116. Bölüm : Dört Büyüklerden Biri

avatar
1331 49

My Vampire System - 116. Bölüm : Dört Büyüklerden Biri


Çevirmen : Clumsy



Kırmızı bölgeye yapılacak yolculuk, haritadaki yeşil bölgeye kıyasla daha uzun sürüyordu. Barınaktan bir hayli uzak olan bölgenin etrafı da oldukça genişti. Dolayısıyla gidiş dönüş 2şer saat vakit alacaktı.

 

Bu da molalarla birlikte kristal toplamaya aşağı yukarı 6 saatlerinin kalacağı anlamına geliyordu. Sonuçta özel güçleri sınırsız değildi. En nihayetinde ellerindeki MH hücreleri tükenecek ve yeniden doldurmaları için belli bir süre gerekecekti.

 

Sabah vakti yola çıkan grubun gördüğü üzere kırmızı bölgeye yönelen tek grup onlar değildi. Toplam dört grup vardı.

 

"İşte rakibimiz." diyen Erin’in gözleri, önden giden bir grubun üzerindeydi.

 

"Hangisi?" diye sordu Layla.

 

"Şu öndeki kırmızı saçlı oğlanı görüyor musun, o saçlar Al Kalkan ailesinin özelliği işte. Onların büyülerini öğrenen Orijinaller ateş gücü elde ederler."

 

"Yani dört büyüklerden biri. Okulumuzda böyle birinin olduğunu bilmiyordum." dedi Layla.

 

"Ailenin özel bir üyesi olmasa da dört büyüklerden biri ve dünkü ekrandaki skor da bunu kanıtlıyordu."

 

"Ateş gücü, ha?" diyen Vorden, bir fikir üretmeye çalışarak bir süre kırmızı saçlı öğrenciyi izledi.

 

Ama Quinn’in ilgisini çeken kişi ateş kullanıcısı değildi. Kırmızı bölgeye yönelen gruplardan birine dahil olan Logan’dı.

 

Logan’ın takım arkadaşları kumların üzerinde yürürken Logan, tuhaf bir mekanizmanın üzerinde oturuyordu.

 

Hareketli bir sandalyeye benziyordu. Kendisi için inşa ettiği şahsi bir cihazdı. Üst kısmı normal bir sandalye gibiyken bacakları bir köpek gibi hareket ediyordu. Ve Logan, sandalyenin üzerinde gözleri kapalı şekilde huzurlu bir uyku çekiyordu.

 

'Gerçek gücü ne acaba?' diye düşündü Quinn. En yüksek ikinci skoru elde edebildiğine göre etkileyici bir şey olsa gerekti. Birlikte geçirdikleri onca vakte rağmen hala çözememişti.

 

Her nedense sormak da kabalık olacak gibi gelmişti. Yüksek seviyelilerin çoğu gücünü kendine saklardı. Çünkü karşı tarafın özel gücünü bilerek mücadeleye girmek büyük bir avantaj sağlardı.

 

Geri kalan gruplar ilerlemeyi sürdürürken Erin’in grubu hafifçe sola yönelerek yön değiştirme kararı almıştı.

 

"Bu ikisini bırakacağız diye vakit kaybettiğimize inanamıyorum!" diye bağırdı Erin.

 

"Bize bakıcılık etmene gerek yok." diye yanıtladı Quinn’se. "Bizim güçsüz kıçlarımızı korumaktansa diğerlerine yetişmeyi bu kadar umursuyorsan buyur, gitmekte özgürsün."

 

Quinn’in sözlerini işiten Erin, tam da söylenen şeyi yaparak kırmızı bölgeye yönelme kararı aldı.

 

Vorden’sa, "Sorun çıkmayacağına emin misin?" dedi.

 

"Endişelenme, bir sorun çıkarsa elimde mücadele etmemi sağlayacak bir koz var." diye yanıtladı Quinn. "İlerideki şu binayı görüyor musun, terk edilmiş bir yere benziyor. Biz sizi orada bekleriz, siz de dönüşte bizi alırsınız."

 

Ayrılmadan önce Peter’ın koca sırt çantasının içerisindeki birkaç gıda hapı ve su şişesini Layla’nın ufak çantasına aktardılar. Bu kadarı avlanmaya gittikleri süreçte yeterli olurdu, daha fazlasına ihtiyaç duyarlarsa da her daim geri dönüp Peter’dan takviye alabilirlerdi.

 

"Patron, grup ikiye ayrılmış gibi görünüyor, güçlüler kırmızı bölgeye geçiyor olabilir. Kimi takip etmeliyiz?" dedi adamlarından biri Ben’e.

 

"Plana sadık kalacağız." dedi Ben’se. "Bizim grubumuz kırmızı bölgedeki kodamanlara rakip olamaz. Niyetimiz hiçbir zaman bu olmamıştı zaten. Dün gruplarıyla ilgili biraz araştırma yapmayı başardım. Anlaşılan gruplarında sadece iki adet 5. seviye varmış ve inanmazsınız ama… iki tanesi de 1. seviyeymiş."

 

"Cidden mi? Koca sınıftaki tek 1. seviyeler onlar herhalde."

 

"Ehh, şimdi gruptan ayrılma sebepleri anlaşıldı işte. Muhtemelen savaşacak olurlarsa ayaklarına dolanacaklardır. Dün topladıkları kristalleri alırsak liderlik panosunda yukarılara çıkabiliriz. Sınav için ortalama bir pozisyona ulaşabilecek olmalıyız."

 

****

 

Bu esnada Vorden ve diğerleri nihayet kırmızı bölgeye ulaşmıştı. Grupların çoğu, avlanma süreçlerine çomak sokmamak adına birbirlerinden uzak duruyordu.

 

Kırmızı bölge Kanatlı Kertenkelelerle doluydu. Ama bu topraklar şu ana kadar karşılaştıkları çöl topraklarına kıyasla biraz farklıydı. Ortalık, içlerinde büyük delikler barındıran kocaman taşlarla doluydu.

 

Çoğu kertenkele o deliklerin içerisindeydi. Ama kayaların üzerine oturmuş olanlar da vardı. Boyutları oldukça büyük olan kertenkeleler, önceki Dişli Solucanların iki katı kadardı.

 

Grup, canavarlardan birini avlamaya kalkmadan önce sabırla diğer gruplardan birinin saldırıya geçmesini bekledi. Bu sırada içlerinden biri kertenkele grubunun önüne doğru yürüyerek bir tanesinin dikkatini çekecek bir saldırı gerçekleştirdi.

 

Sonra da o kertenkeleyi gruba çekti ve hepsi birden saldırıya geçti. Sonuçta tüm kertenkelelerin dikkatini çekmemek için temkinli davranmaları gerekiyordu. Kertenkeleler, Dişli Solucanlara kıyasla çok daha zorlu rakiplere benziyordu.

 

Kertenkeleler, kollarına bağlı kanatları kullanarak canavar silahları ve belirli güçlerden gelen saldırıları mütemadiyen engelliyordu. Ama en nihayetinde yeniliyorlardı.

 

Diğer gruplar zorluk çekerken bir tanesi bu mücadeleyi kolay buluyordu. Ve o da içinde Berg isimli ateş kullanıcısını barındıran gruptu.

 

Berg'in alevleri canavarın kanatlarından daha güçlüydü ve karşısındaki kertenkele ne yaparsa yapsın alev alıyor, er ya da geç canından oluyordu.

 

Bunu gören Vorden’ın yüzüne daha da büyük bir gülümseme yerleşti. "Keşke bizim grubumuzda da bir ateş kullanıcısı olsaydı."

 

#Acaba Vorden bir şekilde Berg denen çocuğa dokunup dikkat çekmeden gücünü alabilir mi? Bunu yaparsa bir ateş bir buz kullanıcısıyla bayağı havalı bir grupları olabilir. Büyük ailelerden birinden geldiğine göre seviyesi de yüksektir diye düşünüyorum. Sonu kötü olmazsa iyi bir fırsat. Şahsen ben her iki cephe için de heyecanlıyım ve hızlıca sıradaki bölüme geçiyorum, orada görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr