Bölüm 322: Bu Daha Başlangıç

Çeviri: RassNt  

"Diğer yabancılar mı?" Chen Ge'nin grubunun köye gelmesinin ana sebebi Fan Yu ve Jiang Ling idi, o yüzden diğer yabancılar sözünü duyunca hemen dikkatlerini çekti.

"Siz gelmeden önce iki tane çocuk kayboldukları için kazara köye girdiler." Ah Qing detayları hatırlamaya çalıştı. "Bir oğlan ve bir kız. Oğlan çok ince ve ortalama boylarda. Kız dört yaşında falan; tıpkı Çin bebeği gibi çok tatlı."

"Fan Yu ve Jiang Ling!" Ah Qing'in betimlemesinden sonra Chen Ge'nin tahmini teyit edilmiş oldu. Ah Qing'in kefenini tuttu. "Şimdi neredeler? Beni onlara götür!"

"Bunun mümkün olacağını sanmıyorum." Ah Qing onun elinden kurtulmaya çalıştı ama ince görünen bu adamın oldukça güçlü olduğunu fark etti. "Köye girdiklerinde diğer köylüler tarafından görüldüler. Ardından Zhu kadını geldi ve bizzat onlara kalacak yer ayarladı. Kıza özel bir ilgi gösterdi."

"Jiang Ling? Neden?" Chen Ge'nin kafası karıştı.

"Söylentilere göre o Zhu kadını kızın törene katılmasını planlıyor. O zaman ben de şaşırdım. Onlarca yıldır ilk defa dışarıdan birisi törene katılacak." Ah Qing nihayet çabalamayı bıraktı ve Chen Ge'nin omzunu kavramasına izin verdi.

Kadın Jiang Ling'in geçmişini mi fark etti? Jiang Ling'i kadın hayalete hediye mi etmeyi planlıyor? Chen Ge düşünmeye başladı. Zhu Xinrou Jiang Ling'in yanında ve ona herhangi bir zarar gelmesine izin vermeyecek, o halde sadece iki ihtimal var. Ya Zhu kadını bir şekilde Zhu Xinrou'yu baskıladı ya da Jiang Ling törene kendi isteğiyle katıldı.

Fan Yu'nun geride bıraktığı resimde iki kelime yazıyordu— Eve Dönüyoruz. O gece Tabut Köyü'ne geri dönmelerinin bir sebebi olmalıydı. Şan eseri tam da hayalet hikayeleri toplumunun hamlesini yapıp Jiang Ling'i hedef aldıkları güne denk gelmişti. Tüm yollar Tabut Köyü'ne çıkıyordu.

Tabut Köyü'ndeki köylülerin dışında topluluk üyelerine de dikkat etmem lazım. Chen Ge adamı bıraktı ve omuzuna hafifçe vurdu. "Eğer mümkünse ince oğlanı dışarı çıkarmaya çalış."

"Anlaşıldı." Ah Qing omuzunu ovuşturdu. "Tören başladığında tüm köy etkilenecek. Labirent otomatik olarak devre dışı kalacak ve uyuyan canavarlar uyanacak. O zaman köyün gerçek yüzünü göreceksiniz."

Adam hızlıca konuştu ve bir yandan da etrafa bakınmaya devam etti. "Bu köyde yaşanan çok sayıda ölüm ağır bir Yin enerjisinin toplanmasına neden oldu. Bu şartlar altında hayaletlerin ve canavarların doğması için kusursuz bir ortam oldu. Törenle birlikte uyanacaklar. Dikkatli olmalısınız, onlara sataşmayın. Bebeği çaldıktan sonra hemen çıkın."

"Peki bebeği nasıl çalacağız?"

"Tören köyün merkezindeki ata binasında başlayacak. Alınan bütün çocuklar ata binasında olacak ve ardından tören kafilesi kadının öldüğü kuyuya doğru ilerleyecek. Tek yapmanız gereken tören kafilesi ayrıldıktan sonra ata binasına sızmak ve boynunda bakır bir sikke olan bebeği dışarı çıkarmak." Ah Qing duraksadı ve tereddütle cebinden bir kumaş çıkardı. "Köyün mimarisi oldukça karmaşık. Bazı yollar gizli canavarlar ve hayaletlere gidiyor. Eğer ayrılmak isterseniz bu haritayı takip edin."

Kumaş parçasını Chen Ge'ye verdi. "Oğlumu kurtarmanız lazım!"

Bunun ardından Ah Qing aceleyle gitti. Chen Ge elindeki kumaşa baktı. Tabut Köyü'nün basit bir haritasıydı ve yirmi nokta kırmızı işaretle belirlenmişti.

"Haritayı verecek kadar güveniyor mu bize? Çocuğunu almadan gideceğimizden korkmuyor mu?" Bay Bai haritaya baktı ve kalbi dondu. Gençken bu kırmızı işaretli birçok yere gitmişti ama o zaman gündüz vaktiydi.

Chen Ge başını sağa sola salladı. "Adam bunu uzun zamandır planladı. Böyle basit bir hata yapmaz. Bu sahte harita olmalı, muhtemelen gerçeği bebeğin üzerinde."

Dışarıdaki sokaklar değişmeye başladı. Bütün beyaz fenerler birer birer sönerken köy karanlıkla doldu. Gecenin karanlığında birisinin kapısı açıldı ve karanlıkta bir kadın sesi çınladı.

Sanki uyandırmak ister gibi birisinin ismini sesleniyordu. Kapılar açıldı ve sokakta ayak sesleri yankılandı. Deforme köylüler yüzlerinde maskelerle evlerinden çıktılar. Ellerinde beyaz fenerlerle suskun bir haldelerdi. Chen Ge'nin gizlendiği eski evin kapısından geçtiler ve on metre kadar ötede durdular. Kadının çığlığı daha da belirginleşti ve garip köy üstündeki örtüyü atmaya başladı.

Gecenin gümüş ışığı altında kalanları boğuyordu. Köyün temiz duvarlarında kan izleri belirmeye başladı ve yerde tırmalama ve bıçak izleri oluştu. Bu köyde yaşananlar Ah Qing'in anlattığından çok daha kanlı ve korkunçtu. Onun anlattığı hikaye muhtemelen tüm gerçeğin sadece bir kısmıydı.

Labirent bozuldu ve bütün sokaklar eski bir ata binasına açıldı. Bu binanın tam yanında parlak kırmızı bir tabut duruyordu!

Kadının sesi kesildi. Deforme köylüler ata binasının önünde durdular. Ellerinde fenerler ve başları önde adeta ruhsuz kuklalara benziyorlardı. Kimse konuşmadı; ortamda ölümcül bir sessizlik oldu.

Gıcırtt...

Ata binasının yanındaki iki katlı bir binanın kapısı açıldı. Bina köyün en yüksek binasıydı ve aynı zamanda çok iyi korunmuştu. Karanlık evden soğuk bir hava akımı çıktı. Dakikalar sonra parlak kırmızı elbiseli bir kadın dışarı çıktı. Yüzü beyazdı ve mor dudakları adeta ölü bir insanın dudaklarına benziyordu.

Gözleriyle bütün köylüleri inceleyerek ata binasına yürüdü. Yerel dilde bir şeyler mırıldanarak tabuta üç kez jest yaptı. bunun akabinde kalabalığın içinden bambu sepetiyle bazı köylüler çıktı. Sepetler kumaşlarla kaplıydı ve bu kumaşların altından bebek ağlama sesleri geliyordu.

Kadın onlarla birer birer ilgilendi ve kumaşları kaldırarak ürünü yakından inceledi. Dördüncü sepete geldiğinde durdu ve dudaklarından bazı kelimeler döküldü. Sepeti tutan kişi maskeli Ah Qing idi. Farklı boylardaki kolları kadının söylediği korkunç sözlerle titredi. Kadın bütün bebeklere baktıktan sonra elbise kolunun içinden kanlı bir makas çıkardı.

Tabutun yanında durdu ve ilk köylünün sepeti ata konağına koymasını sağladı. Ardından makasla binaya girdi. Kapı kapandı ve bebek ağladı. Binanın bütün plakları gıcırdadı ve bütün köylüler umutsuzca başlarını eğdiler. Sadece kapıdaki kırmızı tabuttan bir kahkaha sesi yankılandı.