3. Cilt: Felaket, Bölüm 4

avatar
324 0

Mathias - 3. Cilt: Felaket, Bölüm 4


3. Cilt: Felaket
Bölüm 4

Etraflarında en azından 20 haydut belirmişti. Üstelik bu adamlar basit kişiler değildi. En zayıfı Büyücü Büyükustasıydı. Sarışın adamdan Büyücü Üstadı hissi yayılıyordu.

"Çok fazlalar." dedi Dorian. "Kazanamayız. Bir şekilde kaçmalıyız." diye fısıldadı.

"Geçit büyücüleri varken öylece kaçamayız. Şehirden çok uzaktayız. Hemen önümüzde belirirler." Garvin de aynı seste cevap verirken çoktan silahlarını çekmişlerdi. Ne yazık ki Mathias sadece bir Büyücü Ustasıydı. Onun sahip olduğu büyülerle belki bir iki kişiyi etkisiz hale getirebilirdi ama daha fazlasını beklemek aptallık olacaktı. Tek kurtuluş yolu kaçmaktı.

"Kaçmayı planlıyorsanız koşan hedefleri vurmayı daha çok sevdiğimi söylemeliyim." Yayını gerip gerip bırakırken konuşuyordu sarışın olan. "Kaçmayacaksanız da en azından direnç göstererek işi uzatmayın."

O böyle dediği anda tüm haydutlar aynı anda saldırdı. Çeşitli büyüler her yönden üzerlerine doğru uçarken "Nihai Büyü! Dev Savunması!" diye bir cümle duyuldu. Tüm bedeni katman katman kayayla kaplanan Dorian, diğer ikisinin üzerine kapanarak tüm büyüleri engellemişti. "Yerler böyle savaşı!" diye bağırdıktan sonra Mathias ve Garvin'i yakalayıp koşmaya başladı. Haydutlar ezilmemek için kenara çekilmişlerdi.

"Heyt be yiğidim! Koş! Özgürlüğe koş! Yakalanırsak mezarlar çok dar! Sana göre mezar da kazmaz bak bunlar! Daha hızlı koş! Hadi aslanım! Hadi taş göbeklim!" Genç büyücü bir yandan gaz verdikçe taş devi koşmaya devam ediyordu. Sarışın adam ise gülümsedi.

"Hazırlanın." diye emir verdi yanındaki iki kişiye. Geçit büyücüsü üst üste duran iki geçit açtı. Hemen onun yanındaki Dönüşüm Büyücüsü ise bir kılıca dokunarak kendini çeliğiyle kapladıktan sonra geçide atladı. Alttakinden girip üsttekinden çıkıyordu. Gittikçe hızlandı, hızlandı ve hızlandı derken geçit büyücüsü, üstteki geçidi bir anda kaçan Dorian'ın yüzünün önüne getirdi. Çelikle kaplı adam, o hızda uçarak şişman büyücünün yüzüne çarpınca katmanlar kırıldı ve taş devi bir anda kendini yerde buldu. Yüzü paramparça olmuştu.

Kayalar gittikçe ufalandı. Mathias ve Garvin ayağa kalkarken Dorian da taş yığınlarının içinde yatıyordu. Onun gibi birisi için çok fazla hareket olmuştu. Üstüne bir de koşması gerekince iyice bitmişti.

"Çabalarınız anlamsız." Yaydan fırlayan bir ok, tam da şişman byüücüye doğru giderken hemen onun yanında yatan yıldırım büyücüsü, kaya parçalarından birini biraz kaldırarak kalkan olarak kullandı. Bu yay normalden daha güçlü görünüyordu. Çünkü ok, kayayı delmiş ve ucu arkadan çıkmıştı.

"Ona toparlanması için biraz zaman kazandıralım." Garvin de kendine gelince şişman büyücüyü bir toprak kubbenin içine aldı. Bu onu en azından biraz koruyacaktı. "Sen ve ben, Mathias. Durum kötü görünüyor. Bir çıkış yolu bulmamız gerek."

Haydutlar onlara alaycı gözlerle bakarken yıldırım büyücüsünün aklına bir fikir geldi. "Hey, çorak surat." dedi sakince. "Bir fikrim var ama işe yaraması çok düşük ihtimal."

"Kabul. Bende fikir olmadığına göre seninkini uygulayacağız."

Ondan da onay gelince genç büyücü, elinde oluşturduğu küçük bir misketi haydutlardan birinin üzerine fırlattı. Fakat bu tür bir şey bekleyen adam, kenara kaçarak bundan sıyrılınca saldırı çok uzağa gitmişti.

Onlara saldırmayı deneyerek enerjisini boşa bitirmemeye karar veren Mathias, enerji harcayarak oluşturduğu ikinci misketi gizlice yere fırlattı. Küçük enerji topu, toprağa yapışmıştı.

"Bir dakika sonra açık alanda olduğumuzdan oldukça fazla kişinin görebileceği bir işaret olacak." diye fısıldadı. "Bir yıldırım düşecek."

"Eh, güneşli havada yıldırım görsem ben de şüphelenirdim." Garvin bu fikrin işe yarayabileceğini inkâr etmedi. Ama söz konusu olan zamanı kazanmaları gerekecekti.

"Siz var ya," diye söze girdi genç büyücü. "Beş kişiye bu kadar adamla saldıracak kadar korkaksınız."

"Beş?" Sarışın adam ilgisizce gözlerini etrafta gezdirdi ama başka kimseyi göremedi.

"Kubbenin içindekini 3 kişi saydım. 4 de sayabilirdim ama saymadım. Sor bakalım, neden saymadım?"

"Neden saymadın?"

"Çünkü geçen gün 4. kişi olarak sayacağım yerini kestim. Bu da biraz hacim kaybetmesini sağladı diyebiliriz. O yüzden 3 kişi saydım."

Haydut ona bakarken garip bir yüz ifadesi takındı. "Ne saçmalıyorsun lan sen? Ölüm korkusu sana kafayı mı yedirtti?"

"Yedim lan! Yedim! Hem de peynir ekmekle yedim! Yaklaşmayın, tanrının sevdiği bir insanım. Çarpılırsınız bak, benden söylemesi!"

"Şunu öldürün de tanrının yanına yollayın."

Gelen emirle birlikte haydutlar saldırıya geçecekken Yıldırım Damgası aktifleşti ve bulutların arasından inen güçlü bir yıldırım, küçük bir patlamaya sebep oldu. İnsanlar geri çekilirken "Bak! Çarpılıyordunuz az daha!"

"Ucuz numaraların bana sökmez, velet. Yere attığın o şeyi fark etmeyeceğimi mi sandın? Avcının Gözleri'nden hiçbir şey kaçmaz." Sarışın adam yayını sırtına takıp belindeki avcı bıçağını eline aldı ve öne çıktı. "Anlaşılan ikinizle benim ilgilenmem gerekecek."

Garvin tedirgindi. Eğer Mathias da Büyücü Büyükustası olsaydı, o zaman bir şansları olabilirdi. Ama savunma sınıfı olan kendisi ile bir Büyücü Ustası olunca, işler içinden çıkılmaz bir hal alıyordu.

"Bu kokusunu aldığım şey, korku mu?" Haydut, burnundan derin derin içine çekti havayı. Bunu yapınca yaydığı histe biraz yoğunlaşma olmuştu.

"Gücünü arttırdı." diye düşündü Garvin. "Saldırı Sınıfı Destek Büyücüleri sinir bozucu yeteneklere sahip. Görünüşe göre yırtıcı hayvan tipi büyüleri var."

Toprak büyücüsü, Mathias'a doğru döndü ve "Onu çarpabildiğin kadar çarp." dedikten sonra gürzünü eline aldı. "Gel de suratını yamultayım."

İkisi karşı karşıya geldikleri zaman toprak büyücüsü, saldırmak için hem büyülerini, hem de silahını kullanıyordu. Fakat bir kere bile vuramadı. Sarışın haydutun parlayan gözleri ona rahat bakamamasına neden oluyordu. Üstelik adamın tepkileri çok hızlıydı. Avıyla oynayan bir yırtıcıyı andırıyordu bu sahne. Avının tüm çabalarını zevkle eziyordu.

"Çarpma!" Küçük bir yıldırım ona doğru uçarken adam çok kıvrak bir hareketle bunu savuşturdu ve Garvin'in koluna bir kesik attı. Silahı tuttuğu tarafına aldığı bu darbe, elinin gevşemesine sebep olmuştu.

"Çarpma!" Mathias tekrar saldırdı ama nafile gibi duruyordu. Yıldırım daha yeni yola çıkmışken adam, bedenini öyle bir hareket ettiriyordu ki saldırının ona değmeyeceği çoktan belli olmuş oluyordu.

"Al bunu ye o zaman, civciv suratlı!" Yıldırım büyücüsü, Garvin'in de yaralanması üzerine neredeyse tüm enerjisini kullanarak Enerji İpçikleri şekillendirdi ve hepsini hayduta yapıştırdı. Tuhaftı ki haydutun hızlı tepkileri bu sefer işe yaramamıştı.

Adam kendi üzerindeki ipleri kesmeye çalıştığı zaman bıçağı onların içinden geçti. Dokunamamıştı bile.

"Çarpma!" Küçük yıldırımın cızırtısı bir kere daha duyuldu. Bu sefer çok daha şiddetliydi. Pek çok küçük yıldırım aynı anda sarışına doğru ilerlemeye başladığı anda, adam yine hızla hareket etti. Normalde tüm saldırıların boşa gitmesi gerekirdi ama Enerji İpçiği'nin kablo görevi sayesinde saldırıdan kaçamadı. Tüm yıldırımları bedenine yemişti.

Büyücü Üstadı'nın büyü direncine sahip olsa da canı yine de yanan sarışın haydut, bir anlığına durduğu anda Garvin yerden tam onun yüzüne gelecek şekilde çapraz bir duvar çıkardı. Suratının ortasına yediği darbeyle geri savrulan adam, silahını da elinden düşürmüştü. Birkaç saniye yerde kaldıktan sonra yüzünü tutarak ayağa kalktığında, parlak gözlerinde büyük bir öfke vardı.

"Bunun bedelini ödeyeceksiniz! Saldırın!" Onun emriyle tüm haydutlar yine aynı anda saldırıya geçti. Dorian hala kubbenin içindeydi. Yeterince toparlanamamış gibiydi. Galiba son yaklaşıyordu.

Garvin, Mathias ve kendisini bir kubbe içine almaya hazırlanırken uzaklardan fırlayan bir ok, doğrudan sarışın adamın üzerine uçtu. Okun geldiği yöne bile bakmadan onu tek eliyle havada yakalayan adam "Demek daha fazlası geldi." dedi. Oku ikiye ayırmıştı ellerinde.

Genç büyücü, bu adamın savunmasına hayret ediyordu. Zaten her saldırıyı savuşturabilmesi yetmiyormuş gibi bir de sürpriz saldırıları da mı engelleyebiliyordu? Madem bu kadar sağlamdı, neden ipçikleri engellememişti?

Bu sırada büyük bir grup lonca üyesi onlara yaklaşıyordu. Her biri av görevleri için uzaklara gelmiş kişilerdi. Daha güçlü mahlukatlar daha uzaklarda olurdu ve onlara ödenen para çok daha fazlaydı. Bu nedenle de insanlar buralardaydı.

"Sayınız oldukça fazla görünüyor. Şimdilik geri çekileceğiz sanırım." Sarışın adam, yavaşça arkasına dönerken konuştu. "Yakında bir önemi kalmayacak zaten. Son günlerinizin tadını çıkarın. Bize fazladan iş çıkarmanın bedelini ağır ödeyeceksiniz." Geçit büyücüleri geçit açtı ve bütün haydutlar oradan ayrıldı. Son geçit kapanmadan önce sarışının son sözleri duyulmuştu.

"Adım Daylen. Unutmayın, hayatlarınız için yalvarırken lazım olacak."

"Hala burada mısın lan sen? Kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırdığın zaman kaçman gerekmiyor mu?" Mathias ona karşılık verirken çekinmedi. Çünkü arkasında şehirden gelen onca insan varken neyden çekinecekti ki? Daylen'ın yüzü iyice kasılırken geçit kapandı.

"Hey, siz iyi misiniz?" diye sordu oraya gelenlerden biri.  Genç bir kızdı ama ondan beklenmeyecek şekilde sırtında ağır bir kılıç vardı. "Bizden daha ileride kimsenin olmayacağını düşünmüştük. Yıldırımı görünce kontrol etmeye karar verdik."

"İyi ki gelmişsiniz. Sıkıntılı bir durumdaydık. Teşekkür ederiz." Garvin onunla konuşurken Mathias da Dorian'a bakmaya gitti. Toprak büyücüsü kubbeyi tekrar indirince şişman büyücü derin bir nefes aldı.

"Ulan salak herif! Bir insan burada uzun zaman bırakılır mı!? Boğuluyordum lan! Kalın kalın yapmışsın bir de kubbeyi! Hava yoktu içeride hava!" Açık havaya çıkmanın sevinciyle iyice içine çekti havayı.

"Salak, parmağınla az eşeleseydin ya nefes yeri için." Genç büyücünün ciddi bir şekilde söylediği bu tavsiyesi onu daha da kızdırdı.

"Bu kubbeler saldırıları durduruyor. Parmağımla eşelenir mi lan!?"

"Taşla eşeleseydin?" Böylece onlar biraz daha tartışırken Garvin konuşma kısmını halletmişti ve diğerleriyle birlikte şehre döndüler. Büyük bir grupla birlikte oldukları için mahlukatlarla uğraşarak daha fazla yorulmalarına gerek yoktu. Dorian en azından biraz dinlenmişti. Fakat Mathias ve toprak büyücüsü... Tam anlamıyla bitmişlerdi. Öyleydi ki loncaya gelince doğrudan uyudular ve tüm açıklamayı şişman büyücü yaptı. Hemen ardından o da dinlenmeye çıkmıştı.

Yatağına uzandıktan sonra aklına son anda duydukları geldi. Savaş sırasında kubbenin içinden çok bir şey duyamamıştı ama sarışın haydutun onları tehdit edişini duymuştu. "Yakında bir önemi kalmayacak zaten. Son günlerinizin tadını çıkarın." diye tekrarladı.

Ne demek istemişti? Ne planlıyorlardı? O adam, haydut yerleşkesinde yaşayan bir Büyücü Üstadıydı. Yerleşkelerde daima bir Büyücü Kralı da olurdu. Ayrıca haydutları da savaş konusunda deneyimli kişilerdi. Bir şeyin peşinde oldukları açıktı. Acaba neyin peşindelerdi?

"Mari... O biliyor olmalı." diye düşündü. Sonuçta o kız o yerleşkeden kaçmıştı. Kendisinin peşinde olduklarına inanıyordu. Ama o daha Acemi Büyücüydü. Asıl peşinde oldukları şey Mari olamazdı. Fakat yine de bir şeyler bildiği kesindi. Hatta onun bir şeyler bildiğini de bildiklerini düşünüyor olmalıydı. Yoksa neden peşinde olmalarından çekinecekti ki? Büyük ihtimalle bilgi sızdırmasını istemiyorlardı.

"Şu kızı bulsak iyi olacak gibi."

Hikaye İle İlgili Bilgiler #32

Destek Büyücüleri çeşitli konularda insanların gücünü arttırabilen kişilerdir. Kendi içlerinde sınıflara ayrılsalar da her sınıf oldukça işe yarardır. Sıradan Destek Büyücüleri, büyülerini sadece başkaları üzerinde kullanabilirler. Onlara göre daha nadir olarak büyülerini kendi üzerinde de kullanabilen Destek Büyücüleri mevcuttur. Pek çok konuda artış elde edebildikleri için savaşması en yorucu rakipler olabilirler. Destek büyücülerinin büyüyü uygulayabilecekleri kişi sayısı, büyüde ne kadar ustalaştıklarına göre değişir. Ne kadar az kişiye uygulanırsa, büyü o kadar güçlü bir artış sağlar.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44447 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr