Bölüm 51: Oğlunun Hayatını Elimden Kurtar!

avatar
1950 0

Mavi Elma - Bölüm 51: Oğlunun Hayatını Elimden Kurtar!


Bir Altın Kanatlı Karga tüm hızıyla arenaya ilerliyordu. Karganın üstünde bulunan bir grup insanın suratında son derece meraklı bir ifade vardı. Bu altın kanatlı karganın üstünde, rüzgar son derece şiddetli olsa da yaşlı bir adam inat ederek karganın kafasının üstünde duruyordu.

“O kadar halkın ilgisini çekmeye çalıştıktan sonra, bu çocuk ne yapıyor acaba…” dedi.

Bu adam şüphesiz Yun ailesinin lideri Yun Xiaochun’dan başkası değildi. Çapraz bacaklı oturuşunu arenaya geldiklerinde bozdu, tek ve kısacık bir harekette karganın üstünden indi. Yanında bulunan oğullarıyla birlikte arenanın içine doğru ilerledi.

Kısacık bir sürede kendileri için ayrılan locaya vardılar ve doğrudan Adem’i gördüler. Adem’in Şemsettin’den yemiş olduğu tek bir yumruk ile birlikte uçurulmasını izleyen Yun Xiaochun’un yüreği biraz tedirgin olmuştu.

“Bu çocuk yenilirse ailemize büyük bir utanç getirecek…”

Derin iç çekişle arenayı izlemeye devam eden bu yaşlı adam tüm olaylara teker teker dikkat ediyordu. Adem’in bedenini hızla toparlamasını ve ardından da Şemsettin’e doğru fırlamasını izledi.

“Haha! En azından hala daha iradesini kaybetmedi! Hala daha dövüşebilir!”

“Çocuğun azmi gerçekten de yüksek baba, oğlum sanki iyi bir arkadaş bulmuş gibi.”

Bu sözleri söyleyen kişi Yun Che’nin babası Yun Lao’ydu, Adem malikaneye ilk kez geldiğinde kapalı kapı meditasyonundaydı. Bundan ötürü de Adem’i karşılayamamıştı. Ancak kısacık bir süre sonrasında Adem’in çalışmalarına şahit olmuş ve çocuğun çalışma azmine hayran kalmıştı.

“Seni şanslı çocuk… Kesinlikle bu iki çocuğun geleceği çok parlak!”

Bu sırada Adem’in atmış olduğu tokat ile birlikte Şemsettin hızla yere yığılmış ve ağzından gelen kan tüm bedenini kana bulaşmıştı. “Şimdi o zilli kuzeninin önünde atmış olduğun tekme var ya… Onu ödeme zamanı geldi.” Bu sözleri duyan Yun Xiaochun derin bir nefes aldı.

“Ayak Topu gibi Şemsettin’le oynuyor! Haha! Bu harika!”

Yaşlı adam son derece gaza gelmişti, suratında büyük bir heyecan vardı. “Bu çocuğun geleceği harika! Bu çocuğa iyi bakmamız lazım Lao, Che’yle konuş ve daha yakın olmalarını sağla, bu çocuk sayesinde kesinlikle ailemiz büyük bir yükselişe geçecek!”

“Kesinlikle öyle olacak baba!”

Bu sırada Adem attığı tekmeden sonra tekrar konuştu, “Kaldı tek bir tokadım! Bu sefer tokadımın gücü tam gücünde olacak! Asla acımamı bekleme!”

Bu ses ile birlikte tüm arena inlemiş; herkes heyecan ve merakla beklemeye başlamıştı. Herkesin gözü Adem’deydi. Hatta bu durum o kadar ilginçti ki; ondan iğrenen, ona tüküren genç kızların hepsi şimdi Adem’e derin bir saygı ve sevgiyle bakıyordu.

Elbette ki, Adem bunların hiçbirinin farkında değildi, insanların çığlıklarını duymayı çoktan kesmişti. Ona göre şuan en önemli önceliği bu dövüşü kazanmak ve ödülleri almaktı. Bundan daha büyük bir öncelik nasıl olabilirdi ki?

Adem’in adımları hızlandı ve hemen neredeyse bayılmış olan Şemsettin’in yanına doğru ilerledi. Şemsettin'i yakasından kaldırdığı gibi bir elini hızla geriye doğru çekti.

“ÇOCUK ÖLÜMÜNÜ ARIYORSUN!”

Gök gürültüsüne benzer bir ses doğrudan Adem’e doğru ilerlemişti. Adem, bu sesin kimden geldiğini bilmese de bir anda elinin geriye doğru çekildiğini ve bedeninin hızla yerden kaldırıldığını fark etti.

Kısacık bir sürede Şemsettin’i tutan kolunun bir darbe ile birlikte kırıldığını hissetti. Dayanılmaz bir acı bedenine dolmuş ve Adem’in çığlık atmasına neden olmuştu.

“AHHH!”

Daha sonrasında Adem’in hızla fırlatılması bir olmuştu. Gözlerinden ateşler çıkaran orta yaşlı bir adam, hızla Adem’e doğru gözlerini dikmiş ve bakmaya başlamıştı. Dayanılmaz bir baskı doğrudan Adem’e doğru düşmüş ve Adem’in nefes dahi alamamasını sağlamıştı.

“Kaçmam gerekli, kaçmam gerekli!”

Adem’in zihninde yankılanan bu sesler ile birlikte Adem’in bunu uygulaması için elbette ki bir fırsatı yoktu. Yerine mıhlanmış ve sadece gözünü orta yaşlı adama doğru dikebilmişti.

“Arenada dövüşen birisine dışarıdan bir saldırı yapılamaz!”

Son derece sert ancak bir o kadar da yumuşak bir ses ortalıkta yankılandı. Elinde bir kırbaç ile bir anda beliren Arena Tanrı’sı gözlerindeki soğuklukla birlikte doğrudan Arenaya bakıyordu.

Kırbacı sallayan kolu kısacık bir süre göründükten sonra elinde kaybolan kırbaç bir sonraki ortaya çıkışında çoktan orta yaşlı adamın boğazına varmıştı. Gözlerindeki ölümcül soğukluk sanki kırbacına geçmiş gibi doğrudan orta yaşlı adamın boynunun morarmasına neden olmuştu.

“PHAA…”

Orta yaşlı adam neredeyse nefes alamaz haldeydi, oğlunun bu durumda olduğunu gören Hızıroğulları ailesinin lideri nasıl yerinde durabilirdi ki!

Bir anda tüm arenayı kapsayan devasa bir baskı herkesin üstüne çöktü, göklerin kapandığını hisseden tüm insanlar hafifçe titriyordu. Ölümlüler çoktan bu dayanılmaz etkiden ötürü baygınlık geçirmişti, hatta bazıları çoktan kalp krizi geçirmiş ve oracıkta ölmüştü. Hızıroğullarının aile lideri olan yaşlı adam, “Arena Tanrısı oğlumu serbest bırakman için sana sadece üç saniye vereceğim. Daha sonrasında beni saldırdığım için suçlama!” dedi.

Arena Tanrı’sı sadece gülümsedi, gözlerindeki soğukluk daha da arttı ve bu durum suratındaki gülümsemeye de yansıdı.

“Hüseyin, hala daha tereddüt edeceğimi mi düşünüyorsun? Otuz yıl önceki davanın sonuçlanması için her gün bekledim! Ne duruyorsun? Hadi in ve sefil oğlunun hayatını elimden kurtar!”

Hızıroğulları ailesinin lideri Hüseyin o kadar yüksek sesle hırıldadı ki, bu hırlama bir kaplanın kükremesi gibi görülebilirdi. Arena Tanrı’sına baktı ve dişlerini biledi, “Sana sadece bir şans daha veriyorum, aksi takdirde beni suçlamak için bir nedenin kalmayacak!”

“Haha! Ne duruyorsun gel hadi!”

Arena Tanrı'sı bunusöylerken bir yandan da, Aile lideri Hüseyin’in oğlunun boğazında derin bir buz tabakasının belirmesini sağladı. Bu buz hız kesmeden orta yaşlı adamın tüm vücuduna doğru yayılmış ve şiddetle titremesine neden olmuştu.

“AHH!”

Bir kükremeyle birlikte, fırtına gibi aşağıya inen aile lideri Hüseyin doğrudan Arena Tanrısına doğru ilerlemiş ve bir hışımla elindeki kılıcı Arena Tanrı’sına sallamıştı. Arena tanrısı ise boş durmamış ve uzun kırbacını tam ortasından, hemen önünde bulunan kılıca doğru savurmuştu.

Bu savurma orta yaşlı adamın da kırbaçla beraber gelmesine neden olmuş ve orta yaşlı adam hızla Hızıroğulları'nın aile lideri Hüseyin’in önüne çıkmıştı.

“Hayırr!”

POŞK!

Kılıç hiç vakit kaybetmeden oğlunun göğsüne girmiş ve şelale gibi bir kan aşağıya kaymıştı. Oğlunun kanı kendi suratına sıçradığında Hüseyin’in yüzü üzüntüden donmuştu.

“Haha! Kendi oğlunu öldürdün! Şimdi ne yapacaksın? Torununu da mı öldüreceksin!”

Bir yandan bu savaşı izleyen Yun ailesinin lideri Xiaochun heyecanla bekliyordu, yanında bulunan oğlu Yun Lao’ya bakan yaşlı adam, “Adem’i uzak bir yere götür, bende sizi korumak için arkanızdan geleceğim” dedi.

Hızla kafasını sallayan Yun Lao, bir koşu locadan atladı ve insanların arasındaki boşlukları kullanarak hızla sahneye doğru ilerledi. Onun hemen ardından da Yun Xiaochun ilerlemiş ve Adem’in önünde bir kalkan gibi durmuştu.

“Bu gün bu savaş sona ermiş gibi duruyor. Arena Tanrı’sı çocuğun iddiayı kazandığı bariz, uzatmada ona ödülünü ver.”

Yaşlı adamın suratındaki gülümseme son derece zehirli bir ifade ortaya koyuyordu, gözlerinde ki alaycı gülümseme hemen sonrasında Hızıroğulları ailesinin lideri Hüseyin’e doğru kaydı. “Oğlunu öldürmenden ötürü derin bir üzüntü içerisindeyim… Umarım intikamını alırsın” dedi.

Arena Tanrısı bu yaşlı adama doğru bakarken gülümsemesi daha da derinleşti, hemen tutma çantasını yaşlı adama fırlatan Arena Tanrısı, “İşte hepsi burada! İçindeki eşyalarımın tamamını bir teşekkür olarak, bu yaşlı adamla kapışmamı sağlayan çocuğa ver!”

Suratında bulunan gülümseme Aile Lideri Hüseyin’e doğru döndüğünde durdu, elinde nereden geldiği belli olmayan bir kama belirdi ve doğrudan ileriye doğru atıldı. Bir kılıca karşı bir bıçağın pek de işlevli olmadığı düşünülmeden. aslında durum pek de öyle değildi.

Ruhunu kaybetmiş gibi duran Hüseyin, sadece kendini savunacak kadar tepki gösterebiliyordu. Zihninde hala daha oğlunun görüntüleri dolanıyor ve onu kahrediyordu…

Yun Xiaochun, baygın durumda olan Adem’e doğru ilerledi ve onu hızla kucağına aldı. Bunu yapmadan önce çantasından çıkarmış olduğu bir hapı Adem’in ağzına zorla sokmuştu. “İyileşmeye bak çocuk…” diye mırıldandı. Hemen sonrasında ise üçlü hızla ortadan kayboldu. Onlarla gelen aile üyeleride hemen arenadan ayrılmıştı.

Şehrin güvenliğinden sorumlu askerler de bu arada hızla Kör Topal Arenasına doğru ilerlemişti. Arena Tanrı’sının ve Hızıroğulları ailesinin lideri Hüseyin’in savaştıklarını gördüklerinde içlerinden bazıları korkmuştu. Ancak komutan daha fazla buna katlanamayacağını düşünerek, alnında çıkmış olan mavi damarlar ile birlikte “Bu kadar yeter! Kesin kavga etmeyi! Şehrin kuralları gereğince ikinizi tutukluyorum! Yarın hakimin karşısında tüm sıkıntınızı çözeceksiniz!” diyr bağırdı.

Gök gürültüsü gibi sesiyle birlikte, nereden geldiği belli olmayan on uzman hızla ikiliyi yakaladı. Kısacık bir sürede ellerini en sağlam demirden yapılmış kelepçelerle bağlamışlar ve ikisini de hapishaneye doğru götürmüşlerdi.

***

Sizlerin Mavi Elma için desteklerini bekliyorum. Normal düzende 33 saate bir yeni bölüm açılsa da her on yeni beğenme ile birlikte bir bölümü açmayı düşünüyorum. Ayrıca seri tanıtımına okuduğunuz yere kadar ki incelemenizi yaparsanız çok sevinirim. İyi günler dilerim. ^^ 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr