Bölüm 24: Uzaklara Uçan Kılıç

avatar
2442 0

Mavi Elma - Bölüm 24: Uzaklara Uçan Kılıç


Ölümsüz mağarasının içerisinde olan Adem, son derece zorlu bir günü gerisinde bırakıyordu. Tüm bedeni acıdan kıvranıyor ve terliyordu.

“Oh!”

“Ah! Yandım Anam!”

“Ah!”

Bedenindeki ateşi harekete geçirmek için tüm vücudunu zorlayan Adem’in yapmış olduğu hareketler son derece zordu. Terini silen Adem daha fazla dayanamayacağını düşündüğü için eğitimini bıraktı.

“Temel seksen bir hareketin sadece onunu yapabiliyor olmam ne kadar üzücü…”

Adem’in tüm heyecanı bir anda çökmüştü, bu hareketlerin bu kadar zor olacağını asla düşünmemişti. Tüm bedeni dayanılmaz ağrılarla birlikteydi, ancak gözlerindeki ışıltı asla sönmemişti.

“Candar ile olan dövüşümde gücüm son derece yerindeydi ancak savunmam çok kırılgandı. Sadece bir yumrukla bedenim güçten düştü!”

“Deli Dumrul tekniği son derece güçlü bir savunma verecek, benim istediğim anında yenilenen bir vücut!”

Adem’in hayallerini kurmuş olduğu teknik ona enerji sağlamıştı, kendisine geldiğine emin olan Adem tekrardan temel seksen bir hareketi yapmaya koyuldu.

Günler göz açıp kapayıncaya kadar geçti, Adem’in bedeni üç günün sonunda toplamda yirmi sekiz temel hareketi yapabilecek duruma gelmişti. Bu hareketlerin sonunda bedeninden yoğun miktarda ısı yükseliyordu, onu görecek olan insanların minik bir güneş olduğunu düşünmeleri muhtemeldi.

“Fu…”

Derin bir nefes bırakan Adem, hemen çapraz bacaklı oturuşa geçti. Mağarasının içerisinde bulunan ruhsal enerjiyi bedeniyle emmeye koyuldu.

Meditasyonu boyunca kafasında tek bir düşünce vardı, “Ölümsüz olacak ve bir daha asla böyle bir zulümle karşılaşmayacağım!”
İnsanların onu hor görmesinden son derece hoşnutsuzdu, eğer ölümsüz olursa bu hoşnutsuzluğun biteceğini çok iyi biliyordu.

Üçüncü günün akşamında bir dış kuşak öğrencisi hızla Adem’in ölümsüz mağarasında görünmüş ve elindeki mektubu hızla uzatmıştı. Ardından da geldiği gibi ortadan kaybolmuştu, bunu yaparken etrafına bakınan dış kuşak öğrencisi son derece büyüleyici olduğunu düşünüyordu.

“Yarın sabah benimle buluş.”

Bu dört kelimeyi içeren mektup okunduğu anda yanmaya başladı. Hemen ardından da külleri etrafa saçıldı.

Kıdemli Ouz’un kendisini yarın sabah beklediğini bilen Adem’in gözleri havaya doğru kalktı. “Umarım yardım için Che’de benimle birlikte gelir…”

Bir haftalık sürenin sonunda Adem, Che’den en ufak bir haber bile alamadı. İçini çeken Adem daha fazla beklemesinin anlamsız olduğunu düşündü ve kendisini hızla Kıdemli Ouz’un ölümsüz mağarasına doğru ilerletti.
Kıdemli Ouz, ona bir göz attığında kafasını salladı. “Bu görev için yeterli olmasan da çabucak ölmeyecek durumdasın.”

“Evet kıdemlim.”

“Güzel, benimle gel gideceğin yol çok uzun olacak. Tahminen sadece gitmen senin bir yılına eşit olacak. Belki de daha uzun bile olabilir. “

Adem bunu duyduğunda gözlerini fincanlar kadar açtı. “Sadece bir yıl yolculuk mu!”
Elbette ki bu durum son derece korkutucuydu, bir yıllık yolcuğu süresince başına bir iş gelmeyeceğini nasıl bilebilirdi ki?

“Bu kadar uzun bir yolculuğun olacağından, işte bu çantayı al. Çanta en azından 1.000 kiloyu rahatlıkla taşımana yardımcı olacaktır. Bundan sonrasında bu çanta senin en büyük dostun olacak.”

Adem hemen çantayı aldı ve Ruhsal Gücü ile kendisine bağladı, ardından içindekilere göz attı ve gözlerinin parladığını gizleyemedi. İçinde bulunan malzemeler son derece büyüleyiciydi, devasa bir uçan kılıç malzemelerin tam ortasında bulunuyordu. Kabzası altın renkli olan bu uçan kılıcın uzunluğu en azından üç metreydi!

Bu sırada Kıdemli Ouz’da açıklamaya devam ediyordu; “İçinde bulunan uçan kılıç benim şahsi kılıcım. Son derece kıymetli ve bir o kadar da güçlüdür, senin uçmana ve saldırmana yardımcı olacaktır, onu iyi kullan!”

“Ayrıca bunun yanında sana toplamda otuz parçadan oluşan ruh arıtma hapı vereceğim. Bunun sayesinde bedenini ve ekimini güçlendirebilirsin.”

“Ayrıca, acil durumlarda kullanabileceğin bir ses iletim tılsımına sahipsin, ayda bir kez bana rapor vereceksin, olası kötü bir durumda yine bana bildirmekten çekinme.”

Bunu dediğinde Adem bembeyaz bir taş fark etti, bu ses iletim tılsımından başkası değildi.

“Bir de, çantana yüze yakın iyileştirme merhemi koyacağım. Bunları yaraya sürdüğünde ortaya son derece etkili bir iyileşme süreci koyacaktır.”

Adem tüm bunları duyduktan sonra heyecanlanmadan edemedi, Kıdemli Ouz suskunluğunu korudu. Bu sayede Adem’de anlatacaklarının bittiğini anladı.

“Bunları dışında zaten bir haritaya sahip olduğunu biliyorum, bundan ötürü sana bir harita vermeyeceğim. Şimdi daha fazla durmanın anlamı yok, git!”

Adem hızla saygısını göstermek için eğildi.

“Kıdemli görüşmek üzere!”

Kıdemli Ouz, elini önemsizce salladı, “Git hadi git…”

Adem hızla Kıdemli Ouz’un ölümsüz mağarasından ayrıldı, ardından da kendisini dış kuşağın girişine doğru yönlendirdi. Bu esna da onu tanıyanlar çoktan selam vermişti.

Fazla durmasının bir anlamı olmadığını düşünen Adem, hızla girişe doğru ilerledi, girişte bulunan iki muhafız hemen önünü kesti ve “Nereye gittiğini sanıyorsun çocuk!” dediler.

“Kıdemli Ouz’un vermiş olduğu görevi yapacağım.”

“Bunu belli eden bir kanıtın var mı? Yoksa derhal burayı terk et.”

Adem çantasında bir kağıt parçası çıkardı ve doğrudan muhafıza doğru gösterdi. Muhafız hemen okudu ve önündeki yolu açtı.

Adem en sonunda dışarıya çıktığında derin bir nefes aldı, “Bir yıl önce buraya gelmiştim. Getiren kişi Edip Abiydi, şimdi neler yapıyor acaba…”

Okula girdiğinde kendisinin bu yollardan perişan bir şekilde girdiğini hatırlıyordu Adem, hafif bir gülümseme sundu. Elinde bulunan mavi elmayı nasıl isteklilikle taşıdığını hatırladı.

“Gitme zamanı geldi…”

Çantasını tokatlayan Adem, hızla uçan kılıcı dışarıya çıkardı. Hızla üstüne zıplayan Adem’in yolu böylelikle başlamış oldu.

Bir ay boyunca hareket eden Adem, okulun bulunduğu dağ alanından en sonunda ayrılmıştı. Normalde en fazla bir hafta süreceğini düşünen Adem’in bu kadar geç ayrılmasının sebebi ise ruhsal gücünün kılıç üstünde uzun süreli uçmasına izin vermeyişindendi.

“Kılıcı ilerletmek çok kolay olmasına karşın manevra kabiliyeti son derece az… Bu da benim hala daha yetersiz olduğumu gösteriyor.”

Bu bir aylık sürenin sonunda Adem’in ruhsal güç kontrolü önemli ölçüde artmıştı. “Eskiden sadece ileriye doğru götürebildiğim kılıcı şimdi daha rahat hareket ettirebiliyorum.” diye düşündü Adem.

Sadece ruhsal gücünü kontrol etmede gelişmemişti elbette ki Adem. Bunun yanında Cennet Ateşi tekniğinin temel 81 hareketinden ellisini rahatlıkla yapmaya başlamıştı. Bu da bedeninin hafifçe kızarmasına ve ara ara kıvılcım çıkarmasına neden oluyordu.

“Çok az kaldı…” diye düşündü Adem.
Dayanılmaz ağrısına karşı bedeni bu hareketler ile birlikte daha enerjik hisseder hale gelmişti, düşüncelerinin daha net ve temiz olduğunu fark etti. Bununla birlikte hızının da bir miktar arttığını hissetmişti.

“Hızım eskisine oranla en azından bir kat daha hızlı!”

Aynı zamanda eğer bedeninde enerji kalırsa Adem, tek elli savaş baltasını ağaçlar üstünde test ediyor ve “Ağaç Kesme” tekniğini de geliştiriyordu.

“Ağaç Kesme tekniği sayesinde bedenimin eskisinden daha güçlü olduğu su götürmez bir gerçek! Ağaçları eskisinden daha hızla kesmekle kalmıyorum, baltam da son derece hızlı!”

Neredeyse görünmeyecek aşamaya gelmiş olan baltası ile birlikte Adem’in kendine olan güveni tamdı.

Hızla uçan kılıcın üstünden atlayan bir genç, dağ alanının en üst tepesinde, bir yaşlının karşısına çıkmıştı. Hızla yaşlının elini öpen genç ardından “Toprak Ejderhası Tarikatından istihbarat getirdim.” diye önündeki yaşlıyı bilgilendirdi.

Yaşlı sanki bunu çoktan biliyormuşçasına önündeki gence baktı. Ardından da ellerini arkasında tutarak kendisini bir mağaraya doğru götürdü.

“Buraya gel.”

Genç hızla yaşlının yanına doğru ilerledi, yaşlı bir eliyle çabucak bir kapıyı açtı ve gencin hızla devasa salona girmesini sağladı.

Salon içerisinde yedi tane yaşlı bulunmaktaydı, bu yaşlılardan birisi ortada bulunurken üçü salonun sağında diğer üçü ise solundaydı.

Hepsinin son derece geniş bir meditasyon minderi vardı, gözleri kapalı olmasına karşın şiddet saçıyordu. Genç her birine hızlıca göz attı ardından da, en ortada bulunan lidere karşı hızla eğildi.

“Buraya gel…”

Eski ve neredeyse antik ses gencin hızla ilerlemesine sebep oldu. Yaşlının havada kalan elini iki eliyle birlikte tuttu ve hızla öptü, “Ben Kayıtsızlar Takımından Osman Yakaran, vermiş olduğunuz görevimden döndüğümü belirtmek isterim.”

“Hım…”

“Yaşlım, vermiş olduğunuz görev ile ilgili olarak tüm istihbarat burada.” Genç hemen elindeki çubuğu yaşlıya doğru uzattı.
Yaşlı çubuğa uzandı ve kısacık bir süreliğine gözlerini açtı, “Demek böyle…”
Bununla birlikte gözleri hemen kapandı ve bir fincanlık süre boyunca en ufak bir ses dahi çıkmadı. Nefes alma sesleri bile duyulamaz seviyedeydi.

“Sen çıkabilirsin…”

Osman adlı bu genç hemen saygıyla tekrar eğildi ve ardından da salonu terk etti. Devasa salon içerisinde kalan yaşlıların hepsinin aynı anda suratı kararmıştı.

“Bu Toprak EjderhasıTarikatı…”

“Demek böyle!”

“Ne yapmalıyız?”

Hepsinin sözleri farklı bir ses tonuyla söylenmiş ve bir karışıklığa neden olmuştu. Ortada bulunan yaşlı “Sessizlik!” diyerek hepsini susturdu.

“Şuandan itibaren yapabileceğimiz tek şey öğrencilerin güçlenmesine odaklanmak. Derhal her bölgeye bu duyurunun gönderilmesini sağlayın!”

Bununla birlikte yaşlıların hepsi ruhsal alanlarını genişletmiş; diğer yaşlılar ve kıdemliler ile konuşmaya başlamıştılar.

Kısacık bir sürede tüm okul yeni gelen düzenlemeden haberdar oldu…






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr