Bölüm 85: Kılıcı Yere İndir!

avatar
1679 0

Mavi Elma - Bölüm 85: Kılıcı Yere İndir!


Zavallı Adem’in yapacak en ufak bir şeyi yoktu. Şuan eli kolu Cemre’ye karşı bağlıydı ve Cemre ne söylerse yapmak zorundaydı. Başka türlü asla tarikata geri dönemezdi. Özellikle söylediği “Seni ölü gösteririm.” cümlesi kendisine hiç de bir blöf gibi görünmemişti.

Yolculukları ayın eşsiz ışığı altında devam etti. Ayın ışığı her ne kadar büyüleyici olsa da aslında son derece güçsüzdü. “Aynı kadınlar gibisin, eşsizsin varlığın sadece sana ait, kimse senin gibi olamaz. Ancak tüm herkes sen olmayı kıskanır… Ancak yaydığın ışık asla güçlü olmaz, sürekli olarak gecenin yıldızı sen olursun.”

Adem’in ayı kadına benzetmesinin kadınları aşağılamakla herhangi bir ilgisi yoktu. Sonuçta yanında kendisinden daha güçlü bir kadın duruyordu. Qi Yoğunlaşmasının dokuzuncu düzeyinde olan bir kadına nasıl olurda güçsüz diyebilirdi ki?”

Ayı kadına benzetmesinin nedeni kendisinin de dillendirdiği gibi güzelliğinden ve bencilliğinden kaynaklıydı. “Işığını asla başkalarıyla paylaşmazsın. Eğer birisi senin ışığından birazcık fazla alırsa senden daha güzel olur diye mi korkuyorsun?”

Adem bundan ötürü, ayın göğe yükseldiği zamanı sevmiyordu. Yolculuk yapmak için en kötü zaman olduğunu düşünüyordu. Çünkü ay ışığı yolunu görmek için son derece elverişsizdi, insanın içini bunaltan kasvetli hava da cabasıydı.

“Nedense tarikata giden yoldan saptık gibi hissediyorum.”

Cemre Adem’e doğru baktı, suratında sinirli bir ifade var gibi görünüyordu. Hemen sonrasında suratı eski ifadesiz haline geri döndü. “Pekala, yolumuzdan saptığımızı sana düşündüren nedir?”

Adem parmağını yaladı ve havaya doğru tuttu. “Az çok uçan kılıç kullandığımdan ötürü biliyorum ki yukarıdaki havanın akış yönü öyle kolay kolay değişmez. Biz uçan kılıca bindiğimizde rüzgar kuzeye doğru esiyordu. Ancak şimdi, batıya doğru esiyor…”

Cemre Adem’in yanıtını duyduğu gibi sarsıldı. Gerçekten de hava yukarılarda sabit kalırdı. Önüne bir dağ çıkmadığı sütece düz bir rotada ilerlemesi gerekiyordu. Adem gibi kendisi de parmağına bir tükürük damlası koydu ve soğuk cildinin havayı hissetmesine izin verdi.

Gerçekten de rotaları değişmişti, bunu fark eden Cemre kendisine ve yaptığı hataya inanamadı. Hızla uçan kılıcını geri döndürmeye çalıştı. Ancak Adem hemen bağırdı.

“Sakın bunu yapma, şimdi rotamızın değiştiğini çok iyi biliyoruz. Eğer rotamızı bir kez daha değiştirirsen nereye gideceğimizi kim bilir? Belki de yolumuz bir anda sarmaşık dağlarının içlerine doğru düşer, sonrada o dört kollu maymun ile yan yana buluruz kendimizi!”

Adem sonuna kadar haklıydı, Cemre bunu bildiğinden meraklı bir ifade ile Adem’e baktı. “O halde ne yapacağız?”

Hınzır bir şekilde gülümseyen Adem, hemen çantasını gösterdi ve “Yapacağımız şey çok basit! Daha önce yaptığım gibi bir kamp kuracağız ve sabahın olmasını bekleyeceğiz.”

Cemre aslında gece kamp yapmak istiyordu ancak bilerek yapmamıştı. Çünkü kamp yapacak malzemelerini kaybetmişti. Bir çadırı olmadığından ötürü Adem ile yan yana aynı çadırda kalmak istememişti. Sonuçta bu küçük hergele daha önce kimsenin dokunmadığı yerlerine dokunmuştu.

“Ne oldu hala mı isteksizsin?”

Cemre sadece kafasını salladı, ardından da “Öyleyse… yapacak bir şey yok, kamp yapacağız. Ancak sabahın ilk ışıklarında buradan ayrılacağız!”

Adem kafasını tatmin olmuş bir şekilde salladı, ardından da uçan kılıç yere doğru inmeye başladı. Yere inmeleri pek de uzun sürmemişti. Adem daha yere indikleri anda çantasını tokatladı ve ilk gördüğü düzlüğe çadırın uçlarını yerleştirdi ve çadırın kumaşını uçlara bağladı.

En sonunda çadırın üstüne hayvan derilerini de atan Adem’in çadırı tamamdı. Bundan sonrasında sadece içeriye girmek ve tekrar hayvan derisiyle çadırın içini döşemek kalmıştı.

Tüm bunları izleyen Cemre, sadece Adem’in işini ustaca halleden ellerine bakabildi.

Bir göz açıp kapayıncaya kadar bir ateş ortaya çıktı. Hemen sonrasında içine bir tencere yerleştirilmiş ve Adem’in tek yapabildiği yemek olan yahni de pişirilmeye bırakılmıştı. Şaşkınlıkla bir tütsünün yanma süresi kadar zamanda tüm bunları yapan Adem’e bakan Cemre, “Tüm bunları bu hızla yapmayı nereden öğrendin?” diye sordu.

Daha öncesinde de doğruları anlatmayı seçen Adem bu seferde doğruları anlatmayı düşündü. “Bu küçük çocuk şans eseri İşlev Meridyenini açtı ve ellerinin hızı da bundan ötürü arttı.” dedi.

“Şimdi herşey rayına oturdu…” diye mırıldanan kız daha sonrasında tek kelime bile etmedi.

Yemeğini yiyen Adem, kızı ne kadar çağırsa da kız inatla teklifini reddetmişti. Bundan ötürü Adem, kızın payını ayırmış ve kendisini Cennet Ateşi tekniğinin eğitimine kaptırmıştı.

CRAKK!

“Hay ananı!”

Kolunu kıran Adem, ağzından bir küfrün çıkmasına engel olamamıştı. Daha sadece çığlık atmıştı ki, Cemre hemen kafasını kaldırdı ve Adem’e doğru baktı.

Adem’in kolu ortadan ikiye ayrılmıştı. Kemik dışarıya doğru fırlamış ve kanlı bir görüntünün oluşmasına neden olmuştu. Adem’in hala daha sakin olan durumuna bakan Cemre meraklı bir ifadeyle Adem’e bakmayı sürdürdü.

Cennet Ateşi tekniğini bir anda çalıştırmaya başlayan Adem kolunu sabit tuttu ve göz açıp kapayıncaya kadar kolu iyileşti. Bundan sonra çantasını tokatlayan Adem hemen ağzına Kübey’in burçağından bir tane daha attı ve eğitimine devam etti.

Adem’in bedeninden çıkan ateşlere bakan Cemre şok oldu!

“İki özellikli Cennet Ateşi tekniği… Bu nasıl bir çocuk! Nasıl bir isteğe sahip ki, Ateşinin iki özelliği var!”

Bu resmen uçmağa meydan okumaktı!

“Senin Cennet Ateşi Tekniğin…”

Adem bunu duyduğunda çalışmasını durdurdu ve Cemre’ye baktı, ardından da kafasını bilgiç bir edayla salladı. “Evet çift özellikli.”

“Bu nasıl olabilir! Cennet ateşi kişinin isteklerine bağlıdır ancak sadece bir isteğin karşılığı olarak varolur!”

Adem bunu duyduğunda kısa bir an düşündü. Ardından da “Neden sadece bir özellikli olabilir ki? Eğer istersen iki de olur üç de olur…” dedi.

Adem’e deli görmüş gibi bakan Cemre bu kelimelerden sonra en ufak bir şey söylemedi. Bundan sonra Adem’de eğitimine devam etti. Aradan saatler geçti ve dışarıda uyuyan Cemre’yi fark eden Adem, “Meditasyon yapacağım bundan ötürü gidip içeride uyuyabilirsin.” dedi.

“Hayır, başka birisinin çadırına girmeyi sevmiyorum.”

Adem omuz silkti ve ardından da “Nasıl istersen…” diye mırıldandı.

Cennet Ateşi tekniğineü çalışmayı sonlandıran Adem bundan sonrasında baltalarını savurmaya başladı. Ağaç kesme tekniğini sürekli uygulayan Adem’in çalışmasından sonra baltaların rüzgarıyla devrilecek çok sayıda ağaç vardı.

Bunun sonrasında da meditasyon yapmaya başlayan Adem sabah olduğunda Cemre’nin kendisini dürtüklemesinden ötürü kendine geldi.

“Haydi kalk gidiyoruz.”

Adem itiraz etmeyi düşünmedi bile, kısacık sürede her şeyi toparladı ve çantasına geri koydu. Adem toparlandıktan sonra bulutların arasında uçmaya başladılar. Müthiş bir manzara, uçarken, kendilerine eşlik ediyordu. Hemen diplerinden geçen albatros kuşları sanki kendilerine selam veriyordu.

İki hafta boyunca yolculukları bu şekilde devam etti. Adem bu iki haftalık süre boyunca çoktan Cennet Ateşi tekniğinin üçüncü hareketini de tamamlamıştı.

Adem güzelce avlandığı ve iyi beslendiği için son derece enerjikti. Yaaklaşık bir haftadır uyumasa da kendisinde en ufak bir yorgunluk belirtisi görülmüyordu.

Balta tekniği de bu süreç içerisinde ilerleme kaydetmişti. Temel dört hamlenin içerisine bir başka hamle daha sokmayı düşünen Adem arayışlarına başlamıştı. Elbette bir ejderha bir günde büyümüyordu. Adem’in kırk fırın ekmek yemesi gerekliydi ki, bu beşinci hareketi oluşturabilsin; ancak Adem’in umudu yüksekti, yakın zamanda yeni hareketi bulacağını biliyordu.

Adem bu iki haftalık süreçte çokça şey öğrenmişti. Örneğin Cemre’nin Esrarengiz Kış takımının lideri olan Cemre olduğunu artık biliyordu. Hatta çalıştığı bir tekniğin ismini de öğrenmişti.

Bu tekniğin adı Buzul Kalp idi. Bu teknik tam olarak Cennet Ateşi tekniğinin buz temelli versiyonuydu. Ancak bir konuda daha iyiydi, bu tekniğin üçüncü seviyesinin eğitim formülleri vardı. Bunndan ötürü bir sıkıntı olmadan kolayca eğitilebiliyordu.

Adem bu tekniği öğrenmek istediğini söylediğinde Cemre sadece tek bir bakış atıp “Önce o iki et parçasından kurtul sonrasında bana geri dön.” diyince Adem bir panikle birlikte aşağıya baktı ve bir daha soru sormaya korkar oldu.

Zaman su gibi akıp geçti. Şu zamana kadar hiçbir problemle karşılaşmayan Adem’in hayatı çok güzeldi. Hatta bu zamana kadar yaşadığı en huzurlu günlerin bu günler olduğunu bile söyleyebilirdi.

Sanki şans tanrıları onun yüzüne gülümseyip aba altından sopa gösteriyordu. Birden bire uçan kılıcın üstündeyken şiddetli bir rüzgar ortaya çıktı. Adem bu anlık olarak gelen rüzgara baktığında bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı.

Çok değil sadece bir insanın yemek yiyeceği kadar sürenin sonunda ise ortalık kapkara bulutlarla dolmuş ve her an gürlemeye hazır bir hava onları kucaklamıştı.

“Çabucak kılıcı yere doğru indir!” diye Adem kükredi. Kükremesiyle birlikte en yakınlarındaki tepeye yıldırım düşmüştü. Adem “Lanet olasıca gökyüzü ejderhaları!” diye bağırdı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44237 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr