Bölüm 87: Borcumu Ödeyeceğim

avatar
1467 0

Mavi Elma - Bölüm 87: Borcumu Ödeyeceğim


Bölümlerin aksamasının temel sebebi benim, yani editörünüzün, yaşadığı sağlık problemleri. Bu sebeple bu bölümden sonra özür mahiyetinde bir bölüm daha yayınlayacağız. Şimdiden, tüm geçmiş olsun dilekleriniz için teşekkürler! 

***

 

Adem'in kurt gözleri doğrudan yıldırım ipliğine doğru bakıyordu. Gözlerinde keskin bir görünüm vardı. Daha önceki Adem gitmiş yerine yeni bir Adem gelmiş gibiydi.

Hemen uçan kılıcın üzerinde bir dizi hareket uygulamaya başladı. Bu hareketlerin hepsi son derece keskin kıvrımlı ve ucu açık hareketlerdi. Hareketlerin genel bir duruşu vardı ki o da her seferinde bir elin yere bakıyor olduğuydu.

İlahi Ceza'nın Bağımlılığı tekniğinin bir çeşit hareket döngüsü vardı. Bu hareketler ile birlikte yıldırım bedene inmeye başladığında etkisini gösterebiliyordu.

Hareketlerin hepsi birbirinden kopuk gibi görünüyor olsada aslında et ile tırnak gibi bir bütünlüğe sahiptiler. Hepsi insanı rahatlatan ve bedeni gevşelten hareketlerdi.

“Bu hareketlerin hepsinin sadece ilk seviyeye ait olduğunu ve bedeni hamur gibi yaptığını düşünürsek ileride nasıl hareketler vardı?”

Adem bunu düşünürken irkildi. Tüm bedeninin yumuşaması o kadar iyiydi ki, kendisini yeniden doğmuş gibi hissediyordu.

Bu sırada uçan kılıcı da yeniden oluşmaya başlayan yıldırıma doğru hızla ilerliyordu.

Sanki yıldırım onu bekliyordu. Adem’in yıldırımın oluştuğu alana yaklaşmasıyla yıldırımın oluşma hızı da gözle görülür bir biçimde artmıştı.

Adem bu süre boyunca devamlı olarak İlahi Ceza'nın Bağımlılığı tekniğini hareketlerini yapmaya devam ediyordu. Tekniğin hareketleri o kadar etkiliydi ki, biraz daha devam ederse kesinlikle halsizlikten bırakacaktı.

Bulutun dibine geldiği anda oluşan yıldırım bulutların üstünde daha fazla duramadı ve kendisini aşağıya bıraktı.

RUUUMMMBBBLE!!!

Yeri göğü sallayan bir ses ile birlikte bembeyaz bir ışık doğrudan Adem’e ilerledi. Çok vakit geçmeden yıldırım Adem’in bedenine inmişti.

Zuuuuuuuu!

Adem’in yumuşamaya yüz tutan bedeni bir anda kaskatı kesildi. O kadar kötü bir durumdaydı ki, yumuşak bedeni hemen taşa dönmüş ardından da çatlamaya başlamıştı.

Vücudunun bazı bölgelerinden dışarıya hızla kan çıkmaya başlamış ve kanlı elbisesini daha da kırmızıya boyamıştı!

Devasa yıldırım ipliği Adem ile yetinmemiş ve uçan kılıca da yansımıştı. Uçan kılıç tek bir yıldırım ile birlikte akkor bir görünüm kazanmış ve etrafa ısı ve ışık yaymaya başlamıştı.

Tüm her şey sadece bir nefes süresinde olduğundan anlatması zaman alıyordu. Adem daha sadece tek bir yıldırım darbesiyle bu noktaya geldiğinden ötürü büyük bir şaşkınlık içerisindeydi.

“Sadece kitapta yazılanların olacağını düşünerek tekniği hafife almışım! Bu tekniği bulan Yıldırım Bayezit'in ölmesine şaşmamak gerek!”

Adem rüm bedeni şiddetle titrerken Cennet Ateşi tekniğini döndürmeye başladı. Bu esnada da Ilahi Ceza’nın Bağımlılığı Tekniğinin hareketlerine devam ediyordu.

“Huuu!”

“Fuuuu!”

Hızla nefes alıp veren Adem, kendisine gelen bu yıldırımın etkilerini hızla bedeninden silmeye başladı. Ne kadar silerse silsin hâla daha bedeninde minik kıvılcımlar ortaya çıkıyordu.

Bu sırada bulutlar Adem’in bu tavrını fark etmiş ve daha da kararmaya başlamıştı. Adem daha da kararan bulutları gördüğünde gözleri kararlılıkla parlattı.

“Hah! Demek benimle ölümüne oyun oynuyorsun ha! Haydi görelim el mi yaman bey mi yaman!”

Bu sözlerden sonra daha da kızan gökyüzü hızla bir yıldırımı daha Adem'e doğru fırlattı.

RUUUMMMBBBLE!!!

Zuuuuzuuuu!

Kükreyerek Adem’in bedenine düşen yıldırımdan sonda Adem’in vücudu şiddetle titredi. Tekrar vücudu taş kesmiş ve çatlamıştı. Çatlayan etinin altından tekrar kan fışkırmaya başlamıştı.

“Anlaşıldı, Cennet Ateşi Tekniğini daimi olarak açık tutmam gerekecek...”

Hemen bir tane Kübey’in Burçağından ağzına atan Adem, hızla İlahi Ceza’nın Bağımlılığı Tekniğinin hareketlerini çalışmaya devam etti. Yıldırım bir kez daha hızla Adem'e doğru indi ve Adem’in vücudu bu sefer daha fazla sertleşti ve daha fazla kanadı!

İki yıldırım daha indikten sonra Adem’in hâla yaşadığını fark eden bulutlar bir homurtu ortaya koydu! Bunun hemen sonrasında tekrardan bir kıvılcım çıkmaya başladı ve derhal bir yıldırıma dönüştü!

RUUUMMMBBBLE!!!

RUUUMMMBBBLE!!!

RUUUMMMBBBLE!!!

Ard arda üç tane yıldırım Adem’in üstüne indiğinde Adem’in dişleri sıkılmaktan ötürü kırılmıştı. Bedenindeki yaralanmalar o kadar derin bir hal almıştı ki, kollarındaki ve bacaklarındaki yaralardan kemikleri görülebiliyordu!

Daha da taşlaşan Adem, normalde kısa süren ancak kendisine çok uzun gelen bir süre için hareket edemedi. Cennet Ateşi bedenini sürekli olarak iyileştirmeye devam ediyordu.

Adem’in hemen altındaki zavallı uçan kılıç o kadar parlak bir duruma gelmişti ki, artık tiz bir ses çıkartıyordu.

Bunu duyan Adem’in suratı bir anda asıldı. Gözlerinde derin bir üzüntü görülebiliyordu.

“Şuan için seninle bu kadar dövüşebilirim! Ancak çok yakında on bin kez bana yıldırım yollasan da en ufak bir sıkıntı duymayacağım!”

Çantasında bulunan Yıldırım Ağacı Fidanına güvenen Adem’in ileride bu tekniği uygulayabilmesi imkansız değildi.

...

Cemre uçan kılıcına atladığı gibi giden Adem’in arkasından meraklı bir şekilde baktı.

Bir dizi hareketler yapmaya başladığında Cemre’nin merakı alev almıştı.

“Bu çocuk ne yapıyor? Yoksa böylesine bir havada eğitim yapmanın kendisine iyi bir sonuç getireceğini mi düşünüyor?”

Bunları söylediğinde kendi kendine ufak bir kıkırtı koyverdi.

Turkuaz renginde ki kıyafetinin altında göğsü üç defa inip kalkmıştı.

Bu sırada Adem'i hâla daha izliyordu. Hareketlerinin keskinliği onun anlama sınırlarını zorlayacak şekle gelene kadar şiddetlendi. Bu andan sonra gökyüzünde ki bulutlar daha da karardı ve bir yıldırım doğrudan Adem'e doğru indi.

Açıkçası bunu gören Cemre’nin yüzü titredi. “Dikkat Et!” diye bağırsa da Adem’in kendisini duymayacağını çok iyi biliyordu.

RUUUMMMBBBLE!!

Yıldırım indiğinde Cemre sadece gözlerini kapatabildi. Biliyordu ki çocuk doğrudan ölmüş ve arkasında bir toz bulutu bile kalmamıştı...

Gözlerini açtığını hüzünlü bir bakışla yere baktı. “Daha fazla sıkıntıya dayanamamış olmalı... Ölümsüzlük yolu çok zorlu, demekki bu iradeyi kendisinde bulamadı...”

Kafasını tekrar yukarıya doğru çevirdiğinde gözleri şaşkınlıkla açıldı!

“Bu... İmkansız olmalı!”

Yıldırım Adem’in bedenine çarpmıştı ve Adem hâla daha hayattaydı!

“Bu nasıl mümkün olabilir ki?”

Heyecanlı anka kuşu benzeri gözleri doğrudan Adem’e doğru bakmaya devam ediyordu. Küçücük bir çocuk bir yıldırıma meydan okumuş ve ölmeden sağ kurtulabilmişti.

Bundan sonra Adem’in hareket ettiğini gördü, tekrar o anlamsız hareketleri uygulamaya başlamış ve bununla birlikte bu sefer iki tane yıldırımın kendine düşmesine izin vermişti.

RUUUMMMBLLEEEE!!!

Gökyüzünde ki bulutlar bu durumdan hiç hoşlanmamış gibi duruyordu. Daha da kararmışlar ve daha da şiddetlenmişlerdi. Fırtına olağan gücüyle daha da güçlü bir hale gelmişti. Hatta bu durum öyle benzersiz bir haldeydi ki, Cemre böylesi bir fırtına içerisinde buraya gelselerdi bu hareketlerinin ölümle aynı anlamda olacağının farkındaydı.

Yıldırımlar tekrardan düştüğünde ortalık bembeyaz oldu, hemen sonrasında ise muhteşem bir kükreme duyuluyordu.

RUUUUUMMMMMBBBLLEEEE!

Kükreme o kadar güçlüydü ki ancak ve ancak bir ejderhanın kükremesi bununla yarışabilirdi!

Şaşkınlık ve hayranlık dolu bakışların altında Cemre hâla daha hareket edebilen Adem’in kendisine doğru geldiğini fark etmişti.

Hangi deli altı defa yıldırımlar tarafından vurulduktan sonra hala daha hareket edecek gücü kendisinde bulabilirdi ki?

Açıkçası Cemre böylesi bir hareketi görmemiş olsa asla inanmazdı. Bu durum onun için bir miktar aşağılayıcıydı da, “Kendimden daha güçsüz birisi bunu yapabiliyor demek...” diye mırıldandı.
Karşısındaki çocuğun hâla daha ölmemesine hayretler içerisinde bakıyordu.

Adem geri döndüğünde ateşler içerisine eritilmiş gibi duran kılıç sebebiyle mahcup bir ifadeyle Cemre'ye baktı.

Cemre kılıca baktığında kılıcın bütün özelliğinin kaybolduğunu fark etti. Ne en ufak bir keskinliği görülebiliyordu ne de kendiliğinden yayılan bir ruh gücü hissedilebiliyordu.

“Yıldırımların bu kadar güçlü olup bunu yapacağını akıl edemedim. Uçan kılıcın için üzgünüm...”

Cemre hâla daha anlamsız bakışlarla Adem'e bakıyordu. Açıkçası onun için Adem’e bakmak ölü birisine bakmakla aynıydı...

Bir zaman sonra kendisine gelen Cemre hızla Adem’e baktı ve “Olan olmuş...” diye mırıldandı.

“Tarikata gittiğimizde kesinlikle bu kılıcın borcunu size ödeyeceğim.”

Cemre bu durumun önemsiz olduğunu belirten bir ifade takındı. “Olan olmuş sorun değil, şuan kılıcı boşver de söyle bana bunu nasıl başardın? Hangi insan bir yıldırım tarafından vurulduktan sonra hayatta kalabilir?”

Adem bu soru karşısında ne diyeceğini düşünmeye başlamıştı. Meraklı gözleri hızla Adem’in vücudunda dolaşan Cemre bir cevap bekliyor gibiydi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr