Bölüm 17: Esrarengiz Ses

avatar
2636 0

Mavi Elma - Bölüm 17: Esrarengiz Ses


Adem’in sadece arenanın içerisine girmesi on beş dakikasını almıştı. İçerisi son derece kalabalık olduğundan dışarısının eşsizliğine bile bakamamış olan Adem’in heyecanı git gide büyüyordu.

“Bu Esrarengiz Kış Takımından Ayfer ve Kayıtsızlar takımından Abdülrezak harbiden ünlümü acaba?” diye kendi kendine mırıldandı. Kalabalık bir alanda mırıldandığı için de elbette ki kimse duymamıştı.

Boş bir çift koltuk bulan ikili hemen gözlerini aşağıda bulunan devasa ringe dikti. Ortasında bir kurt simgesi bulunan bu arenanın uzunluğu neredeyse, daha önce alışveriş yaptığı depo binasına benziyordu.

“Bu kadar büyük olmasının sebebi ne ki?”

Bir anda Che kafasını döndürdü, suratında şaşkın bir bakış vardı, “Nasıl sebebi ne?! Daha önce hiç mi dövüş izlemedin sen?”
Adem kafasını salladı, gerçekten de hiç böylesine büyük bir dövüş izlememişti. Köyünde bulunanlar da böyle bir eğlence dövüşü sergiliyorlardı ancak hiç böylesine bir şey değildi. Onların dövüşünde genelde bir parmak veyahut kol/bacak kırılırdı, bundan sonrasında ise dövüş biter ve iki tarafta ayrılırdı.

“Hayır izlemedim.”

“Nereden geldin sen yahu! Nasıl olurda izlemezsin, sizin şehrinizde bunlar düzenlenmez miydi?”

Adem doğruyu söylese mi emin olamadı ve ardından, “Yok hayır bizim şehrimizde bunlar olmazdı.” dedi.

Che’nin dudakları hayretle açıldı, “İlk kez böyle bir şehir görüyorum. Söylesene şehrinizde herkes barış içinde mi yaşıyordu?”
Adem bu soru üstüne yalan söylemeye devam etmesi gerektiğini hissetti. “Evet, arada tatsızlıklar çıkıyordu, ancak bunları da şehir lordunun koymuş olduğu yasalarla hallediyorlardı.”

“Söylesene bana neredeymiş bu şehir?”

Adem’in bu soru üstüne suratı battı, “Uzakta! Baya uzakta…”

Yun Che bundan sonra bir şey dememeye karar verdi, zaten hemen aşağılarında arenanın üstüne iki kişi çıkmıştı. Birisi kadın diğer erkekti ve ikisi de son derece kudretliydi.

Adem doğrudan kafasını kadına doğru çevirdi, suratının buz gibi soğuk olduğunu fark etmişti. Dudaklarının rengi bile neredeyse morumsuydu, ancak bu ona eşsiz bir güzellik katmıştı. Kaşlarının inceliği bile mükemmel duruyordu, “Ticaret yaparken onca güzel sözü keşke söylemeseydim…”
Düşüncelerini bir kenara koyan Adem, kızın üstünden çıkan soğuk havayı doğrudan hissediyordu. “Demek buz tekniklerine çalışmak böyle bir şey…” diye düşündü Adem.

Gerçekten kızın üstünden buhar yükseliyordu. Ancak bu buhar, terlediğinden değil son derece soğuk olmasındandı.
Adem’in kafası bir diğer tarafa doğru döndü, Kayıtsızlar Takımından Abdülrezak’ın suratında geniş bir yara izi ile birlikte devasa bir gülüş vardı. Kızgın bir boğa gibi nefes alıp veriyordu, Adem bu nefes alış verişlerinin normal olmadığını düşündü.

“Son seferinde neredeyse seni yenecektim! O adi buz numaran olmasaydı çoktan elime düşmüştün!”

Abdülrezak’ın bu sözlerine aldırış etmeyen Ayfer soğuk dudaklarının açılmasına bile izin vermedi, onun gözünde Abdülrezak bir karınca gibiydi. Bakışlarını kısacık bir saniye üstünde tutan Ayfer, ardından gözünü havaya dikti.

“Ne yapıyor ki?”

Adem’in sorusu havada asılı kalmış ve izlemeye devam etmişlerdi. Ayfer’in hemen arkasında beliren iki gül motifi tüm ortalığa dondurucu bir soğukluk vermeye başlamıştı.

“Buda ney lan!”

İlk kez böyle bir şey gören Adem için bunlar son derece dehşetül vahşet tekniklerdi, havada asılı duran buz bloklarının düşmemesi bile müthişti.

Diğer taraftan, Abdülrezak sadece güldü, ellerinde hiçlikten bir mızrak belirdi ve doğrudan Ayfer’e fırlattı.

Mızrak o kadar hızlı ilerlemişti ki, yolun yarısında etrafını bir ateş sarmıştı. Minik bir meteora benzediği bile söylenebilirdi.

BOM!

Mızrak doğrudan Ayfer’in gül motiflerinden birine çarptı. Adem, bir an ortaya çıkan buhardan ötürü bir şey göremedi, kısacık bir süre geçtikten sonra ancak görebilmişti. “O ateşli mızrak bile bu gül motifini kırmaya yetmedi mi lan!”

Gerçekten de gül motifinin üstünde asılı kalan mızrak bir anda yere düştü, Ayfer’in gözlerindeki kendinden emin hava daha da belirgin hale gelmişti.

“AYFER! AYFER!”

“BASTIR AYFER!”

“ÖLDÜR ONU! ÇOK YAŞADI O KAYITSIZ!”

Kalabalık hızla gaza gelmişti. Tezahüratlar birbiri arkasına gelmeye başlamıştı, Adem’in anladığı üzere kalabalık Ayfer’i zaten çok seviyordu.

“Peh… Bu sadece alıştırma atışıydı ve insanlar bir şey yaptığını sanıyorlar. Bunlar da ne ki? Son zamanlarda öğrenmiş olduğum Güneş Oklarının yanında hiçbir şey!”

Bu sözlerden sonra kalabalık bir anda donuklaştı. “Güneş Okları mı?”
Birden bire birisi bağırmaya başladı, “Hassiktir lan deli! Güneş Okları seni bile geçer ulan! O tekniğin ilk bölümü bile eksik anasını satayım!”

Abdülrezak sadece sırttı, birden elinde nereden geldiği belli olmayan bir yay belirdi. Yayın her yanı ateşlerle çevrilmişti, kısacık bir süre yayı gerdiren Abdülrezak doğrudan oku yaydan çıkardı.

FİUU!

Ok daha çıkar çıkmaz zaten geniş bir ateşle kaplanmıştı. Hedefine doğru ilerlerken ateşi daha da büyüdü, her saniye büyüyen ateşi minik bir güneşe benzemişti!

BOOOOM!

Buz motifine çarpan okla birlikte etkisi o kadar büyük bir dalgalanma oluşturdu ki, arenanın dışarısında oturan insanların bile içi titremişti. “Bir meteor indi demin sanki!” diye düşündü Adem.

Hemen sonrasında Abdülrezak hızla eline almış olduğu gürzle ilerledi. Gürzün iki yanında delikler vardı, hemen onları kaplayan sivri uçlar ise “Yaklaşma Ölürsün!” mesajı verecek kadar dik ve keskindi.

Gürzün içinden bir anda ortaya çıkan ateş iki delikten dışarıya çıkmış ve gürzün üst kısmını tamamen kaplamıştı. Alt kısmı tahtadan olan Gürzün sıcaklığı Adem’e kadar uzanmıştı.

“Abdülrezak uzaktan saldırılarını tüketmiş gibi görünüyor! Yakın saldırıya geçti!”

“Ayfer’in şimdi yapacağı şey ne olacak acaba?!”

Tam da bu sırada Ayfer’in ellerinde iki kısa hançer ortaya çıkmıştı. Hançerler hemen beyaz parmaklarının arasından ayrıldı ve doğrudan Abdülrezak’a doğru ilerledi.
Hançerlerin üstündeki soğuk baskı daha fırlatır fırlatılmaz Abdülrezak’la buluştu. Hançerlerden birisini engelleyen Abdülrezak ikincinin omzuna girmesine engel olamadı.

“Aha! İlk kan döküldü!”

“BASTIR AYFER!”

“PARÇALA ONU! YOK ET ONU! ÖLDÜR ONU!”

“KIYMAYA DÖNDÜR ONU ABDÜLREZAK! BU KADARCIK HANÇER SANA NE İŞLEYECEK! YOK ET ONU!”

Kalabalık çılgınca tezahürat ediyordu. Adem bile bir ara kalkıp “KAPIŞIN LAN!” diye bağırdı. Bu sırada Abdülrezak’da omzundaki hançeri çıkardı ve bedeninden bir ateşin çıkmasına izin vererek buzun erimesini sağladı. Hınzır bir gülümseme suratındaydı.
Elinde bir anda bir fırlatma baltası belirmiş ve hemen kolunu havaya kaldırmıştı!

“Aha geliyor! Abdülrezak’ın ünlü tekniği geliyor!”

Adem heyecanla bu ünlü tekniği incelemeye başladı. Balta kullanmayı seçen Adem için bu teknikler son derece önemliydi.
Abdülzerak baltasını fırlatacak gibi tutsa da, aslında fırlatmadı. Bunun yerine baltadan fırlayan ateşten bir ipin doğrudan Ayfer’e doğru ilerlemesine izin verdi.

Fiu!

İp hızla Ayfer’e doğru ilerledi ve önünde ne varsa parçaladı. Ayfer’e dolanan ateşten ip hızla geri dönmeye başladı.

Ciuv!

Ayfer bir anda Abdülrezak’ın eli arasında kalmıştı. İnce narin boynu Abdülrezak tarafından tutuluyordu.

“Buraya kadarmış hehe!”

Elindeki Gürzü tam Ayfer’e doğru vuruyordu ki, bir anda Ayfer’in elinde beliren mızrak doğrudan Abdülrezak’a ilerledi.

Poşt!

Zırhını ve doğrudan etini delen mızrak Abdülrezak’ın sırtından dışarıya çıkmıştı. “LAAANNN!” diye bağıran Abdülrezak elindeki gürzü Ayfer’in omzuna doğru indirdi.

Krack!

Tek bir gürz darbesi ile rakibinin tüm omzu ince buz parçaları gibi kırılmıştı. Ayfer’in suratında hafif bir titreme görüldü, ancak bu kadarı bile bir ilkti.

“Yetti lan artık teknik falan! Neyim varsa dalıcam sana!”

Bir bok çuvalı gibi atmış olduğu Ayfer’in ardından bir kez daha yayını çıkardı Abdülrezak! Yayını hızlıca çekti ve iyice gerdirdi, Ayfer’in yanında oluşan buzdan gül motiflerinin oluşma hızını da hesaba katan Abdülrezak okunu hızlıca bıraktı.

Fiuuu!

Mermi gibi hızla ilerleyen ok doğrudan, Ayfer’in gül motifine çarptı, ancak bu onu durdurmaya yetmedi ve ok ardından da Ayfer’in bacağına saplandı.

Yere doğru dökülen kan ikisinin de ağır yaralanmasına yetmişti. Adem bu sırada dövüşü izliyor ve ne ilginç teknikler var diye düşünüyordu. Hele ki en son Abdülrezak’ın yapmış olduğu bu balta tekniğini kafasında defalarca kez düşünüyordu.

“Ne eşsiz bir balta tekniği…”

Hayranlıkla Abdülrezak’a baktı Adem, onun gözünde bu adam çoktan yücelmişti. “Bir gün benim tekniğimde böyle olacak! Eğer olursa bu adamla dövüşmek isterim.”

Bu sırada dövüşte devam ediyordu. Vahşi Abdülrezak’ın taraftarları adeta kudurmuştu.

“GÖM ULAN O KAHPEYİ SAHAYA!”

“AYAK PARMAKLARINDAN BİRİSİNİ KOPAR BANA HEDİYE ET ABDÜLREZAK!”

“KAZANIRSAN BENİMLE EVLEN ABDÜLREZAK!”

İnsanlar coştukça garip sözlerde artmaya başladı, bu sırada Ayfer’in taraftarları da suskunlaşmıştı. Gözlerinde derin bir hüzün vardı, biliyorlardı bu dövüş burada sona ermişti!

Adem’de hala daha Abdülrezak’a bakmaya devam ediyordu. Abdülrezak acımasız gözlerle, önündeki kadının bacağına doğru gürzü vurdu. Vurduğu anda kıyafetlerine bulaşan ateşle birlikte şok dalgası tüm arenayı kuşattı.

KRACK!

Ayfer’in dudaklarından derin bir inilti koptu, gözlerinde hafif bir titreme vardı. Başından beridir yenileceğini biliyordu ancak bu kadar aşağılayıcı olması onu mahvetmişti.

“Hehe! Buraya kadarmış güzellik!”

Ayfer’in kafasına doğru ilerleyen bir Gürz darbesi ile birlikte Ayfer’in kafasının patlaması bir oldu.

POŞŞK!

Etrafa yayılan kan ve beyaz et parçaları tüm arenayı çılgın etmeye yetmişti! O anda Adem buranın ne kadar korkutucu bir yer oluğunu anlamıştı, “Burasının vahşeti beni yemeye yeter! İyisi mi buraya fazla yaklaşmayayım!” diye düşündü.

Ancak Adem’i saran bu heyecan yerini hemen derin bir soğukluğa bırakmıştı, “Buraya uğramayacağım, ancak buraya gelmek zorundaysam da… O zaman rakibimin canına okuyacağım!”

Kalabalıktan sevinç nidaları yükseldi! “ADÜLREZAK!!!” insanlar çılgınlar gibi ismini sayıklıyordu.

Eh sonuçta kültivatörler arasında ölüm aşırı derecede yaygındı. Adem bunu daha dış kuşak öğrencisiyken birebir tecrübe etmişti.

Abdülrezak kalabalığa karşı elini kaldırdı, “SONUNDA!!” diye bağırdı. Suratında vahşi bir gülümseme ortaya çıktı. Ardına bile bakmadan hızla ilerledi ve arenadan dışarıya çıktı. Kalabalık hala daha Abdülrezak’ı çağırıyordu.

“ADEM ÇULSUZ!!!”

Bir anda ortaya çıkan ses ile birlikte kalabalık suskunlaştı. Adem’de kendisine seslenenin kim olduğunu görmek için gözlerini etrafında gezdirdi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr