Bölüm 83: Ne Yapıyorsun?

avatar
1669 0

Mavi Elma - Bölüm 83: Ne Yapıyorsun?


Adem mağara içerisinde hiç hız kesmeden koşmaya devam ediyordu. Hızla çantasını tokatlayan Adem, açlık çekmemek için çoktan ağzına Kübey’in Burçağından bir parçayı atmıştı.

Midesinde tokluk hisseden Adem hızını asla düşürmedi.

Tam da bu sırada mağaranın iç kısmından patlama sesleri çıkmaya başlamıştı. Adem bu sesleri duyduğu gibi kafa derisinin patlayacağını hissetti! “Hâla daha gelmeye çalışıyor! Bırak peşimi nalet maymun! Bırakmazsan en sonunda yavrundan da olacaksın haberin yok!”

Ne kadar bağırdığı önemli değildi, mağaradan çıkmadan önce söylediği kelimelerden ötürü maymun kararını çoktan vermiş ve çocuğunu bile düşünemeyecek şekilde gözünü karartmıştı.

Adem koşarken bir yandan da daha yakından gelmeye başlayan patlama seslerinden ötürü bir çığlık attı. Son patlama sesiyle birlikte zaten minik bir taş kulağının dibinden geçerek ona el sallamıştı.

“HASSİKTİRR!”

Çığlık attığı sırada kalın siyah bir kol hemen Adem’in arkasından dışarıya doğru fırladı. Adem bunu gördüğünde öleceğini düşündü ve bedeni daha da hızlı koşmaya başladı.

“Minicik, zavallıcık hayatım bu maymun tarafından alınacak! Koş! Koş!”

Adem düşüncelerle dolup taşarken aralıksız koşuyordu...

İmkansızı başaran Adem, normalde koşabileceği maksimum hızın altı katı daha hızlı koşarak mağaranın dışarısına toplamda sadece bir saatlik süre içerisinde çıkmıştı. (Mağara içinde başka bir mağara var, ilk çıktığı iç mağaraydı)

“Anneciğiiim!”

Devasa dört kollu maymun Adem dışarıya çıktığı anda kendisini gösterdi.

“ROOOAAARRRRR!”

Vahşi bir kükreme ile birlikte gözleri uçan kılıcına atlamış olan Adem'e doğru kaydı. Siniri o kadar yüksekti ki, dağlar bu kadar sinirli olsa kesinlikle ortadan ikiye ayrılır ve ateş kusardı!

Mağara duvarının renkli taşını tek bir darbe ile parçalayan maymun, hiç vakit kaybetmeden üç tane taşı Adem’e doğru fırlattı.

Üç taş ustalıkla atılmıştı. Adem hangi yöne giderse gitsin kesinlikle bir tanesi Adem’e çarpacaktı.

Algısı gelişen Adem üç taşın farkına varmış olsa da, fark etmek ile ona ayak uydurup harekete geçmek arasında çok fark vardı. Bir taş doğrudan Adem’in havalanmış olan kılıcına çarptı, kılıç yalpaladı ve Adem’i neredeyse düşme noktasına getirdi.

Son anda kurtulan Adem, ayağının altında bulunan Kıdemli Ouz’un uçan kılıcına baktığında tek bir darbe ile çatladığını keşfetti.

“Siktir! Bu kadar dandik miydi? Yoksa saldırı gerçekten de bu kadar güçlü müydü?”

Şaşkın bakışlarla uçmaya devam eden Adem, kılıcın hızının aşırı derecede yavaşladığını ve üzerinde bulunan çatlağında hızla genişlediğini fark etti.

Adem hemen kılıcı yere doğru alçaltmaya başladı. Adem’in alçaldığını fark eden maymunsa hemen dağdan inip Adem’in peşinden koşturdu.

Fırsat bu fırlattı, bunu da kaçırırsa en ufak bir şey yapamazdı!

Adem yere inene kadar çoktan uçan kılıcın her yanı çatlaklar içinde kalmıştı. Şaşkın bakışlara sahip olan Adem son derece kızgındı, “Tek bir taş! Tek bir taş! Sen kendine kılıç mı diyorsun! Bundan sonra bir daha uçan kılıca binenin!...”

Küfrünü ederken bir yandan da ormanın ne kadar sessiz olduğunu fark etti Adem, “Ne kadar ilginç o salak maymundan kaçtım ama neden bu kadar sessiz ki bu orman?”

Sanki Adem’in konuşmasını bekliyorlarmışçasına bir anda yüzlerce canavar Adem’in yakınlarından geçiverdi. O kadar can havliyle koşuyorlardı ki; Adem’in bildiği birbirine ezeli düşman olan canavarlar bile bir şey yapmadan yan yana kaçıyordu.

Bir çoğu Adem’i geçmişti ki, bir anda Adem tanıdık bir kükreme duydu.

“ROOOAAARRRRR!”

“Yine mi lan!” diye haykıran Adem daha da hızlı koşmaya başladı. Arkasına bakmadığı halde maymunun eski bulunduğu yere çoktan geldiğini biliyordu.

Bunu öğrenmesini ise basit bir sebebi vardı. Hemen üstüne doğru fırlatılan bir ağaç sayesinde Adem bunu fark edebilmişti.

“Kayrahan'ın köpeğini[1] çalsam bu kadar sinirleneceğini sanmıyorum! Bu ne sinir arkadaş, alt tarafı bir tane demir çekirdeği aldım ve onun yanında, sonuna kadar dolu bir göleti boşalttım!”

Vuuuu!

Bir başka taş parçası doğrudan Adem’in başının üstünden geçti. Adem bunu gördüğünde konuşmayı bırakarak daha da hızlı koşmaya başladı.

Tam da bu sırada üstlerinden geçen, birisi bu sahneye tanık oluyordu, şaşkın bakışlarla altındaki koşan çocuğa bakıyordu. Ona göre bu durum uçmağa meydan okumakla aynı şeydi!

“Bu çocuk deli! Hemde sırılsıklam deli! Qi Yoğunlaşmasının dokuzuncu düzeyinde bulunan bir canavar ağasını rahatsız ettikten sonra bile hâla koşmaya devam edebiliyor!”

Şaşkın bakışlarla Adem'e bakan, uçan kılıçtaki kişi gözleri elmaslar gibi şiş bir vaziyette durdu kaldı.

“Üstelik hızı da sürekli olarak artıyor...”

“Tarikatımız da kim bu kadar güçlü bacaklara ve koşma hızına sahip! Kim ki bu... Yeşil ateş...”

Ne kadar denerse denesin bir türlü aklına yeşil ateşe sahip birisini getirememişti.
Bu sırada Adem hâla daha çığlık atıyordu. Sağından solundan taşlar ve ağaçlar uçuyordu.

“Yardım edecek kimse yok mu laaynnn! Beni kurtarın ulaynnnn!”

Çığlıkları yukarıdakine ulaştığında yukarıdaki ne yapacağını bilemedi. Kurtarmalı mıydı? Yoksa öylece bırakmalı mıydı?

Whoosh!

Kılıcını hızla ilerletti, hafifçe de aşağıya doğru indirmişti. “Eğer beni fark ederse kesinlikle onu kurtaracağım, fark ettmezse onun bileceği bir iş...”

Kader Meridyenini açmış olan Adem bu insanı nasıl fark etmezdi ki?

Kafası doğrudan havaya doğru kalktı, “Kız kardeş yardım et bana!!” diye çığlık attı.

Bir anda kafasını kendisine çeviren Adem’in tepkisini gören kız şaşkına döndü. Birazcıkta korkmuştu doğrusu. Kendisiyle çocuğun arasında en azından kırk metrelik bir uzaklık vardı ancak bu çocuk kendisini anında fark etmiş ve yardım istemişti.

Bu durumda yapacak bir şey yoktu, dediği gibi ona yardım edecekti. Arkasından hâla daha koşmaya devam eden dört kollu maymunu fark etti ve “Zıplayabileceğin bir şey bul! Yere inip intihar etmek istemiyorum.”
dedi.

Adem bunu duyduğunda uçmağın kendisine yardım ettiğini düşündü. Gerçekten de bu kadar şanslı olabilir miydi?

Koşarken gözleri hızla etrafını araştırıyordu. Kendisini zıplatabilecek uygun bir alan bulmuş olsa bir an bile düşünmeden atlayacaktı.

Bu sırada uçan kılıcın üstündeki kızı fark eden dört kollu maymun, bir kükremeyle birlikte elindeki devasa ağacı fırlattı.

Ağacın kendisi doğrudan bir mızrak gibi kıza doğru uçtu, hızı da normal bir mızraktan az olmayan bu ağaçtan kurtulmak için kız zor bir hareket yapmıştı.

Dengesini bu hareketten ötürü kaybeden genç kız son anda kılıcın sapından eliyle tuttu ve havada kaldı. Suratında bir korku ifadesi görülebiliyordu.

Adem bu durumu gördüğü anda korktu. Hem kıza bir şey olacak diye korktu, hem de o yere düşerse beni kim kurtaracak diye korktu. Bu devasa maymun eğer kız yere düşerse kesinlikle ikisini de öldürürdü, Adem bunun bilincindeydi.

“Sıkı tutun! Daha beni kurtaracaksın, sakın düşeyim deme!” Adem’in acınacak halde ki sefil çığlıkları tüm alanı sarsmıştı.

Nitekim kızın bundan başka yapacağı bir şeyi yoktu, olsaydı zaten çoktan yapardı. Kılıcı uçurması gerekliydi. Eğer kılıcı uçurmadan sabit olarak tutabilseydi kesinlikle geri döner ve bu Lanet yerden hızla uzaklaşırdı.

Adem, kızın durumunu gördüğünde kalbinin battığını hissetti. “Beni kurtarmak için düştüğü hale bak, en ufak bir şikayeti bile yok...” diye düşündü. Bu sırada arayışını da sürdürüyordu.

Kızın uçtuğu yükseklikte olan bir ağaç doğrudan dikkatini çekti. Hemen ağaca doğru koştu.

Ağaca doğru koşsa da daha öncesinde ne köyünde ağaca çıkmıştı ne de daha sonrasında ağaca nasıl çıkılır öğrenmişti. Bu da kendisine büyük bir sorun oluşturuyordu.
Adem ağacın yarısına çıkmıştı ki, dört kolu maymun ağaca ulaştı.

Şans eseri gözü dönmüş olan maymun ağaca zarar vermek istemeyerek hızla bir ellini ağacın dallarına doğru uzandırdı.
Zaten dört kolu bulunan ve ayaklarını dahi elleri gibi kullanabilen bir varlığa karşı Adem’in tırmanmaya daha önce başlamasının ne gibi bir önemi vardı ki?

Sadece tek bir kol doğrudan Adem’in bir ayağının hizasına gelmişti. Hızla ikinci kol geldiğinde Adem öleceğini biliyordu.

Ölümden korkan Adem’in hızlanması da çok normaldi. Can havliyle kaçan Adem, ağaç dallarında bir o yana bir bu yana doğru hızla atlıyordu.

En sonunda uçan kılıcın yüksekliğine ulaşan Adem, ağacın çevresinde dönmekte olan kızın kılıcına doğru atladı.

Yanlış bir hesaplama yapan Adem bunu elbette ki en son fark etmişti.

Kılıcın yüksekliğine ulaşsa da bacaklarındaki yükü fark edemememiş olan Adem hızla yere doğru alçalmaktaydı.

“Hasiktir!”

Son bir çabayla kılıcın sapından tutan kıza yapışmayı deneyen Adem’in elleri birden yumuşak bir bedene sıkıca sarıldı.

“Ne duruyorsun yüksel yükselmezsek bu maymun ağacı bir tarafımıza sokacak!”

Teni kızın bedenine deydiği anda soğuk bir ürperti tüm bedenini kaplayan Adem ne kadar üşüse de şuan ki panik durumundan ötürü ses etmedi ve hızla elleri ve ayakları kızın narin bedeni üstünde dolanmaya başladı.

“Ne yapıyorsun!?”

“Belli değil mi? Yukarıya çıkıyorum, kendini çekemediğin belli yukarıya çıkıp seni kılıcın üstüne geri çekeceğim.”

Bu sırada hâla daha yükseliyorlardı ve en sonunda maymunun fırlatma menzilinden de çıkmışlardı. Bunu fark eden maymun bir anda acıklı bir kükreme bıraktı. Son şansını da kaçarmıştı...

Adem’in elleri iki yumuşak mangoya dokunduğunda kızdan yüksek sesli bir çığlık yükseldi. Adem bu mangoların kızın özel bölgesi olduğunu anladığında hafifçe kızardı, ancak bir miktar daha tuttu. Bu sadece bir nefeslik bir olaydı ve kız Adem’in kendisinden faydalandığını fark etmemişti. Bunun sonrasında Adem, bacaklarını kızın omzuna koydu ve hızla kılıca çıktı.

Elini kıza doğru uzatan Adem, “Haydi tutta seni çekebileyim” dedi.

Kız öfkeyle bakmış olduğu Adem’e bir elini uzattı. Kadife kadar yumuşak bir el Adem’in nasır tutmuş eline değdiğinde Adem hoş bir his hissetti. Ardından da tek seferde kızı yukarıya çekti.

Kızı yukarıya çekip kılıcın üstüne oturmasını sağladığı anda kafası yana dönmüştü!

***

1-Kayrahan'ın Köpeği: Altay mitolojisinde yasaklı meyveyi bir yılanlar beraber bir köpek bekler.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44250 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr