Bölüm 32: Bilgi Eksikliğim

avatar
2264 0

Mavi Elma - Bölüm 32: Bilgi Eksikliğim


Avuç içi saldırısının etkisiyle birlikte, Adem’in göğsü içeriye doğru çöküp geri yükseldi. Dudaklarından gayzer gibi fırlayan kan ile birlikte Adem doğrudan on beş adım yuvarlandı. İri adamın bununla durmaya niyeti yoktu, bir zıplamayla birlikte hızla Adem’e doğru uçtu!

“Çocuk bu senin için son saniyeler!”

Suratında geniş bir sırıtmayla birlikte Adem’e doğru inerken, Adem ise hemen kendisini elinden geldiğince toparladı ve ardından da yuvarlanarak saldırıdan kaçtı. Elbette yuvarlanarak belirli bir hızla gidebileceğinden Haluk hemen kendisini olaya dahil ederek Adem’in karnına bir tek attı.

Tekrar bir avuç dolusu kan tüküren Adem, havada kendisine geldi ve kayarak yere indi. Cennet Ateşi tekniği ile birlikte hızını arttıran Adem doğrudan Haluk’a doğru ilerledi. Elinde bulunan savaş baltasını bir savuruş ile birlikte Haluk’la buluşturdu.

PLOOCK!

Baltanın ete çarpma sesiyle birlikte Adem’in geriye çekilmesi bir olmuştu, “Geber!” diye çığlık atan iri cüsseli adam tüm gücüyle birlikte ileriye doğru atıldı ve Adem’e doğru bir başka yumruk atmaya çalıştı.

“AAAHHHH!”

Haluk’un bedeni neredeyse ikiye ayrılmıştı. Belinin sağ tarafı neredeyse kopmuş bir haldeydi ve ayakta duracak gücü elinde bulamayacak düzeye gelmişti.

Kaşları çatık bir şekilde duran Adem, Bedenindeki ateşin seviyesini maksimuma getirdi! Bedenindeki tüm yaraların iyileşmesi sadece üç nefes sürmüş ve iri adamın yumruğundan başarıyla kaçmasını sağlamıştı.

Arkasında beliren uçan kılıçları gönderen Adem “ÖL!” diye bağırdı. Uçan kılıçlar hızla ileriye doğru atıldı ve doğrudan iri cüsseli adama doğru ilerledi.

“BOMM!”

Bir patlama sesiyle birlikte iri cüsseli adamın bedeniyle buluşan bu kılıçların ucu hafifçe saplandı. Ancak daha fazla ileriye gidemedi. Adem bunu gördüğünde şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez hale gelmişti.

“Benim Ayı Doğan tekniğim senin bu ucuz kürdanlarına karşı yeterde artar bile. Sen benim harcım değilsin çocuk! Öl!” diye bağırarak Adem’e doğru ilerledi.

Adem kendisine doğru gelen adamı fark ettiği anda geriye doğru kaçması gerektiğini biliyordu. Aklında bir başka planı ile birlikte hızla geriye doğru çekildi, “Cennet Ateşi daha ne kadar dayanır hiç bilmiyorum! Bu savaşı en hızlı şekilde bitirmem gerek!”

Kendisine doğru hızla gelen iri adamın hiçbir şey umurunda değil gibi görünüyordu. Bu duruş onu kızgın boğalara o kadar benzetiyordu ki, bir an Adem onlardan birisini görür gibi olmuştu. Bir uçan kılıcı doğrudan gönderen Adem, hızını ayarladı ve rakibi ile buluşmasını sağladı.

“Peh bunların bana etki etmediğini bildiğin halde saldırıyorsun demek! Öyle olsun!”

Elinin bir darbesiyle uçan kılıcı savuran iri adam, bir anda kendisine doğru gelen ikinci uçan kılıçla birlikte ne yapacağını bilemedi. Gözleri iri iri açılmış ve donmuş bir şekilde izliyordu.

Siu!

Uçan kılıç hiç hız kaybetmeden ince ucunu doğrudan rakibinin gözüne doğru soktu ve ilerlemeye devam etti. Rakibinin beynine doğru giden uçan kılıç doğrudan kafasının arkasından çıktı ve kısacık sürede rakibinin ölmesine neden oldu.

“Sadece Qi yoğunlaşmasının dördüncü düzeyinde nasıl olurda bizi yenebilir! Buna inanmıyorum!”

Haluk geride kalan tüm gücüyle kükrüyordu. Adem’e doğru baktığında gözlerinde derin bir nefret okunuyordu. Ağzından sızan kan ile birlikte son derece ölümcül görünüyordu, tıpkı köşeye sıkışmış bir kurt gibiydi. Ne yapacağı belirsiz, en ölümcül noktasından yaralansa bile birisini öldürecek gibiydi.

Haluk’un kafasının üstünde bir anda devasa bir balta oluşmaya başladı, hızla çift elli bir balta haline gelmiş olan bu balta figürü hızla büyümeye başladı!

Adem bunu gördüğünde kaçması gerektiğini çoktan anlamıştı. Arkasına bile bakmadan kaçmaya başlayan Adem’in gözleri arada sırada arkasına doğru bakıyordu, gördüğü şey baltanın devasa hale geldiği ve hala daha büyüdüğüydü.

Hıııızzzz!

Balta büyüdükçe etrafındaki hava da hızla titreşiyor ve baltadan kaçıyordu, bu baltanın yapacağı etki bile şuanda muazzam seviyedeydi.

“Balta Ruhum’dan kaçabileceğini düşünüyorsan yanılıyorsun! Burada sende benimle öleceksin!”

Bunları söyledikten hemen sonrasında ağzından devasa bir kan fışkırdı, ruhsal gücünün hepsini bu devasa baltayı üretebilmek için kullanmıştı. Tüm bedeninde artık gücün kırıntısı bile kalmamıştı!

Balta yeterince büyüdüğünde çoktan 200 metreyi geçmişti! Bu devasa baltanın yavaşça aşağıya inmesiyle birlikte oluşan titreşimler, çoktan etrafta şimşekleri çakmasına sebep olmuştu! Adem bu baltanın yere inmeye başlamasıyla birlikte ne yapacağını şaşırmıştı! Gözlerinde derin bir paniğin izleri görülebiliyordu, böylesine bir gücü ikinci defa görüyordu!

Görmüş olduğu en muazzam güç hala daha Kıdemli Ouz’a aitti, ancak bu çoktan ikinci sıraya oturmuştu!

Balta Adem’in bulunmuş olduğu yere doğru büyük bir hızla inmeye başladı.

RUUUMMBLE!

Aşağıya doğru inerken şimşekler etrafında dolanıyordu, devasa balta aşağıya indiğinde ise büyük bir dalgalanma ortaya çıktı.

BOOOOOM!

Toprak bu saldırı ile birlikte, korkarak ikiye ayrılmış iki taraftan kaçmaya başlamıştı, Adem’de bu topraklardan birisindeydi. Tüm bedeninin geriye doğru fırlamasına engel olamadı, ciğerlerinin havası dahi bu şiddetli saldırının rüzgarıyla boşalmıştı!

Bir dakika kadar kendisine gelmeyi amaçlayan Adem, en sonunda kendisine gelmiş ve ayaklanmıştı.

Hua!

Kendisini doğrudan Haluk’un yanına doğru sürükleyen Adem, “Umarım ölmüştür bu dayı!” diye düşünüyordu. Açıklık alana geldiğinde dizlerinin üstüne çökmüş, kıyafetlerinin her yanı kan içinde bulunan Haluk’a bakarak derin bir nefes almıştı Adem.

Haluk gözlerini zorla açtı, doğrudan Adem’e doğru kilitledi gözlerini. Suratında bir inanmamazlık bulunuyordu. “S-Sen hala ölmedin! Bu…”

“Bu nasıl mümkün olabilir! Sadece Qi Yoğunlaşmasının dördüncü aşamasında bulunan sen… Benim gibi zirve beşinci düzeydeki bir savaşçıyı nasıl… yenebilir! Puah!”

Ağzından kan daha da şiddetli çıktı, bu sırada Adem ise hiçbir şey söylemedi, gerçek şuydu ki; Adem’in bir yıl boyunca atılımı olmamasına rağmen sürekli olarak meditasyon yaptığından içinde bulunan ruhsal enerjisinin saflığı en üst noktaya gelmişti. Yumruk kavgasında en azından Qi Yoğunlaşmasının altıncı aşamasına kafa tutabilecek hale gelmişti.

Bunu söyleme gereksinimi duymayan Adem, eline almış olduğu baltasını tek bir hamle ile savurdu. Savuruşu ile birlikte Haluk’un kafası havaya doğru yükselmiş, bedeni ise sırt üstü düşmüştü.

Adem derin bir nefes aldı; “Sizi öldürdüğüm için beni suçlamamalısınız… Bana önce saldıran sizdiniz ve kovalayan da siz oldunuz! Orman içerisinde orman kurallarının uygulanması gerekli…”

Suratında kötü bir görüntü vardı ve bedenindeki ateşleri söndüren Adem’in görüntüsü daha da kötü bir hale geldi. “Dayanılmaz açlığın en sonunda vurduğuna inanamıyorum!”

Öldürmüş olduğu rakiplerinin çantalarını şiddetle açan Adem, içlerinde bulunan tüm yemeği yediğinde ancak kendisine gelebilmişti. Bu yiyeceklerin en azından 200 kilogram olduğunu da asla es geçemeyecekti.

En sonunda kendisine gelen Adem, bu saferde hazinelerine baktı. Son derece güzel gözüken ve üstüne üstlük mühür kazınmış olan bir yay vardı. Adem bunu gördüğünde eşsiz bir hazine olduğunu çok iyi biliyordu.

Çift elli baltanın da üstünde mühür olduğunu fark etti Adem, bu durum onun suratını oldukça güldürmüştü. “Tüm bu dövüşe gerçekten de deydi ha!”

Elde etmiş olduğu hazineler arasında ruh arıtma haplarının da olduğunu fark eden Adem’in keyfine diyecek yoktu.

Bununla birlikte, elinde çok sayıda tıbbi hap vardı. Bunlardan birçoğu düşük kaliteli olsa da en azından 30u yüksek kaliteliydi.

“Yine şu taşlardan elde ettim. Bunlar acaba ne işe yarıyor…”

Elde etmiş olduğu üçgen ruh gücü içeren taşlara bakan Adem, yine bunların ne işe yaradığını düşünmeye başladı. Ne kadar düşünürse düşünsün aklına mantıklı bir şeyin gelmediğini fark eden Adem en sonunda bu soruyu es geçti.

Adem’in eline gelen dört uçan kılıç ile birlikte, tatmin olmuş bir ifade suratını süsledi. “Bu adamlar bir öncekilerine göre çok daha zengin! Çok daha güzel!”

“O kadar paralarını alıyorum en azından güzel bir şekilde uğurlanmayı hak ediyorlar.”

Adem buna karar verdiği anda hemen bu işe girişti, bedenlerin hepsini devasa baltanın açmış olduğu çukurun içine atan Adem, üstlerine toprak dökmeye başladı. Bunların hepsi bir saat sürmüştü, hemen ardından ellerini birleştirdi ve bir dua okudu.

“Ölmeden önce bana karşı çok sert de olsanızda, bu sağladığınız hazineler için çok teşekkürler!”

Bundan sonrasında Adem, çantaların birisinden bulmuş olduğu haritaya doğru baktı. Gözleri ile nerede olduğunu kestirmeye çalışıyordu. En sonunda nerede olduğunu anlayan Adem kendisinin Şafak Işığı Ormanında olduğunu fark etti.

“Hımm… Demek hemen ileride bir şehir bulunuyor. Demek ismi de İbrik Şehri…”

Kafasını sallayan Adem’in kararı kesinleşmişti, ertesi sabah doğrudan yola koyulacaktı. Ancak bundan öncesinde yapması gereken bir başka şey vardı.

Hemen çantasından çıkarmış olduğu kitabı önüne koyan Adem, mürekkep hokkasını da çıkardı ve kitabına çizikler atmaya başladı. “En önemli eksikliğim bilgi eksikliğim… Çevreyi, halkları ve canavarların bir tanesini bile bilmiyorum.”

Bu sözler ile düşündükten sonra Adem kendisini okumaya bıraktı, her sözü hızla okuyor ve bir başka söz yazıyordu. Bu onun için iyi bir eğitim zamanıydı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44316 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr