Bölüm 36: Lin Ming'in Dövüş Sanatları Kalbi

avatar
11076 42

Martial World - Bölüm 36: Lin Ming'in Dövüş Sanatları Kalbi


 

Çeviri: bebebiskuvisi

 


Lin Ming oturduktan sonra, platformun beyaz mermerden inşa edilmesine rağmen en ufak bir soğukluk bile yaymadığını gördü. Aksine, eşsiz huzurlu bir sıcaklık yayıyordu. Dikkatle baktığında, yeşim platformun üzerine çok sayıda farklı çizgi ve sembol işlenmiş olduğunu gördü. Bunlar runlardı.


Bu büyük yeşim platform, büyülü bir düzendi. Bu büyülü düzenin, Yedi Derin Vadi’den Xiantian uzmanlar tarafından yapıldığı söyleniyordu. Onlar için, gerçek ve illüzyon arasındaki farkı anlamak bile mümkün değildi.


Ama Lin Ming endişelenmedi. Bir rüya dünyası, sadece bir rüya dünyasıydı. Aklını sağlamlaştırdığı sürece, rüya dünyası sınırsız ve öngörülemez olsa da sağlam duracaktı!


Lin Ming yeşim platform üzerinde otururken zihni parlak bir ışıkla doldu.


On nefeslik süre sona erdiğinde etrafını kör edici bir parlaklık kapladı ve görüşündeki her şey kaybolarak sadece kendisi kaldı.


Önünde, göz alabildiğince uzanan kırlık bir alan ortaya çıktı. O anda, uzun çimlerin içinden her biri bir adam kadar uzun olan vahşi canavarlar çıktı ve Lin Ming’e doğru koşturmaya başladı.


Bu birkaç düzine canavar, Lin Ming’in daha önce kemiklerini ayırmış olduğu birinci seviye canavarlardı. Birlikte koşarlarken çimler ve zemin sarsılmaya başladı. Heybetli bir güç gümbür gümbür ona doğru geliyordu!


Lin Ming en öndeki canavar ona saldırana kadar gözünü bile kırpmadı!


“Fu!”


Vahşi canavar bedenini delerek geçti. Lin Ming hâlâ sapasağlam duruyordu. Ama canavar onu deldiğinde çok yoğun bir baskı ve şok hissetmişti. Bunun sadece bir illüzyon olduğunu bilse de yine de ruhundan gelen korku hissinden kurtulamadı.


Bu büyülü düzenin etkisi miydi? Bir insan bunun bir illüzyon olduğunu bilse dahi kendini kaybedebilirdi. Bir kez kaybettikten sonra da bunun bir illüzyon olup olmadığını söyleyemeyecek duruma düşerdi.


Öyle bir şey olursa illüzyon gerçeğe dönüşürdü. İllüzyon onu öldürürse rüya içinde ölebilirdi bile.


Lin Ming ilk turu güvende bir şekilde geçerken yeşim platform üzerinde bir düzine parlama oldu. Bir sürü insan yeşim platformdan kayboldu ve meydanda ortaya çıktı. Hepsinin yüzü kemik beyazı olmuştu ve solgun göz kapakları seğiriyordu. Rüyada kendilerini kaybetmişlerdi ve bir kez kaybettikten sonra canavarlar tarafından parçalandıklarını, yendiklerini ve kemiklerinin çiğnendiğini hayal etmişlerdi. Korkuları yavaş yavaş büyümüş ve en sonunda zihinleri kırılmıştı. Böylece gerçekliğe dönmüşlerdi.


Çardaktaki Yedi Derin Savaşçı Evi Kıdemlileri yavaşça başlarını salladı. Amaç Testi’nin ilk kısmı, cesareti test ediyordu. Dövüş sanatları yolu tehlikelerle doluydu. Kişinin bunlara karşı koyacak cesareti yoksa dövüş sanatlarında eğitim yapmasının anlamı neydi?


“Muyi, o çocuğun ne kadar vahşi olduğunu biliyor musun? Hemen geçti.” Konuşan adam, Muyi’nin Lin Ming’i tanıdığını ve aralarında bir ilişki olduğunu biliyordu. Ama Muyi, Lin Ming’in yazıt tekniklerindeki başarılarından söz etmemişti. Zira hiç kimseye söylememesini, Lin Ming istemişti.


Muyi sadece Lin Ming’i tanıdığını söylemişti ve onun gelişimine bir göz atmak için bu giriş sınavını izlemeye gelmişti.


Güzel kadın yönetici de çardaktaydı. Lin Ming’in Güç Testi’ndeki olağanüstü performansından dolayı onun ismini not etmişti. Lin Ming’in çok kısa bir süreliğine kaşlarını çattığını, ama ardından hemen sakinliğini tekrar kazanmış olduğunu gördü.


Ama diğer insanlara bakınca, çenelerini sıktıkları ve yüzlerinin renginin değiştiği görülebiliyordu. Rüya dünyasındaki vahşi canavarların saldırılarıyla boğuştukları açıktı…


İllüzyonun içinde, kendine güveni daha çok olanın kalbi de daha güçlü olurdu. Bunun tam tersi de gerçekti elbette. Vahşi canavarlarla boğuşan adaylar da cesarete sahipti ama Lin Ming’in korkusuz kalbi hepsini aşıyordu. Lin Ming bin yıllarca sabit kalan kayalar gibiydi. Vahşi canavarlar ona ne kadar saldırırsa saldırsın sabit kalacaktı ve böylece illüzyonu kırmıştı.


“Özellikle bu çocuğu görmeye gelmenize şaşmamalı, dövüş sanatları kalbi olağanüstü. Ling Sen’le kıyaslanabilir.” dedi yaşlı bir adam.


Muyi sadece gülümsedi. Lin Ming’in ilk engeli aşmasına hiç şaşırmamıştı.


Qin Xingxuan ise, Lin Ming’in sonuçlarını gizlice giriş sınavına girdiği zaman aldığı sonuçlarla kıyaslıyordu. Lin Ming’in yeteneği ondan çok daha düşük olsa da, dövüş sanatları kalbi şaşırtıcı derecede sağlamdı. Bu sınava katıldığı zaman, ilk turda biraz zaman harcamıştı ama Lin Ming birkaç nefeslik zamanda geçmişti.


Lin Ming ikinci kısma geçmişti.


İkinci kısımda, gözlerinin önündeki sahne çarpıcı bir şekilde değişti. Lin Ming aniden kendini öldürme niyetinin her yandan yükseldiği bir savaş alanının içinde buldu. Etrafında savaş sahneleri ortaya çıktı. Göğe kadar uzanan ceset dağları ve kan denizleri onu çevreledi. Kırılmış mızraklar ve kırılmış kılıçlar, insan kemikleri parçalarıyla beraber yerde yatıyordu.


Aniden havada savaş çığlıkları yükseldi. Uzakta, bir duman bulutu havalandı. Lin Ming’in her iki tarafında da birer süvari ordusu ortaya çıktı. Ağır zırhlar giyen ve koca mızraklar taşıyan savaşçılar hem sağdan hem soldan yaklaştı. Aniden ortaya çıkmışlardı ve Lin Ming onların ortasında sıkışmıştı.


İki büyük ordu ona doğru atıldı. Korkunç savaş naralarıyla beraber ezici öldürme niyetleri havayı doldurdu. Lin Ming ise hareketsiz kalıp aklına odaklandı. İllüzyonla ilk karşılaştığında şaşırmış ve bu yüzden kalbi biraz dalgalanmıştı ama bu kez hazırdı ve aklını korudu.


Sonuç olarak da yaklaşan ordular kayan küller hâline geldi. İllüzyon yine kırılmıştı!


“Mm. Kırdı mı? Yoksa kıramadı mı?” Bir Kıdemli, Lin Ming’e baktı. Bu çocuk garipti. İfadesi birazcık bile değişmemişti. Runlardan yayılan parlak ışıkları görmese büyülü düzenin bozulmuş olduğunu düşünürdü!


“Bu çocuk basit biri değil. Rekor bile kırabilir. Ling Sen’i yakalayabilirse hoş bir sürpriz olur!”


Amaç Testi beş kısımdan oluşuyordu. Sıradan birinin hepsini geçmesi bir saat kadar sürerdi. Son on yıl içinde, en iyi sonucu lan kişi, Göksel İkamet’ten Ling Sen’di. Testi tamamlamak için bir tütsülük zaman kullanmıştı. Bu sonuç da Yedi Derin Savaşçı Evi Kıdemlileri’ni şaşırtmıştı, çünkü Ling Sen dışında en hızlı kişinin yarım saat harcaması gerekmişti.


ÇN: Bir tütsünün yanma süresi beş dakika.


Ling Sen’in bunu başarabilmesinin nedeni, istediği bir şeyin ya da ihtiyaç duyduğu bir şeyin olmamasıydı. Soğuk kanlı bir katilden farksızdı. Dövüş sanatlarına çalışan bu tip insanlar, gerçekten de en korkunç insanlardı.


Ling Sen de bunu kanıtlamıştı. Sadece yirmi yaşındaydı ve orta kalite Dördüncü Seviye Yetenek’e sahipti. Ve bu yeteneğiyle Göksel İkamet içinde en iyi acemilerden biri olmuştu. Yüksek kalite Dördüncü Seviye Yetenek sahibi birçok dahiyi bile ardında bırakmıştı.


“Şimdi övgünün zamanı değil. Son üç kısım daha zor.” İhtiyarlardan biri sakalını sıvazlayarak konuştu: “Ling Sen’in rekoru o kadar kolay kırılamaz!”


Lin Ming illüzyonda üçüncü kısma geçti. Binlerce asker ve savaş sahnesi yok oldu. Kendini lüks dekore edilmiş bir çadırın içinde buldu. Duvarlar ve tavan zarif ipek dökümlerdi ve her yönden dumanlı, sarhoş edici bir güzel koku geliyordu.


Tüm pembe ipek dökümlerin ardında bir düzine etkileyici kız dans ediyordu. İnce ve güzel bedenleri, düzgün ve zarifti. Kusursuz görünüşleri, parlak ayı da en güzel çiçekleri de utandıracak kadar güzeldi. Aşağı yukarı birbirlerine sürtünerek hareket ettiler ve kıyafetlerini çıkararak Lin Ming’e doğru yürüdüler. Bir sonraki an, harika bir sahne Lin Ming’in görüşünü kapladı. Sayısız koca meme ve güzel kalça Lin Ming’in önünde sallandı. Sayısız güzel kadın Lin Ming’in etrafını çevirdi ve kendilerini ona sundu. Verdikleri her nefes, cezbedici bedenlerinden ayartıcı kokuların yayılmasına neden oldu.


O anda, Lin Ming kalbinin ısındığını hissetti. Kan akışı hızlanırken kasıklarında ufak bir hareketlenme oldu. Ama çabucak kalbindeki sıcaklığı bastırdı ve aklını tekrar korumaya aldı.


Ama genç kızlar hemen ortadan kaybolmadı. Bunun yerine keyifsiz bir şekilde yerdeki kıyafetlerini toplarken surat astılar. Öfkeyle Lin Ming’den uzaklaşırlarken bile kalçalarını ileri geri sallayışları büyüleyiciydi. Oradan ayrıldıklarında çevre tekrar değişti. Bu sefer, sıcak ve kişisel görünen bir yatak odasındaydı. Maun bir yatak duvara dayanarak desteklenmişti. Yatakta, kızıl pamuklu bir ceket ve tüylü bir cübbe içinde oturan bir kadın vardı. Saçında, çiçek şeklinde bir yeşim broş vardı. Kadın yirmi beş yaşlarında görünüyordu. Orada öylece otursa bile zarif bir görünüşe ve auraya sahipti. Görünüşü, Lin Ming’in hatırladığından pek farklı değildi. Her ne kadar daha olgun ve baştan çıkarıcı bir çekiciliğe sahip olsa da, o kesinlikle Lan Yunyue’ydi!


...Lan Yunyue…


Lin Ming şaşıp kaldı. Bu, Lan Yunyue’nin on yıl sonraki hâli miydi?


“Şşşş, uslu ol, ağlama…” Lan Yunyue, yatakta yatan iki yaşlarındaki bebeklere bir ninni mırıldanıyordu. Bebekler ikiz gibi görünüyordu. Bebeklerin yüzleri...biraz Lin Ming’i andırıyordu…


Sanki Lin Ming’in baktığını fark etmiş gibi, bebekler güzel gözlerini açtılar ve Lin Ming’e masumca gülümsediler. Masum çocukların sesleri Lin Ming’in kulaklarında yankılandı ve afallamasına sebep oldu.


Lan Yunyue de Lin Ming’e gülümsedi. Dolgun kırmızı dudakları ayrıldı ve konuştu: “Lin Ming, hayatım, geç oldu, dinlenmelisin!”


O anda, Lan Yunyue’nin ve ikiz bebeklerin gülümseyen tatlı yüzlerini görünce, Lin Ming’in dövüş sanatları kalbi sarsıldı. Bir eş, çocuklar, canlı ve sıcak bir ev…


Bir zamanlar kendisi için böyle bir hayat istememiş miydi?


Şimdi onu elde etmişti, durabilirdi…


Bu düşünce ortaya çıktığında Lin Ming kendine geldi. Dilinin ucunu sertçe ısırdı ve acının aklını başına getirmesine izin verdi.


Çevre değişti ve Lan Yunyue ile bebekler kayboldu.


Bomboş karanlığa bakarken Lin Ming’in kalbi hâlâ çok hızlı atıyordu ve soğuk terlerle kaplanmıştı.


Neredeyse! Neredeyse kendini kaybetmişti!


İllüzyonu düşünürken derin bir nefes aldı. Her şey, bunların hepsi ve o kadın geçmişte kalmıştı!


Belki kalbinden böyle arzular geçmişti ama bu düşünceler geçmişte…


“Geçmişte mi?”


Arkasından gelen ruhani ve kısık bir ses duydu. Lin Ming hemen arkasını döndü. Çekici bir cheongsam giyen bir kadın duruyordu. Otoriter bir havayla elinde sade bir kılıç tutuyor ve cesur görünümüyle birlikte kabiliyetli bir güzel olduğunu vurguluyordu.


ÇN: Cheongsam geleneksel çin elbisesi, bu kıyafetin Türkçe’de bir karşılığı var mı bilmiyorum. https://tr.aliexpress.com/store/product/New-Red-Arrival-Vintage-Chinese-Tradition-Women-s-Silk-Long-Cheongsam-Dress-Charming-Sexy-Qipao-Size/1796258_32822386264.html


“Qin Xingxuan?”


Lin Ming şok oldu. Bu kadın Qin Xingxuan’dı ve yirmi yaşından birazcık daha büyükmüş gibi duruyordu.


“Madem geçmişteyiz, beraber yetişim yapmaya ne dersin...benimle beraber? Dövüş sanatları dünyasını keşfedebiliriz...beraber...ne dersin?” Qin Xingxuan bunları söylerken kıyafetinin ipleri sökülüp kayboldu ve Lin Ming’in hayallerinin müsaade ettiği en güzel ve nefis vücut açığa çıktı. Lin Ming onun her yerini görebiliyordu ve gördükleri üzerine gözleri fincan altlığı kadar genişlerken kalbi neredeyse durdu.


Kız, yavaş yavaş Lin Ming’e doğru yürüdü…


ÇN: Lin Ming kardeşimiz ölüme gözü kapalı gider ama kadınlara karşı korumasız. :D Aksi gibi testlerin çoğu da kadınlar üzerineydi. İşte bunlar hep cinsel açlık! :D

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr