Bölüm 67: Üç Meridyen!

avatar
1857 0

Mavi Elma - Bölüm 67: Üç Meridyen!


Tavşan daha insanlar hazırlığını bitirmeden hemen bir kadına doğru atılmış ve güçlü pençelerini savurarak kadının bir bez parçası gibi uçmasına neden olmuştu. 

 

“AAAA!”

 

Çığlık ile birlikte gökyüzüne doğru yükselen kadının sesi yavaşça uzaklaştı. Açıkçası uçtuğu bölgede bulunan kırılmış, sivri bir ağaç dalı doğrudan sırtını delmiş ve göğsünden dışarıya çıkmıştı!

 

“Toplanın silahlarınızı çıkartın!” 

 

Hüsamettin en başından beridir bu duruma hazırlıklıydı. Hemen elindeki baltasını tavşana doğru savuran Hüsamettin, bir kükreme ile baltasını tavşanın kürküyle buluşturdu! 

 

Balta sanki tereyağına savrulmuş gibi öyle bir kaymıştıki, Hüsamettin elinden kayan baltasına baktığında sadece şaşkınlıkla durabildi! Tavşanın kürkünde en ufak zarara bile neden olamayan Hüsamettin, tavşanın tek bir savuruşuyla uçtu. 

 

“Okçular! Ne duruyorsunuz, oklarınızla saldırın!”

 

Namık elinde bulunan mızrak ile birlikte tüm insanlara emirler vermeye başladı. Okçular Namık’ın emirlerini duyduklarında sadaklarından aldıkları okları hemen yayaların gerdiler ve tüm güçleriyle fırlattılar. 

 

Oklar yıldırım gibi hızla ileriye doğru atıldı. Oklardan birisinin üstünde hemen kıvılcım çaktı ve ok yanmaya başlamıştı. 

 

Sap! 

 

Sap!

 

İki ok hemen tavşana saplandı. Tavşan her ne kadar baltayı başarıyla savurmuş olsa da, tavşanın kürkü uzaktan yapılan saldırılar karşısında zayıftı. Alevlenmiş olan ok ile birlikte hemen gövdesinde minik bir yangın belirdi! 

 

“ROOOAARRRR!” 

 

Bu durum karşısında daha da öfkelenen tavşan iki güçlü arka ayağı sayesinde hızla zıpladı ve doğrudan okçulara doğru ilerledi. 

 

“Bin ordu mızrak duruşu!” 

 

Demir kadar güçlü bir şekilde duran Namık elinde bulunan mızrağını tavşan yaklaşırken yukarıya doğru kaldırdı. Açıkçası bu teknik ile birlikte normal gücünün çok daha fazlası bir etki gösterebilen Namık, elindeki üç yüz kilogramlık mızrağın tavşanın kürkünden geçmesine ve karnına saplanmasına neden oldu. 

 

Tavşan ile birlikte dengesini kaybeden Namık, hemen diğerlerine baktı ve “Ne duruyorsunuz lan göt verenler! Saldırın!” diye bağırdı. 

 

Ekipte bulunan beş kılıç kullanıcısı ve iki hançer kullanıcısı hemen ileriye doğru atıldı. 

 

“Yedi Yıldız Savuruşu!”

 

“Dokuz Güçlü Ddprem!” 

 

“Boğaz Kesen!”

 

 

Bütün herkes tekniklerini müthiş bir şekilde gösteremeye başladı. Ekiplerinin uzun süre birlikte olmasıyla birlikte koordine hale gelmiş olan saldırılar hemen Tavşanı bulmuştu. 

 

Açıkçası tavşanın derisi ve kürkü sivri olmayan silahlara karşı o kadar sağlamdı ki, bu saldırıların sadece üçü onda minik yaralara neden olmuştu. Adem tüm bunları gözlemlerken, derin bir nefes aldı. 

 

“On tane Qi Yoğunlaşmasının altıncı düzeyindeki uzman olsa bile bu canavarı yenemez! O depodaki kadına geri döndüğümde bunu ödeteceğim! Onu arenaya çıkartacak ve onun güzel yüzünü ellerimle ezeceğim!” 

 

Bu sırada savaş hala daha devam ediyordu. Vahşi tavşan o kadar hızlı ve güçlüydü ki; bir başka adamın düşmesi saniyelerini almamıştı. Kafası devasa ağız tarafından kopartılan zavallı adam anında can vermişti. 

 

Tavşan bir ölüm makinesi gibiydi. Adem bu durumu gördüğü gibi burada daha fazla durmasının bir halta yaramayacağını anlamıştı. Bundan ötürü de ağaçtan hızla aşağıya indi ve olağan gücüyle koşmaya başladı.

 

“Bu salaklar onu oyalarken kaçmam gerekli!”

 

Bunu düşündü sırada bir anda yüreğinde bir yanma hissetti, “Onlar öldüğünde onların eşyalarına ne olacak peki?” 

 

Kafasını sallayan Adem, “Önemli olan hayatta kalmak! En kötü ihtimalle tavşan hepsini öldürdüğünde geri döner ve malzemeleri alırım!” diye düşündü. 

 

Bu kararını uygulayan Adem, hemen kendisine güvenli olduğunu düşündüğü bir mağara buldu. Kapısını bir taş ile mühürleyen Adem, mağaranın en uç noktasına doğru ilerledi ve bacaklarını çekip oturmaya başladı. 

 

“Qi Yoğunlaşmasının beşinci düzeyinde olsam da bu tavşan rahatça on kişilik altıncı düzeylerden oluşan bir grup ile savaşabilir! O deli, kesinlikle deli!” 

 

Çantasından çıkardığı Kübey’in Burçak’ını ağzına doğru götüren Adem, iyileşmiş yaralarına bir baktı. Ardından hala daha sağlam duran güzel zırhına gülümseyerek bakan Adem, “Şüphesiz ki, Ruhani Dikim Atölyesinin işçiliği mükemmel! En ufak bir zarar dahi görmedi, hala daha yeni gibi parıldıyor!” diyerek zırhın işçiliğini övdü ve kulaklarını keskinleştirerek savaşın sesini duymaya çalıştı. 

 

“Gelecekte güçlendiğimde bu tavşanı öldürmezsem bana da Adem demesinler!” 

 

Suratındaki kararlılık doğrudan kurt gözlerinin ışıldamasına neden olmuş ve kararını vermişti. Güçlenecek ve daha da güçlü olduğunda o tavşanı öldürecekti. 

 

Bir anda gözlerinde şimşekler çakan Adem’in aklına bir fikir geldi. Mor Gökyüzü Temizleme Hapını hemen çantasından çıkardı. 

 

“İnsan vücudunda on iki meridyen bulunur, bu meridyenlerin üç tanesi var ki bunlar en önemli meridyenler; Kafa içindeki iki meridyen ve kalpte bulunan meridyen…” 

 

“Bu üç meridyenin açılması o kadar zordur ki, açan insanların sayısı bir elin parmağını geçmez. Ancak bu üç meridyenin açılmasındaki fayda o kadar fazla ki, bu eşsiz güçle birlikte beden daha da güçlü ve kıvrak hale gelecek ayrıca algılarda bir o kadar güçlü olacak.” 

 

Adem’in alnından aşağıya doğru bir damla ter damlası düşmüştü, “Risk almalı mıyım? Eğer bu üç ölümcül meridyeni de tek seferde açarsam beni kim durdurabilir ki?” 

 

Adem dişlerini sıktı ve elinde bulunan mor gökyüzü temizleme hapını çevirmeye başladı. Ciddiyetle ne yapması gerektiğini düşünüyordu, “Kim bilir bir daha ne zaman bunun gibi eşsiz bir malzeme elde edeceğim… O halde bu hapın verimliliğini neden en üst noktaya kadar kullanmayayım?” 

 

Kitabına göz gezdirirken gördüğü Antik Osmanlı Padişahı aklına düştü. Göksel şehir İstanbul’u elde edebilmek için gemileri kaynak gücüyle uçuran bu padişahın almış olduğu riskin karşısında avantajı o kadar büyük olmuştu ki bu durum cennetleri birbirinden ayırması gibi tasvir edilebilirdi! 

 

İyice düşünen Adem, en sonunda kararını verdi “Seferinden sonra Fatih lakabını alan Mehmet’ten benim ne farkım var?! O risk alabiliyorsa ben de alabilirim!” 

 

Hemen hapı ağzına yerleştiren Adem, şiddetle gözlerini kapattı ve meditasyon yapmaya başladı. Gözlerinde derin bir kararlılık izi ortaya çıkan bu çocuğun, hap midesine indiği anda surat ifadesi değişmişti. 

 

Açıkçası meridyenler esrarengiz şeylerdi. Bundan ötürü de sadece açmaya yardımcı olan haplar üretilebilirdi. Meridyen açma formülü ise sadece kişinin anlayışına bağlıydı. Adem’in midesine giren bu bilinmeyen güç ile birlikte Adem bedeninin nefessiz kaldığını hissetmişti. 

 

Ak Kurdun önünde görünmesi ve tüm vücudunu felç etmesi gibi bir durum ortaya çıkmış ve Adem’in nefes dahi almasını engelleyen hap bu tarifsiz gücün vahşi bir canavar gibi hızla dantiatından vücuduna dağılmasına neden olmuştu. 

 

Adem, hızla kaşlarını çatmış ve bu vahşi gücün kontrol edilmezse üç saçma meridyeni açacağını anlamıştı. 

 

Ne kadar zaman geçtiğini bilmeyen Adem, çığlıklar atan ciğerlerine en sonunda temiz hava çekmeyi başardı. Tüm vücudunu kontrol etmeye çalışan Adem, en sonunda bu inanılmaz gücün önünü bir miktar kesebilmeyi başarmış ve zorla yolunu değiştirmişti. 

 

Bu gücün yeni varış noktası, iki kaşın arasında bulunan Kader meridyenindeydi… 

 

Kader Meridyeni insanın algısının en fazla işlevsellik kazandığı meridyendi. Bu meridyeni açık olmayan insanların yüksek seviyeli bir salak olduğu da söylenebilirdi. Bunun en temel sebebi ise, kendilerine doğru gelen kötücül durumları, niyetleri, ayırt edememeleriydi. 

 

Bu insanlar çabucak ölür ya da son derece paranoyak olur karanlıkta yaşarlardı. Bu insanlar için alçak huylu olmak yaşamlarını sürdürebilmek için en önemli huydu. 

 

Adem’in kader meridyenine doğrudan saldıran bu esrarengiz güç hızla meridyenin içinde çatlaklar oluşturmaya başladı. Birisi bitmeden bir diğerinin geldiği bu muhteşem güç yığını ile birlikte Adem ise sadece suratını buruşturabilirdi. 

 

Adem tam o anda iki farklı duygular hissediyordu. Bunlardan ilki başarıyla ilk meridyene saldırabildiği için mutluluk; diğeri ise meridyenini kırarcasına zorlayan bu esrarengiz gücün bedenine bindirdiği acıydı. 

 

“IIIIHHH!!” 

 

Dişlerini sıkıp inleyen Adem, tüm meridyeninin neredeyse parçalara ayrıldığını fark etti. Çok az açılan bir baraj kapağına olacağı gibi bu gücün enerji taşkınlarıyla hücum ettiği meridyenin en sonunda patlayarak açılması kaçınılmazdı. 

 

RUUUMMBLEEE!

 

Bir yıldırımın yeryüzüne inerken çıkardığı ses doğrudan Adem’in kader meridyeninden havaya doğru yükselmişti. Adem’in kaşları arasında ki meridyenin kırılmasıyla birlikte Adem derin bir nefes aldı. Bu esrarengiz gücün ne denli veli nimet bir güç olduğunu meridyeni kırıldığı anda anlamıştı!

 

Derin bir nefes alan Adem’in gözleri son derece kararlı bakışlarla bakıyordu. Hedefinde bulunan diğer iki meridyeninde açılması için elinden ne geliyorsa yapacaktı!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr