Bölüm 286: Ne Kazıyor?

avatar
1190 20

My House of Horrors - Bölüm 286: Ne Kazıyor?


Bölüm 286: Ne Kazıyor?

Çeviri: RassNt  


Müfettiş Lee bu konuda konuşmak istemiyor gibiydi. Telefonun diğer tarafından ayak sesleri geldi. Daha tenha bir yere geçtikten sonra açıkladı, "Çocuğun ölüme dair çarpık bir anlayışı var."


Men Nan'ın ana personası ile karşılaştıktan sonra en garip çocuklar bile artık Chen Ge'nin gözlerinde normaldi. "Bir çocuğun gözünde dünya görüşü henüz şekillenmez. Belki de ölüm onlar için sadece uzak bir yere seyahat gibidir, yani bu anlaşılabilir."


"Tabii ki sadece öyle olsaydı. Kız kurtarıldıktan sonra üç gün boyunca tek bir kelime etmedi. Ağlamadı ya da herhangi bir gürültü yapmadı. Ürpertici şekilde itaatkardı." Müfettiş Lee o günleri düşündü. "Fakat dördüncü gün işler değişti. Kadın bir polis memuru onu yatağının köşesine kıvrılmış şekilde bir örümceğe bakarken buldu. Memur kızın örümcekten korktuğunu düşünerek onu öldürmek için hamle yaptı. Fakat kız, memurun ablasını öldürdüğünü söyleyerek ağlamaya başladı.


"Kızın ilk konuşması buydu ve ondan sonra kızda bir terslik olduğunu fark ettik. Onun yaşında bir çocuk ebeveynlerinin ölmesine kayıtsız kalırken bir örümceğin ölmesiyle adeta dünyanın sonu gelmiş gibi ağlamıştı. O ne tür bir dünyanın içinde yaşıyordu?


"Ona ölümün anlamını açıklamayı denedik ve fark ettik ki onun kalbinde ölüm nihai varış yeri değildi. Kız bize tamamen ciddi bir şekilde onların öldükten sonra başka bir şeye dönüşeceğini söyledi. Bu, reenkarnasyondan farklı değildi. Kız ölümden korkmadığı için dudaklarından acımazsızca kelimelerin döküldüğünü duyduk.


"Bir melek kadar masum görünen tatlı kız o çocuksu ses tonuyla ölüm hakkında konuşuyordu. O bir melek miydi yoksa şeytan mı?


"Daha fazla soruşturma yaptıktan sonra daha fazla detay ortaya çıktı. Olayı rapor eden ilk kişi oradan geçen bir köylüydü. Otopsi raporuna göre kız kurtarılmadan önce, ölü ebeveynleri ile en az iki gün birlikte kalmış." Müfettiş Lee'nin ses tonu alçaldı. "Beş yaşında bir çocuk kendi kendine düşünebilecek kadar olgun olmalı ama o iki gün boyunca ne polisi aradı ne de dışarı çıkıp yetişkinlerden yardım istedi. Bunun tuhaf olduğunu düşünmüyor musun?"



"Acaba bu tarz şeyleri ailesi ona öğretmemiş olabilir mi?" Chen ge'nin zihninde Jiang Ling'in acıklı görüntüsü belirdi ve o da kızda bir şeylerin olduğunu hissetti.


"Evde sadece kızın ve anne babasının parmak izleri vardı. Öldürme yöntemi direktti ama şaşırtıcı şekilde başarılıydı. Başka anormallikler de vardı. Yani son tahlilde bu dava düşündüğün kadar basit değil."


Müfettiş Lee'ye seslenen biri vardı. Birisi onu arıyordu ve ona cevap verdi. "Chen Ge, gitmem lazım. Biliyorum seni durduramayacağım ama yine de hatırlatmak istiyorum. O çocuğa karşı dikkatli ol ve gece vakti o köye gitme."


"Neden?"


"Haritaya bak, köyün kilometrelerce etrafında hiçbir şeyin olmaması tuhaf değil mi? O davada oraya en yakın köye, neredeyse başka bir bölgede bulunan köye soruşturma için gittiğimizde bir yaşlı bize bir zamanlar Lin Guan Köyü'nde bir salgın olduğunu ve birçok insanın öldüğünü söyledi." Birisi Müfettiş Lee'yi zorluyordu. Birkaç hatırlatmadan sonra Müfettiş Lee telefonu kapattı ve Chen Ge'yi karanlık, terk edilmiş köyde terk başına bıraktı.


Chen Ge telefonunu cebine attı. Bir zamanlar dedi; bu kaç yıl anlamına geliyor?


Girişteki dikdörtgen bodur evlere bakınca onların tabutları andırdığını fark etti. "Lin Guan Köyü, Lin'i ayırırsan Mu Guan Köyü(Ahşap Tabut Köyü) oluyor!"


Köyden çıktı ve asfalt yolda durdu. Gece yarısı bir yana gündüz vakti bile burada taksi bulamayacağından emindi. Şehre geri dönüş yolu gitmişti.


Jiang Ling babasının şeftali tarlasının köyün batı tarafında olduğunu söylemişti. Gidip bir bakmam lazım.


Chen Ge fenerini yaktı ve köyün batı tarafında giden yola koyuldu. Hedefine yaklaştıkça yol daralmaya başladı. Bir tepeye çıktı ve tam vazgeçmek üzereyken aniden ileride bir ışık gördü.


Biri mi var? Işık yavaş yavaş dağların içine doğru ilerledi, görünüşe göre Chen Ge'yi fark etmemişti. Chen Ge çekicini sırt çantasından iyice dışarı çıkardı ve Xiaoxiao'yu göğüs cebine koyduktan sonra harekete geçti. Dağ yolu çok taşlıydı, o yüzden hızlı gitmeye cesaret edemedi. On dakikalık takipten sonra ışık yavaşça ortadan kayboldu.


Bekle... yoksa ruh ateşi miydi!?


Dağlarda tek başına kaldığında çocukken kendisine anlatılan hayalet hikayeleri aklına geldi. Bu hikayelerde ışık hüzmeleri yoluyla masum insanların nasıl ormanın derinliklerine çekildiği anlatılırdı.


Sakinleş. Chen Ge yüzünü tokatladı. Ceketini düzeltti ve yavaşça ışığın gittiği yöne doğru ilerledi. Tepenin etrafından döndükten sonra karşısındaki manzara değişti. Dağın yüzüne ekilmiş bir şeftali bahçesi ortaya çıkmıştı.


Bakımsızlıktan bahçe yabani otlarla dolmuş ve şeftali ağaçları yan yatmıştı. Uzaktan bakınca anormal şekilde büyümüş insanlara benziyorlardı. Işık ağaçların içinde tekrar ortaya çıktı.


Burası Jiang Ling'in babasına ait olan şeftali tarlası olmalı. Chen Ge yeri bulmuş olmasına rağmen kendini mutlu hissetmedi. Gizemli ışık onu hiç yoktan geriyordu.


Bu çevredeki herkes köydeki ölüm vakasını biliyor olmalı, neden birisi gecenin bir yarısı buraya gelsin? Chen Ge temkinli hareket etti. Feneri kapattı. Yin Yang Görüşü sayesinde karanlıkta iyi görüyordu.


Yavaşça bahçeye girdi ve ardından kürek sesi duydu.


Ne yapıyor? Chen Ge görebilecek kadar yakındaydı. Bir ağacın dalında lamba asılıydı ve altında altmışlı yaşlarında bir adam vardı. Sanki bir şey arıyormuş gibi elindeki çapayla toprağı kazıyordu. Yaşlı adamda bir tuhaflık vardı. Chen Ge kendini açık etmedi ve gözlemlemeye devam etmek için yavaşça adamın arka tarafına geçti.


Adamın saçları bembeyaz olsa da vücudu dinçti. Elleri nasırlıydı ve bu onun hayatını çiftçilikle geçirdiğine kanıttı. Adeta bembeyaz olmuş bir gömlek giyiyordu ve  gülümsemeyi bilmeyen gergin biri suratı vardı.


Normal yaşlı bir adam...


Chen Ge adama bakınca yaşlı bir çiftçiden fazlasını göremedi. Fakat gece yarısı burada ne yapıyordu?


Aniden ortaya çıkarak adamı şoka sokacağından korkan Chen Ge bilerek birkaç metre geri çekildi ve fenerini yakarak şeftali bahçesine doğru bağırdı, "Kimse var mı? Bu dağlardan çıkmanın bir yolu var mı?"


Yaşlı adam yine de onun bir anda ortaya çıkan sesinden korktu. Anında alnı soğuk terler içinde kaldı.







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44253 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr