Bölüm 58: Dokuz Şehrin Masalı

avatar
2166 0

Mavi Elma - Bölüm 58: Dokuz Şehrin Masalı


İlk defa Che’nin yaşadığı malikaneyi gören Cihan, ne yapacağını bilemediğinden ötürü eli ayağına dolanmıştı. Bu malikane onun rüyaları için bile son derece lüks bir yapıydı ve bundan ötürü de ürküyordu.

Che yüzünde bir gülümse ile birlikte, Cihan denen kendi yaşındaki çocuğa baktı.

“Adem’in dostu benimde dostumdur, kendini evinde gibi hisset. Çünkü ben seni çoktan bu evin sakini gibi kabul ediyorum.”

Cihan sadece kafasını sallayabilmişti. Üçlü bu kısa sohbetten sonra odalarına dağıldı. Adem hemen kendisini sıcak suyun içine bıraktı ve dinlendi. İyice kendisini yıkayan Adem bedenindeki kanı çıkardı ve suyun içindeki parfümün bedenine işlemesine izin verdi. Yumuşayan cildi ile birlikte banyodan çıkan Adem, kırmızı renkli kıyafetlerini üstüne geçirdi ve aşağıya doğru indi.

Che ile Cihan’ı yemek yerken gören Adem hemen onlara katıldı ve Che hizmetçiye, masaya bir tabak daha eklemesini söyledi. Bundan sonra ekiplerine yeni katılmış olan Cihan ile birlikte birbirleriyle şakalaşmaya başladılar. Cihan eğlenceli ve doyurucu bir yemekten sonra, Che’ye ve Adem’e alışmaya başladı.

Adem’in suratı sanki birkaç saat önce hiçbir şey olmamış gibi son derece sevinçli görünüyordu. Cihan, Adem’in bu görüntüsünü fark ettiğinde en sonunda dayanamadı ve sordu: “Sadece birkaç saat önce neredeyse ölüyordun! Nasıl oluyor da şimdi bu kadar mutlu olabiliyorsun?!”

Cihan’ın suratı gülüyor olsa da kalbinde, hala daha, yaşadıklarından korkuyordu. Bu onun ruhuna o kadar derinden işlemişti ki aklına, yemek masasını gördüğünde bile, üzerine bağlandığı ve bıçakla, konuşması için, işkence edildiği masa geliyordu. Yaraları derin olmasa bile, bu durum zihninde derin bir yara açmıştı.

Adem ona bakarken bir anlığına ciddileşti, bu anın ardından suratı eski güler yüzlü haline döndü. “Birkaç saat önce ölebilirdim, ancak… Şuan sizinleyim ve eğleniyoruz değil mi? Neden gülmeyecekmişim ki? Geçmiş geçmişte kaldı sonuçta!”

“Haha! Çok doğru diyorsun! Geçmiş geçmişte kaldı!”

Che’nin bunu onaylaması ile birlikte ikili gülmeye başladı ve evin içinde yaşayan diğer insanlar da bu durumu farkettiklerinde suratlarında belli belirsiz bir tebessüm ortaya çıktı. Adem bir anda aklına gelen soru ile Che’ye döndü. “Neredeyse unutuyordum! Bahsetmiş olduğun açık arttırma ne zaman yapılacak? Bu açık arttırmaya katılmak istiyorum.”

“Demek katılmak istiyorsun… Şey, aslında, açık arttırma iki gün sonra yani Cuma günü yapılacak. Katılmak istiyorsan, şehrin kuzeyinde bulunan Dokuz Şehrin Masalı’nın binasına gitmeli ve açık arttırmaya katılmak istediğimizi bildirmeliyiz!”

“Dokuz Şehrin Masalı mı?”

Che kafasını salladı, “Doğru duydun, bu son derece geniş bir ticaret loncası! Tam olarak dokuz farklı şehirde faaliyet halindedir ve son derece kaliteli ürünleriyle müşteri memnuniyetini en üst sıraya taşırlar. Ruhani Dikim Atölyesi'nde olduğu gibi, burada da güven en önemli şeydir. Sadece beş yılda bir açık arttırma düzenlerler ve bu açık arttırmayı, dokuz şehirden birinde yaparlar. Şanslıyız ki, bu seferki açık arttırma İbrik Şehrindeki merkezlerinde yapılacak. Bundan ötürü de yarın kayıt yaptırmalı ve kendimize numara almalıyız.”

Adem kafasını salladı ve “O halde yarın kayıt yaptıralım” dedi.

Üçlü bu konuşmadan sonra malikane içerisinde tüm gün, çılgınlarcasına eğlendi. Kimi zaman oyunlar oynadılar, kimi zaman ise malikanedeki kadın hizmetçileri denetlediler. Hatta o kadar ileriye gittiler ki, bir hizmetçinin banyo yapışını bile gözetlediler.

Nerdeyse burnu kanayacak olan Adem için bu durum büyüleyiciydi. “Demek bu bir kadın vücudu…” diye düşünüyordu.

“Gelecek sene, kesinlikle eğlence evlerine gidebileceğiz! Duyduğuma göre o tarz yerlerde muazzam güzellikler bulunuyormuş, hatta o kadara güzellermiş ki çevre şehirlerden sadece bu kadınlar için gelenler bile oluyormuş!”

Adem ve arkadaşlarının eğlencesi akşama kadar devam etti. Üçlü akşam vakti kımız içtikleri masada uyuyakalmıştı.

Tabii içtikleri yüzden fazla kımızın bunda büyük bir etkisi vardı…

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte uyanan Che ve Adem, hemen kendilerini eğitimlerine verdiler. Cihan normal bir ölümlü olduğu için bünyesi daha zayıftı ve dün Che ile Adem’e ayak uydurmak onu biraz fazla zorlamıştı. Bundan ötürü de öğlene kadar uyudu.

Adem, en sonunda Cennet Ateşi Tekniğinin ikinci seviyesine geçiş için uygulanan teknikleri uygulamaya koyulmuştu. “Cennet Ateşinin ikinci seviyesiyle birlikte bedenimdeki ateş daha da güçlenecek! Daha hızlı olacağım ve aynı zamanda daha hızlı iyileşeceğim!”

Daha sadece ilk hareketinde olsa da yapması istenen hareket o kadar zordu ki, Adem sabahtan öğlene kadar sadece bu hareketi yapmayı denedi. Hatta o kadar aşırıya kaçmıştı ki, bedenindeki kemiklerin bir kısmı hareketi denerken kırılmıştı. Bedenini iyileştirdikten sonra çantasında kalan yüz kiloluk eti yememiş olsa kesinlikle dayanılmaz açlığı çekmeye devam edecekti.

Adem hala daha bu kötü etkiyi nasıl yok edeceğini bilmiyordu. Bunu Che’ye danıştığında Che kafasını salladı ve “Bunu dedeme danışacağım.” dedi. Bundan ötürü Adem’in zihni rahatlasa da hala daha biraz eindişeliydi.

Üçlü öğlen vaktinde yola çıkmaya hazırdı. Altın kanatlı kargaya binen üçlü hemen şehrin doğusunda bulunan Dokuz Şehrin Masalı'nın merkezine doğru ilerlemişti.

Sadece bir tütsünün yanma süresi kadar bir sürede istedikleri yere ulaşan üçlüden, Adem ve Cihan şaşkın bakışlarla önlerindeki binaya bakıyordu.

Adem tüm pencereleri saydığında ne diyeceğini bilemedi! “Toplamda yirmi beş kat! Bu… Bu imkansız değil mi?!”

Yirmi beş katlı bir binanın ayakta durması bile imkansıza yakındı, ancak bu bina hala daha dengede durabiliyordu. Adem’in minik kafasını yukarıya kaldırdıkça ne kadar küçük olduğunu farketti. Binanın tepesini bile göremiyordu…

Hızla binaya giren üçlü kendilerini karşılayan güzel bir kadın ile birlikte durduruldu. “Genç efendiler hoş geldiniz! Benim adım Sıla. Size nasıl yardımcı olabilirim?”

“Yarın ki açık arttırmaya kayıt olmak istiyoruz.”

“O zaman lütfen beni takip edin.”

Sıla arkasını döndüğünde hacimli kalçaları doğrudan gün yüzüne çıkmış ve üç genç erkeğin hızla o kalçalara bakmasına neden olmuştu. Sonuçta on iki yaşındaydılar ve vücutları yavaş yavaş gelişmeye başlamıştı. Bu tür güzellikleri hayal etmeye bile başlamışlardı. Nasıl olurdu da bakmazlardı ki?

Sıla’nın büyüleyici kalçalarına bakarak ilerleyen üçlü en sonunda bir masasının önünde durdu ve elinde kş kalemle onlara bakan kadına bakmaya başladılar.

“İsminizi öğrenebilir miyim genç efendi?”

“Che… Yun Che! Tanrılar aşkına… Çok güzelsin…”

Gözlerindeki açlıkla salyasına hakim olmayı bile umursamayan Che’nin söylediği sözler ile birlikte Sıla gözlerini Che’den kaçırıp, elini ağzına doğru utançla götürdü ve “Genç efendinin ağzından bu sözleri duymak beni çok memnun etti…” diye mırıldandı. Hemen sonrasında ise Che’ye doğru bir sopa verdi, sopanın üstüne bir kağıt tutturulmuştu ve kağıdın üstünde 10.021 yazıyordu.

“Bu sizin numaranız genç efendi, bununla birlikte istediğiniz ürün için teklif yapabilirsiniz.”

Che hızla kafasını salladı ve “Teşekkürler…” diye iştahla mırıldandı.

Kadının gözleri sırasıyla Adem ve Cihan’a doğru döndü “Genç efendiler isminiz nedir?”

Hızla ikili isimlerini söyledi ve çubuklarını aldı, elbette ki hepsinin numarası ardışıktı. Örneğin; Che’nin numarası: 10.021, Adem’in numarası: 10.022, Cihan’ın numarası: 10.023’tü.

Bundan sonra Sıla onlara beklenti ile baktı ve “Başka bir arzunuz?” diye sordu.

Adem’in aklına bir anda bir soru takıldı ve “Acaba buraya malzeme satışı yapabiliyor muyuz?” dedi.

Sıla, Adem’e onaylar bir şekilde kafasını salladı, “Elbette ki, burası son derece korunaklı bir ticaret loncasıdır. Hizmetimiz sadece İbrik Şehrine has olmayıp, dokuz farklı şehirde hizmet halindeyiz. Son derece makul fiyatlar vereceğimizden emin olabilirsiniz.”

Adem bu sözlerden sonra kafasını salladı ve çantasını tokatladı, içinden İbrik Şehrine gelmeden önce öldürmüş olduğu tüm canavarları çıkarmaya başladı.

Bir anda duran Adem çantasındaki iki Tükürükçü Yeşim Yılanı yumurtasından birisini çıkarmayı uygun gördü. "Bu yumurtalar son derece yüksek enerjiye sahip, bunlardan birisini yediğimde eskiden bir hafta boyunca yemek yemem gerekmemişti. Acil durumlar için saklanmalı" diye düşündü.

Adem canavarları avlarken bir çoğunun ismini bilmese de Sıla bunların ismini çok iyi biliyordu.

“Aman Tanrım! Bu, Yılan Dilli Kurbağanın dili!”

“Bu da, Yanan Yaban Domuzu!”

“Bu da Tükürükçü Yeşim Yılanının dişleri!”

Tamı tamına bir çay içimlik süre boyunca Sıla’nın ürünleri sayması devam etti. Gözleri görmüş olduğu malzemeler ile neredeyse alev alacaktı. Hayranlıkla Adem’e bakmaya başladı, “Genç Efendi tüm bu malzemeleri satmak istediğinize emin misiniz?”

“Evet, zaten çantamda ağırlık yapıp duruyorlar. Buyurun hepsini satacağım!”

Kibirli bir ifadeyle kahkaha atan Adem, bunlardan sonra kadına beklenti içinde bakmaya koyuldu. Kadın hepsini saydı ve eline almış olduğu bir abaküs ile hesap yapmaya başladı. Bir çay içimlik süre boyunca da bu hesaplama devam etti.

“Toplamda 100.000 ruh taşı! Genç efendi büyük bir vurgun yaptınız!”

Bu paranın miktarını duyan Che ve Cihan, Adem’e doğru büyük bir şaşkınlık içerisinde baktı. Adem kafasını onlara doğru çevirdiğinde Che en sonunda dayanamadı ve “Seni zengin piç! Bir de bana kıyafet alırken aman param biter diye davranıyordun! Ölmeyi hak ediyorsun!” dedi ve omzuna doğru bir yumruk attı.

Adem sadece gülümseyebildi, ardından Sıla’nın getirmiş olduğu tutma torbasını hızla alan Adem, parayı çantasının içine koydu ve üçlü hızla malikaneye geri döndü.

“Yarın büyük bir açık arttırma var! Umarım benim işime yarayacak birkaç ürün bulurum…” Adem’in bu düşüncelerin ardından tekrar eğitimine odaklandı.

***

Sizlerin Mavi Elma için desteklerini bekliyorum. Normal düzende 33 saate bir yeni bölüm açılsa da her on yeni beğenme ile birlikte bir bölümü açmayı düşünüyorum. Ayrıca seri tanıtımına okuduğunuz yere kadar ki incelemenizi yaparsanız çok sevinirim. İyi günler dilerim. ^^ 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr