Bölüm 55: Beni Öldürebileceğini Düşünüyor!

avatar
1893 0

Mavi Elma - Bölüm 55: Beni Öldürebileceğini Düşünüyor!


Altın kanatlı karganın üstündeki yolculukları pek de uzun sürmemişti. Kendilerini götürmesi için anlaşmış oldukları çocuk, kargaya bindiği sırada korkuyla karşılık şaşkınlık yaşa da bu fazla uzun sürmemişti.

Yolculuklarının sonunda Adem, İbrik Şehrinin kuzey kapısına doğru yaklaştıklarını fark etti. Çocuk en sonunda elini aşağıya doğru indirdi “İşte Karayel Kasabı burada!” diye bağırdı.

Çocuğun göstermiş olduğu bölgeye doğru ilerleyen altın kanatlı karga hızla alçaldı. Karga alçalırken Adem daha da gerginleşti. “Bu yedi kocalı Hürmüz Cihan’dan ne istiyor ki?!” diye düşündü.

Devasa altın kanatlı karga dış surların içerisine bir kez daha indiğinde, hayvanı gören ölümlüler ne yapacağını şaşırmıştı. Hemen hepsi panik içerisinde sokağı boşaltmış ve kendilerine en yakın evlerin içine doğru koşturmuşlardı.

Adem, bu kaçışan insanlara doğru baktı. Ardından da kanattan aşağıya doğru inmeye çalışan Che’ye doğru bağırarak “Gelmene gerek yok! Kendim halledeceğim!” dedi.

Che bir an durdu, aşağıya inmek istese de Adem’in red etmesinden ötürü cevap verememişti. Sadece kafasını sallayan Che ardından tekrar minik kabinin içine girdi.

İnsanların altın kanatlı kargayı gördüklerinde kaçmalarının sebebi, soyluların buraya çok önemli bir mesele olmadan gelmeyeceğini bilmelerindendi. Eğer bir soylu bu bölgeye geliyorsa, kesinlikle çok miktarda kan yere dökülecekti. Bunu bilen halk nasıl olurda saklanmazdı ki?

Adem, siyah bir tahtanın üstüne altın harflerle yazılmış olan “Karayel Kasabı” tabelasını gördüğü gibi içeriye girdi.

Dükkan sahibi olan kişi tam da bu sırada soğuk odadan elinde donmuş etler ile çıktı ve önünde bulunan çocuğu gördüğü gibi “Ne istiyorsun çocuk?” dedi.

Açıkçası soğuk depoda, daha demin gelen altın kanatlı kargayı fark edememişti, hatta bunu bilmediğinden ötürü hala daha dükkanın dışına bakmadan işini yapıyordu. Adem bu adamın son derece rahat tavırları ile birlikte dişlerini sıktı, “Yedi Kocalı Hürmüz nerede?”

Kasap bu çocuğun sorusu üstüne elindeki satırı havada durdurdu, gözleri hemen ince çizgilere küçülmüştü. Çocuğun suratına doğru baktığında çocuğun ciddi olduğunu fark etti. “Bilmiyorum…” diyen kasap daha hızlı bir şekilde etleri parçalamaya başlamıştı.

“Ne demek bilmiyorum!”

Kasap bu çocuğun ısrarı üstüne sinirlendi, “Bilmiyorum diyorsam bilmiyorumdur! Canımı sıkıp durma seni şuracıkta et torbası haline getiririm çocuk!”

Adem bu boş tehdide karşı sadece gülümseyebilirdi, açıkçası çoktan ruhsal gücünü alana yaymıştı ve önündeki kasabın bir ölümlü olduğunu fark edebiliyordu. Ancak kasap elbette ki Adem’in bir kültivatör olduğunu bilemezdi, bundan ötürü de ahkam kesmeye devam etti.

“Bana Yedi Kocalı Hürmüz’ün yerini söylersen sana bir ruh taşı vereceğim.”

Adem bu teklifi yapmak istemese de yapmak zorunda kaldı, önündeki adamın bir miktar nüfuzu var gibi görünüyordu. Bu kadar rahat tavrı da bundan ötürü olmalıydı, eğer Adem bu adama saldırırsa doğrudan tanıdıklarıyla iletişim kurabilir ve kendisine rahatsızlık verebilirdi. Adem bunun olmasını istemezdi.

“Ah! Bilgilerim nedense bana geri dönüyor! Şimdi hatırladım, Hürmüz Hanım aslında dün gerçekten de buraya gelmişti. Eh… susmam için elbette ki biraz ödenek sundu ve benim depomdan gizli üssüne ulaşmak istedi.”

“Başka?”

Bu sırada Adem, bir başka ruh taşını çıkarmıştı. Önünde bulunan kasabın gözleri adeta elmas gibiydi, hemen ruh taşını aldı ve “Yanında bir de ufak bir çocuk vardı, kocaları burada yaklaşık beş saat boyunca durdu, ardından da ayrıldılar. Ancak Hürmüz’ün ayrıldığını görmedim, buda demek oluyor ki hala daha gizli üssünde.”

Bir başka ruh taşı çıkartmış olan Adem, “Peki bu gizli üs nerede?” dedi.

Kasap hemen ruh taşını kavramış olsa da kafasını üzgün olarak salladı. “Ah… Bundan sonrasında hatıralarım kötüleşiyor…”

Adem dişlerini sıktı ve hemen bir başka ruh taşı daha çıkardı. “Hatıraların bir kez daha kötüleşirse emin ol ki o beynin eriyerek kulaklarından dışarıya çıkacak.”

Kasap akıllı adamdı, ruh taşını özgürce kendisine fırlatan birisi şüphesiz son derece zengin bir soyluydu. Kafasını kaşırken bir anda dışarıda duran kargayı fark etti. Bu kargayı gördüğü anda kafa derisinin hissizleştiğini hissetti “Genç efendi, aslında hatıralarım bir su kadar durgun ve net! Yedi Kocalı Hürmüz’ün gizli sığınağına giden yol işte burada!” soğuk depoyu gösteren kasap hemen konuşmaya devam etti. “Bu depodan içeriye girdiğinizde bir kapı göreceksiniz, bu kapı yer altına doğru inen bir merdivene bağlı, bu merdivenleri aştığınızda karşınızda üç kapı göreceksiniz, bu üç kapıdan soldaki kapıyı seçtiğinizde Yedi Kocalı Hürmüz’ün gizli sığınağına girmiş olacaksınız.”

Adem kendisine verilen bilgilerin doğruluğunu sorgulamaya başladı, adamın suratında en ufak bir tepki olmasa da kalbi son derece hızlı atıyordu. Bu da işkillemesine neden oluyordu, “Sana nasıl güveneceğimden emin değilim, ne dersin gel birlikte gidelim.”

Adem’in bu sözleri ile birlikte, kasap ne diyeceğini bilemedi. Bir Adem’e bir de dışarıda bulunan altın kanatlı kargaya doğru baktı. En sonunda alnındaki soğuk teri silen kasap sadece kafasını salladı, suratına zoraki bir gülümseme koyan kasap “Bu taraftan genç soylu…” diye kadife gibi bir sesle karşılık verdi.

İkili soğuk depodan hızla geçti. Depo içinde bulunan etler dondurulmuş ve kancalara asılmıştı. “Nereden baksan bir ton et var…” diye düşünüyordu Adem. Depoda ilerlemeleri kısa sürmüştü ikilinin, bundan sonra ikili tahta bir kapının önüne geldi, kasap kapıyı açıp Adem’e doğru baksa da Adem sadece kafasını salladı ve “Önden buyurun” dedi.

Kasap el mahkum hızla merdivenlerden aşağıya inmeye başladı, bedeni de her merdiven inişiyle birlikte daha titrek bir hale gelmişti. Adem’in bu durumu görmemesi için kör olması gerekirdi. Elbette ki Adem bunu umursamadı, arkadaşı Cihan’ın kötü bir durumda olduğunu düşünüyordu.

Adem ne kadar sürdüğünden emin olmadığı bir vakitten sonra, kendisini tekrar düz zemine basarken bulmuştu. Kendi tahminince bu süre bir tütsünün yanma süresi kadar sürmüştü. Adem, düz zemine indiği anda üç farklı kapının önlerinde olduğunu fark etti.

Kasaba doğru yaklaşan Adem, “Haydi dediğiniz kapıya doğru ilerleyin.” dedi.

Kasap titrek bir surat ile sadece kafasını sallayabilirdi, Yedi Kocalı Hürmüz’ün son derece acımasız olduğunu bilse de sesini çıkarmadan ilerlemeye devam etti. Arkasında bulunan çocuğun daha tehlikeli olduğunu hissetmesinden ötürü bacaklarını sürükleyecek gücü kendisinde bulabiliyordu.

Kapının önüne kadar gelen kasap bir anda dondu, eli kapının tutma kolunda kalmış ve aşağıya doğru inmeyi reddetmişti. Adem bunu gördüğü gibi kaşlarını çattı, “Ne duruyorsun açsana kapıyı.”

Kasap alnından süzülen boncuk boncuk terleri önemsemeden, “Genç soylu… Bu kapıyı açarsam büyük ihtimalle öleceğim.”

Meraklanmış olan Adem, soru soran bir ifadeyle kasaba doğru baktı, “Neden öleceğinizi düşünüyorsunuz? İçinde bir tuzak mı var?”

Kasap kendisine doğru bakan bu gencin suratındaki soğukluğu fark ettiği anda derin bir tükürüğü yutkundu. Hızla kafasını sallayan kasap “Hayır, hayır genç efendi beni yanlış anladı! Bu kapı kesinlikle doğru kapı ancak Yedi Kocalı Hürmüz son derece vahşi bir kadın ve onu kışkırtacak bir gücü elimde göremiyorum…”

“Oh! Demek güçlü bir kadın, söylesene ne kadar güçlü?”

Kasap sesini alçaltmasının en iyisi olacağını düşünerek “Genç soylu Yedi Kocalı Hürmüz denen kadın çoktan Qi Yoğunlaşmasının beşinci düzeyinde… Onun gücü ile bir erkeği kolayca et çamuru haline getirdiğini gördüm! Onun gücünden ötürü nasıl ateşten gömlek giyebilirim ki? Günah keçisi olmak istemiyorum…”

Kasabın bu çaresiz bakışları Adem’in suratında bir yumuşama belirtisi oluştursa da bu durum fazla sürmedi. Adem, hemen tekrar soğuk ifadesine geri döndü. “Demek Qi Yoğunlaşmasının beşinci seviyesinde… O halde sen kapıyı aç ve kafanı içeriye sok, sonra de ki; “Genç Soylu içeriye giriyor. Elindeki çocuğu derhal serbest bırak ve ölmekten kurtul.” Bunu dediğin gibi geri çekilebilirsin.”

Kasap bu çocuğun sözlerini duyduğu gibi ürperdi, “Bu kadar kendine güvenen birisi kesinlikle boş değildir!” diye mırıldandı. Ardından da kafasını itaatkar bir şekilde salladı ve kapıyı açıp kafasını içeriye doğru soktu.

“Genç Soylu içeriye doğru giriyor. Elindeki çocuğu derhal serbest bırak ve ölmekten kurtul.” Bunu söylediği gibi hızla kafasını dışarıya çeken kasap hızla Adem’in yolunu açtı ve içeriye girmesine izin verdi.

“Kim bu genç soylu da beni öldürebileceğini düşünüyor!”

Son derece güzel bir kadın, açık dalgalı saçlarını savurarak kapıya doğru baktı. Gözleri son derece keskindi ve anka kuşunun gözlerine benzeyen gözlerinin ikisinden de tehditkar bir bakış ortaya çıkıyordu. Bu gözlerin içerisinde aynı zamanda merak da vardı.

***

Sizlerin Mavi Elma için desteklerini bekliyorum. Normal düzende 33 saate bir yeni bölüm açılsa da her on yeni beğenme ile birlikte bir bölümü açmayı düşünüyorum. Ayrıca seri tanıtımına okuduğunuz yere kadar ki incelemenizi yaparsanız çok sevinirim. İyi günler dilerim. ^^ 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr