli yüzünde bir an için birçok karmaşık duygu ortaya çıktı, sonunda, “Benim olanı kimse bir yere götüremez.....” diye mırıldandı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44265 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr