Bölüm 61: Çıldırmış Olmak Gerek!

avatar
1742 0

Mavi Elma - Bölüm 61: Çıldırmış Olmak Gerek!


Ördeğin Dansı adlı bu silah, son derece ilginç bir tasarıma sahipti. Her iki baltanın da sapı belli bir açıyla eğilmiş ve arkalarına bir düzenek yerleştirilmişti. İnsanlar bu düzeneğin ne işe yaradığını merak ediyordu.

“Murat Usta’nın elinden çıkmışsa kesinlikle eşsiz bir silahtır!”

“Bir kez bile kötü silah üretmemiş olan Murat Usta’nın elinden nasıl kötü bir silah çıkabilir ki?”

İnsanların mırıltılarını duyan Adem’in iştahı daha da büyümüştü. Kendine gelmek için uyluğunu çimdikleyen Adem tekrar kalabalığı dinlemeye koyuldu. “Yüz kez su verilmiş bir demirin işlenmesi o kadar zordur ki! Tanrım Murat Usta resmen yedi kat göğe meydan okuyor! O demirden bu silahı yapabilmek için en azından yarım yıl boyunca çalışmış olmalı!”

“…”

İnsanlar konuşan kaslı ve uzun figürlü adama doğru baktılar, bu kadar bilgili nasıl olabiliyordu? Hepsi bunun merakı içinde bu adamın açıklamasını duymayı bekliyordu. Adam bir anda önem kazandığından ötürü burnunu kaşıdı ve genişçe sırıttı, “İbrik Şehrinde, Yeşilbük Caddesinde bir demirci dükkanım var. Hepinizi dükkanıma bekliyorum, Demirci Murat kadar olmasam da en azından sizi tatmin edeceğime eminim.”

Bu sırada sahnede bulunan çekici kadın, derin bir gülümseme ile birlikte bir el işareti yaptı. Hemen arkadan kadına doğru getirilen masa ve masanın üstünde bulunan kalın mermer insanların gözlerinin ışıldamasına neden olmuştu.

“Efendiler, silahın ne kadar güçlü olduğunu görmek istiyorsanız o halde buyurun bu şovu izleyin! Şuan görmüş olduğunuz mermer insanlar arasında Beyaz Yeşim mermeri olarak bilinir, silahların doğal bir düşmanı olduğunu da söyleyebiliriz. Normal bir silah bu mermere vurduğunda en ufak bir çizik dahi atamayacaktır.”

Bununla birlikte sıradan bir silah çıkartan kadın hemen mermere doğru vurdu. “Ting!” sesiyle birlikte silah darbenin şiddetini daha fazla kaldıramadı ve anında parçalara ayrıldı. Hemen sonrasında bu ikiz baltaları eline alan güzellik, “Bu silahların son derece ağır olduğunu söylememe gerek yok… Bir kadın için uygun olsaydı kesinlikle ilk kullanan kişi ben olurdum…”

Hemen sonrasında ruhsal gücünün de desteği ile balataları hızlıca mermere vurdu.

BOOMM!

Büyük bir patlama ile birlikte beyaz mermer anında patladı. Silahın eşsiz gücünden ötürü mermerin tozları hızla havaya kalkmış ve beyaz bir bulut örtüsü oluşmasını sağlamıştı. Sahnenin ön tarafında bulunan seyircilerden bir kaçı bu olay üzerine öksürünce arkalardaki insanların kahkahası belirgin ölçüde artmıştı.

“Demiştim size! Murat usta asla başarısız bir ürün yapmaz!”

“Hah! Sanki sen demesen bilmiyorduk.”

“Sizi fanatik pislikler! Murat’ı resmen tanrı yerine koyar oldunuz! Arena Tanrı’sının şahsen yapmış olduğu kırbaç burada satılsaydı ne olurdu ha!?”

“…”

Kimseden çıt çıkmıyordu, bunu fırsat bilen sahne görevlisi kadın hemen insanların dikkatini çekmek için öksürdü. Suratına utangaç bir gülümseme ekleyen kadın “Kısa sürelide olsa size rahatsızlık verdiğimiz için özürlerimizi sunarız, o halde silahımızın müzayedesine başlayabiliriz…”

“Bu görmüş olduğunuz eşsiz baltamız Ördeğin Dansı'nın başlangıç fiyatı 2.000 ruh taşı olarak belirlenmiştir. Unutmayın bu ürün için en düşük teklif arttırışı 500 ruh taşı olup, bu miktarın altında gelen teklifler değerlendirilmeyecektir.”

“2.500!”

“3.000.”

“4.000.”

Adem kısacık bir sürede bir önceki ürünün satış fiyatına yaklaşan baltalardan ötürü ürkmeden edemedi. İnsanlar bu balta için vahşice savaşıyordu. Bir an zihnine kendi baltasını getiren Adem, baltasının son derece ucuz bir ürün olduğunu hatırladı.

“Baltamın normal değeri sadece 50 gümüş. Bu kadar ucuz olmasına rağmen son derece işlevsel ve neredeyse savurduğum herşeyi kesti…”

“Ancak şimdi bu silahın gücüne şahit olduktan sonra… Benim aralıksız tokatlamam ile ancak parçaladığım beyaz yeşim mermerini tek bir darbede patlatabilmek… Bu silahı istiyorum!”

En sonunda adem elinde bulunan sopayı havaya kaldırdı ve “10.000!” diye bağırdı.

Tüm insanların gözleri Adem’e doğru kilitlenmişti, böylesine sapkın bir çocuğu karşılarında gördüklerinde hepsinin suratı kaymıştı. “Bu çocuk bu kadar para teklif etmek için kalifiye mi?” sorusu hepsinin gözlerinden okunabiliyordu. Adem on binden fazla insanın kendisine bakmasıyla utanmış olsa da bu silah için savaşmama fikrini reddetti. “Sonuçta ben son derece zengin bir genç efendiyim!” diye düşünüp göğsünü kabarttı.

“11.000!”

“11.500!”

“13.000!”

İnsanların teklif etmiş olduğu para miktarı artmaya devam ediyordu. İnsanlar sanki Adem’i hiç önemsememiş gibi fütursuzca tekliflerini yapıyordu. Bu durum elbette ki Adem’i sinir etmişti, ancak neden insanların onu önemsemesi gerektiğini kendisine sorduğunda aldığı cevaptan ötürü sadece elindeki sopayı kararmış suratıyla havaya kaldırmıştı.

“20.000!”

İnsanlar bu küçük çocuğun baltaya karşı bu kadar ateşli olmasıyla neredeyse kan kusacaktı! “Murat Demirgürz’e ait olsa bile bir çift baltanın bu kadar para etmemesi gerekli! Bu insanlar delirmiş!”

Hemen sonrasında bir başka çocuk ayağa kalmış ve Adem’e doğru sinirle bakmıştı, Adem bu çocuğun genel yüz hatlarına baktığı anda kim olduğunu anlamıştı.

Hızıroğulları Ailesinin genel surat hatlarını içeren bu çocuğun gözleri Adem’e öldürücü bakışlar atıyordu. “40.000! Hala daha bu silah için savaşmaya cesaret ediyor musun?!”

Konukların gözleri kan ağlayacak hale gelmişti. Bir silah için 40.000 ruh taşı ödemek mi? Basitçe söylemek gerekirse kesinlikle çıldırmış olmak gerekiyordu. Üstelik bu silahın bir mühürleme işleminden geçmediğini de belirtmek gerekliydi. Mühürleme işleminden geçmiş olan bir silah bile bu kadar para eder mi orası ayrı bir konuydu…

Adem bu çocuğa baktığında, hemen gözlerinin önünde Şemsettin denen adamın bakışları belirdi. Neredeyse tıpatıp aynı olan bu bakışlar onu daha da rekabetçi hale getirmiş ve doğrudan çocuğa ölüm soğukluğunda bir gülüş atarak “Şemsettin’e çok benzediğinden nedensizce kanım kaynadı!” dedi. Elindeki sopayı kaldırdı ve “45.000!” diye bağırdı.

Adem'in söylediklerinden sonra herkesin kulakları şoke olmuştu. Hepsi bu karşılaşmanın neden bu kadar ateşlendiğini çok iyi biliyordu. Kör Topal Arenası, ysşanan kavgadan sonra yönetim tarafından bir aylığına kapatılmıştı. Arena bir aylık kapanma ücretini Hızıroğulları Ailesinden tahsil etmişti ve sadece bununla kalmamış Hızırpoğulları Ailesi bu arenada iki büyük kayıp yaşamıştı!

“Bu çocuğun suratı biraz tanıdık geliyor, nedense bu çocuğun ismini hatırlıyor gibiyim…”

“Bende hatırlıyor gibiyim, bir saniye müsabakanın haberini veren kaydırmada yazıyordu! Hah işte burada…” Kaydırmayı okuyan adam bir anda gülmeye başladı, o kadar şiddetli kahkaha atmıştı ki gören insanların meraklı bakışları altında daha fazla dayanamadı. “Çocuğun ismi… Adem ÇULSUZ! PUHAHAHA!”

Bütün salon bir anda kahkahalara boğuldu, hatta sahnede bulunan büyüleyici kadın bile kendisini durdurabilmek için ağzını elleriyle örtmek zorunda kalmıştı. Böylesine kötü bir soyadla bir müzayedeye katılmak… Son derece deli işiydi!

“50.000! Eminim ki tüm mal varlığın bu kadardır. Hadi götün yiyorsa şu küçük Che’den biraz para al, ne kadar dayanabileceğini merak ediyorum!”

Adem bu çocuğa baktığında nedense sinirlendi. Sadece kendisi değil hemen yanında bulunan Che’de sinirlenmişti, suratında anlamsız bir gülümseme ile bu çocuğa bakıyordu. Ardından kafasını Adem’e doğru çeviren Che “Adem, yanımda en fazla 30.000 ruh taşı var ama yardımcı olacağını düşünüyorsan sana bu parayı verebilirim.” dedi.

Adem Che’ye doğru baktı, onun suratındaki sinir son derece ölümcül bir duruma gelmişti, en sonunda gözleri tekrardan Hızıroğulları’ndan çocuğa doğru döndü ve “Gerçekten de beni sinirlendiriyorsun… Şuna ne dersin fiyatı biraz daha uçuk hale getirelim!” Sopasını hızla kaldıran Adem, “80.000!” diye bağırdı.

İnsanlar bunu duyduklarında daha fazla dayanamadılar ve insanların bir kısmı bu kadar yüksek meblağdaki paradan ötürü baygınlık geçirdi. Bu Çulsuz soyadıyla anılan çocuk, delirmişçesine Hızıroğulları Ailesinden bir genç efendiyi kışkırtıyor ve hala daha teklifi yükseltiyordu.

“Bu… Adem Çulsuz denen çocuk… Beni kışkırtmak mı istiyor?” hemen çantasını ruhsal gücüyle tarayan Hızıroğulları Ailesinin çocuğu suratı bozulmuş bir şekilde “Lanet olsun! Alev’e o kadar para vermemem gerekliydi! Bu gün ben Gaffur Hızıroğulu ne olursa olsun kazanmalıyım! Ailemin şerefi zaten ayaklar altına serildi, bu gün bir kez daha da ezilmesine müsaade edemem!”

Hemen yanında oturan orta yaşlı adama doğru bakışlarını kaydırdı ve “Ne kadar verebilirsin?” diye sordu.

Adam umutsuzca önündeki Gaffur Hızıroğulu’na doğru baktı, “En fazla 40.000 ruh taşı verebilirim. Bundan daha fazlasını size verirsem maalesef ki dedeniz beni öldürür…”

“Siktir… Bir saniye bu Adem Çulsuz denen çocuğun bir anda bu kadar para yükseltmesi kesinlikle Yun Che’nin işi, şimdi ondan almış olduğu parayla birlikte en fazla bu teklife ulaşmış olmalı! İşte benim şansım!”

“90.000!”

Adem bu teklifi gördüğü anda hemen gülümsedi, “100.000!”

***

Sizlerin Mavi Elma için desteklerini bekliyorum. Normal düzende 33 saate bir yeni bölüm açılsa da her on yeni beğenme ile birlikte bir bölümü açmayı düşünüyorum. Ayrıca seri tanıtımına okuduğunuz yere kadar ki incelemenizi yaparsanız çok sevinirim. İyi günler dilerim. ^^ 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr