112. Bölüm : Caladi Gezegeni

avatar
1644 51

My Vampire System - 112. Bölüm : Caladi Gezegeni


Çevirmen : Clumsy



Vardıkları barınak da tıpkı geldikleri askeri üs kadar büyüktü. İnsan medeniyetinin zamanında sahip olduğu eski şehirlerle benzer bir ebattaydı. Tek fark gökdelen gibi uzun binaların bulunmayışıydı, bu barınağın en uzun binası, yalnızca 3 katlı bir askeri binaydı.

 

Üzerinde durdukları zemin sert ve sağlamdı, çorak, turuncu renkliydi ve en ufak bir yeşillik belirtisi yoktu. Bu topraklarda herhangi bir şeyin yetişebileceğini hayal etmek zordu. Sıcak, kavurucu güneşin toprağı kurutmuş olduğu barizdi.

 

Çoğu öğrencinin yeni bir gezegene adım attığı ilk seferdi ve Quinn’e bile daha önce adım attığı barınağa kıyasla son derece farklı gelmişti. Sokaklar insan doluydu ve sağda solda yanlarında çocuklarıyla yürüyen ebeveynler bulunuyordu.

 

Dört bir yandaki tezgahlarda sıcacık etinden tazecik meyve sebzesine dek her türlü şey satılıyordu.

 

"Burası dünyadaki çoğu yerden daha güzel görünüyor!" dedi Quinn. "Neden daha çok kişi böyle barınaklara taşınmıyor acaba?"

 

"Özgürlük." dedi Layla. "Etrafına bakarsan buradakilerin çoğunun gezgin veya askeriye personeli olmadığını görürsün. Büyük ihtimalle çoğu artık dünyada yaşamayı karşılayamayan düşük seviyeli kullanıcılardır. Burada yaşamaya mecbur kalmışlardır. Ama bahse varım bu barınaktan ayrılıp da dışarı çıkanların sayısı pek fazla değildir. Yani tüm hayatları bu barınakta geçiyordur."

                                                                

Gücünüz varsa seçim şansınız da olurdu. Yüksek seviyeli biri yaşamak istediği barınağı seçebilir ve dünyada bir yuvası bile olabilirdi. Aralarında git gel yapabilir, onu kısıtlayan pek bir şey olmazdı. Ancak buradaki insanlar için aynı şey geçerli değildi, onların bir seçim yapmaları ve seçtikleri yerden asla ayrılmamaları gerekiyordu.  

 

Barınakları yaratan ve onlara fon sağlayanlar genellikle şirketler veya askeriye olurdu. Şu anda içerisinde bulundukları barınağın sahibiyse hükümetti. Dolayısıyla insanların burada yaşayabilmek ve korunmak için vergi ödemesi gerekiyordu.

 

Ava çıkan gezginler bile dünyaya geri dönmek istedikleri takdirde vergi ödemeye mecburdu.

 

Şirketlerin veya grupların sahip olduğu diğer barınaklarınsa büyük bir çoğunluğu dört büyük aileye aitti. Bu aileler Orijinallerin en güçlüleriydi ve genellikle onların barınaklarında daha yüksek seviyeli insanlar bulunur, o barınaklar dünyadaki şehirlere daha yakın olurdu.

 

Böylece kademeli bir sistem doğmuştu. Her barınağın belirli bir sınıfı vardı. 1. sınıf en kalitelisi, 5. sınıfsa en kalitesiziydi. Kalite yükseldikçe kazanılan para artar, kalitesizlere kıyasla daha çok koruma sağlanırdı.

 

An itibarıyla içerisinde bulundukları barınak 4. sınıftı.

 

Kalite yükseldikçe yüksek düzeyli canavarlara karşı daha çok korunma sağlandığı için vergiler artıyordu.

 

Gezegene iniş yapan beşli grup, bulundukları yere bir çember çizilmiş olduğunu ve insanların o çemberden uzak durmaya çabalayarak yürüdüğünü fark etti.

 

"Hadi, harekete geçsek iyi olacak." dedi Vorden.

 

Şimdiden bir ton ter akıtmaya başlamış olan Quinn’se ağır ağır, "Bana… bir saniye… izin… verin." dedi.

 

"Ahh, Quinn! Üzgünüm." diyen Layla çabucak koşturarak şemsiyesini uzattı.

 

"Sorunu ne bunun?" diye sordu Erin.

 

Layla’ysa, "Oh, yalnızca sıcaklarla cidden baş edemiyor ve güneşten nefret ediyor. Bayağı kuzeyden gelmiş, bayağı bayağı kuzeyden." diye geveledi.

 

Erin, şemsiyeyi kafasının üzerine tutmuş olan Quinn’i baştan ayağa süzdü. "Bu gezide Peter’dan da az iş göreceksin anlaşılan. Elinde şemsiyeyle nasıl savaşacaksın acaba?"

 

Bu büyük bir problemdi, Quinn bir özel güç edinmiş olsa ve vampir güçleri yerine onunla savaşma imkanı bulunsa da hala vampir zayıflıklarını taşıyordu. Ah şu güneş.

 

Gün içerisinde savaşacak olursa Gölge Boşluğu yeteneğini kullanmadığı takdirde güneşten etkilenecekti. Ama Gölge Boşluğu MH puanlarının yarısını tüketeceği için savaşmaya pek puanı kalmayacaktı.

 

Diğer bir seçenek, askeri üsteyken test etmiş olduğu, güneşi engelleyebilen Gölge Peleriniydi. Ama sorun şu ki Gölge Pelerinini kullanırken diğer gölge güçlerini kullanamıyordu. Yalnızca gizlenmeyi sağlayan bir yetenekti. Vampir güçlerini kullanabilecek olsa da bunlar her şeyi alt üst ederdi.

 

İşte bu sebeplerden ötürü güneşe bir çözüm buluncaya dek gölge gücünü gizlemeye devam etmesi gerekiyordu.

 

Grup Vorden’ın söylediğini yaptıktan birkaç dakika sonra, beş kişilik bir grup daha az önce bulundukları çembere iniş yaptı.

 

"Nereden bildin?" diye sordu Quinn.

 

"Işınlanma rastgele görünse de tam anlamıyla öyle değildir." dedi Vorden. "Bunu rastgele yeniden doğma noktaları olan bir oyun gibi düşünün. Hiç kimse hangi noktada belireceğini bilmez ama noktaların konumları bellidir."

 

"Ee, ilk önce nereye gitmeliyiz?" diye sordu Layla.

 

"Bence Gezgin Merkezine gidelim. Gezginlerin bilgi alabileceği bir yer, ayrıca kredi karşılığında kristal satılabiliyor veya genel olarak takas yapılabiliyor."

 

Barınak boyunca ilerleyen grup en sonunda hangarı andıran son derece büyük bir yapıya ulaştı. Kapısı olmayan açık bir alandı, yani insanlar dilediğince girip çıkmakta özgürdü.

 

İki taraf da arkalarına çalışanların geçtiği, yan yana sıralanmış tezgahlarla doluydu. Tam da Vorden’ın söylediği gibiydi. Ekipman dövebilen demirciler, canavar yemi gibi şeyler ve küçük aletler satan dükkanlar, hatta bir görev panosu bile vardı.

 

Görev panosu büyük oranda grup olarak birlikte bir görev tamamlamak isteyen gezginlerin ilanlarıyla doluydu. Bir barınaktan diğerine geçerken korunma talep eden sivillerin ilanları da mevcuttu.

 

Erin, diğer takımlara bakarak, "Anlaşılan burada yalnız değiliz." dedi.

 

Askeri üniforma giyme zorunluluğu sayesinde öğrencileri tespit etmek kolaydı. Bir kısmının üzerinde ekipmanları olsa da yalnızca birinci sınıf oldukları için neredeyse hiçbirinin tam seti yoktu.

 

Bir grubun görev panosuna doğru gittiğini gören Layla, "Ne yapıyorlar?" diye sordu.

 

"Yardım istiyorlar herhalde." dedi Vorden’sa. "Zengin ailelerden gelenler, kendileriyle avlanmaları için gezgin kiralayacaklardır."

 

"Ama adalet bunun neresinde?" diye sordu Layla.

 

"Adalet ne zamandır umurlarında ki?" diye yanıtladı Vorden. "Askeriyeyle samimi ilişkiler içerisinde bulunan veya kendilerini çoktan satmış olanların askeriyeden yardım aldığını biliyorsun."

 

"Ehh, endişelenmenin bir anlamı yok." dedi Quinn. "Bizim tek şansımız kendimize odaklanıp elimizden gelenin en iyisini yapmak."

 

"Dedi etkisiz elaman." diye ekledi Erin.

 

Böylece beşli grup, canavarları yakalamak ve hatta öldürmekte yardımı dokunabilecek çeşitli nesneler satan tezgahlardan birine doğru ilerledi. Tezgahın arkasında, dijital bir tek çerçeveli gözlük takan ihtiyar bir adam vardı.

 

"Size nasıl yardımcı olabilirim genç askerler? Sanırım yine ilk avınıza gönderilme vaktiniz gelmiş."

 

"Bize tüm avlanma sahalarını içeren bir harita verebilir misiniz acaba?" diye sordu Vorden.

 

"Tabii ki verebilirim ama size 100 krediye mal olur."

 

"100 mü?" dedi Layla. "Bizi soyup soğana çevirmeye çalışmadığınızdan emin misiniz acaba!"

 

Yaşlı adam bir kahkaha patlattı.

 

"Ehh, küçük hanımın kabalığı yüzünden 150’ye çıktı."

 

Vorden cebinden altın renkli bir kart çıkarttı. Saatler diğer gezegenlerde işe yaramadığı için tüm öğrencilere kendi kartlarını getirmeleri söylenmişti. Fakat diğerlerinin fark ettiği üzere Vorden’ın kartının rengi geri kalanlarınkine kıyasla son derece farklıydı. Bu renk farklılığı da kartta ne kadar para depolanabildiğinin göstergesiydi.

 

*Biip*

 

"Ödeme için teşekkürler." dedi yaşlı adam.

 

Layla’ysa altın rengi karta bakarak, "Tabii ya, zengin çocuk işte." dedi.

 

"Senden tek kelime daha duymak istemiyorum. Altın kartım olabilir ama ayda yalnızca 200 kredi alıyorum. Az önce bana maaşımın çoğunu harcattın!"

 

"Sakin olun gençler. Ben haritanın bedelini ödeyebilirim Vorden, endişelenme." dedi Quinn.

 

Bu sözcükleri işiten Vorden gülümseyerek karşılık verdi. Quinn yalnızca kibarlık ediyor olmalı diye düşünüyordu. Sonuçta okuldan günlük 10 kredicik alırken böyle bir meblağ biriktirmiş olması imkansızdı.

 

Bu olay sonrası grup, bir çeşit dijital kağıt üzerindeki haritayı açtı. Üzerinde şu anki konumlarıyla birlikte renk kodlarıyla ayrılmış farklı bölgeler mevcuttu. Renkler yeşil, turuncu ve kırmızı şeklindeydi. Renk kırmızıya ne kadar yakınsa o bölgedeki canavar nüfusu da o kadar çok oluyordu.

 

O noktada Quinn’in gözüne bir şey takıldı, haritanın üzerinde, içerisinde bulundukları gezegenin adı yazıyordu. Caladi. Bir süre önce sanal gerçeklik oyununda Nate’le savaşırken ona arkadaşının o güçlü, esnek pelerini nereden bulduğunu sormuştu.

 

Ve Caladi gezegeni cevabını almıştı. Nate, o pelerini buranın çöllerinde bulunan kanatlı bir canavardan elde ettiklerini söylemişti. Eğer bu cevap doğruysa, Quinn güneş problemine bir çözüm bulmuş olabilirdi.

 

#Erin’in ağzına ağzına vurasım geliyor bazen. Gerçekten şu ukala tavırlarını ne zaman bırakacağını çok merak ediyorum. Neyse sakinim. Bakalım Caladi gezegeni maceramız nasıl ilerleyecek, ilk hedef ne olacak! Hadi okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44237 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr