Bölüm 80: Doğum!

avatar
1550 0

Mavi Elma - Bölüm 80: Doğum!


Göletin buharlaşan suyuyla birlikte Adem’in cildinin rengi de normale dönüyordu. Adem Bedeninden çıkan kükreme benzeri sesler ile birlikte, kendisinin Qi Yoğunlaşmasının altıncı düzeyine girdiğini anlamıştı. 

 

“Huuu….”

 

Derin bir nefes alan Adem, Qi Yoğunlaşmasının altıncı düzeyine girse de gölette hala daha su olduğunu fark etmişti. “Hala daha göletin yarısı dolu. Eğer emilmezse çok büyük israf olur.” diye mırıldandı ve meditasyonuna devam etti.

 

Dört kollu maymun saatlerce düşmanlarını aradı ve her bulduğunu öldürdü. BU sırada Adem’de eğitimini sürdürüyordu. 

 

Yaklaşık olarak üç saatin sonunda havuzdaki su sonuna kadar emildi. Bunun sonrasında Adem’in Dantiantı, Qi Yoğunlaşmasının altıncı seviyesinin orta düzeyine merdiven dayadı. 

 

Gücüne güç katan Adem, havuzdan çıktığı gibi hemen havaya bir yumruk attı, “Hua!” sesiyle birlikte gönderilen yumruk, doğrudan “Poff!” sesi çıkardı. 

 

Adem’in suratında tatminkar bir gülümseme oluştu. Adem kafasını sallayarak, “Qi Yoğunlaşmasının altıncı düzeyinin gücü… Kesinlikle Qi Yoğunlaşmasının beşinci düzeyiyle arasında dağlar kadar fark var. Şuan ki gücümle birlikte Şemsettin’in yanındaki Qi Yoğunlaşmasının sekizinci düzeyinde bulunan Akça adlı adam bile bana bir problem olmamalı…” mırıldandı. 

 

Bununla birlikte Adem gevrek bir şekilde güldü ve havaya bir başka yumruk attı. Ardından da etrafına bakınmaya geri döndü. “Nedense burada hala daha eşsiz hazinelerin olduğunu hissediyorum…” 

 

Adem, mırıldanarak üstünü giydi ve arayışına devam etmekte karar kıldı. Devasa genişlikte ki mağaranın içerisinde son derece geniş bir alan vardı. Böylesine geniş bir mağaranın sahibi muhtemelen büyük bir canavardı. “Bu kadar büyük ve güçlü bir canavarın buraya sadece bu havuz için geldiğine inanmayı reddediyorum! Burada kesinlikle daha önemli bir şey olmalı!” 

 

 

Adem’in havuzdan ayrılıp derin mağara içerisinde gezinmeye devam ettiği sırada, mağaranın girişinde devasa bir figür belirdi. Bu figürün karnı son derece şişti ve kürkü de kana bulanmıştı. 

 

Kürkünün kanla ıslanmasının sebebi figürün yaralanması değildi. Bedeninde en ufak bir çizik dahi yoktu, ancak çok yorgun görünüyordu ve mağaraya girdiği anda hızla yere uzandı. 

 

“Hof! Hof!”

 

Dört kollu maymundan gelen derin nefes alma sesleri tüm mağaranın sallanmasına neden oluyordu. Bu sesleri Adem nasıl olurda duymazdı ki?

 

Adem’in kulakları sesleri duyduğu anda kafa derisi hissizleşti. Başını arkaya doğru döndürdüğünde devasa dört kollu bir maymunun arkasını ona doğru dönmüş bir şekilde uzandığını ve derin nefes aldığını fark etti. 

 

Şuan için maymunun kendisine bir zararı olmadığını çok iyi bilen Adem, hemen kafasında bir başka sorunun oluşmasına engel olamadı. “Buradan nasıl çıkacağım?”

 

Her ne kadar bu soruyu kendine sormuş olsa da cevabını asla veremeyeceğindrn emindi, bundan ötürü de o minicik kafasını bu konuyu düşünerek yormak istemedi. “Mağaraya böylesine bir canavar geldiğine göre, kesinlikle mağarada çok iyi bir şey olmalı. Belki de demir çekirdeği buradadır!” 

 

Adem’in aç gözlü minik yüreği bunu duyduğu anda hızla çarpmaya başladı, “Kıdemli Ouz burasının o kadar da tehlikeli olmadığını söylediğinde neler düşünüyordu acaba! Üstelik bir de demir çekirdeğini istiyor…” 

 

Bunu düşündüğü anda yüreğinde bir yangın ortaya çıkmıştı. Hızla kafasını sallayan Adem, “Çekirdeğin onun eline geçmesine izin veremem!” diye zihninde haykırdı. 

 

Adem maymunun nefes alma sesleri eşliğinde yarım saat boyunca mağarada yürüdü. Ne kadar yürüdüğü de pek önemli değilmiş gibi duruyordu. Devasa mağaranın içerisinde hala daha yürünecek çok fazla alan vardı. Adem ne kadar bu durumdan sıkılsa da mağaranın içerisinde yürüyüş hızını arttırdı. 

 

Adem yürüyüş hızını arttırdıktan yaklaşık yüz adım sonra, duvarlarda duran kırmızı renkli demir cevherlerini keşfetti. “Mağaranın rutubetinden ötürü paslanmış gibi dursalar da hala daha demir oldukları anlaşılıyor…” 

 

On adım daha atmıştı ki, demir cevherinin görülme sıklığı hızla artmaya başladı. Bu da Adem’in kafasındaki düşüncenin doğru olduğu umudunu hızla arttırdı!

 

“Haha! Bakalım bu minik çekirdekçik neredeymiş…” 

 

Adem’in ilerleyişi daha da hızlandı. Hatta o kadar çok hızlandı ki ne olduğunu bilmeyen birisi, Adem’in arkasından maymunun kovaladığını bile düşünebilirdi. Her adımıyla birlikte gördüğü cevherlerin sayısı artıyordu, hatta demirlerin kalitesi bile artmaya başlamıştı. 

 

Adem elbetteki bu durumu anlamamıştı, ona göre sadece gördüğü demir miktarı artmıştı. Ancak kalitelerinin artması onun için hiçbir şey ifade etmiyordu. Yaklaşık olarak iki kilometre yürüyen Adem’in artık görebildiği tek şey demir cevheriydi. Bu sıkıcı durumun içerisinde kalan Adem, demir çekirdeğini nasıl bulacağını bile bilemez hale gelmişti. 

 

“Derler ki, demir çekirdeği tüm demirler arasında eşsiz bir parıltıya sahiptir. Paslansa dahi asla diğer demirler gibi görülmeyecektir…” 

 

Demir çekirdeğinin nasıl göründüğü hakkında en ufak bir fikri bile olmayan Adem, sadece merakla etrafına bakınıyordu. Ancak ne kadar bakarsa baksın iki tarafta da sadece paslı demir cevherleri bulunuyordu. 

 

“Lanet olasıca gölet olmasaydı bu cevherler paslanmayacaktı, bu da benim çekirdeği bulmamı daha da kolaylaştıracaktı!”

 

Adem “Sikeyim böyle işi!” diye bağırdıktan sonra, doğrudan yanındaki demir cevheriyle kaplı duvara yumruk attı. 

 

“BAAMM!”

 

Yumruğun şiddeti eskisinden de güçlüydü, hatta o kadar güçlüydü ki, duvar bu saldırı karşısında dayanamamış ve iki yana ayrılmıştı. 

 

Adem attığı yumruklama sonra eşsiz bir parıltı fark etti. Çatlak duvarın içinden dışarıya doğru sızan bu parıltı Adem’in büyülenmesine neden olacak kadar güçlüydü. 

 

“Bu… Demir Çekirdeği! Sonunda!”

 

İçi sevinçle dolan Adem, hemen bir başka yumruk attı. Zaten çatlak olan duvar bu saldırıyla birlikte daha da kırılmış ve Adem’in çekirdeğe ulaşması için daha geniş bir yer bırakmıştı. 

 

BAAAM!

 

Zavallı duvar bir, başka yumruk ile birlikte, Adem’in gücü karşısında daha fazla dayanamadı ve ağlarcasına bir gümbürtü ile birlikte Adem’in geçebileceği kadar derin bir çatlağın oluşmasına izin verdi. 

 

Çatlaktan içeriye girdiğinde Adem’in suratında neredeyse kulaklarına ulaşan büyük bir sırıtma vardı, “Bir yıldan fazla bir süredir sadece bunu arıyorum! Sonunda seni buldum demir çekirdeği!”

 

Adem’in karşısındaki parlak ve güçlü bir turuncu rengi yayan demir çekirdeği, paslansa bile eşsiz özelliğini korumaya devam ediyordu. Zaten bir demirin paslı olması onun ölü olduğu anlamına gelmezdi. Pas sadece ince bir kabuktu, tıpkı patatesin kabuğu gibi... Kendi değerini saklamasına yarayan bir kabuk...

 

Ancak eşsiz olarak nitelendirilen demir çekirdeği için bu durum pek de korunma amacıyla yapılmış gibi görünmüyordu. “Haha! Ne yaparsan yap, yine de kendini belli ediyorsun!” 

 

Adem’in eli hemen bir kalp boyutundaki demir çekirdeğine doğru kaydı. Tek bir hamle ile demir çekirdeğini toprağın içinden çekmeyi başardı. 

 

Adem, topraktan demir çekirdeği çektiği anda toprağın rengi eski parlaklığını kaybetti. Sanki demir çekirdeği onun kalbiydi ve şimdi kalbi olmadığından ölmeye mahkum olmuştu. Elindeki demir çekirdeğinin de sanki atmaya dermanı kalmamış gibiydi. Eşsiz parıltısı yok olmuştu ve üstünde bulunan pas lekeleri artık kendisini kamufle edemediğinden yavaşça solmaya başlamıştı. 

 

Pas lekeleri solduğunda Adem’in karşısında gri bir parıltıya sahip demir çekirdeği kalmıştı. Adem’in eline hafifçe bir soğukluk yayıyordu. Adem, ona aç gözlülükle baktı ve her yanını detaylı bir şekilde inceledi. Ona göre bu eşsiz ürün velinimet gibiydi, “Deli Dumrul tekniğim için gerekli olan bir materyal! İkinci seviyesine geçmek için gerekli olan ana malzeme bulundu!” 

 

Adem, daha toprak çekirdeğinş bulamamış olsa da aslında demir çekirdeğini bulmuştu, bu elbette ki eşsiz bir şeydi. Sadece demir çekirdeğini bulmakla kalmamış, Qi Yoğunlaşmasının altıncı düzeyine de geçmişti. Bunların yanında sekiz milyon civarında ruh taşına da sahip olmuştu!

 

Adem, bir yıldan fazla süren uzun yolculuğunun ödülünü en sonunda almıştı… 

Hemen demir cevherini çantasına koyan Adem, çatlak içerisinde daha fazla durmadı ve çatlaktan hızla ayrıldı. Arkasında bıraktığı çatlak ise, sanki Adem’in gitmesine sevinmiş gibi hızla kendisini onarmaya başladı. 

 

Bir an sonra duvarın üzerinde hiçbir çatlak kalmamıştı, duvar eskisi gibi görünüyordu. Sadece daha mattı ve biraz da pürüzlüydü, bunun dışında hiçbir farkı yoktu. 

 

ROOAARRRR!

 

İç burkan acıklı bir kükreme Adem’in kulaklarına dolduğu sırada, Adem mağaranın başına doğru hızla ilerliyordu. Devasa dört kollu maymun görüş alanına girdiği anda, Adem büyük bir şokla karşı karşıya kaldı! 

 

Bu dört kollu maymun… aslında doğuruyordu!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr