Bölüm 74: Kim Bilirdiki!

avatar
1541 0

Mavi Elma - Bölüm 74: Kim Bilirdiki!


“Öncelikle, bu bölüme başlamadan önce sizlerden bir özür dilemek istiyorum. Bölümlerimiz ortalama olarak elli altı (56) saatte bir geliyor olsa da bölümün gelmesi gereken gün bir sokak köpeğinin bana saldırmasından ötürü bölümü editörüme atamadım. Bölümler ancak bu yazıyı yazdıktan birkaç dakika kadar sonra editörümün eline ulaştı ve oda elinden gelen hızla sizin için bölümleri hazırlayacak. Lafı fazla uzatmadan, bu gün hem Premiumlara hem de ücretsiz okuyan takipçilerime iki bölümün açılacağının garantisini veriyorum. Çok yakında tekrardan tam gaz devam düzenini oturtacak ve sizlere tekrardan o özlediğiniz hızın keyfini çıkarttıracağım. Beni takip ettiğiniz için teşekkür eder, bunun devam etmesini de umut ederim…”

 

***

 

Şemsettin’in ekibi merakla etrafına bakıyordu. Başlangıçta hedefleri sesin geldiği bölge olsa da içlerinden birisinin gösterdiği noktayı fark ettiklerinde bu alana doğru ilerlediler.

 

“Bakın burada birisi yaşamış, büyük ihtimallede sesin sahibi!”

 

“Avanak Avni! Tabii ki o olacak ondan başka kim var bu civarda?”

 

Bunu söyleyen on dört yaşlarında bir çocuktu. Aile içerisinde babasının konumu ortalarda olduğundan demin Avni'yi rahatça azarlayabilmişti.

 

“Oh, çok harika bir ruhsal güce sahipsiniz! Bir çırpıda kimsenin olmadığını teyit edebildiniz(!) Genç uzman söyler misiniz, bu sesin sahibi şuan kaçıyor mu yoksa hâlâ savaşıyor mu?”

 

Bunu söyleyen yirmi yaşlarındaki erkeğin sesiyle birlikte herkes kahkaha atmaya başladı.

 

Çocuk bu alayla birlikte suratının elma kırmızısına dönmesine engel olamadı. Kafasını aşağıya indirdi ve “Ben bilmiyorum...” diye mırıldandı.

 

“Pekala o halde şimdi iki gruba ayrılıyoruz, Ben ve dokuz kişi sesin geldiği yeri kontrol edeceğiz. Alev ve kalan dokuz kişi de burada kalacak ve bizim dönüşümüz için hazırlık yapacak.”

 

Şemsettin bunları söylediğinde kimse söylediklerine karşı çıkmadı. Hemen en güçlü aile üyelerini seçen Şemsettin hiç vakit kaybetmeden sesin geldiği alana doğru ilerledi.

 

Hua!

 

...

 

Adem elindeki baltasının üstündeki kanı Mandanın kürküne sildi. Ölümcül bir duruma girdikten sonra bedenindeki kuyruklardan birini feda ederek iyileşen Mandayı öldürmek çok kolay olmuştu.

 

“Her ne kadar harika bir yetenek olsa da dövüş içerisinde aşırı kullanışsız. Ölümün çok acınası... Halbuki seninle dövüşmek bile istememiştim...”

 

Adem bunları söylerken bir anda irkildi, Kader Meridyeni sayesinde gelişen algısının gücüyle birlikte ağaçların sebepsiz yere hışırdaması onu tetikte olmaya zorlamıştı.

 

“Şuan bir rakiple daha dövüşecek gücüm yok! Hemen ikinci bardağı doldurmalı ve buradan bir an önce ayrılmalıyım!”

 

Hızla gölete giden Adem, ikinci bardağını hızla doldurdu ve çantasına attı. Bu sırada öldürdüğü devasa Manda'ya bakan Adem yüreğinde bir acı hissetti ve Manda'yı da çantasının içine sokuşturdu.

 

Devasa çantasının içindeki alan bir anda manda ile dolmuştu. Neyse ki hâlâ daha Yedi Kocalı Hürmüz'ün eşsiz çantasına sahipti, aksi takdirde çantasına herhangi birşey koyamayacak durumda kalacaktı.

 

Çantasını doldurduğunda tam uçan kılıcını çıkarmış ve uçuşa hazırlanmıştı ki, “ADEMMM!” diye bağırılmasıyla durdu.

 

Kafasını çeviren Adem’in karşılaştığı kişi, şüphesiz Şemsettin’den başkası değildi. Onu karşısında gördüğü anda Adem şok olmuştu.

 

“Senin burada ne işin var...”

 

“Aileme getirdiğin şeref kaybını öylece kabul edeceğimi düşünmedin ya! Bu gün bir aylık arayıştan sonra seni buldum ve asla buradan ölmeden ayrılmana izin vermeyeceğim!”

 

“Ya elinden kaçarsam?”

 

Adem daha öncesinde yendiği Şemsettin’in kendisine ahkam kesmesine karşı bozulmuştu. Kurt gözleri hemen daraldı, doğrudan Şemsettin’e doğru baktı. Etrafta buz gibi bir öldürme niyeti yayılmıştı.

 

“Onca kahpeliğinden sonra hâlâ daha bize kafa tutma cesaretini gösteriyor! Kuzen, daha fazla bu ezik ile konuşmaya gerek yok, Qi Yoğunlaşmasının beşinci düzeyindeki birisinin benimle kapışmasına imkan yok!”

 

Şemsettin’in arenadaki maçını izlememiş olan bu genç bayağı burnu havada birisiydi. Şemsettin’in bu dövüşü, dış kaynakların müdahalesi sonucunda kaybettiğini düşünüyordu.

 

Ancak nereden bilebilirdi ki, aslında bu deli gencin arenada Şemsettin’i haşat ettiğini. Zaten kazanabileceğini düşünse neden Şemsettin bu kadar geniş bir grubu yanında getirmeye gerek duyacaktı ki?

 

Şemsettin, Adem’den yayılan buz gibi öldürme niyetiyle birlikte bir miktar korksa da yanında bulunan Qi Yoğunlaşmasının sekizinci aşamasındaki kuzeninin gücüne güveni tamdı. Bundan ötürü de cesaretini topladı ve “Arenada yaptığın şerefsizliklerden ötürü bu gün öleceksin, ancak şimdi diz çöker ve af dilersen ölümünün acısız olacağına yemin edebilirim.”

 

Her sözcük son derece yavaş söylenmişti. Bunun sebebiyse Şemsettin’in, Adem’den korksa da aile üyelerine bunu belli etmemeye çalışmasıydı.

 

Adem bunlar söylenirken vahşi bir gülümseme ortaya koydu, “Sen o yalanı götüme anlat! Yaptığın ibnelik bir değil iki değil. Arenada baban gelmemiş olsaydı seni sağ bırakacağıma inanıyor musun? Biraz daha güçlü olsaydım babanla birlikte gömerdim seni o yere!”

 

“O gün bunu yapmamış olsam da, bu gün bu hatayı tekrarlamayacağım! Bu gün kesinlikle öleceksin!”

 

Adem'in bu sözlerinden sonra Hızıroğulları ailesinin üyeleri şoka girmişti.

 

“Bunu bizim yanımızda diyecek kadar taşağı mı varmış bunun!”

 

Adem daha fazla durmadı ve bir ok gibi doğrudan Şemsettin’e doğru ilerledi. Geçmişte yapamadığı bir eylemden ötürü bu Şemsettin şimdi kendisine bela oluyordu, nasıl olurda buna müsama gösterebilirdi ki.

 

Farkında olmadan bu durum Adem’in kafasına en derinden yerleşmişti. Böylesi durumlarda bir daha asla aynı hataya düşmeyecekti.

 

Adem’in elinde bir anda beliren ikiz balta tüm gücüyle Şemsettin'e doğru ilerliyordu, tek bir Şemsettin’i öldürebileceğine emindi!

 

Birden nereden geldiği belirsiz olan ince bir kılıç doğrudan Adem'in baltalarıyla çarpıştı.

 

Clankk!

 

İkiz baltalar savuşturulduğunda Adem bunu yapanın kim olduğunu fark etmişti. Bu kişi sarı saçlara sahip, hafif yamuk burunlu kalın dudaklara sahip birisiydi. Suratının olgunluğu ve yüzündeki hafif kırışıklardan ötürü otuzlu yaşlarda gibi görünüyordu. Ancak Adem gerçek yaşından emin değildi.

 

“Kuzenime saldıracağını asla düşünmemiştim. Cesaretin beni hayran bıraktı...”

 

Aşırı ilgisiz bir surat ile birlikte ilgisiz ve soğuk kelimeler Adem’in kulaklarına doğru ilerledi. Adem bu adamın son derece zorlu olduğunu düşünmeye başladı.

 

Tek bir savuruşla eşit kuvvetle savrulan iki baltasını doğrudan engellemişti!

 

Balta neydi? Balta durdurulamaz güç demekti, savaş içerisinde yıkamayacağı gücün olmadığını simgelerdi. Eğer kılıç ve mızrak dövüş sanatları içinde silahların kralları olarak görülüyorsa balta tüm silahların daimi imparatoru olurdu!

 

Ancak bu adam o kadar zahmetsizce baltalarını durdurmuştu ki, Adem’in paniklemesine neden olmuştu.

 

Üstelik bu paniğinin bir başka sebebi daha vardı, Adem’in Kader Meridyeni açılmış ve algısı üst düzeye ulaşmıştı. Ancak bununla bile adamın saldırısını fark edememişti.

 

“Eğer bu saldırı silahlarımı durdurmak için değil de tamamen bana saldırmak için kullanılsaydı kesinlikle ölmüştüm!” diye düşündü Adem.

 

Bunun hemen sonrasında ise Adem korkmaya başladı, “Bu adam şuanda ki gücümle yenebileceğim birisi değil!” diye zihninde çığlıklar yükseliyordu.

 

Saldırıyı engelleyen kuzenine bakan Şemsettin’in suratında geniş bir sırıtma ortaya çıktı, “Kuzenim Akça sana bir teşekkür borçluyum. Saldırısını engellememiş olsan kesinlikle şuan ölmüştüm! Bu Kurbağanın böylesine dil uzatabileceğini asla düşünmüyordum.”

 

Adamın gözleri önemsiz olduğunu belli eden bir jest ile birlikte Adem'e doğru kilitlendi. Bu bakışların bir sorun olduğunu düşünen Adem büyük bir yumru tükürüğü yutkundu. Bunun hemen sonrasında ise hızla kaçmaya başladı!

 

Swhoosh!

 

Bir anda uzaklaşmaya başlayan Adem’in gölgesi bile ortalıkta görünmez olmuştu. On kişi içerisinde bulunan Qi Yoğunlaşmasının dördüncü düzeyindeki insanlar bir anda gözden kaybolan Adem’in hızı ile şaşkına döndüler!

 

“Bir ayak tekniğine mi sahip?!”

 

Kimse bu sorunun cevabını bilmiyordu, ayrıca herkesin gözü ekibin en güçlüsü olan Akça'nın üstündeydi.

 

Akça ise sadece bakmakla yetiniyordu, Adem’in arkasında bıraktığı yola ilginç olduğunu düşündüğü bir surat ifadesiyle bakmaya devam etti.

 

“Kuzen Akça neden hâla bekliyorsun? Onu şimdi yakalayamaz mısın? Onu şimdi öldürelim ve evimize geri dönelim karım beni özlemiştir...”

 

Çiçeği burnunda evli olan Mehmet merakla Akça’ya sordu.

 

Akça hâla daha yolu izliyordu, kafasında bir soru işareti olduğu kesindi.

 

Şemsettin daha fazla durmayı göze alamadı, Akça’nın neden böyle bir durumda olduğunu anlayamasa da hâla daha öldürmesi gereken bir Adem vardı, eğer şimdi onu kaçırırsa bir daha asla bulamayacağını düşünüyordu.

 

“Kardeşlerim Akça’nın ilgilenmesi gereken bir problemi olduğu kesin! Bundan ötürü beni takip edin! Ailemize leke getiren bu piçi daha fazla kaçamadan kıskıvrak yakalayalım!”

 

Hepsinin yüzünde Akça’nın anlık transından ötürü merak olsa da şuan Şemsettin’in demiş olduğu sözlerin daha büyük bir üstünlüğe sahip olduğunu hepsi biliyordu. Bundan ötürü de bir saniye durmadılar ve hızla ilerlemeye koyuldular!

 

“Hua!!”

 

Bu sırada Akça hâla daha yerinde saymaya devam ediyordu, kısacık zamanda gözden kaybolan aile üyelerini dahi göremeyecek şekilde transa girmişti. Kafasında büyük bir sorun oluşmuş ve bu sorunun içinden kendisini çıkaramamıştı.

 

“Baltası insanları ağaç keser gibi kesmek için eğitilmiş. Açıkçası baltanın en saf halini kullanıyor, peki ya kılıcın en saf hali ne?”

 

Defalarca kez Adem’in hareketini zihninde oynatrı, her oynatmada Akça bu sorunun içinde daha da derinlere battı. “Kılıcın yolunda çok büyük bir ilerlemeye sahip olduğumu düşünürdüm... Ancak şimdi yepyeni bir yolun bana göründüğünü hissediyorum!”

 

“Hua!”

 

Uçan kılıcına tek seferde atlayan Akça hemen yol aldı, hedefi evine geri dönmekti. “Bunu meditasyon yaparken düşünmem gerekli! Bu çok Özel bir durum!”

 

Kılıcın yolunda yeni bir ilerlemeyi başaracağı için çocuk gibi mutluydu. “Kim bilirdiki Qi Yoğunlaşmasının beşinci düzeyindeki bir çocuktan bir şey öğrenebileceğimi...” diye mırıldandı. Ardından da gülümseyerek ortadan kayboldu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44293 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr