122. Bölüm : Mecburi İniş

avatar
1300 50

My Vampire System - 122. Bölüm : Mecburi İniş


Çevirmen : Clumsy


İçerisinde bulunduğu küçük binaya atılan adımların sesini işiten Peter’ın kaçacak yeri olmadığını idrak etmesi çok sürmemişti. Tek bir girişi olan ufak bir odadaydı ve önüne geçen iki oğlan yolunu tamamen tıkıyordu. Kapana kısılmıştı.

 

"Şimdi, bu süreç senin için sorunsuz ve kolay olabilir." dedi Ben. "Yalnızca çantandaki kristalleri istiyoruz."

 

Bunu duyan Peter, arkasına atmış olduğu toprak çubuğa uzanarak önüne çekti.

 

"Cidden mi?" dedi Ben, o çubuğa bakarak. "Bak, bunu kolay yoldan da zor yoldan da yapabiliriz. Ben gerçekten de bazı hasta psikopatların aksine insanların canını yakmaktan hoşlanmıyorum, tek isteğim sınavda iyi bir skor olabilmek."

 

Ben öne çıktığı saniyede Peter, toprak çubuğunu Ben’in suratına doğru kaldırdı ve özel gücünü kullanarak ucuna keskin bir şekil verdi.

 

"Lütfen…" dedi Peter. "Bunu yapmayalım ne olur, yapamam, eğer bu kristalleri alırsanız benden daha da çok nefret edecekler." Artık gözlerinden bariz yaşlar akıyor ve yere damlıyordu.

 

"Benden zaten bu kadar nefret ederlerken daha da fazlasını kaldıramam." diyerek ağlıyordu.

 

Bir yandan da dimdik duruyor, yeni şekillendirdiği mızrağının titremesine izin vermiyordu. Ucunu, çenesinin hemen altına gelen kişinin önünde dikilen Ben’e doğrultuyordu.

 

"Bak, ismin Peter’dı, değil mi?" dedi Ben.

 

İsmini duymak, Peter’ın surat ifadesini bir miktar değiştirdi.

 

"İsmini nereden bildiğimi biliyor musun, biz de askeriyenin bir parçasıyız ve hatta bize tüm bilgileri veren Duke’tü. O kristalleri bize verdiğin takdirde Duke’ün seni ödüllendireceğine söz veriyorum."

 

Ben ve grubu askeriyenin bir parçası olsa ve zaman zaman Duke’e yardımları dokunsa da Duke, onlardan böyle bir şey istememişti. Ben, onun adını kullanmanın Peter’ın dikkatini çekeceğini biliyordu. Düşük seviyeliler her daim bir şekilde Duke’ün eline düşerdi ve aynı şey Peter için de geçerliydi.

 

Peter Ben’in yalan söylediğini öğrense bile hiçbir şey söyleyemezdi. Gidip Duke’e sızlansa da Ben 4. seviyeyken neden Peter gibi bir 1. seviyeyi umursasındı ki?

 

Peter’ın gözlerindeki değişimi gören Ben, söylediklerinin işe yaradığını düşündü fakat bir kez daha ilerlediği saniyede Peter, mızrağını savurmaya karar verdi.

 

Ve "Kimsenin kristalleri almasına izin vermeyeceğim dedim!" diye bağırdı.

 

Mızrak öne savrulurken Ben’in yanındaki arkadaşlarından biri elini kaldırdı ve ikisinin arasına bir toprak duvarı çekildi. O duvar da mızrağı tam zamanında ortasından yakalamayı başararak ikiye ayırdı.

 

Yüksek seviyeli toprak kullanıcılarının aksine Peter, yalnızca dokunduğu toprak parçasını kontrol edebiliyordu. Bu yüzden önüne yerleştirilen duvarı gördüğü saniyede öne atılarak duvara dokundu. Ve özel gücünü kullanarak diğer ucundan birden fazla sivri uç çıkarttı.

 

Bunu yaparken de diğer taraftan çığlık sesi duymayı bekleyerek gözlerini kapattı ama o sesler asla işitilmedi.

 

Bunun yerine birkaç saniye sonrasında savrulan koca bir sopa, duvarı paramparça edip Peter’a da vurarak onu geriye savurdu. Darbe öylesine güçlüydü ki Peter arkasındaki duvara çarpmakla kalmadı, o duvarı da parçalayarak molozlarla kaplı şekilde kendisini dışarıda buldu.

 

Yıllar yılı çürüyen duvarlar pek güçlü ve sağlam değildi ve daha en başta dayanıklı olacak şekilde inşa edilmemişti. Yine de bir insanın duvardan geçmesini sağlamak için muazzam bir güç gerekirdi.

 

"Amma da nafile bir çaba, senin gibi biri şimdiye çoktan pes eder sanmıştım." diyen Ben, duvardaki delikten geçerek yere yığılmış olan Peter’a baktı.

 

Peter bilincini zar zor koruyor, ağzından ufak bir çizgi halinde kanlar akıyordu. Hem suratı hem de saçları bütünüyle duvardaki moloz parçalarıyla kaplanmıştı.

 

"Lütfen… benden… nefret etmeyin..." dedi Peter.

 

Peter’ın zihni karman çormandı, şu anda nerede olduğunu ve hatta önünde kimin durduğunu bile bilmiyordu.

 

"Üzgünüm Peter, dünyanın düzeni bu." cümlesini işitişiyle de bilincini kaybetti.

 

Ardından Ben, Peter’ın çantasını kurcalayarak dün elde edilen 15 kristali çıkarttı. Ayrıca alınabilecek en değersiz kart olan beyaz renkli kartı da cebine attı.

 

Geri kalan şeyleri, yani gıda hapları, su arıtıcıları ve ilk yardım malzemeleriniyse geride bırakmaya karar verdi. Bir hırsız olsa da yalnızca sistemin öne sürdüğü şeyi yapıyordu, soğukkanlı bir katil değildi.

 

Böylece Ben ve arkadaşı barınağa dönme kararı aldı ama geri dönmeden önce birkaç Dişli Solucan avlamak için vahaya uğrayacaklardı. Quinn’in peşine düşen üçlüyle buluşacakları yer orasıydı.

 

Hedeflerine doğru ilerleyen gruptan biri, gökyüzünden kendilerine doğru alçalan iri ve siyah bir şeyi fark etti. Havada uçuyor ve arkasından da siyah renkli duman gibi bir şeyler geliyordu.

 

"Bu da ne?" dedi oğlan.

 

Ben’se, "Bilmiyorum ki, sanırım bir uzay gemisi ama daha önce böyle bir tasarım hiç görmemiştim?" diye yanıtladı.

 

O sırada siyah nesne yaklaştı ve aşağı yukarı büyük bir araba kadar olduğu görüldü. Sonra da kumların üzerinde kaymayı sürdürerek doğruca üzerlerine geldi.

 

"Yoldan çekil!" diye bağırdı Ben.

 

İri ve siyah gemi kumların üzerinde atlayıp sekerek ilerlemeyi sürdürdü ve en nihayetinde, yaklaşık elli metre mesafede hareketi kesti.

 

Rengi siyah olsa da dünyadaki gemilerde kullanılan metal maddeye benzemiyordu. Aksine çıkıntılı ve pul pul bir görünümü vardı. Canavarların derilerinden yapılmış gibi görünüyordu. Ortasındaysa oval şekilli bir cam vardı.

 

Ancak cam, içi görünemeyecek kadar kalındı.

 

"Sence iyiler midir? Gemi patlamadığı için şanslılar." dedi Ben’in arkadaşı. "Ne oldu acaba?"

 

Fakat onun olup bitenler hakkında hiçbir fikri olmasa da Ben, korkudan tir tir titriyordu. Daha önce bu gemilerin çizimlerini görmüştü.

 

"Kaç, hemen kaç!" diye bağırdı Ben.

 

Ve küremsi camın açılışıyla dışarıya adımını atan şey, bir Dalki oldu.

 

#Geldi yeni bir sürprizli son! Dalki de nereden çıktı yaa, adamları en güvenli gezegen diye gönderdikleri yere çat diye Dalki gemisi mi indi yani! Gerçi geminin siyah dumanlarından ve yere çakılışından bir kaza olduğu belli gibi ama yine de ilk gezi için beklemediğim bir macera oldu. Bakalım bu mevzu nereye bağlanacak. Bu arada bana kızmazsanız bu bölüm Peter’a biraz acıdım demek istiyorum. Çünkü ilk defa mücadele etti. Belki de karakteri gerçekten gelişmeye başlıyordur. Bu yorumla birlikte susuyor ve sıradaki bölüme geçiyorum, orada görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr