5. Cilt: Büyü Hırsızı, Bölüm 11

avatar
295 1

Mathias - 5. Cilt: Büyü Hırsızı, Bölüm 11


5. Cilt: Büyü Hırsızı
Bölüm 11

"Temel büyümü çaldı diyorum size!" Kılıçdiş Loncası, tekrar mekanına dönmüştü ve Dorian sinirliydi. Onun tüm büyüleri temel büyüsüne dayanıyordu ve o olmadan büyü yapması gibi bir ihtimal ne yazık ki yoktu. Haliyle ruh hali oldukça kötüydü.

"Sakin ol, Dorian." Garvin'in girişimi ne yazık ki sonuçsuz kaldı ve şişman büyücü aynen devam etti.

"O hırsız piçi yakaladığım zaman büyümü geri alırken bunu ona ödeteceğim!"

Gecenin geç saatleriydi. Hatta sabah olmaya yakındı diyebiliriz. Günün bu vaktinde her zaman belirgin bir soğukluk olurdu. Binanın içinden bile hissedilebiliyordu bu. Kimsenin gözüne uyku girmemişti.

Mathias bir eliyle saçını geriye doğru düzeltirken "Başarısız olmak yetmezmiş gibi bir de bu durum çıktı başımıza." dedi. "Yalnız ne dayak yedik, ha. İçimizden geçti bildiğin."

Böyle diyince herkesin kızgın bakışlarını üzerine toplamıştı. Bir anda tüm bu kötü duyguların hedefi olmak zorlukla gülümserken geriye doğru bir adım atmasına neden oldu.

"Belki kalıcı bir şey değildir?" İyimser davranan kişi yine Eva olmuştu. Geçit büyücüsü, onlara bakarken "Yani kalıcı olduğuna dair herhangi bir bilgi yok elimizde. Neden hemen kesin sonuca ulaşıyoruz ki?"

Bu söyledikleri bir an için herkese mantıklı geldi. Fakat şişman büyücü tekrar bir şeylere dokunup da büyüyü kullanamayınca tekrar eski haline döndü. "Tabii ki kalıcı olmayacak! Onu bulduğum zaman söke söke geri alacağım büyümü!"

"O konuda..." Eleanor yavaşça Dorian'a yaklaşıp bir elini onun omzuna koydu. "Bu işi bize bırakacaksın, Dorian."

"Hayatta olmaz!"

"Şu anda büyü yapamıyorsun. Senin göreve gelmen ciddi tehlike arz ediyor. Kendinin veya başkasının yaralanmasına yol açabilirsin."

"Size ayak uydurabilirim!"

"Bu konu tartışmaya açık değil. Biz bu meseleyi halledene kadar göreve çıkman yasak." Kadının sesi kesin bir emir tonundaydı. Hiçbir karşı görüşü kabul etmeyeceği çok belliydi. Ayrıca diğerleri de ona hak verdiğinden dolayı ses etmediler.

Şişman büyücü sırayla herkese baktı. Sonrasında başını hafifçe eğerek yüzündeki kızgın ifadeyle "Peki." diyip odasına çıktı. O gidince diğerleri bir süre konuşmadılar.

Sessizliği bozan kişi Tavon idi. "Büyü Hırsızı'nın onun temel büyüsünü çalabileceğini hiç düşünmemiştim."

"Hiçbirimiz düşünmemiştik." Eleanor konuştu. "Haggar'ın becerememesi üzerine gözlerimi öyle hırs bürüdü ki sadece onu yakalamaya odaklandım. Büyülerimizi koruma işini aklımdan çıkarmıştım."

Garvin "Senin suçun değildi." dedi. "Hepimiz onu küçümsedik. Çelik Yumruk Loncası onu zapt edemediyse bir şeyler olduğunu hepimiz biliyorduk. Ama hiçbirimiz bunun üzerinde durmayıp onu sıradan biriymiş gibi gördük."

"O şerefsiz, benim göbeklimin büyüsünü çaldı. Geri almak için yakalamamız gerekiyorsa yakalayalım o zaman." Dorian'ın az önceki hali, şüphesiz ki en çok Mathias'ı etkilemişti. Loncadaki en iyi dostunun böylesi bir ruh halinde olması onu üzmüş ve Büyü Hırsızı'na karşı öfke duymasına neden olmuştu.

"Şimdilik hepiniz sakin olun. Odalarınıza gidip biraz dinlenin. Gece göreve çıktığımız için av günümüz ertelendi. Bu hafta ava çıkmıyoruz. Neler yapabileceğimize sonra bakacağız." Lonca liderinin emri üzerine herkes odalarına dağıldı. Sadece Tavon, onun yanında kalmıştı.

Zihin büyücüsü, kadına yaklaşırken "Sanırım bize anlattığından fazlasını biliyorsun." dediğinde, Eleanor yavaşça başını kaldırıp ona baktı.

"Adamın gerçekten de bir büyü kullanıp kullanmadığından şüpheleniyorum."

----------

Bu sırada yıldırım büyücüsü de odasına gitmişti. Yatağa geçmeden bir sandalye çekerken "Ağlıyor musun lan yoksa?" diye sordu. Halbuki şişman büyücünün ağlamayı bırak, öfkeden kudurmaya ramak kalmış halini görüyordu.

"Ne ağlaması lan!? Sana ağlıyor gibi mi görünüyorum!?"

"Ne bileyim, sanki bir büyün gitti diye ağlayacak gibisin?"

"İşe yarar bir şey söylemiyorsun. Konuşmasan daha iyi şu an." Bakışlarını beyaz saçlı büyücüden çekerek başka bir yere odakladı.

"Niye bu kadar öfkeleniyorsun? Aşağıda demedin mi onu yakalayıp söke söke büyünü geri alacağını?" Bir şişe elma suyu açarken sormuştu.

"Tabii ki alacağım!" Yumruğunu sıkarak verdiği bu cevaptan sonra tüm bedeni gevşedi. "Kimi kandırıyorum ki? Bu haldeyken yapabileceğim hiçbir şey yok. Hepimiz birlikteyken bile adamı yakalayamadık. Şimdi bir kişi eksikken mi yakalayacağız?" Mathias elma suyu şişesini yavaşça indirirken şişman büyücü "Hep böyle kalacağım." diye ekledi.

"Niye hemen dibe veriyorsun ki? Kalıcı bir şey olduğu sonucuna nereden vardın?"

"Siz kalıcı bir şey olmadığı sonucuna nereden varıyorsanız oradan." Başını biraz eğdi. "Sence loncadan atılır mıyım?"

"Ne alaka, aptal herif?"

"Büyü gücüne sahip olmayanlar loncalardan çıkarılıyor. Çünkü görevlerde hiçbir işe yaramazlar. Şimdi ise ben de büyü yapamayanlar arasındayım. Büyü enerjim olmasına rağmen Yoksun sayılırım. Loncadan çıkarılmam sıradışı bir durum olmazdı."

"Şu an ciddi ciddi nankörlük ediyorsun. Ne yani, böyle bir durum yaşandı diye Eleanor'un sana tekmeyi basacağını mı düşündün? Bu mu yani? Loncadakilere güvenin bu kadar mı?" Genç büyücünün sözleri, Dorian'ı sessiz bıraktı. "Sen bunları düşünürken millet Büyü Hırsızı'nı yakalayıp da senin büyünü geri almanın yollarını düşünüyor. Kendine gel. Kimse seni yarı yolda bırakmayacak. Hem öyle bir şey olsaydı, ben de seninle gelirdim. Seni yalnız bırakacak değilim."

Birkaç saniye için tüm binaya mutlak sessizlik hakimdi. Öyle ki dışarıdaki hafif rüzgarın sesi bile rahatlıkla duyulabiliyordu.

"Teşekkür ederim."

Dorian başka hiçbir şey söylemeden arkasına dönüp gözlerini kapattı. Uyuyup uyuyamayacağından emin değildi. Yine de en azından deneyecekti. Mathias ise biraz onu izledikten sonra tekrar önüne döndü. Elindeki elma suyu şişesine baktı. Bu durum canını öylesine sıkmıştı ki, yarım şişe elma suyu bile ilgisini çekmedi ve onu masada bırakarak yatağına geçti.

Çok fazla uykusu vardı. Yorucu bir geceydi. Fakat yine de gözlerini sonuna kadar açık tutarak tavanı izliyordu. Büyüsünü ona geri kazandırabilmek için her şeyi yapmaya hazırdı. Göbeklisinin böyle yıkılmış halde kalmasına izin veremezdi.

Bu düşünceler ile uzun bir süre gözleri açık durdu. Güneşin doğuşunda bile uyanıktı. Fakat sonunda göz kapakları, uykusuzluğa yenik düşerek istemsizce kapandığında derin bir uykuya daldı.

----------

Akşam olmuştu. Güneş batalı çok uzun bir zaman olmasa da hava kararmıştı sonuçta. Tıpkı dün gece gibi görünen bir zamana uyandı Mathias. Biraz kendine geldiği zaman ilk olarak Dorian'ın yatağına baktı. Orası bomboştu.

"Dümbük?" diye seslenirken gözlerini ovuşturup yataktan kalktı. Fakat ondan bir iz yoktu. Odadan çıkıp aşağı kata indiği zaman ikizler haricinde sadece Eva oradaydı. "Dorian nerede?" diye sorduğunda da ona yanıt veren kişi genç kız olmuştu.

"Biraz hava almak istediğini söyleyip çıktı. Yalnız kalmaya ihtiyacı var."

Genç büyücünün yüzü düştü. Şişman olanı mutlu edecek bir şeyler yapmak istiyordu. Bunun için loncadan çıkarak ona en sevdiği pastadan almaya karar verdi.

Pastacıların arasında biraz dolandıktan sonra vitrininde doğru pastayı gördüğü dükkana girerek hemen onu istedi. Dükkan sahibi, pastayı paketledikten sonra "1 altın." diyerek ücreti bildirdi.

"1 altın mı!? Şuncacık pastaya 1 altın mı istiyorsun sen?"

"Iıı... Şuncacık dediğiniz pasta 4 katlı ve en iyi malzemelerle yapılmış bir tatlı. Haliyle ücreti biraz fazla."

"Bu paraya bunun gibi 4 tane pasta satıyorlar lan aşağı mahallede!"

Pastacı bir eliyle ağzını kapatıp hafifçe güldükten sonra "İsterseniz oradan alabilirsiniz." dedi alaycı bir ifadeyle.

"Sen bana gülüyor musun? Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" Mathias yüz ifadesini ciddileştirirken yavaşça lonca kartını çıkarıp gösterdi. "Ben vazife başındaki bir lonca üyesiyim. Eğer bu pastayı diğer vazife başındaki üyelerimize götüremezsem ve bundan alacakları enerjiden mahrum kalacakları için görevde yeterli başarıya ulaşamazlarsa bunun hesabını nasıl vereceksin millete? Sence 1 altın için değer mi bunca şeyle uğraşmaya?"

"İsterseniz daha ucuz pastalarımız da var?"

"Ha yani bize yardımcı olmak yerine ucuz mallarını kakalamaya çalışıyorsun, öyle mi? Tamam, kalsın bu pasta. Bana neden pastayla dönmediğim sorulduğunda senin dükkanındaki ucuz malları almaya zorlandığımı söylerim. Kolay gelsin." Pastayı orada bırakan Mathias dükkanın dışına doğru yürümeye başladı. O sırada içinden 3'ten geriye sayıyordu. 0'a ulaştığı zaman yavaşça başını çevirip gülümseyerek arkaya baktı ama istediği görüntü yerine pastasının paketi açıp pastayı tekrar vitrine yerleştirmeye hazırlandığını gördü. Onun bu blöfü pek de umrunda değilmiş gibiydi.

"Hepiniz kazıkçısınız lan." dedi geri dönerken. "Koyma koyma, alacağım."

"Anlaştığımıza sevindim." Adamın yüzünde aynı gülümseme vardı.

"Var ya bir gün pastacılar zinciri kurup hepinizi batıracağım. O zaman insanlar ucuz fiyata daha iyi pastalar yiyecekler. Bir de şimdiki pazarlığı kazandığını sanma ha! Bu pastaya cidden ihtiyacım olmasa sabaha kadar burada tutardım seni."

"Afiyet olsun, efendim." Pastacı onu uğurladıktan sonra Mathias, bir pazarlıkta başarısız olmanın verdiği yenilmişlik hissiyle birlikte loncaya döndü. Bu sırada Dorian da dönmüş olmalıydı. Pasta onu biraz neşelendirebilirdi.

Kapıyı açarak binaya girdiği zaman "PASTA VAKTİ!" diye bağırdı. İçeridekiler ona doğru baktılar fakat pek de hevesli görünmüyorlardı. Genç büyücünün de gözüne bir şey çarpmıştı. "Dorian nerede?"

"Hala gelmedi. Garvin de onu arıyor."

Yıldırım büyücüsü yavaşça pastayı bir kenara koydu. Zaman ilerlemeye devam ediyordu. Şişman büyücü neden hala dönmemişti ki?

"Ben de bi' bakınayım en iyisi. Yakınlardadır belki." Böylelikle tekrar loncadan çıktı. Genel olarak ikisi birlikte dolaştıkları için onun nerelere gitmiş olabileceğini biliyordu. Böylelikle bulmanın çok zor olmayacağına inanıyordu.

----------

Bu sırada bir çıkmaz sokakta şişman büyücüyü 10 civarı insan çevrelemişti. Gece gece sokaktan geçen pek bir insan da olmadığı için onu güzel bir pusuya düşürmüşlerdi.

"Hey, yağ fıçısı, beni hatırladın mı?" dedi önlerindeki kel olan.

Dorian ona birkaç saniye bakınca "Hatırlamaz olur muyum? Tıpkı annene benziyorsun. İnsan her gün gördüğü bir yüzü nasıl unutabilir ki?" dedi. Bu sözleri karşı tarafı iyice kışkırtmıştı. Karşısındaki adam, Mathias'ın loncaya geldiği ilk zamanlarda onun lonca kartını almaya çalışırken dayak attığı kişilerden biriydi.

"Lonca haberlerinde büyü yapamadığını öğrendim." Yüzünde kötücül bir gülümseme vardı.

"Annene sorsaydın o da söylerdi bunu sana."

"Hala ukalaca davranabiliyorsun demek. İşe bak ki artık şehir içinde büyü kullandığımız zaman eskisi gibi ceza almıyoruz. Hele ki büyü gücünü kaybetmeyen kesimden olduğumuzu da hesaba katarsak, seni burada öldürsek bile yüksek bir ceza almayız."

"Annen her gece yüksek cezalar alıyor ama. Ona ödül gibi hissettiriyor tabii, orası ayrı mesele."

"Yağ tulumu! Burada, sözlerine pişman olacaksın!" Hepsi büyülerini hazırlayıp onun üzerine doğru yollamadan önce Dorian refleks olarak duvara dokundu. Fakat büyüsünün artık olmadığı gerçeği tekrar kafasına vurunca kollarını önünde siper ederek gelen büyüleri karşıladı. Büyü direnci hala yerinde olmasına rağmen sayı üstünlüğünden dolayı canı yanmıştı. Üstelik karşısındaki kişiler tam güçle saldırmamışlardı.

"Hemen bitmesini istemeyiz, değil mi?"

"Annen de hemen bitmesini istemiyordu!" Dorian tüm gücüyle ileriye doğru koşup bunu beklemeyen kişilerden birinin üzerine atlayarak onu yere yıktı. Bu ağırlığı üzerinde hisseden adamın ağzından acılı bir ses çıkarken, suratının ortasına yediği bir yumrukla da burnu kırılmıştı. "Ne yani, beni öylece zorbalık edebileceğiniz birisi mi sanıyorsunuz!?"

Onun üzerinden kalkar kalkmaz bir ateş topu, koluna çarptı. Kolunda acı veren bir yanık oluşmuştu. Fakat bu onu sindirmek yerine, yaralı bir hayvan gibi iyice öfkelenmesine sebebiyet verdi. Dibindeki adamı kolundan yakalayıp kendisine doğru çektikten sonra havaya kaldırıp kafa attı. Alınlarının çarpışması, Dorian'ı etkilememiş gibiydi. Fakat aynı şey diğer adam için söylenemezdi. Yerde kıvranıyordu.

Derken arkadan kafasına demir bir çubukla vurdular. Oradakilerden birinin silahıydı. Kafadan aldığı bu darbe, şişman büyücünün birkaç adım sendelemesine sebep olmuştu. Tam arkasına dönecekken iki kişi sağdan, iki kişi soldan kollarına yapıştılar. Onlardan kurtulmaya çalıştığı sırada ise başka birisi tam yüzüne çift tekme atınca kendini yerde buldu. Dudağının kenarından ve burnundan kan geliyordu.

----------

"Nerede bu dümbük ya? Bütün mekanlara baktım. Benden habersiz yeni yerlere mi takılıyor lan bu?" Yıldırım büyücüsü, her zaman gittikleri hanlara, yemek tezgahlarına ve diğer dükkanlara bakmıştı. Hiçbirini atlamamıştı. Fakat şişman büyücüye dair bir ize rastlamadı. Hatta onu görmemişlerdi bile ve Dorian gibi geniş cüsseli birini görmemenin tek yolu da aynı ortamda bulunmamış olmaktan geçiyordu. Yani oralara gitmemişti.

"İçkiye falan başlayıp bi yerde sızdı mı acaba, n'aptı ya?" diye kendi kendine konuşarak yürürken "Ulan bir yerde sızmış olsa, zaten görürdüm onu. Görmemek mümkün mü?" diye ekledi.

O sırada eskiden geçtiği bir sokağı gördü uzaktan. Şehre ilk geldiği zamanlarda orada kıstırmışlardı onu. "Anılar, anılar... Dümbük nasıl da koştuydu yardıma. Heyt be, göbeğinin sallanışı hala aklımda."

Fakat uzaktan bakarken oradan ışık geldiğini fark etti. Düzensiz aralıklarla garip bir ışığın gelmesi, onun oraya doğru dönmesine neden oldu. Orada bildiği kadarıyla bir ışık kaynağı olmaması gerekiyordu.

Sokağın ağzına geldiği zaman gördüğü manzara... Onu duraksattı. Birkaç adamın toplanmış, aralarında kalan Dorian'a büyüyle saldırırken nasıl da güldüklerini görmek, gözleri seğirirken dişlerini sıkmasına neden oldu. Şişman büyücü hala yüzündeki öfkeli ifadeyle karşılık vermeye çalışıyor ama sürekli bedenine çarpan büyülerin verdiği acıyla pek bir şey yapamıyordu. Her yeri yara bere içinde kalmıştı.

Mathias yavaşça ellerini kaldırırken parmak aralarında birkaç tane enerji misketi oluştu. Bu misketler öncekiler gibi durmak yerine etrafa küçük, ince yıldırımlar da saçıyorlardı. Öncekilerden daha güçlü oldukları aşikârdı. Hele ki genç büyücü, Büyücü Üstadı olmuşken.

Ellerindeki 6 misketi rastgele adamlara fırlattıktan sonra bacaklarının alt kısmından yıldırımlar çıkararak tüm hızıyla onlara doğru koştu. Bu sırada elleri de yıldırımla kaplanmıştı. O hızda koşarak iki kişiye tüm gücüyle tokat attığında, adamlar bir yandan çarpılırken bir yandan da havada taklalar atarak yere düştüler. Herkes bir anda ona doğru dönmüştü.

Gözlerini sonuna kadar açmış olan yıldırım büyücüsü, onları sırayla süzdü. "Siz, piç kuruları, ne yaptığınızı sanıyorsunuz?"

"Halledin şunu." dedi kel olan. Bu sırada Dorian da geleni görmüştü. İki kişi daha Mathias'a saldırırken genç büyücü hiç telaş yapmadan kolaylıkla saldırıları savuşturdu ve ikisinin de kasıklarına yıldırımla kapladığı elleriyle yumruk attı. Hem çarpılan, hem de tüm bedenleri kaskatı kesilen adamlar yere yığılırken, onun yüzündeki ifadede en ufak bir değişiklik yoktu.

Hemen ardından başka birisi yerden taş bir kazık çıkardı. Bu öldürme amacı taşıyan saldırı, sanki genç büyücü onun geleceğini biliyormuşçasına rahatlıkla savuşturuldu. Elini hızla kaya büyücüsüne doğru uzattığı anda beş parmağının ucundan da birer enerji ipçiği çıkıp adama yapışmıştı.

"Çarpıl." dediği zaman da aynı anda beş Çarpma büyüsü adama ulaştı ve sefil bir çığlıkla birlikte bedeninin farklı yerlerinde yanıklarla yere düşüp bilincini kaybetmesine neden oldu. Sanki göz açıp kapayıncaya kadar oradakilerin yarısı mahvedilmiş gibiydi.

"Bu velet de kim?" dedi biri.

Bir diğeri ise "Ne fark eder ki? Öldür gitsin!" diye karşılık verip kılıcını çekti. Kesici kısımları altın gibi sarı renkte parlayan bu adam, silahının ucunu Mathias'a doğru uzatıp ileri saplıyormuş gibi biraz hareket ettirdiğinde, kılıcın ucundan çıkan sivri uçlu bir enerji, gence doğru uçtu. Rüzgarı delerek ilerleyen bu saldırı bile çok rahat bir şekilde savuşturulmuştu. Onu geçince ilerideki bir evin duvarına çarptı ve duvarı içeri göçertti.

"Hızlı olmak seni kurtarmayacak."

"Önce kendini düşün." Yıldırım büyücüsünün girişini toparlanmak için fırsat olarak kullanan Dorian, kılıçlı adamı bacağından tutup çekerek yere düşürdükten sonra hızla ayağa kalkıp ayağıyla beline bastı. Kemiklerinde muazzam bir ağrı hisseden adam bağırırken, o da bir diğerine yumruk atmıştı. Aynı anda genç büyücü de saldırdı ve dostunu çevreleyen büyücüleri yıldırımlarıyla çarparak geri savurdu.

Dorian onları eziyor, kalın kollarıyla yumruklar savuruyor ve yaralarına aldırış etmeden hareket ediyordu. Sonunda sadece kel adam kalana kadar herkese saldırdılar. Kel olan ise durumun gittikçe kötüleştiğini fark edince kaçmak zorunda hissetti. Buradaki olayda ciddi yaralansalar bile suç duyurusunda bulunamazlardı. Çünkü onlar kendilerini koruyor olacaklardı.

Bu sebeple kaçmaya yeltendiği anda genç büyücü ona çelme takarak yere düşürdü. Hemen ardından toparlanmasına izin vermeden Çarpma kullanarak saldırdı ve bedenini uyuşturacak bir ağrı hissetmesine neden oldu. "Nereye gittiğini sanıyorsun sen?"

Onlar kel olanın başında toplanırken, diğerleri de yavaşça ayağa kalkıp silahlarına davranacaklardı ki bir anda gökyüzünden peş peşe düşen yıldırımlar, sokağı acı dolu haykırışlarla doldurdu. Kısa süre sonra altı beden, ciddi yanıklarla dolu şekilde bilinçsizce yere yığıldı.

"D-Durun! Ben hatalıydım! Bir daha karşınıza çıkmayacağım!" Kel adam bunları söylediği anda Mathias, Shandri'den öğrendiği şekilde onun ağzına bir tekme attı. Sert savurduğu bu saldırı, adamın dişlerinden birinin ağzından uçmasına sebep oldu.

"Ne yani, onu tek gördüğün için onca adam toplayıp korkakça girdiğin bu savaşı korkakça mı bitireceksin?"

Kel büyücü ağzından gelen kanı sildi. "Bana zarar verip de bunun yanınıza kalacağını düşünmeyin! Şehir Polisi içinde tanıdıklarım var. Cezalandırıldığınızdan emin olacağım." diye bir tehdit savurdu.

Bu cümle üzerine Dorian, bir koluyla Mathias'ı kenara doğru ittirdi yavaşça. Genç büyücü ona biraz yer açtıktan sonra bir anda adamın üzerine oturan şişman büyücü, yüzünü tanınmayacak hale getirene kadar yumrukladı. Kendi yüzü gözü de kan içinde ve yaralarla doluydu. Fakat şüphesiz ki kel büyücünün durumu daha kötüydü. Üstüne bir de şişman olan, kenardaki bir araba arkasını oraya doğru çekip üzerine çıktığı zaman, genç büyücünün yüzünde bir gülümseme oluştu.

O "BİTİRİCİ HAREKET!!" diye bağırırken Dorian, kel adamın üzerine zıpladı ve adamın ağzından acılı bir inleme çıkarırken elleriyle zemini kazımaya çalışmasına neden oldu. Hareketsiz kaldığı zaman üzerinden kalkmıştı.

"Ulan büyüm bende olsaydı," diye söze girdi. "Hepinizin ağzına tuğlayla vururdum ama işte..."

Bundan sonra önce yerdekileri inceledi. Sonra ise kendisine bakan genç büyücüye baktı. Mathias ona gülümserken de "Nerede kaldın, uyuşuk herif!? Kaç saat daha dayak yemem lazım gelmen için!?" diye bağırdı.

"Ne bağırıyorsun lan!? Ben mi dedim beni uyandırmadan kalk git hava almaya!? Püü! İnsanlıktan da anlamıyorsun!"

Zorlukla yürüyen Dorian, yavaşça ona yaklaşıp omzuna vurdu. "Sağol."

Mathias da yumruğunu onun göbeğine yapıştırdı ve "Bu göbeği korumak için hep orada olacağım." dedi.

"Tamam yeter, çek elini."

"Ama çok yumuşak. Biraz daha dursa olmaz mı?"

"Çek lan elini!" Onun eline vurdu.

"Seni şifacıya götürsek iyi olacak."

"Eh, buna karşı çıkmayacağım." Şişman büyücü birkaç kere öksürdükten sonra Mathias'a dayanarak yürürken genç büyücü ezilecek gibiydi. Yandan bakanlar onun varlığından bile habersiz kalacaklardı. Fakat daha bir adım atmışlardı ki sokağın girişi muhafızlarla dolmuştu.

"KIPIRDAMAYIN!" dediler hep bir ağızdan, silahlarını çekerken. İkili, birbirlerine baktıktan sonra tekrar onlara doğru döndüler. Yavaşça ellerini kaldırıyorlardı.

Hikaye İle İlgili Bilgiler #74

Büyüsü çalınan birisi, sadece o büyüsünü kullanamaz. Onun dışındaki büyülerini kullanabileceği gibi, bedenindeki büyü enerjisine de zarar gelmeyecektir. Böylelikle büyü direncinden bir kayıp vermez. Sadece savaş gücü düşer. Birisi tek büyüye odaklanarak Büyücü Kralı olmuşsa ve o büyüsü çalınırsa, bir Acemi Büyücü seviyesine bile düşebilir.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44448 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr