Bölüm 79: GÜÜMM!

avatar
1481 0

Mavi Elma - Bölüm 79: GÜÜMM!


Adem çantaları boşaltmaya başladığında, gözleri resmen alev aldı. “Hohoho! Bu en iyi kalitede ki iyileştirme haplarından değil mi?!” 

 

“Heyt be! Aha, vallahi de, bak bu mükemmel düzeyde ruh arıtma hapı!”

 

“Aha, bu da açık arttırmada alamadığım ama içimde ukde kalan Bin Dağ Ezen Eldivenleri!” 

 

“Hahaha zenginim! Zengin! Bunların parasının suyu nereden geliyor be!” 

 

Adem çantaları tamamen boşalttıktan sonra cesetleri tek bir noktaya topladı, ardından da bir ateş ile cesetleri yaktı. 

 

“Hehehe! Bana saldırdıktan sonra uçmağa gitmek size fazla gelir. Hah işte böyle yanın!” 

 

Bu olanlardan sonra Adem son derece hoş bir havaya girmişti. Yanık et kokusundan ötürü daha fazla bu bölgede bulunmak istemeyen Adem hemen mağara içinde gezinmeye koyuldu. 

 

Mağara son derece genişti, hatta o kadar genişti ki, içine Adem’in ölümsüz mağarasından en azından bin tane sığabilirdi. Tavanı bile en azından elli metre civarındaydı. Uzunluğu ise... Adem’in beyni bunu hesaplamaya yetmiyordu. 

 

Adem etrafta gezinirken bir yandan da damlayan bir şeyin sesini duyuyordu. “Bu damlama sesi nereden geliyor ki böyle?” diye mırıldanan Adem, daha sonra sesin geldiği noktaya doğru yürümeye başladı. 

 

Çok değil en fazla on dakika kadar yürüdükten sonra, bir anda yaklaşık kırk metre genişliğinde bir gölet ile karşılaştı. 

 

Derin bir nefes çeken Adem göletten gelen mucizevi temiz havayla karşılaşınca bir an afalladı. “Ne kadar mucizevi bir su... Üstünden esen hava bile böylesine eşsiz. Hava uçmağdan gelmiş gibi...” 

 

Ruhsal alanını etrafa yayan Adem bir anda şok oldu. Göletin içinden çıkan Qi o kadar yoğun ve saftı ki ne diyeceğini bir süre bilemedi...

 

“Bu... Böyle bir göletin olması mümkün mü? Bu gölet resmen Uçmağa meydan okuyor!” 

 

Adem hemen üstündekileri çıkarmaya koyuldu. Adem tüm çamaşırlarını çıkardıktan sonra bir saniye bile düşünmeden göletin içine atladı. 

 

Plop! 

 

Suyun içine girdiği anda kendini çok daha iyi hisseden Adem hemen meditasyon yapmaya koyuldu.

 

Bedenine giren doğal Qi iplikleri o kadar fazlaydı ki Adem daha öncesinde böyle bir şey hisssetmemişti!

 

“Kıdemli Ouz'un mağarasında bile böylesine bir Qi bulunmuyor! Bu Qi boşa giderse çok yazık olur, en iyisi hepsini tüketmek!”

 

Adem gerçekten de havuzda bulunan Qi’yi birisi kullanmazsa Qi'ye yazık olacağını düşünüyordu.

 

Havuzun içine girdiği anda hızla mevcut ruhsal gücü tırmanışa geçti. “Pembe Qi Yontma Hapı bunun yanında hiç kalır, böylesine zengin bir Qi'nin yardımıyla dağları bile tek yumruk ile yıkabileceğime inanıyorum!”

 

Adem bu tarz düşüncelere dalmışken, havuzun içerisinde çoktan yarım saat geçirmişti. Adem’in daha fazla dayanamayan Dantiantı gürlemeye başladı.

 

Qi Yoğunlaşmasının beşinci düzeyinin ortalarında bulunan Ruhsal gücü hızla yükselmeye başladı. Kısacık sürede Adem'in ruhsal gücü Qi Yoğunlaşmasının beşinci düzeyinin en üst noktasına kadar ilerledi.

 

Ruhsal gücünün o noktadan sonra da durmaya niyeti yoktu. Hızla daha da üst noktalara doğru tırmanmaya devam etti.

 

%10

 

%20

 

%30!

 

...

 

Bu sırada Şemsettin çoktan Nazım’ı yakalamış ve öldürmüştü. Nazım’ı öldürse de hala daha siniri geçmemişti.

 

“O yavşak Adem Çulsuz olmamış olsaydı bunların hiç birisi olmayacaktı. Onu öldürüp kafasını dedemin konağına asmak boynumun borcu! Senin tüm uzuvlarını teker teker koparacağım sonra da kafanı keseceğim Adem!”

 

Hemen ses iletim kristalini eline alan Şemsettin “O orospu çocuğunun hâla daha mağaranın içinde olması gerek! Hemen o orospu çocuğunu buluyoruz ve ardından öldürüyoruz! Bu olayın artık bitmesini istiyorum. Bu gün onu öldürüp bu boktan yerden çıkacağız!”

 

“Öldüreceğiz!”

 

“Onu öldürdükten sonra kulaklarını kesecek ve üstüne işeyeceğim!”

 

“Gebersin it oğlu it!”

 

“Hemen en hızlı şekilde o mağaraya doğru gidiyoruz! En fazla yarım saat içerisinde orada olmayanı öldürür ve daha sonrasında da Adem Çulsuz öldürdü diye aileye haber veririm! Anladınız mı lan!”

 

“Anlaşıldı!”

 

“Hua!!”

 

Hepsinden çıkan onaylama sesleri ile birlikte kristal daha fazla dayanamadı ve ortadan ikiye ayrıldı. Vadesi tükenen kristalden ötürü Şemsettin yere tükürdü.

 

“Senin ben kristalinin de iletiminin de ta amına koyayım!”

 

“Öldürücem lan seni anam avradım olsun ki öldürücem!”

 

...

 

Bu sırada, Adem de meditasyonuna devam ediyordu. Dantiantı bir kaplan gibi kükremeye devam ediyor ve tüm Qi'yi bir fil gibi içine çekiyordu.

 

%40

 

%50

 

%60

 

...

 

Adem meditasyon yapmaya başladığından beri çoktan bir buçuk saat geçmişti. Bu sırada Şemsettin ve ailesi hızla mağaraya toplandı. Şemsettin’i gören aile üyeleri hemen Alev'i sormaya koyuldu.

 

“Her daim yanında bulunan Alev nerede Şemsettin?”

 

“Sahi o nerede?”

 

“En son yanında götürüyordun! Ondan sonra nereye gitti? Bu mağaranın içinde mi?”

 

Son sözden sonra herkesin kafasında başka bir sahne ortaya çıktı. Kimisi Adem’in Alev'i yakaladığını ve istediklerini yaptırdığını düşünüyordu.

 

Kimisi ise daha üst düzey şeyleri düşünüyordu. Alev’in, Adem’in yatağını ısıttığını düşünen insanların sayısı çok daha fazlaydı.

 

Şemsettin olumsuz anlamında kafasını salladı. “Ademle karşılaştığımızda, Adem Alev'i rehin aldı... Daha sonrasında Nazım, Alev’i öldürdü ve kaçtı...”

 

“Nazım’ı yakalayıp öldürdüm ve bundan da pişman değilim. Tek kız kuzenimizi öldürüp ardından da kendisinin ölmesi çok da ağır bir bedel değil. Dua etsin ki, insaflıydım da işkence etmedim!”

 

Bunu duyan herkes, bir anda kıpkırmızı kesildi. “Vay orospu çocuğu Adem!” diyen mi dersiniz, “Şerefsiz Nazım! Bunu Alev’e nasıl yaparsın!” diyen mi dersiniz yoksa, “Ben olsam öldürüp çükünü keser ağzına sokardım! Az bile yapmışsın!” diyen mi dersiniz her kafadan farklı bir ses çıkıyordu.

 

GÜMM!

 

GÜMM!

 

Herkes bir anda dondu kaldı, hepsinin kulakları pür dikkat etrafı dinliyordu. İçlerinden birisi “Bu pek de tekin değil...” diye mırıldandı.

 

Hepsinin suratı buz kesmişti. Bu yeni gelen ses son derece güçlüydü, “Böylesine bir ses neye ait olabilir ki?” diye sordu içlerinden birisi.

 

Şemsettin de bu sese kulak vermişti. Şemsettin’in bile suratı buz kesmişti. Şuan ekiptekilerin en güçlüsü kendisi olsada, hâla daha bu gümlemeler onu korkutuyordu.

 

Mağaranın önünde bekleyişe geçen ekiptekiler etraflarına bakıyorlardı, ancak ne kadar bakarlarsa baksınlar hâla daha sesin nereden geldiğini göremiyorlardı.

 

ROOOAAARRRRR!!!

 

Büyük bir kükreme ile birlikte herkes dondu, sesin aşırı net geliyor olmasıyla daha fazla panik yaptılar.

 

“Bu ilginç mağaranın içerisinde nasıl birşey yaşıyor da bu kadar güçlü kükreyebiliyor?”

 

“Binbir Ses Tilkisi[1] olmasın?”

 

“Olabilir...”

 

Şemsettin tam bunu dediği anda yemyeşil ağaçların arasından devasa siyah bir canlı göründü. Bu siyah canlı en azından otuz metre civarındaydı. Şemsettin bu canlıyı gördüğü gibi içeriye doğru sıçma[2]nın ne demek olduğunu anlamıştı.

 

“Bu... Dört Kollu... Üstün Orangutan!” diye çığlık atamadan edemedi. “Qi Yoğunlaşmasının en tepesindeki nihai bir canavar, o... Onun burada ne işi var!”

 

Bu andan sonra ecel terleri dökmeye başlayan Şemsettin hemen bir uçan kılıç çıkardı ve üstüne atladı. Ardından “Canını seven kaçsın!!!” diye çığlık attı. O andan sonra hızla yukarıya doğru yükseldi.

 

Adem Çulsuz'u öldürmek istiyor olsada hala daha hayatı bu istekten daha değerliydi. Eğer bu Orangutan ile savaşırsa öleceğinden emindi. “Benle aynı seviyedeki canavarlar ile savaşırken bile dikkatli olmak zorundayım, peki ya benden daha yüksek seviyede olan bir tanesiyle karşılaşırsam? Kaç ne olursa olsun kaç!”

 

Sadece minik bir gölge haline gelen Şemsettin’i izleyen diğer aile üyelerinin uçan kılıca sahip üyeleri hızla ortadan kayboldu. Uçan kılıca sahip olmayanlar ise... Yapacakları tek şey, bacaklarına güvenmekti...

 

Hızla koşmaya başlayan aile üyelerinin ne kadar koştuğu önemli değildi. Orangutan iri bir cüsseye sahip olsa da, aslında muazzam hızlıydı ki her adımında bir kişiyi kesinlikle yakaladı ve dört koluyla parçalara ayırırdı.

 

“Yapma! Yapma!”

 

Çığlık atan bir çocuk, daha sadece on üç yıl yaşamıştı ki, dört kollu Orangutan tarafından yakalandı.. O cuk bu andan sonra fazla debelenmedi. Hızla kafası kopartılmış ve bacaklarıda kafasına eşlik etmişti.

 

...

 

Bu sırada Adem hâla daha meditasyon yapıyordu.

 

“Ommmmm!”

 

Adem’in Dantiantı hızla havuzdaki Qi'yi emmeye devam ediyordu. Adem Qi Yoğunlaşmasının altıncı düzeyine çok yaklaşmıştı.

 

%80

 

%90

 

%95

 

Bu esnada Adem’in Dantiantı hiddetle sarsılmaya başladı. Adem’in tüm vücudu suyun içinde titriyordu.

 

Tüm bedeni o kadar şiddetle sarsılıyordu ki, vücudu alev almaya başladı.

 

O kadar yüksek bir ateşle titriyordu ki, göletin içindeki su bile buharlaşmaya başlamıştı!

 

Tamda bu sırada!

 

RUUMBLE!

 

RUUUMMMBBBLE!

 

****

 

1-Binbir Ses Tilkisi bir Angoria göndermesidir.

 

2-İçeriye doğru sıçmak: aşırı korkmak






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr