Bölüm 335: Wu Fei

Çeviri: RassNt  

"O herifle karşılaştığımızdan beri işler rayından çıktı, bu bir tesadüf olamaz."

10 numara Chen Ge'nin ortadan kaybolduğu köşeye doğru baktı. Yüzü cübbenin altında gizlenmişti, yüz ifadesi anlaşılmıyordu.

"Kim bilebilir?" 10 numaranın yanında duran siyah cübbeli güldü. "Sana söylemeyi unuttuğum bir şey var ama sanırım şu an en iyi zaman."

"Eğer kötü haberse boş verebilirsin. Son zamanlarda yeterince kötü haber aldım." 10 numara ses çıkartana kadar ahşap kutuyu sıktı.

"Günler önce Fang Hwa Apartmanlarından kaçmak için günah keçisi kullandığımda o adam beni tespit etti."

"Gereksiz şeyler yapmaman konusunda seni uyarmıştım." 10 numara arkasını döndü. Sesi gevrek ve boğuktu. Suç ortağının yanında bile sahte ses kullanıyordu.

"Hatalı olduğun nokta burası. O günah keçisinin ölümü oldukça değerliydi çünkü onun zihninden bazı değerli bilgiler aldım." Siyah cübbelinin sesi kahkahayla bütünleşti. Durum kötü görünse de endişeli değildi.

"Ne bilgisi?"

"Onun korku evindeki kapı şu an boşta. Yani oranın kapı-açanı çoktan gitmiş."

"Kapı-açan gitmiş mi? Kapıyı açan o değil mi?" 10 numaranın sesinde belirgin bir değişim oldu ama saniyeler sonra eski haline döndü. "Böyle önemli bir bilgiyi neden şimdiye kadar söylemedin?"

"Onun gölgesindeki Kızıl Tayf bu köyün musallatı olan kadın hayaletten daha zayıf değil. Zorluk neredeyse aynı, bu yüzden sana hiçbir şey söylemedim." Chen Ge'nin gölgesindeki tayftan bahsedilince siyah cübbelinin sesindeki keyif sona ermişti. Chen Ge'nin kaçtığı yöne doğru baktı. "Fakat biraz önce bazı detayları açık etti ve bunun bizim için bir şans olduğunu hissediyorum."

Siyah cübbelinin sesi soğudu. "Onu öldürmeye gönderdiğimiz adamlar geri dönmedi. Bütün tayflar onun gölgesindeki Kızıl Tayf tarafından yutulmuş olmalı."

Derin bir nefes aldı ve 10 numaraya döndü. "İblis'in iki Kızıl Tayf çocuğu da dahil."

10 numara durumu hemen anladı. "Aşırı Tayf sindirimi onun derin uykuya girmesine neden oldu. Fakat hiçbir tayf aynı anda bu kadar şeyi sindirmeye cesaret edemez. İblis'in iki çocuğunun kuklaya dönüştürülüp Kızıl Tayf'ın uykuya dalmadığı ihtimalini düşündün mü? Bu bizi içine çekmeye çalıştığı bir tuzak olabilir."

"Haklı olabilirsin. O böyle bir şey yapabilecek türden birisi." Siyah cübbeli dalgalı bir kahkaha patlattı. "Aslında adamı takdir ediyorum. Habis, acımasız ve kurnaz ama kendini çok iyi kamufle ediyor ve güneşin altında zarar görmeden yaşıyor."

Chen Ge için siyah cübbeli son derece iyi bir yoruma sahipti. 10 numara başıyla onayladı ve kabul etti, "Düşman çok kurnaz, o yüzden dikkatli olmalıyız. Aslında ben de onu alt etmeyi istiyorum ama kendin gördün. Daha önce Xiong Qing onu öldürmek istediğinde aniden duraksadı. Bir Kızıl Tayf'ı ancak başka bir Kızıl Tayf etkileyebilir. Gölgesindeki Kızıl Tayf uyusun ya da uyumasın adam başka bir Kızıl Tayf saklıyor!"

"Yani, pes etmeye razı mısın? Eğer hepsini kontrol edebilirsek iki kapı kazanabiliriz." Siyah cübbeli son derece ikna ediciydi.

"Bu isteyip istememe durumu değil." 10 numara soğuk gözlerle siyah cübbeliye baktı. "Günler önce topluluğun on iki üyesi vardı ama şimdi kaç kişi kaldık?"

Siyah cübbelinin kafasında bir cevap belirdi. Sessizdi ve cevap vermedi.

"Sadece üç kişi kaldık ve bunu sadece beş günde yaptı. Bu yüzden bu adamla uğraşırken dikkatli olmamız lazım." 10 numaranın kalbi kanıyordu. Her sayı canlı bir insandı, toplumdan itinayla seçilmiş ‘hastalardı’. 

"O zaman plana göre hareket edeceğiz."

"İşler değişmeden önce harekete geçelim."

"Tamam." Siyah cübbeli boynunu hareket ettirdi. Hayalet bebeği, Xiong Qing'i ve öfkeli hayaletleri görmezden gelerek kuyuya doğru yürüdü.

"Jiang Ling, ablan onu durdursun," Zhu kadını konuştu. Onun arkasında duran Jiang Ling ablasını çağırdı ve bir süre sonra yaralı Zhu Xinrou siyah cübbeliye doğru hücum etti.

"Senden korktuğumu mu sanıyorsun?" Siyah cübbelinin kahkahalı sesi arttı. Cübbesini çekip çıkardı ve suratlardan yapılmış kan kırmızısı bir canavar ortaya çıktı!

"Akıllı olduğumu düşünmüyorum ama etrafımdaki insanlar çok aptallar." Zhu Xinrou'yu işaret etti ve suratlı canavar onun yolunu kesti.

Chen Ge bunu gördüğünde kalbi titredi. "Topluluğun başka bir Kızıl Tayf'ı var!"

Siyah cübbelinin biraz önce duyduğu sözlerine bakınca bu adamın kimliği hakkında iyi bir fikre sahip olmuştu. Bu siyah cübbeli büyük ihtimalle Üçüncü Hastalık Koğuşu'ndan Wu Fei idi. Jiang Ling'in ablası zaten yaralıydı ve Kızıl Tayf ile karşı karşıyaydı, bu şartlar altında dövüş daha başlamadan sonucu belli olmuştu.

Wu Fei ve İblis Üçüncü Hastalık Koğuşu'nun en tehlikeli hastalarıydı ve ikisinde de Kızıl Tayf vardı. Kuyuya doğru yürürken onu durdurmaya kimse cüret edemedi. İçeri baktı ve göğsünden bir ahşap kutu daha çıkardı. Onu açtı ve siyah kan lekesi göründü. Dakikalar sonra kuyunun suyu değişmedi. Adam gülümsedi. "Hiçbir Kızıl Tayf bu siyah kana direnemez. Böyle sakin kalamaz. Tıpkı tahmin ettiğim gibi, kadın hayalet çoktan kuyudan ayrılmış!"

Ahşap kutuyu kapattı ve Zhu kadınına döndü. "Eğer kuyuda değilse nerede olabilir?"

Adamın gözleri buz gibiydi, sanki bir akrebin gözlerini andırıyordu. Yavaş yavaş tören kafilesine doğru yürüdü. Yüzlerle kaplı Kızıl Tayf Zhu Xinrou'yu tamamen alt etmişti, aynı seviyede değillerdi.

"Bu köyü yarım yıldır araştırıyoruz. Hayalet kuyudan çoktan ayrılmış, köylülere yalan söylüyordunuz." Siyah cübbeli gözlerini Zhu kadınına dikti, bakışları insanın kalbine saplanacak kadar keskindi. Onun karşısında yalan söyleme şansı yoktu.

Hayaletin kuyudan ayrılmış olduğunu duyunca ilk konuşan deforme köylüler oldu. Bir an afalladıktan sonra yalanla kandırılmış olmanın öfkesine boğuldular. İçlerinden biri Zhu kadınından bir açıklama istedi ama daha konuşmaya fırsat olmadan suratlardan oluşan Kızıl Tayf onu götürdü.

"Araya girilmesini istemiyorum." Siyah cübbelinin sesi tehlikeli bir şekilde alçaldı. Zhu kadınına doğru yürüdü. "Kuyudaki hayaletin nereye kaçtığını biliyor olmalısın, değil mi?"