Bölüm 31: Yakalamanın Pişmanlığı

avatar
10499 45

Martial World - Bölüm 31: Yakalamanın Pişmanlığı


 

Çeviri: bebebiskuvisi

 


Lin Ming, iki görevlinin ellerinde halatla ona yaklaştığını görünce kol yenini salladı ve soğukça konuştu: “Beni bağlamak mı istiyorsunuz? Öyle bir şey yaparsanız pişman olacaksınız!”


“Bu durumdan kurtulmak mı istiyorsun? Aklından bile geçirme! Bir kere ellerime düştüğünde asla kaçamayacaksın, hahaha!” Wang Yigao planı başarıya ulaştığı için keyifli bir şekilde güldü. Yaralı olmasına rağmen gülümsemesi çirkindi ve dahası, sözleri, Lin Ming hapse düştüğünde orada başına bir ‘kaza’ geleceğine dair ip uçları içeriyordu…


Wang Yigao başını çevirdi ve Zhao Mingshan’ın yüzünde tatsız ve iğrenme içeren bir ifadeyle ona baktığını gördü. Wang Yigao öksürdü ve biraz utanarak dedi ki: “Kardeş Zhao, durumu araştırmana destek olacağım. Biraz öfkeli olduğumdan fazla tepki verdim sadece. O küçük sıçan, çok küstah.”


Lin Ming üzerindeki tozları silkti ve Zhao Mingshan’a hitaben konuştu: “Yedi Derin Savaşçı Evi’nin giriş sınavında kamu güvenliğini sağlamak sizin sorumluluğunuzdaydı. Birisi ana yoldan elinde kargısıyla atını benim üstüme sürerken gelmediniz, biri benimle dövüşmeleri ve beni devreden çıkarmaları için üzerime bir grup moron salarken gelmediniz. Sonunda kendimi korumak için kargıyla savaşırken mi geldiniz? Ve kalabalığa gördükleri hakkında soru bile sorma niyetinde değilsiniz, doğrudan benim suçlu olduğuma karar verdiniz, benimle taşak mı geçiyorsunuz?”


Lin Ming her kelimesini sakin bir şekilde ve üstüne basarak söyledi ve söylediği her kelime Zhao Mingshan’ın kalbine saplandı. Bu çocuğun cidden cesareti vardı. Bu durumdayken nasıl bu kadar sakin olabiliyordu? Neye güveniyordu?


Zhao Mingshan, Lin Ming’e baktı ve bu konuyu daha fazla sürüncemede bırakamayacağına karar verip öfkeyle bağırdı: “Bu resmi bir iş! Süreç sizin mantığınıza göre işlemez! Bağlayın onu!”


Emri verdiğinde, diğer görevliler halatı Lin Ming’in boynuna geçirmişti zaten. Lin Ming yetenekli olsa da, Zhao Mingshan Beden Dönüşümü’nün Dördüncü Seviyesi’nde olduğundan direnmedi.


O anda kalabalığın içinden tanıdık bir ses duyuldu. “Yolu açın, geçmeme izin verin!”


Lin Ming başını kaldırdı ve tombul bir gencin kıvrılarak ve ittirerek insan kalabalığı içinden geçtiğini görüp şaşırdı. Elinde şangırdayan bir öğle yemeği kutusu vardı! O, Lin Xiaodong’du. Olaylar başlamadan önce, Lin Ming meditasyon yapmaktayken, Lin Xiaodong kahvaltılık bir şeyler almak için gitmiş, daha şimdi kargaşayı görüp geri dönmüştü.


Lin Xiaodong, Lin Ming’in boynuna ip geçirildiğini görür görmez öfkeye kapıldı. “Siktir! Niye onu bağladınız lan sikikler!”


Zhao Mingshan bu cesur, tombul çocuğun nereden geldiğini bilmiyordu ve tam onu indirmeleri için emir vermek amacıyla adamlarına elini sallamaya hazırlanırken, gözlerinin köşesiyle bir ışık parıltısı gördü. Başını çevirdiğinde Lin Ming’in elinde tutuşmuş soluk bir ateş gördü.


Ses iletim tılsımı mı?


Zhao Mingshan’ın gözleri genişledi. Tılsım, sesleri kaydedip iletebilirdi; onlar iletişim amacıyla kullanılırdı. Bu çocuk, onların haberi bile olmadan aralarındaki konuşmayı kaydedip iletmişti!


Şu velet!


Zhao Mingshan bu gence bakarken nedenini bilmediği bir ürperti hissetti. Bugün onu gücendirmişti ve gelecekte intikam için gelecekti. Görünüşe göre, Wang Yigao’nun aptalca planına uymak ve onu öldürmek zorundaydı, yoksa gelecekte başından bela eksik olmayacaktı.


Ama...tılsımı kullanarak ses kayıtlarını kime iletmişti?


Lin Ming elbette kaydı Bay Muyi’ye göndermişti. Daha önce Bay Muyi ile Lin Ming yazıt teknikleri üzerine muhabbet etmiş ve iyi arkadaşlar olmuştu. Muyi, Mareşal Karargâhı’nda olduğu sürece, Lin Ming’e Göklerin Talihi Şehri’ne mutlak koruma sağlayacağını söylemişti. Herhangi bir sorunla karşılaştığında ona mesaj göndermesi için de bir tılsım vermişti.


Lin Ming cesur ve yürekli olsa da olası sonuçlarına dikkat etmeden dürtüleriyle hareket edecek kadar asabi biri değildi. Wang Yigao’ya vurmadan önce bu durumdan kurtulmak için planı vardı zaten. Onun statüsü gibi küçük meseleler onu durduracak değildi, ama Muyi’ye bir iyilik borçlandığı da bir gerçekti.


Muyi hükümet içinde bulunsa ve Veliaht Prens’e öğretmenlik yapsa da bir saray görevlisi değildi. Ama hâlâ bu dünyada yaşıyordu ve ona göre, bu dünyadaki en önemli şey, sadakat ve arkadaşlıktı. Muyi düşüncesizce konuşan veya yalan söyleyen biri değildi. Lin Ming’le arkadaş olmak istediğinde, gerçek anlamda arkadaşı kast etmişti ve bunu içinden gelerek söylemişti.


Ve ses iletim tılsımındaki kaydı duyunca durumu iyi kavramıştı. Tiksintiyle iç geçirdi. Güçlü insanların köpeği olan hükümet görevlilerinden ya da daha düşük rütbeli memurlardan her zaman tiksinmişti. Lin Ming onun yakın arkadaşı olmasaydı bile onun arkasında hâlâ büyük ustası vardı ve bu mesele onu hiç ilgilendirmeseydi bile yine de burnunu sokardı.


Muyi, tüm o bürokratik saçmalıklarla uğraşmak için fazla üşengeçti ve bu nedenle bu işle kendi başına uğraşamayacağı gibi bunu kolayca halledebilecek birilerini de tanımıyordu. Bu işi halledebileceğini düşündüğü tek kişi öğrencisiydi: Veliaht Prens Yang Lin.


Bu yüzden bir ses iletim tılsımı kullanarak Yang Lin’e bir mesaj iletti. Veliaht Prens Yang Lin, her zaman öğretmenine saygı ve hayranlık duyardı. Muyi ondan bir şey isterse, isteğini gerçekleştirmek için mümkün olan her şeyi yapardı. Bu yüzden, Yang Lin Emniyet Müdürü’ne kişisel bir mesaj gönderdi.


İmparator ve Veliaht Prens, eşsiz mor altın ses iletim tılsımını kullanırdı. O anda, Emniyet Müdürü cariyesini kucağına almış, onu gıdıklıyor, kahkahalar eşliğinde romantik vakit geçiriyordu. Ama mor altın ışığı görür görmez hemen sandalyesinden fırladı.


Bu mesaj, Veliaht Prens tarafından gönderilmişti!


Veliaht Prens’in ona mesaj gönderme nedenini öğrendikten sonra, müdür kafasında kayalar parçalanmış gibi hissetti. Bacakları jöleye döndü ve boğulacakmış gibi hissederek konuştu: “Yeterince sıkı denetim yapamadığım için lütfen bu aşağılığı affedin!” Söylediği her sözcük, kalbinin daha da hızlanmasına sebep oluyordu.


Zhao Mingshan’ın nasıl biri olduğunu biliyordu. General Wang’ın saray muhafızlarının bir parçasıydı ve arka planı belirsiz biriydi. Mingshan’ın bu meseleyi nasıl çözmeye çalıştığını anlamak kolaydı, ama...tutukladığı kişi, beklenmedik bir şekilde Veliaht Prens ile alakalıydı!


Zhao Mingshan, seni anasını siktiğimin kanı bozuk piçi! Benim, babanın bile kellesini göt altına attın!



“Lan at organları! Onu neden bağladınız?” Lin Xiaodong öfleyip pöfledi. Zhao Mingshan elini sallayıp Lin Xiaodong’u işaret etti. “Polise mukavemetten ve polis amirine hakaretten alın! Memurlar, onu da bağlayın!”


Zhao Mingshan, Lin Xiaodong’u yakalamaları için iki memur gönderdi. Memurların çoğu Beden Dönüşümü’nün İkinci Seviyesi’ndeydi ve Lin Xiaodong gibi yürüyebilen patateslerle uğraşmakta zorlanmayacak kadar sağlam temelleri ve dövüş eğitimleri vardı.


Lin Xiaodong ise, sadece Birinci Seviye’deydi. Karşı koyamasa bile biraz boğuştu ve kızgın ördekler gibi çığlıklar attı. “Bana dokunmaya cesaret mi ediyorsunuz? Yüzümü unutmayın! Bunu size misliyle ödeteceğim!”


“Kapatın çenesini!” Zhao Mingshan biraz telaşla bağırınca, memurlar Lin Xiaodong’un ağzına bir kumaş parçası tıktı. Sonuç olarak da durmaksızın edilen küfürler, duyulamayan mırıltılara dönüştü.


“Gidelim!” Zhao Mingshan elini salladığında, memurlar Lin Ming ile Lin Xiaodong’u atların sırtlarına bağlayıp atları tırısa kaldırdılar. Kısa bir süre içinde birkaç mil yol aldılar.


Arkalarındaki Wang Yigao aniden gülmeye başladı ve konuştu: “Kardeş Zhao, onları yere indir de sürüklensinler!”


Dört nala koşan atların arkasında iki kişiyi sürüklemek istiyordu. İlginç bir istekti ama Zhao Mingshan duymamış gibi davrandı. O anda, aniden önünde kırmızı bir ışık çaktı. Bu, ses iletim tılsımıydı.


Ses iletim tılsımı, sesleri doğrudan akla ilettiğinden diğerleri onu duyamazdı.


Parlama kayboldu. Zhao Mingshan, aniden Emniyet Müdürü’nün bağıra çağıra konuşmasını duydu: “Anasını siktiğim, beni dinle! O insanları serbest bırak! O çocuğun arkasında kimin olduğunu biliyor musun? Veliaht Prens! Bana karşı isyan etme niyetinde misin lan? Veliaht Prens’in tanıdıklarından birine dokunmaya nasıl cesaret edersin? Anasını siktiğim, ‘ölüm’ kelimesinin nasıl hecelendiğini bile mi bilmiyorsun? Bir yerlerde gebermek istiyorsan da beni işin içine sürükleme! Zhao Mingshan, bu işin ucu bana dokunursa seni kendi ellerimle öldürürüm!”


Zhao Mingshan öylesine yüksek sesle azarlandı ki, başının patlayacağını düşündü. Tüm bedeni katılaştı ve zihni boşaldı...Veliaht Prens?


Zhao Mingshan aniden atları durdurdu ve ağzı sonuna kadar açık bir şekilde Lin Ming’e baktı. Lin Ming de ona beceriksiz bir palyaçoymuş gibi ilgisiz ve sakin gözlerle bakıyordu.


Lin Ming’in göndermiş olduğu ses iletim tılsımını hatırladı...O mesaj, Veliaht Prens için miymiş?


Veliaht Prens nasıl biriydi? O sadece genç bir polis amiriydi. Muhtemelen hayatı boyunca Veliaht Prens’le karşılaşamayacaktı. Kalbinde anlatılmaz bir şaşkınlık vardı.


Sonunda, Lin Ming’in bakışlarının ardındaki anlamı anladı.


“Kardeş Zhao, hadi hadi. Kimse izlemiyor! Hadi onları sürükleyelim, merak etme ölmezler!” Wang Yigao konuştuktan sonra, “Hehe” diye güldü.


Ananı sürükleyeceğim senin! Wang Yigao’nun dediği saçmalıkları duyunca kılıcını çekip bu salağı ikiye bölme isteğini zor zapt etti! O salak olmasaydı bu çıkmaza düşer miydi hiç?


“Attan inin! Onları bırakın!”


Zhao Mingshan emrettiğinde adamları şok oldu. Keza Wang Yigao da!


Onları bırakın mı?


Wang Yigao süzme salak değildi. Az önce ses iletim tılsımı yoluyla gelen mesajı görmüştü, onunla mı ilgiliydi?


Am Zhao Mingshan bu emrin dışında başka bir malumat vermedi. Wang Yigao bundan dolayı mutsuzdu ve olayların gelişiminin tersine dönmesi üzerine tartışmaya hazırlanıyordu ki, o anda başka bir ses iletim tılsımı da onun önünde alevlendi. Mesajı duyduğunda neredeyse yere düşüyordu! Bu mesajı, babası şahsen göndermişti! Ve sadece birkaç kelimeden ibaretti! “Hemen yanıma gel!”


Wang Yigao, babasının ses tonundaki soğukluğu hissedebiliyordu. Hiç şüphesiz geri döndüğü anda acıların dünyasına dalacaktı.


Taraflardan biri Veliaht Prens’in tanıdığı, diğeri de General Wang’ın oğlu olduğundan, Emniyet Müdürü, General Wang’a da durumu açıklayan bir mesaj göndermişti. General Wang daha önce hiç öfkelenmediği kadar öfkelenmişti. Tahtın el değiştirdiği bu hassas dönemde, Wang Yigao Veliaht Prens’e sataşmaya karar vermişti, öyle mi? O çocuğun Veliaht Prens ile olan yakınlığı muamma olsa da, bu bile çok fazlaydı! Böyle küçük bir mesele, Veliaht Prens’in onu görevden almasına ve yerine bir başkasını atamasına yeterdi! Hiçbir şeye hayrı dokunmamış oğlunu kendi elleriyle öldürmek istiyordu!


Zhao Mingshan, Wang Yigao’nun mesajı aldıktan sonra korkuyla donduğunu gördü. Hemen adamlarına bağırdı: “Neden hâlâ onları çözmediniz, hemen çözün!”


Polisler, azarlandıktan sonra paniğe kapıldılar. Hemen ipi çözmeye gittiler ama Lin Ming sırıtarak konuştu: “Beni bağlamak istediğin için beni bağladın. Şimdi çözmek mi istiyorsun? Sana, “Öyle bir şey yaparsanız pişman olacaksınız!” demiştim!”

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr