Bölüm 501: Büyük Kaçış

Editör: Kinyas

“Hayır! Her şeyimi kaybettim! Sadece bir ruh vücudum var ve Evrensel Eritme Fırını'nın içindeki Dev Şeytan Kanı dışındaki hiçbir şeyi kullanamıyorum!” Buldok son derece mutsuz bir ifadeyle mırıldandı.

O sırada Lin Ming bu konuda rahatsız bile hissetmedi. Hayat Yıkımı ustaları gittiğinden beri neredeyse tüm tütsü çubuğu yanmıştı. En kısa zamanda gitmesi gerekiyordu.

Ancak böyle kaçmak iyi değildi. Eğer bir kişi Lin Ming'in suçlu olduğundan şüphelenirse başarılı şekilde kaçmayı başarsa bile İlahi Anka Kuşu Adası'nın başı derde girecekti.

Lin Ming hemen Sekiz Ejderha'nın Yeşim Işık Dizisi'ni tekrar aktive etti.

Birkaç nefes sonra sekiz boynuzlu ejderha tekrardan parladı ve dizi çalışmaya başladı.

Daha sonra Lin Ming uzaysal yüzüğünden bir ceset çıkardı. Bu ceset, öldürdüğü Güney Denizi Şeytan Bölgesi elderlerinden bir tanesiydi. Lin Ming daha sonra Büyü Küpü'nü tekrar açmak istediği zaman bu Dönen Çekirdek elderinin kan özünü kullanacaktı.

Lin Ming kendi uzaysal yüzüklerinden bir tanesini çıkardı ve Dönen Çekirdek elderinin parmağına taktı. Daha sonra birkaç adım geri atarak cesedi Sekiz Ejderha'nın Yeşim Işık Dizisi'ne attı.

Chi!

Parlak ışık tekrara parladı ve ceset doğrudan vurularak küle döndü!

Böylece iki Hayat Yıkımı ustasının yanı sıra bir tane daha kül olan usta oldu. Lin Ming uzaysal yüzüğü de küle karıştı.

Buldok, Lin Ming'e şaşırarak baktı ve söyledi. “Çocuk, çok zekisin. Bunu yaparsan gerçekten yollarını şaşırabilirler.”

Buldok tüm Hayat Yıkımı ustalarının ödedikleri büyük bedele karşı buraya geri döneceğini ve bu hazineleri cebe atmak istemelerine rağmen bu çocuğun aldığından habersiz olacaklarını düşündü.

Buldok bunu düşününce refleks olarak burnunu kaşıdı. Bu vücudun içinde kalmaya devam ederse, bir gün bu ceset gibi bir kaderi olacaktı...

Buldok düşüncelerde kaybolduğu anda Lin Ming'in çoktan mağaradan çıktığını ilerledi.

“Hey, bekle! Beni bekle!” Buldok, acele etmeden önce havladı.

Şeytan İmparatoru'nun anılarına göre, Şeytan İmparatoru'nun ilaç bahçesinin diğer yanında çok uzakta olmayan bir iletim dizisi daha vardı. Bu iletim dizisinden Şeytan Tanrısı İmparatorluk Sarayı'nı doğrudan terk edebilirdi.

Lin Ming dışarı çıkarsa, iletim dizisiyle arasındaki mesafeyi birkaç nefeste geçebilirdi.

Ama Şeytan Tanrısı İmparatorluk Sarayı'nın içinde çok daha dikkatli olmalıydı.

“Hey, burada bir tuzak veya büyü var mı?” Lin Ming buldoğa, onun sözlerine hemen inanmadan sordu.

“Bana ‘hey’ diyemezsin! Gerçek bedenim, bir kutsal üç başlı şeytan köpeğidir! Benim ünvanım, Aziz Lor Şeytan Parıltısı! 100.000 yıl önce Aziz Lordu Âlemi'ne ulaştım ve sonsuz uzayı gezdim! O sırada büyükbaban bile daha doğmamıştır!”

Buldok bunu söyledikten sonra gururla başını kaldırdı.

Bu hikaye çok inandırıcı gözükmese bile Lin Ming buldoğun gerçekten yetenekli olduğunu görebiliyordu. Aksi halde Büyü Küpü ile savaşacak niteliklere sahip olamazdı.

“Aziz Lordu mu? Bu da ne?”

“Senin yaşadığın Gökyüzü Düşüşü Kıtası'ndaki İmparator seviyesi gibi, Aziz Lordu da belirli güç seviyelerine verilen bir ünvan. Geçmişte ben de bir Aziz Lordu'ydum!”

“Az önce üç başlı bir şeytan köpeği olduğunu söylemedin mi? Neden şu anda sadece bir kafan var?” Şeytan İmparatoru'nun ilaç bahçesinden ayrıldıktan sonra Lin Ming daha çok rahatladı. Evrensel Eritme Fırını'nı ve Nirvana Ejderha Kökü'nü ele geçirmişti; muhteşem bir ruh hali vardı.

Bundan bahsedince buldoğun gururu kırıldı, az önceki kabadayılığı silindi. “İlahi vücudumun Büyük Başarı elmasını yok eden o korkunç kadın olmasaydı, kutsal ruhun İlahi Kristal Büyü Küpü'nün içine emilir ve sonsuza kadar içine mühürlenirdi. Böyle bir sonum olabilir mi? Zihnim, bir zamanlar üçlüydü ama şimdi zihnim tekil ve tamamlanmamış halde; orjinal halimi sürdürebilir miyim sence?”

Buldok konuştuğu anda tüm yüzü öfkeyle kızardı.

“Demek böyle oldu. Bu arada... sen Şeytan İmparatoru'nun ruh hayvanı mısın?” Lin Ming ilgisiz şekilde sordu.

“Ruh hayvanı da ne demek, ne kadar kaba bir terim! Ben, Şeytan İmparatoru'nun anlaşmalı ruh canavarıyım. Humph, Şeytan İmparatoru geçmişte beni kandırmasaydı, onunla hiç anlaşır mıydım? Ben olmasaydım, Şeytan İmparatoru Tanrılar Âlemi'nde birçok kez ölmüştü!” Buldok homurdandı. Ama yanlışlıkla Şeytan İmparatoru'yla bir bağlantısı olduğunu söylemişti. Bir zamanlar usta, hizmetkar gibi bir ilişkileri var gibi görünüyordu.

“Şeytan Parıltısı, bu yolda bir tehlike var mı?”

“Humph, Şeytan Tanrısı İmparatorluk Sarayı çok büyük ve burada çok kısa bir süre kaldım. Bunu nasıl bilebilirim!”

Buldoğun kaprisleri sözlerini duyunca Lin Ming sessiz kaldı. Şu anda tek yapabileceği algısını mümkün olduğunca uzağa yaymaktı.

Ancak beklenmedik şekilde iki üç mil sakin geçti. Gittikleri yol boyunca hiçbir şey olmadı. Lin Ming hafızasındaki yolu takip etti ve nihayet bir taş platforma geldiler. Bu platformun üzerinde tehlikeli bir büyü yoktu. Lin Ming platforma çıktığı anda iletim dizisi net hale geldi. İletim dizisi tamamen sağlamdı ve istenilen zamanda başlatılabilirdi.

Lin Ming bunu görünce hemen mutlulukla doldu.

Lin Ming antik iletim dizisini başlatmak için sembolleri çözerken sadece birkaç nefes geçti. Sembolleri düzelttikten sonra parlak bir ışık yandı. Lin Ming dizinin merkezine geçti ve anında kayboldu.

...

Çeyrek saat sonra Şeytan İmparatoru'nun ilaç bahçesinde...

Şeytan İmparatoru'nun boş ilaç bahçesindeki birkaç adam Nirvana Ejderha Kökü'nun olduğu yerde dururken kasvetli ifadeye sahipti.

En çirkin ifadeli olan ise Xuan Wuji idi! Biraz önceki Beyaz Kaş ve Nanyun Wang ile yaptığı savaşta, düşük aşama cennet adım hazinesini göstermişti ve Sessiz Şeytan İmparatoru Şehri'nin 3000 yıllık uzun tarihinin sayısız tekniğini kullanmıştı. Yine de Beyaz Kaş ve Nanyun Wang'ın gücüyle geri çekilmek zorunda kalmıştı.

Büyük Zen Tapınağı'nın mirası, yok olan Sessiz Şeytan İmparatoru Şehri'ne kıyasla daha azdı. Nanyun Wang ise yalnız olmasına rağmen göklere meydan okuyan bir yeteneğe sahipti. Bireysel güç açısından üçlü arasındaki en güçlü kişi oydu.

Xuan Wuji dış dünyada kaybetse bile sakin şekilde kaçmayı başarabilirdi.

Ama Şeytan Tanrısı İmparatorluk Sarayı'nın içinde mühürlendiği için kaçabileceği hiçbir yer yoktu. Ayrıca, Şeytan Tanrısı İmparatorluk Sarayı'nın içinde sayısız tehlike vardı. Rastgele bir yere kaçmak, intihara meyillenmekten farksızdı!

Xuan Wuji, Büyük Cehennem İmparatoru'nun uzun süre önce ardında bıraktığı Yıldırım İncisi'ni çıkarmasa ve geri çekilirken kan özünü yakmasaydı, Nanyun Wang ve Beyaz Kaş tarafından öldürülebilirdi!

Gerçek şu ki, Xuan Wuji çaresizlik içinde elindeki bütün kozları kullansa bile burada ölüm kaçınılmazdı. Ama bunu yaparak Beyaz Kaş ve Nanyun Wang da bir bedel ödeyecekti. Bu, onların korkmasına ve geri çekilmelerine neden oldu.

Xuan Wuji, Nirvana Ejderha Kökü'nün ana kökünü ve diğer iki kalın kökü teslim etmek zorunda kaldı.

Ve bu nedenle ateşkes imzaladılar.

Xuan Wuji kalbinin yandığını hissetti.

Her zaman bir şeylerin sıkıntılı olduğunu hissetmişti. Antik diziyi açmak için çok büyük çaba harcamıştı ve yine de çok yaklaşmışken başına böyle bir şey gelmişti?

Dizi ustalarından birinin diziyi yanlışlıkla açtığı gerçeklikten tamamen uzak bir hayaldi!

Daha önce incelediği iletim dizisi aniden bozulduğu için Xuan Wuji'nin biri tarafından kandırıldığı tahmini çok güçlenmişti!

Ancak Beyaz Kaş ve Nanyun Wang açıklama yapamadan ona saldırmıştı ve bu süre zarfında avantajı eline alarak onun işini bitirmek istemişlerdi; bunu düşünecek zamanı olmamıştı.

Ama şimdi Şeytan İmparatoru'nun ilaç bahçesine döndükten sonra her şey nihayet ortaya çıkmıştı. Xuan Wuji, ciğerlerinin öfkeden patlamak üzere olduğunu hissetti!

Böyle basit bir stratejiyle kaplanı kışkırtarak diğer Nirvana Ejderha Kökü'nü de kaybetmişti!

Xuan Wuji, ikinci Nirvana Ejderha Kökü'nün kaybolduğunu görünce ciğerlerinin patlamak üzere olduğunu hissetmişti. Ama Sekiz Ejderha'nın Yeşim Işık Dizisi aktif olduğu halde Evrensel Eritme Fırını'nın da gittiğini görünce yere yığılarak tamamen delirdiğini hissetti.

Beyaz Kaş ve Nanyun Wang da solgundu. Geri gelerek Evrensel Eritme Fırını'nın içindeki hazineleri elde etmeyi istiyorlardı ama şu anda her şeyi gitmişti. Fırın bile gitmişti!

“Kim!? Bunu kim yaptı!?” Xuan Wuji'nin gözleri karanlık bir ışıkla parlarken kan çanağına dönmüştü. “Şeytan İmparatoru'nun ilaç bahçesinde kalan kişi kimdi? Kim!?”

Xuan Wuji'nin dik dik bakışları, buradaki herkesi süpürdü. Mu Fengxian geri çekildi ve herhangi bir ifade değişikliği belli etmedi.

Ancak Xuan Wuji Mu Fengxian'ı gördüğü anda Lin Ming'i hatırladı. Öne sert bir adım attı ve üçüncü aşama Hayat Yıkımı seviyesinin tüm aurası patlayarak Mu Fengxian'ı bastırdı. “Lin Ming! Nereye gitti bu çocuk! İlaç bahçesinden ayrılmamıştı!”

“Bilmiyorum!”

Mu Fengxian sabırlı şekilde söyledi. Ama düşünceleri karma karışıktı; Lin Ming nereye gitmişti? Ona ne olmuştu?

Diğerleri Şeytan İmparatoru'nun ilaç bahçesini yağmalarken Lin Ming'in başına bir kaza gelmiş olabilir miydi?

Mu Fengxian böyle düşünmese bile Mu Yuhuang'ın kalbi, son derece rahatsız ve panik içeren düşüncelerle son derece sıkıntılı bir durumdaydı.

“Xuan Wuji! Senin gibi bir hırsız ‘hırsız dur’ diye ağlamamalı!” Nanyun Wang soğukça homurdandı. Gözleri, Xuan Wuji'ye bakarken parladı. “Geç Aşama bir Houtian veledin Evrensel Eritme Fırını'nın öldürme dizisini geçerek onu çalacağına inanmıyorum. Bunun saçma olduğunu sen de düşünmüyor musun!?”

“Nanyun, Evrensel Eritme Fırını'nı benim aldığımı mı sanıyorsun?”

“Hehe, kendin söylemedin mi? Şeytan İmparatoru'nun mektubunu tek gören kişinin, antik dizilerin nasıl açıldığını bilen kişinin ve Evrensel Eritme Fırını'nın nasıl alınacağını bilen tek kişinin sen olduğunu söyledin! Çeyrek saat sonra hepimizi Şeytan İmparatoru'nun ilaç bahçesinden çıkarttın. Eğer ikinci Nirvana Ejderha Kökü'nü alan ve Evrensel Eritme Fırını'nı çalan kişi sen değilsen, o zaman kim!?” Nanyun Wang gözleri parlarken ileri adım attı.

“Nanyun! Sen....” Xuan Wuji kan kusacak kadar öfkelenmişti. İkinci Nirvana Ejderha Kökü kaybolmuştu ve Evrensel Eritme Fırını kayıptı. On yıldır uğraşıyordu, inanılmaz derecede çaba ve bedel ödemişti ama sonunda aldığı tek şey iki kök olmuştu.

Ayrıca birisi onu kandırmıştı ve suçu üstüne atmıştı! Böyle şanssız bir durum kimin başına gelse öfkelenirdi!