5. Cilt: Büyü Hırsızı, Bölüm 8

avatar
286 0

Mathias - 5. Cilt: Büyü Hırsızı, Bölüm 8


5. Cilt: Büyü Hırsızı
Bölüm 8

"Sonra da bir tokat patlatmışım, üff!" Geceleyin uyumadan önce Dorian'ın evinde, gün içindeki 8. öğün de yenilirken Mathias yine bir şeyler anlatıyordu. Güzel işçiliğe sahip cam bir kadehteki elma suyunu da bir dikişte bitirdikten sonra hemen tekrar doldurdu.

O sırada en az adam kadar şişman olan bir kadın, onun sürekli elma suyu içip başka bir şey yemediğini gördü. "Yemekleri beğenmedin mi?" diye sordu. Uzun kahverengi saçlı bu kadın, dönüşüm büyücüsünün annesiydi.

"Tabii ki beğendim, efendim. Fakat bir günde 8 öğün ve her öğünde de normalde yediğimin 3 katını yemeye alışkın değilim." Genç büyücü hafifçe terlese de kadının dik bakışları karşısında pes ederek elma suyunu indirip tekrar elini çatalına attı.

Masada beş kişilerdi. Hepsi şişman olan ailenin yanında Mathias sanki kıtlıktan çıkmış gibi görünmeye engel olamıyordu. Öylesine tıka basa yemişti ki tek lokma daha yerse patlayacakmış gibi hissediyordu. Öte yandan diğerlerinin bir sorunu yoktu. Hepsi hiç durmadan yiyorlardı. Özellikle Dorian'ın kız kardeşi Judithe, herkesten daha fazla yemişti. Kıza bakan Mathias, onun kendisini de yemesinden çekinmişti.

Koyu meşe sandalyede oturan yıldırım büyücüsü, tüm sandalyelerin aile fertlerine göre yapıldığını fark etti. Dorian'ın iki sandalye çekmesine gerek kalmamıştı. Fakat her şekilde, daha fazla yiyemezdi.

"Siz yemek yapma konusunda oldukça tecrübelisiniz, değil mi?" diye sordu bu yüzden. Konuyu değiştirmeliydi.

"Yemeklerimi çok mu beğendin? Öyleyse biraz daha vereyim sana."

"Hayır, hayır!" İki elini de dur anlamında ileri doğru uzattı. Kadının ifadesi ciddileşirken "Şey, yani, hani hazzına varabilmek için yavaş yiyorum. Hızlıca yenemeyecek kadar güzel."

"Neden çocuğu salmıyorsun, Oletha?" diye sordu adam. "Aç karnına dolaşan biri için bu kadar yemek biraz fazla olmalı."

"Sen karışma, Namen. Sadece yemeğini ye. Eğer yemezse nasıl düzgün biri gibi görünebilir ki?" Kadının bu cümlesi üzerine genç büyücü başını hafifçe çevirip iki kardeşe baktı. Düzgün biri derken kastedilen şey buymuş gibi görünüyordu. İkili ise onun baktığını fark etmediler bile. Onlar çoktan hasret gidermek için aralarında konuşmaya başlamışlardı. Birbirlerini gerçekten de çok seviyorlardı.

"Lavaboyu kullanabilir miyim?" diye sordu Mathias. Yemek tamamen toplanana kadar orada kalmayı planlıyordu. Ama düşündüğü gibi olmadı.

"Yemek bitmeden lavaboya gidemezsin." Oletha'nın cevabı çok netti.

"Ama bu acil bir durum." Şansını zorlayacaktı.

"Yemek bitmeden gidemezsin dedim. Ne kadar erken bitirirsen o kadar çabuk gidebilirsin." Onun tabağına yine yemek koydu. Gözleri dolan genç büyücü, ağlaya ağlaya yemeği yemeye devam ediyordu. Elmalı şeyleri severdi fakat çok fazlasını sevdiği tek şey elma suyuydu. Bu kadar yemek çok fazlaydı.

----------

Sabah olmuş, güneş ışıkları şehrin üzerine düşmüştü. Huzurun kaçacağı zamanlar yaklaşıyordu.

"Kaçmış mı?" diye sordu Eleanor. Lonca üyeleri, aşağıda toplanmış ve konuşuyorlardı. Her biri farklı bir masada olmasına rağmen hepsinin dikkati konu üzerindeydi.

Tavon açıkladı. "Kaçmış. Üstelik kaçarken de Greil'i bir çatıdan aşağı atmış. Onun Nesne Hakimiyeti büyüsünü de çaldığını söylediler."

Garvin ise "O ayı yavrusuna bir şey olmaz. Kuleden atsa da hayatta kalır." diyerek girdi konuşmaya. Yardımcı lider ona kısa bir bakış attıktan sonra başıyla onayladı.

"Evet, pek zarar görmemiş. Hatta şifacıya bile gitmesine gerek olmadığını söylediler."

"Koduğumun ayısı." Toprak büyücüsü yine dil uzatmayı ihmal etmedi.

"Çelik Yumruk Loncası ilk kez başarısız oldu yani?" Sarışın geçit büyücüsü bu cümleyi kurarken heyecanlanmıştı. Aynı his, Eleanor'u da sardı.

"Öyleyse biz yapmalıyız!" dedi kadın, oturduğu yerden hızla kalkarken. "O Haggar'ın gülümseyişini suratının içine gömeceğim!" Ağabeyinin yapamadığı bir görevi başarmanın gururunu yaşamak istiyordu.

"Fakat Büyü Hırsızı sadece üç günde bir ortaya çıkıyormuş. Bir büyü çaldıktan sonra da yok oluyormuş. Buradan da büyü çaldığı yeteneğini üç günde bir kullanabildiği sonucunu çıkarabiliriz."

"Neden büyü çalıyor?" Sessizliğini uzun süredir koruyan ikizlerden ses gelmişti. Admon konuşuyordu. Kardeşi de "Buna sürekli devam ediyorsa bir sebebi olmalı." diye ekledi.

Toprak büyücüsü de "Eh, haklılar. İşi fetişe vurmadıysa bir sebebi olmalı." diye onlara destek çıktı.

"Bunu onu yakaladıktan sonra öğreneceğiz. Bu görev en güçlü loncalara veriliyor. Haliyle Çelik Yumruk'tan sonra sırada biz varız. Üçüncü gece onu yakalamayı deneyeceğiz."

Lonca lideri tekrar yerine oturdu. Heyecanını hala koruyordu. "Peki hakkında ne biliyoruz?"

"İlk olarak, pek çok büyüyü çaldığını biliyoruz. Bu sebeple birkaç çeşit büyü kullanabiliyor. Ayrıca genel olarak kaçışa eğilimli yeteneklere sahip. Bu nedenle yakalanması da zor."

Kısa bir sessizliğin ardından Mirabel "Büyü yapması engellenmeli." dedi. Admon da "Haggar kendine fazla güvendi ve bunu yapmadı." diye ekledi.

"Haklısınız." Tavon onları onayladıktan sonra bir elini tüysüz çenesine götürdü. "Ona odaklayabileceğimiz bir büyü engelleyiciye sahip değiliz. Temin etmek de şu andaki durumda zor olacaktır. 3 gün içinde elimizde olması mümkün değil."

"O zaman hedefi şaşırt?" Eva aklına gelen fikirle konuşmaya başlarken herkes ona döndü. "İllüzyon Sahası, onun kaçışını engelleyebilir. Basacağı yerleri farklı gösterebilirsin?"

"Doğru diyor lan!" Garvin'den destek gecikmemişti. "Onlar yapamadılar çünkü aralarında İllüzyon Büyücüsü yok. Ama bizde var."

"Bu kullanılabilir." Eleanor'un da aklına yatmıştı. "Fakat ya büyünü çalarsa? İllüzyon Sahası'nı bize karşı kullanırsa sıkıntılı bir durum olur."

"Bunun için belli bir mesafeden uygulayabilirim. Büyü çalma yeteneğinin bir mesafesi olmalı. Başka türlü sürekli birileri tarafından görülmeden, uzaktan yapardı işini."

"Yine de onu ortaya çıkaracak bir plan lazım. Bölge oldukça büyük. Ayrıca çatılarda hareket etmemiz gerekebilir."

"Düşünmeye başlayalım madem."

----------

"Iıı... Dorian, kız kardeşin bana kötü kötü bakıyor. Korkmaya başladım ben. Bıçağa oturayım mı?" Şişman büyücünün yanına iyice sokulan Mathias, yavaşça konuşmuştu. Onlar taş evlerle dolu köyün içinde dolaşırlarken, biraz ötede oturan Judithe, genç büyücüye bakıyordu.

"Kes lan." dedi Dorian. "Benim kız kardeşim senin gibi zeka problemleri olan adi herifin tekine mi kaldı?"

"Ben de onu diyorum işte, kalmadı. Az uzaklaşalım, ben cidden tedirgin oluyorum. Her an üzerime atlayıp beni iki lokmada midesine indirecek bir canavar gibi." Cümlesini bitirir bitirmez kendini yerde, şişman büyücüyü ise üzerinde buldu. Ağzından acı dolu bir inleme çıktıktan sonra cızırtı sesleriyle birlikte çarptı onu. İkisi de inledikten sonra, Dorian başka tarafa yuvarlanınca derin bir nefes aldı. "Demedim mi lan ben sana üzerime oturma diye!?" Etraftaki bazı insanlar onlara baktılar.

"Elim ayağım kendine gelsin, bak sana ne yapıyorum."

"Kaçayım da gör."

"Anca kaçarsın zaten, gurursuz herif."

"Gurur ney? Yeniyor mu?" Genç büyücü bunu derken oldukça uzaklaşmıştı. "Eğer yeniyorsa mümkünse benden uzak dursun. Önümüzdeki 2 sene bir şey yemeyi planlamıyorum."

Şişman büyücü yavaşça ayağa kalktı. Tam onun peşinden koşacakken gür bir ses "Dorian! Ne yapıyorsun!?" diye bağırdı. Bunu duyduğu anda olduğu yere mıhlanmış gibi aniden duran dönüşüm büyücüsü yavaşça başını çevirdi.

"Hiçbir şey, anne!" dedi hafifçe gülümseyerek.

"Yoksa kilo vermenin sebebi boş boş işler için koşman mı!?"

"Ne alakası var? Koşmadım bi' kere ben."

"Yarım saat sonra yemeğe gelin!"

"Tamam!"

Mathias tekrar onun yanına gelmişti. "Ulan yeni yedik zaten. Bak ben saklanayım bir yerde, sen öldüğümü falan söyle. Yoksa ciddi ciddi öleceğim lan. Bir gün burada kaldım, göbekli dayılara döndüm döneceğim var ya."

Annesinin gittiğinden emin olan Dorian, ona doğru dönerek "Öyleyse yemek istemediğini söyle?" dedi alaycı bir gülümsemeyle.

"He tabii, sonra zorla ağzıma tıksın, değil mi?"

"Ne yalan söyleyeyim, eskiden bir arkadaşıma bunu yapmıştı."

Genç büyücü iyice kötü hissetti. Bir şekilde yemekten kaçmak zorundaydı. Hızlıca bir şey düşünmeliydi. Fakat ne olabilirdi ki? Oletha yemeği her şeyin üzerinde tutuyor gibiydi. Nasıl bir bahane, onun Mathias'ı salmasını sağlayabilirdi ki?

Böylece düşünerek yarım saati geçirdiği zaman kadının "YEMEĞE GELİN!" diye bağırışını duydular. Onun çağrısı duyulunca diğer insanlar hızla oradan uzaklaşmışlardı. Yıldırım büyücüsü onlara hak vermekten kendini alamadı.

Sonrasında etrafına bakındı. Sanki uzağa bakıyormuş gibi bir elini alnına götürüp gözlerini kısmıştı. "Ya şuradaki bizim Hugulu amca değil mi?"

"Hugulu ne lan? Daha iyi bir isim bulamadın mı?"

"Yok ya, kesin Hugulu amca. Ben bi' selam verip geleyim." Mathias, Dorian'ın kendisini tutmasına izin vermeden hızla koşmaya başladı.

"Lan nereye gidiyorsun!? Anneme ne diyeceğim!?"

Sorusuna cevap alamadı tabii ki. Üstüne bir de kadının "NEDEN HALA GELMEDİNİZ!!!!???" diye gürlemesi üzerine, hızla eve yöneldi.

"Hugulu amca mı diyeceğim cidden?" diye düşünüyordu yürürken.

Hikaye İle İlgili Bilgiler #71

Simyacılar Birliği, pek çok farklı ürünü üretip satmaktadır. Ana gelir kaynakları bu olmakla birlikte, özel olarak istenen şeylerden de büyük gelir elde ederler. Bu nedenle pahalı şeyleri asla hazırda bulundurmazlar. İstendikten sonra yaparak bunu özel olarak istenenler kategorisine koyup fazladan paraya satmaktan çekinmezler. Bu nedenle küçük şeyler haricindeki eşyalar oldukça büyük ücretlere sahiptir.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44446 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr