4. Cilt: Kıyamet Fırtınası, Bölüm 21

avatar
312 0

Mathias - 4. Cilt: Kıyamet Fırtınası, Bölüm 21


4. Cilt: Kıyamet Fırtınası
Bölüm 21

Yağan yağmurla birlikte herkes ıslanmıştı. Su damlaları zırhlarının üzerinden akarak yere düşerken ıslak saçları birbirine yapışmış haldeydi. Miğferi olanlar şanslıydı. En azından kafaları kuru kalacaktı. O sırada askerlerden birinin donu düştü. Kimse fark etmeden donunu düzelten asker, hiçbir şey olmamış gibi davrandı.

Üç krallığın ordusu, tepeden aşağıya inerek bir müddet yol kat ettikten sonra hareket etmeden bir kayanın üzerinde oturmuş bekleyen genci gördüler. Askerlerin ilerleyişi yavaşladı. Krallar bir araya gelip önde toplanmışlardı. Conrad'ın elinde içinde Kutsal Büyü Kristali olan sandık duruyordu. Diğer krallardan birinin boynuna geniş bir madalyon, diğerinin dikkat çeken bir eşyası varmış gibi görünmüyordu. Birbirleriyle normalde pek iyi geçinemeyen bu üç kişi, Kıyamet Varisi'ne karşı birleşmişti.

Kayanın üzerindeki Salazar, başını çevirip devasa orduya baktı. Gözlerinde acıma harici bir duygu varmış gibi görünmüyordu. Yavaşça yerinden kalktı ve onlara doğru yürümeye başladı. Bu hareketi tüm orduyu her an saldırmaya hazır bir hale getirmişti.

İlk saldırıyı kimin yapacağı düşünülürken herkesi şaşkınlığa uğratan cümle duyuldu.

"Neden evinize gitmiyorsunuz?"

Yüzbini aşkın kişi bir anda sessizliğe büründü. Bunu "Neden hala çabalıyor, hayatınızı boşu boşuna feda ediyorsunuz? Sizce sadece ellerinizden bir şeyler atabilmek için değer mi?" sözleri takip etti.

Kimse bir şey demiyordu. Çünkü konuşma işi kralların yapması gereken şeydi. Conrad biraz daha önce çıktı.

"Çünkü dünyanın temeli buna bağlıyken sen temeli yok etmeye çalışıyorsun. Öylece durup izlememizi mi bekliyordun?"

"Temel mi? Neyin temeli!? Büyü sadece sizin kibrinizin temelini oluşturuyor! O olmadan yaşayamayacağınızı mı düşünüyorsunuz? Aptal olmayın! 19 senedir yaşıyordum ben!"

"Sen böyle doğdun." dedi krallardan biri. "Bunun suçunu tüm dünyaya yükleyemezsin, Salazar. Senin isteğin yüzünden dünya büyü gücünden vazgeçmek zorunda değil."

"Haklısınız, dünya benim isteğim yüzünden bundan vazgeçmek zorunda değil. Ama arkanızdaki onbinlerce kişi sizin istekleriniz yüzünden hayatından vazgeçmek zorunda, öyle mi!?" Gencin bağırışı pek çok asker tarafından duyuluyordu. Mathias da onu duyan askerler arasındaydı. Linette ve Alain de hiç konuşmadan onu dinliyorlardı.

"Büyü dediğiniz illet, sizlerin sadece birbirinize büyüklük taslayabilmek için kullandığınız bir lanet! Güçlüler zayıfa rahatça zulmediyor, zayıf ise ağzını bile açamıyor! Sizin sözde adaletiniz sadece sizin yakınlarınıza işliyor! Sizlerden uzakta, insanlar büyüyle ölmüş, ölmemiş umrunuzda değil! Büyüyü seviyorsunuz, çünkü güçlüsünüz! Eğer zayıf olsaydınız onun kötülüğünü ve sebebiyet verdiklerini bilirdiniz!"

"Her insan kendini geliştirebilir. Bunlar kimsenin suçu değil. Biraz çalışsalardı herkes güçlü olabilirdi." dedi diğer kral.

"Gerçekten de aptalsınız. Herkes güçlü olduğunda ne olacak sanıyorsun? Az güçlü olan çok güçlü olan tarafından ezilecek. Zayıflar daima var olacak. Ama ben büyüyü yok ettiğimde, siz de fark edeceksiniz, büyüsüz bir dünyanın ne kadar güzel olabileceğini."

"Böyle bir şey olmayacak, Salazar. Bunca insan neden toplandı sanıyorsun?"

"Bunca insan, sizin gücünüzü kaybetme korkunuzu dindirmek için toplandı tabii ki de. Hatta o kadar korkmuşsunuz ki, imkanlarınızın el verdiği her şeyi yapmışsınız. Çünkü burada başarılı olamayıp de geri döndüğünüzde, size çöpmüşsünüz gibi bakılmasından çekiniyorsunuz. Fakat inanın bana, bir yerden sonra o kadar da acıtmıyor."

"Neler yaşadığını biliyoruz. Büyü gücünden yoksun doğman tarihte bir ilkti ve seni öfkeyle doldurması normal ama b-"

"Ne saçmalıyorsun sen!? Beni sinirlendiren şeyin büyü gücüm olmaması olduğunu mu düşündün? Peki neden hala mutlu değilim o zaman? Neden kendi gücümü de yok edecek olan bir şeye kalkışıyorum? Aklını kullanmaya karar vermeden konuşmamalısın."

"Senden bundan vazgeçmeni istiyoruz bir kere daha."

"Ben de bir kere daha hayatlarınızı boş yere feda etmemenizi istiyorum sizden. Eğer burada bana saldırırsanız, size karşılık vermekten çekinmeyeceğimi bilmelisiniz."

"Öyleyse söz bitmiştir." diyen madalyonlu kral, ellerini iki yana açınca madalyon bir anda parladı ve Salazar'ın bedeninden yükselen bir enerjiyi kendine çekmeye başladı. Hiç durmadan hızla gelen enerji, parlak madalyonu doldururken onu takan adam "Tüm büyü gücünü çekeceğim senin!" diye bağırmıştı.

Kıyamet Varisi karşılık vermedi. Sadece küçümseyen gözlerle ona baktı. Bedeninden çekilen enerjiyi umursamıyor gibiydi.

Aradan birkaç dakika geçmişti ki madalyonda aniden bir çatlak meydana geldi ve enerji çekme işlemi durdu. Boynundaki eşyaya bakan kral "Nasıl olur? Tüm büyü gücün çekilmeliydi." dediğinde, yıldırım gözlü gencin cevabı dehşete düşürücüydü.

"Benim büyü gücüm yok. Gerçekten de Kıyamet Mirası'nın kendi enerjisini bitirebileceğini mi sandın?"

Madalyona bakmaya devam eden kral, onu elinde iyice sıkarken öfkeyle "SALDIRIN!" diye bağırdı. Diğer krallar da ona katılınca tüm ordu harekete geçmişti.

"Acınası." Salazar iki parmağını ileri doğru uzattığında bir anda fırlayan yıldırım, önüne gelen tüm askerleri delip geçti. O, birkaç yıldırım daha fırlattığı zaman, 100'den fazla asker saniyeler içinde ölmüştü. Ya da... Ölmemişti?

Etraflarını sarı bir ışık tabakası kaplayan askerler, yerden tekrar kalkıp kendilerine baktıklarında yaralarının tamamen kapandığını gördüler. Işık kaybolduğunda bedenlerinde bir hasar yoktu.

Linette kaldırdığı ellerini tekrar indirdi. Mathias hayrete düşmüştü. O adamların öldüğünden eminken, nasıl olmuştu da iyileşmişlerdi? Bu İlahi Melek Mirası'nın gücü müydü?

Kıyamet Varisi'nin ilgisi bir anda Linette'e çekilmişti. Onca insanın arasından büyünün kaynağını bulması sadece saniyeler almıştı. Bu durumu fark eden altın zırhlılardan birisi "Bizi gördü! Hazırlanın!" diye bağırınca hepsi bir araya toplanıp kalkanları açtılar. Mathias da onlarla birlikte kalkan açmıştı ki Salazar'ın yıldırımlarından biri onlara isabet etti. Kalkanları olmasına rağmen metrelerce geriye sürüklendiler. Bedenlerinde hissettikleri acı da cabasıydı. Tamamen engellemeyi başaramamışlardı.

Bu sırada gökyüzündeki büyücüler ona saldırdı. Üzerine gelen onlarca saldırıyı fark eden yıldırım gözlü genç, arkasında yıldırımdan oluşma ardıl görüntüler bırakarak hareket etti. Hızı inanılmazdı. Hiçbir saldırı ona ulaşamadı. Üstelik yıldırımları, gökyüzündeki büyücülerin çoğunu vurmuştu. Fakat yine sarı bir ışık tabakası büyücüleri kapladı ve yaralar kayboldu.

Bir kere daha onların iyileşmesi üzerine Salazar'ın kaşları çatıldı. İlahi Melek Mirası'nın yerini biliyordu ama korunması durumu zorlaştırıyordu.

"Size bir şans vermiştim. Fakat gerçek savaş başlıyor." dedi ve bir elini havaya kaldırdı. Yağmur bir anda şiddetlendi. Sert rüzgarlar, ona doğru koşan büyücüleri yavaşlatırken kralların atları korkuyla debelenince üçü de yere düştü. Atları kimse durduramamıştı.

"Ölün!" diyip elini yere indirdiği anda bulutlardan fırlayan yüzlerce yıldırım, farklı bölgelerdeki yüzlerce askeri vurdu. Bir anda ölen büyücülere anında müdahaleye hazırlanan Linette, bir altın zırhlının "Dikkat et!" diyip kenara ittirmesiyle kendini yerde bulmuştu. Adam kalkanını açıp gökyüzüne doğru kaldırdı fakat tam üstüne düşen yıldırım, kalkanı da, zırhı da, onun bedenini de küle çevirdi.

İlk ölenleri kurtarmakta geç kalan İlahi Melek Varisi, hemen ayağa kalkarak ellerini bu adama doğru uzattı ve "Nihai Büyü! Ters Akış!" diye haykırdı. Küle dönen adamın üzerindeki tüm yanıklar kayboldu hızlıca. Zırhı bile eski haline dönmüştü. Resmen zaman onun için geriye akmış gibiydi. Ayağa kalktığında kendisi bile inanamadı ne olduğuna.

Fakat bir kere daha aynı saldırı gerçekleşti. Yüzlerce insan ardı ardına ölürken Linette durmadan iyileştiriyordu. "Böyle giderse çok geçmeden enerjim tükenecek. Onu yavaşlatmalıyız." dedi.

Ordu ona ulaşmıştı. Tüm askerler onlara dağıtılan direnç haplarını yuttular. Altın zırhlılar da dahildi. Mathias hem güç geliştirme hapını hem de direnç hapını kullanmıştı.

Arkasında ardıl görüntüler bırakacak bir hızda hareket eden Salazar, kimseye değmeden ordunun içlerine doğru girdikten sonra bir anda yıldırım küresiyle çevrelendi. Aniden genişleyen küre, temas ettiği herkesi öldürmüştü. Ayrıca kendisine fırlatılan büyüleri de etkisiz hale getirmişti.

Hızla hareket etmeye devam eden Kıyamet Varisi, yolu üzerindeki herkese dokunarak onları Kıyamet Fırtınası Mirası'nın yıldırımıyla çarptı ve canlarını aldı. Sarı saçlı varis, bir kere daha herkesi iyileştirdi. Savaş başladığından beri Salazar pek çok kişiyi öldürmüştü. Ama zayiat öldürülenlere göre oldukça azdı.

"Büyü olmasaydı bu savaş hiç gerçekleşmeyecekti. Ölenler dirilip tekrar ölmeyeceklerdi!" Fırtına şiddetini arttırırken varisinden bağımsız olarak insanların üzerine yıldırım yağdırmaya başladı. Salazar öfkelendikçe, fırtına kontrolsüzleşiyordu. Sadece yıkım getirecekti. Şu an için varisinin istediği şey de tam olarak buydu.

Mathias hızla hareket eden Kıyamet Varisi'ni gözleriyle takip etmeye çalışırken bir anda gördüğü saldırıyla "Linette!" diye bağırarak onun önüne geçti. Kalkanını açıp ayaklarını yere sağlam bastığı anda isabet eden yıldırım, onu geriye uçurdu. Birkaç takla atıp kendine gelmeye çalışırken gökyüzünde hissettiği bir enerjiyle birlikte de tekrar kıza doğru atılıp onu kenara itti. İkisi birlikte yere düştükleri anda tam o noktaya kuvvetli bir yıldırım düşmüştü. Biraz rahatlamalarına fırsat vermeden tekrar saldıran Salazar'ın saldırısı bir kere daha Mathias tarafından savuşturuldu. Üst üste 3 kere Linette'i kurtarmıştı. Altın zırhlılar onlar kendilerine gelirken önlerinde kalkanlarından bir duvar kurmuşlardı. Genç kızın ölmüş birini geri getirdiğini gördükten sonra cidden de ölümden korkmuyorlardı.

Bu sırada Alain, Linette'in ilgilenemediği kişilere şifa verebilmek için yeni büyülerini kullanıyordu. "Yaşam Pınarı!" dediği anda yerden fışkıran bir su, temas ettiği her bölgeyi hızlı bir iyileşme sürecine sokmuştu. Yaralı askerler bu suyla tedavi oluyordu.

Salazar, Yıldırım Bariyeri'ni bir kere daha kullandıktan sonra lacivert saçlı bir kadın belirdi arkasında. Elindeki yıldırım kamçısını tüm gücüyle ona doğru savurdu. Bu saldırısı sıradan bir Büyücü İmparatoru'nu öldürmeye yetecek güç barındırıyordu. Fakat içinden geçmesine rağmen Kıyamet Varisi'ni etkilemedi.

"Cidden bana yıldırımla mı saldırıyorsun?" diyen varis, göz açıp kapayıncaya kadar Shandri'nin önünde belirmişti. Onu boğazından yakaladığı anda daha saldırmamasına rağmen Yıldırım Yazıtı tetiklenmiş bir şekilde parlıyordu. "Küçük yazıt seni kurtaramaz."

Kıyamet Mirası'nın yıldırımı, yazıt tarafından engellenemedi ve kadını çarpmaya başladı. Dişlerini sıkan Shandri, çığlık atmak yerine kasılan bedenine rağmen Salazar'ın yüzüne tekme atarak onu yere düşürdü. Kendine gelmeyi beklemeden belindeki bıçağı hızla ona doğru savurduğu anda varis bir kere daha bariyerle çevrelenmişti. Fakat bu seferki normal bariyer değil gibiydi.

Bariyerden sağa sola fırlayan yıldırımlar, Mathias'in mirasına çalıştığı zamanı anımsatır gibiydi. Tek farkı değdiği adamı delip geçmesiydi. Anında can alıyordu. Bu bariyerden yüzlerce yıldırım fırladı ve her yıldırım onlarca kişiyi öldürdü. Shandri bu sırada çevikliği sayesinde  geri çekilebilmişti.

Salazar ağzından akan kanı koluyla sildi. Bariyer hala etrafındayken tekrar insanlara baktı ve tüm hızıyla yıldırımlar saçan bariyeri ordunun daha da içlerine götürdü.

Büyüler peşpeşe üzerine doğru uçtular. Her elementten büyüler mecvuttu. Element olmayan büyü türleri bile bariyeri geçip de ona ulaşamadı. Her adımında yüze yakın kişi ölüyordu. Fakat bir yandan da iyileştiler. Linette asla boş durmadı.

Mathias, onun yanındayken "Az önceki yıldırım, kalkana çarptığı zaman ölüyormuş gibi hissetmiştim. Direncim hala az." diye düşünüp, gücünü arttıracak haplardan birini daha yuttu. Güç seviyesi ne kadar yüksekse direnç de o kadar yüksek olacaktı. Fakat birinin etkisi bitmeden diğeri yutulunca, bedenine fazla yükleme yapılmıştı. Göğsünde bit kasılma hissetti ama önemsemedi. Gücü neredeyse 5. Kademe Büyücü Kralı gibiydi o an. Yeni bir saldırıya dayanabileceğini düşünüyordu.

"Kan Hükmü!" sesi savaş alanında duyulduğu anda Salazar'ın tüm dikkati oraya çekilmişti.

"Kan İblisi Varisi..." dedi sessizce, bedeninde büyük bir acı hissederken. Fakat yeterli değildi. Onun büyü direnci, kendi kanının Kan İblisi Mirası tarafından çekilememesine yetecek düzeydeydi. Çünkü büyü gücü yoktu. Onun kullandığı şey mirasın direkt kendi gücüydü.

Markus onun kanını çekemediğini fark ettiği zaman kendi kanından birkaç kazık şekillendirip ona yollamıştı. Salazar bunları atlattı fakat sanki hedefe kilitlenmiş bir füzeymişçesine geri dönüp tekrar ona doğru uçmaya başladılar. Ne kadar atlatırsa atlatsın, Kan İblisi Varisi'nin kontrolündeyken durmayacaklardı.

"Geber!" Kral Conrad'ın haykırışı duyulduğunda, bedenini sürekli renk değiştiren bir enerji kaplamıştı. Bir elinde tuttuğu Kutsal Büyü Kristali'ni ona doğru uzattığı anda kristalden fırlayan bir enerji, onun olduğu bölgeye düşmüştü. Patlamanın etkisiyle geriye savrulan Salazar, hızlıca toparlandı ve saldırmaya devam etti.

Artık bir yandan Conrad'ın elindeki Kutsal Büyü Kristali'nin saldırısından, bir yandan Markus'un kan kazıklarından, bir yandan da askerlerin saldırılarından kaçması gerekiyordu. Ya da... Saldırıların kaynağını yok etmesi...

Gözle zor takip edilen Salazar, bir anda Kan İblisi Varisi'nin önünde belirdiği zaman bir elini ona doğru uzattı. Fakat yukarıdan gelen bir kılıç darbesinin elini koparmaması için geri çekmek zorunda kalmıştı.

"Kan İblisi Varisi'ni koruyun!" diyen askerler Markus'un önünde etten duvar oluştururken onları delip geçen yıldırımlarla öldüler. Işıkla birlikte ise geri döndüler. Şüphe yoktu ki en sinir bozucu kişi Linette idi. Salazar ona yöneleceği zaman ise kan kazıkları yolunu kesmişti.

Genişleyen yıldırım bariyeri bir kere daha yüzlerce kişiyi öldürdü. Geri çekilmek zorunda kalan Markus, kan kazıklarını fazla uzaktan kontrol edemezdi. Bu nedenle ona yetişmek zorundaydı. Fakat gözle tskip etmesi zor bir hızla ilerleyen Salazar, soluğu Linette'in yanında almıştı.

Kıyamet Varisi'nin bir anda diplerine gelmesi, tüm altın zırhlıları şaşkınlığa uğrattı. Özellikle de Mathias bu durumdan en çok etkilenen kişiydi. Bir önceki karşılaşmalarında hareket edememişti. Fakat bu kez aynı olmayacaktı.

Salazar, Linette'e yöneldiği anda onun karşısına çıkan ilk kişi Mathias'tı. Geniş bıçağını ona doğru savururken Beyin Fırtınası için bedenini kasmıştı. O, elinin tersiyle ona vurmak için harekete geçtiği anda büyü tetiklendi ve görüntüyü yavaşlattı. Fakat bu işte bir terslik vardı.

Sanki yavaşlayan şeyler sadece diğerleri gibiydi. Salazar normalden hızlı şekilde hareket ediyordu. Yavaşlatılmış hali böyleyse, gerçek haline karşı koymak imkansızdı. Nitekim de öyle oldu. Mathias onun saldırısından kaçamadı. Tek darbeyle miğferi kafasından uçup da yüzü ortaya çıktığında, Salazar onu boğazından yakaladı.

"Anlamsız çabalarla yitip gidecek bir hayat daha." dedikten sonra onu çarpmaya başlamıştı ki Shandri tam yüzüne çift tekme attı. Bu kadının tekrar bu kadar yakına girmesini beklemeyen Kıyamet Varisi, yere düşüp bir takla atarken kadın, genç büyücüyü kolundan tutarak çekti.

"Emre uymamanın bedelini sana sonra ödeteceğimden emin olabilirsin!" diye bağırıyordu.

"Ne yapsaydım!? Öylece beklese miydim!?"

"Kes sesini!"

Kadın onu diğer askerlerin arasına attığı anda "Bu kadar yeter!" diyişi duyuldu yıldırım gözlü gencin. Fırtına bulutlarından tam onun üzerine bir yıldırım düştü. Bu olaydan sonra bedenindeki yıldırım daha da şiddetlenen Salazar, iki elini yanlara doğru uzattığı zaman fırlayan bir yıldırım ışını, içinden geçtiği herkesi acılı bir şekilde öldürmüştü. Üstelik ışın kesilmedi. Varis, kendi etrafında dönerken hala elinden ışın çıkıyordu ve geniş bir dairenin içindeki herkesi öldürdü.

Linette tam iyileştirmek için harekete geçiyordu ki aniden ona doğru atılınca bunu yapamadı. Karşılık veremezdi çünkü saldırı büyüsü yoktu. O ne yapacağını bilemezken yardımına dönüşüm büyücülerinden biri yetişti. Gökyüzünde dolanan büyücü, onu yakaladığı gibi oradan uçurup başka yere bırakmak üzere harekete geçti. Fakat yıldırım gözlü genç, artık buna tahammül edemezdi.

Elini kaldırıp indirdi ve bulutlardan düşen bir yıldırım, dönüşüm büyücüsünü vurdu. Onun tuttuğu kız da çarpılmıştı. Doğrudan darbeyi alan dönüşüm büyücüsü ölürken, kız ağır yaralı bir biçimde gökyüzünden düşmeye başladı. Aşağıdaki askerler onu tutabilmek için toplanmışlardı. Durumu çok ağır görünüyordu. Bedeninin farklı yerlerinde yanıklar oluşmuştu ve bilinci kapalıydı. Her an ölebilirmiş gibi görünüyordu.

"Ölüleriniz ölü kalacak!" Linette'in artık iyileştiremeyecek oluşunu fırsata çeviren Salazar, delip geçen yıldırımlarını, yıldırım bariyelrerini ve fırtına bulutlarındaki yıldırımları kullanarak saniyeler içinde binlerce kişiyi öldürdü. Şifa büyücüleri, İlahi Melek Varisi'ni iyileştirme işine koyulmuştu ama yeterince hızlı değildi. Kıyamet Varisi her geçen saniyede büyük hasarlara neden oluyordu. Bu zamana kadar dayanabilmelerinin sebebi de buydu.

"Getirin artık şu lanet kristalleri!" diye bağıran Conrad, elindeki kristali kontrol etmekte zorlanıyordu. Bir sebepten ötürü kristal onu yeterince güçlendirmemişti. Bu sebeple durmadan yapabileceği en güçlü saldırıyı, yani kristalin enerjisinden oluşan patlamaları kullandı. Küçük çaplı patlamalar yoğun enerji içerse de onun askerlerine vuracak kadar büyümüyordu.

Bu sırada Markus da yetişmişti. Linette geri dönene kadar çok geç olacağından, ölülerdeki tüm kanı çekerek kandan oluşan bir yılan misali şekillendirdi ve Salazar'ın üzerine yolladı. Nereye gitse takip eden bu saldırı, nihayet onu yakaladığı zaman hızla boynuna dolanıp ağzından içeri girmeye başlamıştı.

"Ciğerlerini patlatacağım!" Markus onu öldürmeye hazırlanırken varisin bedeni elektriklendi ve yılandaki kan bir anda dağıldı. Ağzından giren kan yüzünden kusan Salazar'ı yine yıldırım bariyeri koruyordu. Kalktığında ağzını sildi.

"İblisler, Kıyamet'in kölesidir. Beni öldürmeye gücün yetmez, Kan İblisi." dedikten sonra elektriklenmiş bedeniyle ona doğru atıldı. Markus kendini kanla kaplarken onun üzerine doğru kan kustu. Kustuğu kan, kenarlarından kristal dikenler şekillenerek ona doğru uçtu fakat hızına yetişemedi.

Kıyamet Varisi bir anda Markus'u yakalayıp "Sen de öldükten sonra ne yapacaklar?" diye sordu. Kızıl saçlı adamın yüzünde ciddi ve korkusuz bir ifade vardı.

Yıldırım gözlü genç, bir anda karnında hissettiği bir acıyla onu ittirip geri çekildi. Başını eğip baktığında sivri uçlu bir kristalin karnına saplandığını görmüştü. Ucundan tutup çıkardıktan sonra parmağını yıldırımla çevreleyip yarayı yakarak dağladı. Yüzünde çirkin bir ifadeyle Kan İblisi Varisi'ne bakıyordu.

Markus da o kendisine bakarken "Bizi gücümüzden ayrılmak istememekle suçluyorsun. Gücün bize büyüklük taslama hakkı verdiğini düşündüğümüzü söylüyorsun. Fakat gücü yüzünden kibirlenen kişi sen değil misin? Seni öldüremeyeceğimizi mi düşünüyorsun? Akan kanın bunun tersini söylüyor çünkü." dedi.

"Madem öyle diyorsan, sana neden böyle düşündüğümü göstereyim." Gök gürültüleri kulakları sağır edecek dereceye gelmişti. Gök, sanki yırtılıyormuş gibiydi. Herkes oradan belki de yüzlerce yıldırımın aynı anda geleceğini anlamıştı. Öyle de oldu. Yüzlerce yıldırım aynı anda düştü. Fakat insanların üzerine değil.

Kıyamet Varisi ne olduğuna baktığı zaman savaş alanının farklı yerlerine büyük kristaller getirildiğini gördü. Nereye yıldırım düşürmek istese bu kristallere düşüyordu. Tüm yıldırımı üzerlerine çekiyor gibilerdi.

"Bu şekilde mi engelleyeceksiniz?"

"Evet?" Markus, o etrafına bakarken onu kan kazıklarıyla çevrelemişti. Tüm kazıklar aynı anda bedenine doğru hızla uçtuğunda, Kıyamet Varisi bir kere daha yıldırımdan bir bariyerle çevrelendi. Tüm kan kazıkları dağılmıştı.

"Saldırıların bana ulaşamayacak." Bariyerin bir kere daha genişlemesi hem üzerine gelen saldırıları yok etti, hem de yüzlerce kişiyi öldürdü. Linette'in baygın olduğu süre içerisinde tüm ordularının çeyreğini kaybetmişlerdi. Salazar'da ise hatrı sayılır bir hasar yoktu.

Askerler bir kere daha büyülerini onun üzerine yolladıkları zaman yıldırım gözlü genç, onlara yıldırımla karşılık verdi. Fakat elinden çıkan yıldırım da dahil olmak üzere fırlattığı her yıldırım, kristallere çekiliyordu.

"Bu kristaller fenaymış ha!" dedi Mathias. Shandri'nin kızgın bakışları onu hemen susturdu ama. Bu sefer de "Bir şey de diyemiyoruz." diye söylendi içinden. Salazar'ın saldırıları artık işlevsiz kaldığı için memnundu.

"Kristaller daha fazlasına dayanamayacak! Bir an önce yapın şunu!" diye bağırdı kristallerle ilgilenen simyacılardan biri. Kristaller saldırıyı çekiyor olabilirlerdi. Ama bu, karşılarındaki kişinin Kıyamet Fırtınası Mirası'nın yıldırımlarını kullandığı gerçeğini değiştirmiyordu. Her şekilde normal yıldırımdan kat kat üstündü. Kristallere aşırı yükleniyordu. Enerjisini doğrudan mirastan aldığı için de Salazar'ın enerji bitmesi gibi bir derdi yoktu. Hep saldırabilirdi.

Yıldırım gözlü gencin bir anlık duraksaması sırasında onun çevresinde, yerden 5 metre yukarıya açılan geçitlerden gelen büyücüler, büyük kazıklar fırlattılar aşağıya doğru. Kazıklar sırayla yere saplandığı sırada Kıyamet Varisi, onların planını anladı ve alandan çıkmak istedi. Fakat o çıkamadan alet çalışmaya başladı ve bu 5 kazığın arasında, Salazar'ı çevreleyecek bir enerji meydana geldi. Beş duvarla çevrelenmişti. Dışarı çıkmak istediğinde, sanki bir dağa kafa atıyormuş gibi hissetmişti.

"Enerji Hapishanesi çok fazla büyü gücü tüketiyor. Uzun süre açık duramaz. İşini bitirmek zorundayız."

Simyacıların bilgilendirmesi üzerine o an hayatta olan herkes, beşgenin içinde kalmış olan varise saldırmak için en güçlü büyüsünü hazırladı. Durumun iyi olmadığını anlayan Salazar da savunmaya hazırlanıyordu. Enerji Hapishanesinin en güzel özelliği, içine girmenin mümkün, çıkmanın imkansız olmasıydı. Tüm büyüler ona ulaşacaktı.

Onbinlerce büyü, gökyüzüne yükselerek onun üzerine doğru düşüşe geçti. Bunun içinde Mathias'ın Çarpmaları da vardı, Shandri'nin yıldırım bombaları da. Kutsal Büyü Kristali'nin enerji patlaması da vardı, Markus'un kan kazıkları da.

Tüm büyülerin kendisine yaklaştığını gören Kıyamet Varisi, tedirgin olmuştu. Bütün gücünü savunmada kullanabilmek için birkaç tane Yıldırım Bariyeri'ni üst üste kurdu. Fırtınadan kendi üzerine düşen yıldırım da gücünü arttırırken mirastan kullanabileceği tüm enerjiyi de büyü direnci kazanmaya odaklamıştı. Onun için bile tehlikeli bir durumdu.

Nihayetinde tüm büyüler beşgenle buluştuğunda, büyük bir patlama gerçekleşti. Yakınlardaki muhafızları geri uçuran bu patlama, Enerji Hapishanesi'nin kazıklarını bile parçalara ayırmıştı. İnsanlar zarar görmemek adına biraz daha geri çekildiler. Kalkan toz ve duman yüzünden hiçbir şey görünmüyordu.

Bir dakika böyle geçti. Toz çekilmediğinden hala sonucu görememişlerdi. Fakat bir karşılık gelmemesi onlara başarmış olduklarını düşündürmek için yeterliydi. Herkesin yüzünde bir gülümseme beliriyordu.

"Başardık!" diye bağırdı biri. Herkes sevinç çığlıkları atarken Mathias da bağırıyordu. Fakat Shandri onun kafasına sertçe vurarak onu yere düşürdü.

"Hesap vermeden önce sevinemezsin! Saraya geri döndüğümüzde hepsini soracağım sana!"

"Ama kazand-"

"Neyi kazandınız!?"

Toz bulutunun içinden bir ses yükseldi. "Kazandığınız tek şey, öfkem."
Düşen bir yıldırımla birlikte toz bulutu aniden dağıldığı anda kimse kendine gelemeden Salazar, Shandri'nin yanında bitti. "Geberip git!"

Onu yakalamıştı ki, Mathias tüm gücüyle Kıyamet Varisi'nin yüzüne yumruk attı. Çok güçlü değildi ama Shandri'yi bırakmasına yetmişti. Kadın tam atılacakken bir anda fırlayan bir yıldırım, onun karnını delip geçmişti. Neredeyse yumruk büyüklüğünde bir delik, etrafı yanık şekilde kadının karnındaydı. Ağzından kan geldi. Ayakta duramayıp yere yığıldı.

"Usta Shandri!!" Kadının bu hali üzerine öfkeyle dolan Mathias, tüm gücüyle ileri atıldı. Fakat daha hiçbir şey yapamadan Salazar onu tekrar yakaladı ve bir miktar yıldırım verdi bedenine. Tüm bedeni uyuşan genç büyücü, bıçağını elinde tutamamıştı daha fazla.

Yakındayken Kıyamet Varisi'ne baktı. Az önceki saldırıyı nasıl atlatmıştı? Bu mümkün müydü? Fakat o kadar da kolay olmadığını fark etti. Salazar da yaralıydı. Belki de zorlukla ayakta duruyor, kendini amacı uğruna sınırlarına kadar zorluyordu. Yine de yıkılmadığı kesindi.

"Size yaşamanız için çok şans verdim. Fakat her seferinde reddettiniz. Seni geçen sefer bıraktığım için kendini çok mu güçlü gördün?"

Onu iki eliyle tutarak yerden biraz yukarı kaldırdı. "Ondan ayrılamadığınız büyüyle öleceksiniz." dediği anda bulutlardan düşen bir yıldırım, beyaz saçlı büyücüye çarptı. Artık yapılabilecek bir şey yoktu. Bu saldırıdan sağ kurtulmak, mümkün olmayan bir şeydi.

Tabii bu, işin dışarıdan görünen yüzüydü. İçeride ise Mathias, annenin mirasını kullandığı anıyı tekrar görüyordu. Belki de zihninde yüzlerce kez canlandırdığı bu sahneyi, bir rüyaymışçasına tekrar izliyordu. Her seferinde aynı enerjiye ulaşmıştı. Ama mirası asla uyandıramamıştı. Bunun nedenini işte o zaman anladı.

"Fırtına eksikti."

Her zaman gökyüzünden yeryüzüne indirecek bir fırtına olmalıydı. Bu mirasın gücü buydu. Fırtına Habercisi Mirası, fırtınaya ihtiyaç duyacaktı tabii ki.

Mathias, yıldırımla ölmedi. Aksine tüm yıldırım bedeni tarafından emilirken gözleri bembeyaz şekilde parlamaya başladı. Bedeninden yayılan yıldırımlar bir küre şekline gelip onu içine aldığında, Salazar'ın elinden kurtulmuştu.

"Nihai Büyü! Fırtına Habercisi Mirası! Fırtına Golemi Çağrısı!"

Hikaye İle İlgili Bilgiler #61

Hikayeyle ilgili bu bölümde vereceğim ilk bilgi, bu bölümün 3,4k olmasıdır .d yazarken dalmışım .d şarjım 90'dı 44 olmuş :')

Miraslardan bazıları, uyandırılmak için belli başlı koşullara ihtiyaç duyar. Bu koşulların oluşması bazen çok uzun sürebilirken, bazen de miras kendi koşullarını kendisi oluşturur. Bir kere uyandırılan miras, artık eski koşullara tamamen ihtiyaç duymayacaktır. Koşulların oluşmasının uzun sürebilmesi sebebiyle çoğu büyücü koşulsuz mirasların daha iyi olduğunu düşünür. Fakat koşullu mirasların gücü, daima koşulsuzlardan daha fazla olmuştur.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44433 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr