Bölüm 42: Altmış Saniye

avatar
1335 8

My House of Horrors - Bölüm 42: Altmış Saniye


Bölüm 42: Altmış Saniye

Çeviri: RassNt  


Karanlık odada Chen Ge küvette tek başına oturuyordu. Nefes alıp vererek ciğerlerindeki havayı sirküle etti. Siyah telefonun saati tam 3:42'yi gösteriyordu. Tek bir şansı vardı, o yüzden dikkatli olmalıydı.


Oda sessizdi ve dışarıdaki koridordan hiçbir ses gelmiyordu; ayna canavarı yakınlarda değil gibiydi.


Zaman geçti. Chen Ge sırf bu iş için yanına aldığı elektronik saati koydu. Saat 3:43'ü gösterdiğinde odaklanmaya başladı ve ağzını genişçe açarak derince nefesini çekti.


Mum ışığı titreşirken Chen Ge yavaşça vücudunu küvetin içindeki suya bıraktı. Gözleri elektronik saatteydi; daha önce hayatında hiç bu kadar odaklanmamıştı. Sayı değiştiğinde Chen Ge hiç tereddüt etmeden suyun altına daldı.


Sonunda 3:44 olmuştu!



Dört bir yanından buz gibi su taştı. Gecenin bir yarısı kendini suyla dolu bir küvetin içine daldırmak en hafif tabirle eşsiz bir tecrübeydi.


Su hisleri köreltti ve sanki karanlıktan başka bir şey yoktu ve kendini bir uçuruma düşüyormuş gibi hissetti; kalbinin atış sesinden başka kulağına gelen hiçbir ses yoktu, mutlak sessizlik hakimdi. Buz gibi su kişinin vücudundaki bütün duyusal reseptörleri iyice geriyordu.


Küvette yatmakta olan Chen Ge bütün düşünceleri bir kenara bırakarak kalp atışını dinledi ve geriye doğru satmaya başladı.


Altmış saniye, sadece altmış saniye dayanmam lazım.


Aynı zamanda ilk defa böyle bir şey yapıyordu. Suyun yüzeyi sanki karanlıkla bütünleşmişti. Her an sönmeye hazır duran mum ışığından yavaşça uzaklaşırken adeta bir okyanusun dibine batıyormuş gibi hissetti.


Bir, iki...


İlk on saniyeden sonra zaman adeta yavaşlamıştı. Suyun sesi kalp atışlarını bile başladı. Tek görebildiği şey karanlıktı. Chen Ge anne ve babasının isimlerini içinden tekrar etti ve iki elinde satırlarıyla durduğu pozisyonu koruyarak vücudunu suyun akışına bıraktı.


Ciğerlerindeki oksijen hızla tükeniyordu. Huzursuz hissetmeye başladı, sanki vücudunun üstüne bir ağırlık oturuyordu.


On beş, on altı...


Kalbi her kan pompaladığında ciğerlerindeki oksijen harcanıyordu. Kalbi yavaşladığında zaman da yavaşladı; her saniye adeta sonsuzluk gibiydi. Huzursuzluk hissi daha da şiddetlendi. Adeta bir çift el boğazına bastırıyor ve onu sıkmaya başlıyordu.



Chen Ge gözlerini açtı ama suyun altında hiçbir şey göremiyordu. Sanki başka bir dünyaya gitmişti ve orada hapis kalmıştı. Üç ya da dört saniye sonra yüzü beyazlamaya başladı.


Ne kadar oldu? Birazdan biter herhalde, değil mi?


Aniden yüzeyde şiddetli bir dalga oluştu ve ağır sessizlik garip bir sesle yırtıldı. Ses sanki koridorun dışından geliyordu. Chen Ge o sesi nasıl bu kadar net duyabildiğini anlamadı... belki de bu ses onun odağını dağıtmak amacıyla çıkarılmıştı.


Ayak sesleri? Birisi koridorda mı yürüyor?


Yavaşlamış olan kalp atışları hızlanmaya başladı ve vücudu şiddetlice gerildi. Bu muhtemelen ayna canavarı. Neyse ki görevi bitirmem için oyuncak bebek onu otuz saniye kadar daha uzak tutabilir!


Beyni yavaşladı ve kulaklarında uğultulu bir ses belirdi. Chen Ge iyi gitmiyordu ve koridordaki ayak sesleri de işleri daha kötü bir hale getiriyordu. Elinden geleni yaparak odaklanmaya çalıştı ve içten içe anne babasının isimlerini tekrar ederken kalp atışlarını saymaya geri döndü.


Yirmi sekiz, yirmi dokuz...


Chen Ge sesin sudan mı bozulduğunu bilmiyordu ama dışarıdaki ayak seslerinin sanki banyoya umutsuzca girmek için çabalarken iyice hızlandığına yemin edebilirdi.


Saniyeler sonra Chen Ge sanki göğsüne ağır bir kayanın düştüğünü hissetti. Boynundaki kan damarları şişmeye başladı. El ve bacakları soğukla zayıfladı. Beyni yavaşlıyordu ve Chen Ge'yi sadece kararlılığı ayakta tutuyordu.


GÜM! GÜM! GÜM!



Bir anda bir şey banyo kapısına vurdu. Chen Ge adeta kalbini sıkıştığını hissetti; kapının dışındaki şeyin sabrı tükenmişti.


Rakibi kapıya birkaç kez daha vurduktan sonra pes etti. Belki de kapının arkasında duran oyuncak bebek yine Chen Ge'nin hayatını kurtarmıştı. Odaya sessizlik çöktü. Her şey normale döndü ya da o anki şartlara göre olabildiğince normale döndü demek daha doğru olacaktı. Normalde Chen Ge nefesini bir dakikalığına kolayca tutabilirdi ama koridordan gelen ayak sesleri ve kapıya vurmalar onun sakinliğini kaybetmesine neden olmuştu. Bir hayvan stres durumundayken oksijen tüketimi artardı.


Sınırına ulaştığını biliyordu. Ciğerindeki son oksijen tükenmişti. Her saniye artık işkence gibiydi.


Otuz dokuz, kırk...


Kırka kadar saydıktan sonra Chen Ge'nin beyni kapanmaya başladı. Artık geri sayımı devam ettirme becerisini bile kaybetmişti. Eğer geriye kalan son odaklanma kırıntısının da dalgalanmasına izin verirse kesinlikle boğulacağını biliyordu. Düşüncelerinde soluyamama hissi patlak verdi ve kafasında kalan tek şey ailesiyle birlikte çocukluk anılarıydı.


Chen Ge'nin boynunda bir damar zayıfça atıyordu ve satırları tutan elleri gevşemeye başladı. Kendini ölümün kıyısına doğru süzülüyormuş gibi hissetti ve çok geçmeden görevin açıklamasındaki cümlenin ne demek olduğunu kavradı.


"Sana yaşam ve ölüm arasındaki çizgiyi atlamana olanak sağlayacak ve talihsiz şekilde ölüp gidenleri görme fırsatı tanıyacak."


Bunun altındaki gerçek anlam, gece gündüze dönerken ölümün kıyısında olanlar diğer dünyaya göz atabilirler!


Chen Ge gözlerini kırpmadan su yüzeyine baktı. Göz bebekleri büyüdü ve suyun yüzeyine çekiliyormuş gibi hissetti. Fakat karanlık dışında hiçkimse ya da hiçbir şey göremiyordu, sadece sessiz ama umutsuzlukla dolu bir karanlık vardı.


Kişinin ciğerinin görünmez bir el tarafından sıkılması hissi kelimelerle anlatamayacağı bir durumdu.



Hayır, eğer daha fazla buradan kalırsam gerçekten de öleceğim.


Yarım dakika boyunca hayatta kaldığına inandı ve görmek istediği kişiler de ortaya çıkmamıştı. Umudu tükenmişti ya da daha doğrusu anne babasının ortaya çıkmaması onu memnun etmişti; bunun anlamı hala hayatta olduklarıydı.


Kolları küvetin dibinin soğuk yüzeyine dokundu. Son mantık kırıntılarını kullanan Chen Ge artık pes etmenin zamanı geldiğine karar verdi. Kollarıyla kendini suyun üstüne doğru itmek için güç toplarken bir şeyin yanlış olduğunu hissetti!


Kafasının üstünden bastıran bir şey onun yüzeye çıkmasına izin vermiyordu. Chen Ge yukarı bakarken göz bebekleri belli bir noktaya odaklanarak büyüdü ama orada hiçbir şey yoktu!


Oyuncak bebekler kapıyı ve küvetin etrafını kapatmışlardı; ayna canavarının içeri girebilmesine imkan yoktu, bunu kim yapıyordu?


Chen Ge'nin boynunda daha fazla damar şişmeye başladı; yüzünün rengi gitmişti. Son anda vücudundaki son enerji kırıntısını kullanarak satırı kavradı ve onu kafasının üstüne doğru savurdu.


Oksijen eksikliği vücudunu ve ruhunu sınırına getirmişti; tek bir saç teliyle birbirlerine tutunuyorlardı ve her an kopabilirdi.


Satır yüzeye doğru savruldu ve suyun etrafa saçılmasına neden oldu. Chen Ge bir şeyle temas ettiğini hissetti ve kulaklarına gelen gevrek bir kopma sesiyle birlikte kafasının üstündeki gizemli kuvvet aniden ortadan kayboldu.


Artık bir engel kalmayınca Chen Ge hemen küvetin içinde doğruldu ve hemen ağzı açlıkla açıldı!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44355 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr