78. Bölüm : Yeni İstikamet

avatar
1692 56

My Vampire System - 78. Bölüm : Yeni İstikamet


Çevirmen : Clumsy



Vorden o gece de her gece olduğu gibi uyuma mücadelesi vermişti.

 

En son ne zaman güzel bir uyku çektiğini hatırlayamıyordu.

 

Bazı geceler huzurlu bir uyku çekip tıpkı diğer insanlar gibi rüyalar gördüğü oluyor, bazen de zihni kara odaya gönderiliyordu. İşte o zamanlarda koltukta hiç kimse oturmuyor, kontrol hiç kimsede olmuyordu.

 

Ve bu olay son zamanlarda giderek daha da sık yaşanıyordu.

 

Üç kişi kara odada sohbet ederken bedenleri dinleniyor ama Vorden o odada olduğu her anda endişe duyuyordu.

 

Koltuk boşta kalıyor ve herhangi birinin oturup kontrolü ele geçirmesi mümkün oluyordu. Vorden şu an için bekçi gibi hareket etse de bunun tek sebebi ufaklığın ona izin vermesiydi.

 

Derken kolunun hafifçe çekiştirildiğini hissetti.

 

Ve Ian, "Hey uyan evlat, kabus görüyorsun sanırım." dedi.

 

Gözlerini açan Vorden’sa etrafına bakındı ve hala zifiri karanlık odanın içerisinde olduğunu fark etti.

 

"Ah, pardon ya, umarım çok ses çıkartmamışımdır." yanıtını verdi.

 

"Ehh, burası korkunç bir yer ve senin gibi bir çocuğun daha en başta buraya gelmemiş olması gerekirdi, o yüzden hiç endişe etme." dedi Ian. "Birazcık rolleri değişsek olur mu?"

 

Böylece Ian, Vorden’la rolleri değişti ve o konforsuz sert zemine yatarken Vorden, rafların arasındaki boşluklardan gözcülük etmeye başladı.

 

Saniyeler içerisinde de Ian’ın güçlü horultuları yükseldi. Ian, Vorden’ın aksine neredeyse kafasını koyduğu gibi uyumayı başarmıştı.

 

"Hey Vorden, onu şu an öldürmeyeceksen portalı bulduğumuzda yapmaya ne dersin?" dedi Raten. "Taşıdığı ileri düzey kristalin bize çok yardımı dokunur, kimseciklerin de haberi olmaz. Ne kadar güçsüz düştüğünü gördün, özel gücü de elimizdeyken işini bitirmemiz kolay olacaktır."

 

Canı sıkılan Vorden, "Yetki bendeyken kimsenin canı yanmayacak." diye yanıtladı.

 

"İyi, ama gün gelip başımız sıkıştığında sana yardıma gelmeyeceğim. O senin kötü bir iş çıkardığını görüp de yetkiyi bana verdiğindeyse tek bir karar vermene bile izin vermeyeceğim."

 

Hiçbir şey yapmazken geçen zamanın hesabını tutmak zor olurdu. Vorden ne kadar uyuduğundan bile bihaberken ve gökyüzü daima karanlıkken bunu bilmesine imkan yoktu.

 

Koca bir gün gibi hissettiren bir bekleme süresinin sonunda Ian nihayet uyandı. Ve kaburgalarını tutup acı içerisinde kıvranmaya kaldığı yerden devam ederek ayaklanmaya çalıştı.

 

"Daha önce de söylediğim gibi, eve dönmeyi iple çekiyorum." dedi Ian.

 

Vorden’sa arkasını dönüp ayaklanma mücadelesi veren Ian’ı görerek ona bir kez daha yardım eli uzattı ve yerden kalkmasını sağladı.

 

Fakat Ian’ın ayaklanmasıyla suratının asılması bir oldu, çünkü açtığı deliklerden birinde, içeriyi gözleyen kocaman bir gözbebeği görünüyordu.

 

Hemen beline uzanıp küçük hançerini tuttuğu gibi canavarın gözüne fırlattı. Mevcut tüm kuvvetini ve üzerindeki ekipmanların ekstra istatistiklerini kullanarak fırlattığı hançer de canavarın gözünden girip kafasının arkasından çıkarak tek hamlede işini bitirdi. Elini geri çektiği saniyedeyse fırlattığı hançer, avcuna geri döndü.

 

"Hemen çıkalım buradan!" diye bağıran Ian, raflardan birini tekmeleyerek devirdi. Ve devrilen rafın üzerine tırmanan ikili, etraflarının sarılmış olduğunu gördü.

 

Kütüphanenin tavanı, duvarları, her yeri sümüklü böceği andıran canavarlarla doluydu. Kafalarının üzerinde tek ve büyük bir göz taşıyan canavarların göbeklerinin altındansa bir sürü dokunaç uzanıyordu.

 

"Gözcülük etmiyor muydun sen?" dedi Ian.

 

"Ediyordum ama ufacık delikten fazla uzağı göremiyordum ki."

 

Derin düşüncelere dalan Vorden’ın biraz dikkati dağılmış olsa da bu canavarları görmesi her halükarda zor olurdu. Çünkü duvarlara tırmanmış veya tavandan sarkmışlardı.

 

Yalnızca etrafları değil, tepeleri bile kuşatılmıştı. Birkaç sümüklü böcek üzerlerinden alçalırken etraflarındakiler de dokunaçlarıyla uzanıyordu.

 

Aynı anda çok fazla canavar saldırısına uğrarken Ian, iki elini de avuçları açık şekilde öne uzattı ve kütüphanedeki tüm objeler titreşmeye başladı. Sonra da görünmez bir güç tarafından çekiliyormuşçasına ağır ağır ona doğru harekete geçtiler.

 

Derken dört bir yandan uçuşan metal parçaları inanılmaz bir hıza erişti. Ian, "Yakınımda kal evlat!" komutunu verirken Vorden da kendisine söyleneni yaptı.

 

Böylece kütüphanenin her yerinden ve bir kısmı da dışarıdan gelen metal parçaları, ikilinin etrafında tamamen metal parçalarından oluşan bir top şekli aldı.

 

Tavandaki canavarlar metal topun üzerine düşse de herhangi bir hasar doğmadan kayıp giderken dışarıdaki sümüklü böceklerin dokunaçları saldırıya geçti ve içeriden işitilen güçlü çınlama sesleriyle birlikte topu göçerten saldırıları devam etti. Dokunaç saldırılarının gücü sopa darbesine benziyordu, yani metal topun parçalanması an meselesiydi.

 

"Dağılın!"

 

O saniyede top inanılmaz bir güçle patladı ve metal parçalar bir araya geldikleri gibi hızla itilip dağıldı. Ufak metal parçacıklarının savruluşu öyle hızlıydı ki bedenlerinde yaralar açılan, beyinleri ve kalplerine parçalar saplanan canavarlar canlarından oldu.

 

"Bu gezegenin metal dolu olması büyük şans, ha." dedi Ian, yüzünde bir gülümsemeyle. "Hadi gel, bu kristalleri ziyan etmeyelim."

 

Böylece ikili, ölü sümüklü böceklere doğru ilerleyerek kristallerini çıkartmaya başladı. Vorden, o canavarların etraflarını sardığı esnada Peter’dan aldığı toprak gücünü aktive etmeye çalışmış ama şansı yaver gitmemişti.

 

Bu da en az 24 saattir bu gezegende olduğu anlamına geliyordu. Yine de Ian’ın gücü elinin altındaydı. Kütüphanede ona dokunarak sayacı sıfırlamıştı, yani Ian savaşamaz hale gelse veya ayrı düşseler bile 24 saat daha onun gücünü kullanabilecekti.

 

Kristalleri toplama işini tamamlayan Ian, yarısını Vorden’a uzattı.

 

"Buyur, al bakalım."

 

"Alamam, ben hiçbir şey yapmadım ki."

 

"Bak, yalnızca temel düzey kristallerden bahsediyoruz, ben onları uykumda bile kazanabilirim."

 

"Peki." dedi Vorden.

 

Ancak teklifi kabul etmiş olsa da kristalleri koyabileceği bir alanı yoktu. Peşinde çanta, kese veya depolama ünitesi tarzı bir şey getirmemişti.

 

Sonuçta bu, beklenmedik bir ziyaretti. Bu yüzden Ian, dünyaya dönünceye dek kristalleri onun için saklayabileceğini söyledi.

 

Ve nihayet kütüphaneden ayrılıp yeniden portalı arama vakitleri geldi. Yol üzerindeki canavarların dikkatini çekmemeye çalışan ikilinin şansı yaver gitti, karşılarına yeni bir tehlike çıkmadı.

 

Ve en sonunda da bir şey fark ettiler.

 

"Bak işte, ben bir portal koyacak olsaydım tam da buraya koyardım." diyen Ian, kubbemsi koca bir binayı işaret etti.

 

"Nedir bu?" diye sordu Vorden’sa. "Antrenman merkezine benziyor."

 

"Aynen öyle, ayrıca sağlam bir bina gibi duruyor. Etraftaki canavarlar tek bir çizik bile atamamış, altına gizli bir üs inşa edilecek kadar da büyük."

 

İşte bu sohbetle birlikte ikili, yeni istikametleri olan antrenman merkezine doğru ilerlemeye devam etti.

 

#Vorden ve Ian nihayet Quinn’in bulunduğu yere gidiyor ama artık çok geç. Bakalım nasıl bir şeyle karşılaşacaklar! Bu arada bu bölümdeki aksiyon çok iyi değil miydi? Kitaplıkları devirip üstlerine çıkmaları, Ian’ın tüm metalleri çekip top yaparak etraflarını sarması, sonra da onları ansızın dağıtarak canavarları hop diye öldürmesi falan, film sahnesi gibi gözümde canlandı hepsi. Hadi bakalım bunu nasıl bir aksiyon takip edecek, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr