Bölüm 27: Bu Kadar Fakir!

avatar
2330 0

Mavi Elma - Bölüm 27: Bu Kadar Fakir!


Vahşi ormanın içerisinde, güneş tüm sıcaklığıyla birlikte gökte durmaktaydı, yedi kat gökyüzünün üstünden yaymış olduğu ısı tüm canlıları ısıtıyordu. Işığının girmemiş olduğu çok az bölge vardı.

Adem’in suratına doğru güneş ışığı düşmekteydi, inci kadar parlak dişleri ışıldıyordu…

COOSSSS!

Adem’in sırtındaki kıyafetlerin ve zırhın eridiği hemen fark ediliyordu. Yılanın tükürüğü kayadan Adem’in sırtına doğru sıçramıştı ve Adem’in canı aşırı derecede yanmıştı. “İyi ki bir zırha sahibim!” diye düşünen Adem, hemen ardından da zırhın yüksek sıcaklık yaymasından ötürü dişlerini sıkmıştı!

Zırhı bu eritici tükürük ile birlikte aşınmaya başlamış ve yine bu sebepten yüksek bir ısı yaymaya başlamıştı. Bu da Adem’in bedenine çarpıyor ve Adem’in vücudunu yakıyordu.

Yılan’ın gözlerinde derin bir zevk izi ortaya çıktı, ince dilini dışarıya doğru çıkardı ve iki defa salladı. “TISSS!”

Adem bu dilin alaycı hareketleri ile birlikte yılandan daha da fazla nefret eder hale gelmişti. Dişlerini kapatan Adem, dudaklarını incecik bir çizgi haline gelene kadar büzdü. Hemen ardından da uçan kılıcını kendisine doğru çağırdı!

VHOOOŞŞ!

Geri gelen kılıç hemen Adem’in önünde durdu. Dudaklarından ince bir kan süzülen Adem’in gözleri doğrudan yılana bakıyordu!

İkisi de bir süre rakibine baktı, ikisinin de yaraları son derece ağırdı ve ikisi de derin derin nefes alıyordu!

Adem ince bir çığlık kopardı ve uçan kılıcını tekrar yönlendirdi! Kılıcı kükreyen bir aslan gibi hızla ileriye doğru ilerledi! Bu sırada Adem’de ağzına gelen kanı tükürdü!

Ruhsal gücünün büyük çoğunluğunu bu kılıcın içine dökmüştü!

ROOOOAARR!

Kılıç, aslanın kükremesine benzer bir ses çıkardı ve doğrudan yılanın ince pullarına doğru yöneldi! Bu sırada yılan da gözlerini doğudan rakibine doğru çevirdi, ardından da ağzını açtı ve bir tükürük daha ortaya çıkardı!

PUUUU!

Tükürük doğrudan Adem’i hedeflemişti. Adem bu tükürüğü gördüğünde zıplamak yerine yana doğru kaçmanın artık daha iyi bir çözüm olduğunu çoktan biliyordu!

Hızla kaçınan Adem, elindeki baltasını olağan gücüyle tuttu! Balta elinde aşırı sıkılmış durumda olduğundan hafifçe titriyordu!

Adem’in bacakları bir anda gerildi, hemen ardından da rakibine doğru hızla ilerledi! Yılan her saniye yaklaşan uçan kılıca karşı kendini savunmak için bedenini kapatmayı denese de, kapatamadı ve uçan kılıç doğrudan ince pullarına girdi!

VOOOŞK!

Derinlemesine bir feryat hızla yılandan yükseldi! Çığlığı artık bir yılan çığlığından çok bir keçinin çığlığına benzer olmuştu!

Adem bu durumdan hemen istifade etmesi gerektiğini çok iyi biliyordu! İlerlemesini bir an bile tereddüde düşürmeden bir çırpıda yılanın devasa gövdesine ilerledi!

Düşüncelerinin gücü ile bedeninin gücü eş zamanlı olarak çalıştı, bacaklarına güç gönderen Adem hızla zıpladı ve bir çırpıda yılanın boyunu aştı!

Baltasını havaya kaldıran Adem, kestiği ağaçları küçük parçalara böler gibi baltasını yere doğru indirdi! Balta yere doğru inerken, tüm kudreti ile birlikte yılanı titretmişti. Adem’in ince vahşi çığlığı ile birleştiğinde muazzam bir kudret ortaya sunuyordu!

“VOOOŞŞŞ!”

Balta yılanın sağlam pullarına doğru çarptığında hiç vakit kaybetmeden hızla derinlere doğru gömüldü! Baltanın şiddeti o kadar yüksekti ki, minicik baltasının açmış olduğu kesik neredeyse bir metre kadardı!
Yılanın boynuna doğru gelen bu kesik ile birlikte muazzam bir miktarda kan dışarıya doğru fırladı!

VIŞŞŞŞ!

Kırmızı kan Adem’in suratına çarpmıştı, bu onun daha da vahşi ve kudretli gözükmesini sağlamıştı! Yılanın bedenine basarak, yere inmeden önce tekrar zıplayan Adem, hemen bedenini gerdirdi ve yılanın boynuna doğru çıktı.

Bu süre içerisinde yılan ise kafasını döndürerek kendisine doğru harekete geçmişti! Yılan son derece zeki bir canlı olsa da aslında hala daha bir bebekti, onun bu kadar acemice dövüşmesinin tek sebebi de buydu!

Adem de yeni yeni dövüşmeyi öğreniyordu, bundan ötürü de ikisi harika bir eşleşme oluyordu!

Boynuna çıktığı anda tekrar zıplayan Adem, gelen kafayı kolaylıkla atlattı ve bir çırpıda kafasının üstüne çıktı, bu olanlar o kadar kısa sürede gerçekleşmişti ki, kelimelerin bunları anlatması son derece zaman alıyordu.

Adem’in baltası olağan gücüyle açmış olduğu devasa kesiğe bir kez daha vurdu!

BOOOM!

Kemik ile sert çeliğin kavuştuğu bu anlarda, yılanın kafatası daha fazla baskıya dayanamadı ve parçalandı. İki büyük kırığın oluşturduğu çatlaklar katasının bütün bölgelerine doğru yayılmıştı!

Bu sırada balta ise asla durmamaya yemin etmiş gibiydi, tüm gücünü ortaya çıkarıyordu. Yılanın kırık kafatasının içerisine doğru ilerleyen balta, yılanın beynini bir peynir keser gibi kesiyordu!

Yılan bu acıya daha fazla katlanamadı ve doğrudan kafasını kayalara doğru vurdu!
Elbette ki, kırılmış olan kafatasından ve açık kalan beyninden ötürü planlaması son derece zayıftı! Adem bir çırpıda yılanın kafasından atlamış ve yılanın sivri kayalara kafasını vurmasını izlemişti!

BOOOOOOMMMM!

Yılanın kafası sert ve sivri kayalara doğru olağan gücüyle vurmuştu. Kayalardan birisi tıpkı bir mızrak gibi uzundu ve doğrudan yılanın kırık kafatasına gömülmüştü!

VOOOŞŞK!

Sivri kaya doğrudan yılanın beynini delmiş ve ardından da çenesinden dışarıya doğru çıkmıştı! Yılan bunlar olduğunda gözlerinden yaşlar dökmekteydi, ancak yapabileceği hiçbir şey yoktu!

Bedeni yaşananlar ile birlikte acı içinde bükülmüştü, daha da kuvvetle kıvrılıyor ve bükülüyordu! Bükülmeler sırasında Adem’in ona doğru baktığını fark etmiş olan yılan bedeninde kalan son yaşam gücünü doğrudan yönlendirmiş ve Adem’e saldırmıştı!

Bu saldırı eskisine nazaran çok daha yavaştı ve oldukça körlemesineydi! Adem gelen saldırıyı basitçe savuşturmuş ve yılanın kopmaya yakın olan kafasına bir başka darbe daha vurmuştu!

VUUUU!

Baltanın bir uğultuya sebep olması ile birlikte yılanın boynuna doğru girmesi bir olmuştu. Çıkan kan ile birlikte, zar zor bir bütün olarak duran boynu da parçalara ayrılmış ve doğrudan kafası bedeninden ayrılmıştı. Yılan ölürken hala daha Adem’e doğru bakıyordu, gözlerinde inanamamazlık vardı! Onun gibi bir yırtıcıyı öldürenin bu küçük çocuk olduğu gerçeğini nasıl kabul edebilirdi ki?

Adem, yılanın kafasını kestiği anda elindeki baltayı yere bıraktı ve derin bir nefes aldı… Bedenindeki dayanılmaz acıdan ötürü, hızla üstündeki çelik zırhı çıkarmış ve zırhın arkasına bakmıştı. Zırhı hala daha aşınıyordu ve zırhın üstünde ince bir delik ortaya çıkmıştı! Adem hemen çantasını tokatladı ve Kıdemli Ouz’un kendisine vermiş olduğu iyileştirme merhemlerinden çıkardı! Sırtına hızla ulaşan Adem, merhemi yarasına doğru sürmeye başladı! Ardından da kendisinin almış olduğu kırmızı yeşil iyileştirme haplarından birisini çıkardı ve ağzına götürdü!

Adem bütün yaptıklarına ek olarak hızla meditasyon yapmaya başladı, bunu iyileştirme hızını en yüksek düzeye çekebilmek için yapıyordu!

İki farklı iyileştirme ürünü ve meditasyonu da eklenince, Adem’in bedenindeki yaraların büyük çoğunluğu bir saatlik süre içerisinde iyileşmişti, gözlerini açan Adem hemen yılanın devasa bedenine baktı ve onunla ilgilenmeye başladı!

Elindeki baltasıyla önce derisini yüzen Adem, ardından etini küçük parçalara böldü. Ardından da yılanın kafasına doğru ilerledi ve gözleri ile dişlerini yerinden söktü!

“Yılanın tükürmesini sağlayan şey neyse onu kesinlikle bulmalı ve saklamalıyım! İleride kesinlikle işime yarayacaktır!”

Adem hızlıca yaratığın tükürmesini sağlayan bezi yılanın dişlerindeki damarlar sayesinde buldu. Tükürmesini sağlayan şey yılanın kafasının içerisinde üç su kabağı büyüklüğünde olan bir et parçasından başka bir şey değildi!

Et parçasını delinmemesine özen göstererek kesen Adem, hemen onu da çantasının içine yerleştirdi. Ademin gözleri bir anda yılanın göğsündeki siyah bilyeye doğru kilitlendi.

"Her zaman bahsettikleri canavar çekirdeği bu mu?"

Adem dış kuşakta iken iç kuşak öğrencilerinin bir canavar çekirdeğini 10 tane ruh taşı denilen maddeye sattıklarını çoktan duymuştu. Yılanın bedeninde bulunan çekirdeği de çıkartan Adem’in önünde sadece bir kemik yığını kalmıştı!

Adem bunların da değerli olduğunu düşünerek hızlıca kemikleri de çantasına doldurmaya başladı! Çantasının bin kiloya kadar olan taşıma kapasitesi sayesinde, çok rahat bir şekilde sığdırmıştı!

“Şimdiden yarısı dolmuş gibi… Bu yılan gerçekten de çok büyük…”

Düşüncelerini sakinleştiren Adem, bir yandan da mutlu oldu; bu mutluluğu hem hayatta kaldığından hem de böylesine devasa bir canavarı öldürdüğünden ötürüydü!

“Yılanın daha önce öldürmüş olduğu insanların yanına doğru gitsem iyi olacak, onların çantalarında neler olacağını kim bilebilir ki?”

Geldiği yoldan geri dönen Adem, tembel bir koşu ortaya koydu. Oldukça rahattı ve bundan ötürü de pek acele etmiyordu!

Sadece bir tütsünün yanma süresinde yılanı izlemiş olduğu tepeciğe varmıştı. Yılanın bu bölgeden geçtiği çok belli oluyordu. Toprak çoktan ezilmiş ve bir kanal oluşmasını sağlamıştı, “Eğer yağmur aralıksız yağarsa belki de aşağısını bir göle döndürebilir…” diye düşündü.

Yılanın izlerinden kaymaya devam eden Adem, hızla etrafta bulunan çantaları toparlamaya başladı. Hepsini toparladıktan sonra bir taşın üstüne oturdu ve ilk çantaya ruhsal gücünü göndererek açılmasını sağladı.

“Bir çanta bu kadar boş olabilir… Neredeyse yepyeni duruyor!”

Gerçekten de çantanın içerisinde sadece bir avuç işaretli taş ve iki tane Adem’in kullanmış olduğu kırmızı yeşil şifa haplarından vardı. Bunun dışında çanta son derece boştu!

Adem, hemen ardından bütün çanları açmaya başladı. Bütün çantaları açsa da önünde duran ürünler hiç istediği gibi değildi.

Önünde bir tane minik bir tahta kılıç, bir tane ağzı yamulmuş balta, yüzlerce çizgili ve ruhsal enerji yayan taş, onlarca da şifa hapı bulunuyordu.

Adem bir anda bu olaya çok sinirlenmişti! “Bu kadar fakirsiniz ve aynı zamanda bu yılanı avlamaya mı çalışıyorsunuz! SİKTİR YA!”

Adem bir anda bu adamların ölmelerinin iyi olduğunu düşündü, “En azından başka güçsüzlere zarar vermediniz de doğrudan yılanın midesine indiniz… “En azından sizi yakarak size bir utanç daha yaşatmak istediğimden bedenlerinizi bulmam benim için bir şans oldu!”

Gerçekten de yılanın etlerini parçalara ayırırken midesinden çıkan bu cesetleri birkaç odun vasıtasıyla yakmıştı. Bu kötü kokunun yılanın kanlı cesedini örteceğini ve vahşi hayvanların buraya gelmemesini sağlayacağını düşüyordu…

“Öyleyse yapacak bir şey yok…” Derin bir iç çeken Adem, elde etmiş olduğu her şeyi çantasının içine depoladı. Bez çantası bir hışımla hepsini emmiş ve görünürde en ufak bir şişkinlik olmadan durmuştu.

Adem hızla ayağa kalktı ve bir anda gözleri keskinleşti! Devasa bir mağaranın girişinde bulunan üç yumurtaya bakmış ve gözleri ışıldamıştı! “İşte böyle!” diye şevkle haykırmıştı!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44311 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr