Bölüm 113: Onuncu Prensin Kararı

avatar
9325 36

Martial World - Bölüm 113: Onuncu Prensin Kararı


 

Çeviri: Yicooo Düzenleme: Kharsmi

 

Onuncu Prens Lan Yunyue’yi fark etmişti. İlk başta hizmetçi zannetti fakat Lan Yunyue’nin üzerindeki güzel kıyafetleri görünce hatalı olduğunu anladı. “Sen… Lan Yunyue misin?”

 

Lan Yunyue sakinliğini geri kazandı ve Onuncu Prens’in önünde eğildi “Lan Yunyue Majesteleri Bulut Prensi’ni selamlıyor.”

 

Onuncu Prens Lan Yunyue’yi gözleriyle süzdü. Onu küçümseyerek “Harika. Ne kadar çekici bir iç acınası görünüş bu. Lin Ming’in sana bu kadar düşkün olmasına şaşırmamalı. Ne kadar yazık. Eğer hâlâ Lin Ming’le arkadaş olsaydın, sana birazcık da olsa değer verebilirdim. Fakat şimdi… Sana bakmak sadece midemi bulandırıyor.”

 

Onuncu Prens merhametsiz ve saygısızca konuşmuştu. Lan Yunyue’nin rengi kaçtı. Nasıl bir kız bu kadar zalim sözlere dayanabilirdi?

 

“Çık dışarı.” Onuncu Prens Lan Yunyue’yi bir el hareketiyle kovdu.

 

Lan Yunyue gözlerinden akmak üzere olan yaşları engellemek için dudağını ısırdı. Prensin önünde eğildi ve dışarı çıktı.

 

Lan Yunyue dışarı çıkınca Onuncu Prens geriye doğru bir adım attı. Sonunda odada Zhu Yan’la yalnız kalabilmişti.

 

Onuncu Prens Zhu Yan’a baktı ve soğuk bir dille dedi ki “İntikam istiyor musun?”

 

Zhu Yan sessiz kaldı. Fakat tırnaklarının girdiği avucundan damlayan kanlar çoktan Onuncu Prens’e cevabı vermişti.

 

“Çok iyi. Şunu bilmelisin ki Lin Ming yakında Yedi Derin Kaynak Savaşçı evine çekirdek öğrenci olacak. Yedi Derin Savaşçı Evi’nin Gökyüzü Servet Krallığındaki yerini de biliyorsundur. İntikamını alabilmen için sadece ufacık bir şansın olabilir.”

 

“Fakat ne kadar az olursa olsun hâlâ biraz şansın var; Lin Ming’in Yedi Derin Savaşçı Evi’nde sonsuza kadar kalması mümkün. Oradan çıkmadığı sürece ona bir suikast düzenlemek mümkün olabilir. Gücün yetersiz. Onun icabına bakabilecek bir güç evine ihtiyacın var. Sana gizlice para ve hazine sağlayacağım. Ödül yeterince fazla olursa, ödülün cazibesine kapılacak güç evleri elbette olacaktır. Bu göçebe ustalar asla aynı mekanda durmazlar, onları bulmak Yedi Derin Vadi için bile zor olacaktır.”

 

“Fakat! Dışarıdan bakıldığında benimle tüm bağlantısını kaybetmiş ve Zhu Ailesinden atılmış sanılacaksın. Zhu Yan, umarım beni anlıyorsundur. Zhu Ailesi çoktandır benimle yakın. Tahtı ele geçirmeliyim, yoksa sadece ben değil, Zhu Ailesi de korkunç bir azabın kurbanı olur.”

 

Zhu Yan’ın kalbi çılgınca atıyordu. Hem Onuncu Prensle arasına mesafe koyacak, hem de aileden atılacaktı!

 

Prens’in bunun neden yaptığını biliyordu. Lin Ming’e suikast düzenlemek çok riskli bir işti! Eğer Yedi Derin Savaşçı Evi bunu öğrenirse, bu Zhu ailesinin ve Onuncu Prensin sonu olurdu.

 

Her ne kadar dışarıdan bakıldığında Zhu Ailesi ve Onuncu Prens Lin Ming’i destekliyor gibi görünse de, ona karşı planları vardı. Dışarıdaki insanlara göre, böyle düşüncesiz bir hareket sanki Onuncu Prens ve Zhu Ailesi Lin Ming’e imtiyaz gösteriyormuş gibi görünürdü.

 

Lin Ming’e karşı iyi niyetlerini göstermek için cesur bir askerin yenilgiyi kabul etmesi lazımdı. Böylece Lin Ming Onuncu Prens’i düşmanı olarak görmeyecekti.

 

Hatta belki de Onuncu Prens Lin Ming’in desteğini Veliaht’tan kendine çekebilirdi ya da en azından Lin Ming artık Veliahtı daha az desteklerdi.

 

İki yönlü yaklaşım. En iyi plan buydu.

 

Fakat Zhu Yan’ın politik figürü mahvolabilirdi. Ailesini, gücünü, sahip olduğu her şeyi kaybedip, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan göçebe bir intikamcıya dönüşebilirdi.

 

Başarısız olursa, bedeli hayatıyla ödeyebilirdi.

 

Ancak seçecek güce de sahip değildi.

 

Aile kendi iyiliği için oğullarını kurban göstermekten çekinmezlerdi.

 

“Zhu Yan, şu anki durumda zaten bir geri dönüşün yok. Bu tek yol. Sırf Lin Ming yüzünden kaybettiğimi kabul edemem. Savaşmaya devam etmem lazım. Zhu ailesinin de kendini koruması gerek.”

 

“Fakat Lin Ming çok tehlikeli. Eğer Yedi Derin Elçisi ya da Savaşçı Evi Ustası olursa, tek bir parça bile umudum kalmaz. Ya Lin Ming’i kazanmam lazım, ya da onu denklemden çıkarmam lazım. Senin konuna gelirsek, halihazırda annenle konuştum ve o da kabul etti. Ya yarın ya da bu gece, yolculuğuna devam edip bir suikast planlayacaksın. Umarım beni tekrar hayal kırıklığına uğratmazsın.”

 

“Eğer suikast işini başarıyla tamamlar ve arkanda hiçbir iz bırakmazsan, tahta çıktığımda sana istediğin şeyleri vereceğim!”

 

Zhu Yan kalbinde kendini küçümseyerek dedi ki “İstediklerimi vermek mi?” “Zamanı geldiğinde arkanda şahit bırakmamak için benden de kurtulacaksın.”

 

Güvenilir bir asker de olsa, artık kullanışlı olmayan insanlar bir kenara fırlatılırlar. Onuncu Prens’in de doğal eğilimi her zaman şüpheci olmak ve kimseye inanmamaktı. Prens yanında bu kadar tehlikeli bir adamı nasıl tutabilirdi? Acaba o yanındayken rahat bir yemek yiyebilir ya da uyuyabilir miydi? Yedi Derin Savaşçı Evinin çekirdek öğrencisine suikast düzenlemek mi? Sadece bu suçlama bile Yedi Derin Vadinin Onuncu Prensi idam etmesine yeterdi.

 

Başarısız olursam ölürüm!

 

Başarılı olursam da ölürüm!

 

Hem zenginliğimi elimden almak, hem geleceğimi yok etmek, hem de hayatımı elimden almak…

 

Yang Zhen, sen çok acımasızsın.

 

Ve benim tatlı, değerli teyzem, sen de bu fikre katıldın. Oğlunun taht sorununu çözmek için, yeğenini böyle zalim bir yola sürüklüyorsun. İyi. Çok iyi!

 

Kendi kaderimi kendi elime alacağım!

 

Zhu Yan’ın gözleri soğuk soğuk parladı. Tam o anda, ona karşı iş yürüten bütün insanları öldürmeye ant içti!

 

Güç istiyorum! Sonsuz güç istiyorum! Öyle bir güç ki Lin Ming’i öldürecek, Yang Zhen’i öldürecek, her şeyin yaşam ve ölümünü kontrol edecek bir güç.

 

Onuncu Prens kapıyı açtı ve Zhu Soyu kompleksini muhafızlarıyla beraber terketti. Lan Yunyue salonda oturdu ve Onuncu Prensin gidişini yalnız ve yardıma muhtaç bir şekilde izledi.

 

Zhu Yan’ın kapısı hafifçe aralıktı, sanki o ufak aralıktan vahşi bir canavar dişlerini gösterir gibiydi. Lan Yunyue o odadan içeri girebilecek cesareti kendinde bulamadı fakat oradan gidebilmesi de imkansızdı. Sadece o boş ve sahipsiz salonda bekliyordu.

 

15 dakika sonra, Zhu Yan odasından sonunda çıkmıştı. Lan Yunyue refleks olarak ayağa kalktı.

 

Zhu Yan arkasını döndü ve hafifçe bir kağıt parçasını Lan Yunyue’ye doğru fırlattı. Lan Yunyue bilinçsizce onu aldı. Bunu bekliyordu. Evet, kağıt nişan sözleşmesiydi.

 

“Yırt onu.” dedi Zhu Yan.

 

Lan Yunyue’nin elleri hareketsiz kaldı “Ne… Anlayamadım özür dilerim?”

 

“Nişanımız bozuldu. Şu andan itibaren seni Zhu Ailesinden men ediyorum.”

 

“M… Men edilmek mi?” Lan Yunyue şaşırıp kalmıştı. Nasıl olabilirdi?

 

Zhu Yan dedi ki “Benimle nişanlanmanın tek sebebi param, saygınlığım ve gücümdü. Şu anda bunların hiçbirine sahip değilim. Benimle beraber kalmanın hiçbir anlamı yok. Bu nişan anlaşmasının bir şakadan öte anlamı kalmadı.”

 

Zhu Yan bunları dedikten sonra parmağını şıklattı ve gerçek öz kullanarak Lan Yunyue’nin elindeki anlaşmayı parçalara ayırdı.

 

O anda Lan Yunyue’nin zihni bulanıklaştı. Gökyüzü Servet Krallığında, bir kız için nişanlıyken boşanmak çok onur kırıcı bir olaydı. Tekrar evlenmek artık onun için çok zordu. Varlıklı aileler bir eş ararken asla böyle bir kadını kabul etmezdi. Eğer ederlerse de, sadece bir cariyeden ibaret olurdu.

 

“Şimdi gidebilirsin.” Zhu Yan tamamen sakinleşmiş görünüyordu. Arkasını döndü ve uzaklaştı. Lan Yunyue’ye ufacık bir bakış bile göstermeden. Kalbi saf nefretle doluydu. Geçmişteki Zhu Yan o yatak odasında ölmüştü. Artık Lan Yunyue’nin duygularını düşünmesi olanaksızdı.

 

 

Lan Yunyue Zhu Soyu kompleksinden çıkınca sersemlemiş bir halde sokaklarda gezmeye başladı. Bitmişti… Zhu Yan ve o tamamen bitmişti.

 

Aniden farketti ki aslında genç bir kızın bir başına bırakılmasının hüznü ve acısını yaşamıyordu, onun yerine sakin bir teselli verir gibi bir ‘oh’ çekti.

 

Nişan anlaşmasının yırtılmasıyla, o dayanılmaz iç karartıcı günleri sona ermişti…

 

Sonbaharın sonuna doğru gelen o nem dolu rüzgar vücudunda serinletici bir his bırakmıştı. Gökyüzü Servet Krallığının gece hayatı her zamanki gibi hareketliydi, mutlu ve coşkulu sesler havada süzülüyordu. O hafifmeşrep ve lüks genelevlerin, canlı kırmızı lambaların arasından sohbet eden kadınların seslerini duyuyordu.

 

Çevresindeki o gürültülü hayata bakarken, Lan Yunyue birden gülümsedi. O acı-tatlı gülüşü ardında büyük bir rahatlama vardı.

 

Çocukluğunu hatırladı. Lin Ming ve onun bambudan yapılmış yusufçuklarla ilkbaharda nemli çimenlerin içinde oyun oynadıkları günleri.

 

Beraber ufak vahşiçiçekleri yağmurlu günlerde toplamaya giderlerdi ya da kaygan taşların üzerinden yürüyerek derecikleri geçerlerdi. Beraber ayak parmaklarını soğuk sulara bırakır, bazı küçük balıklar da ayaklarını gıdıklamaya gelirdi. Lin Ming bir restoranda büyüdüğü için çok çabuk bir şekilde lezzetli yemekler yapabilirdi. Sülün yakalar, birkaç küçük yabani ot ve meyve bulup ufak bir kil kapta pişirirdi yemeği.

 

Bir keresinde Lan Yunyue hastayken o yağmur altında birkaç kilometre koşup dağdan temiz kaynak suyu getirip ilaç hazırlamıştı.

 

Fakat… Artık o günlere dönemezdi.

 

Farkına bile varmadan yüzü gözyaşlarıyla kaplanmıştı.

 

Pişman oldu. Fakat Lin Ming’i, Gökyüzü Servet Krallığının en büyük süperstarını, kaçırdığı ya da Yedi Derin Elçisiyle evlenme fırsatını kaçırdığı için değil. Hayır. O saçma lüks ve içi boş gösterişi basitçe saf mutluluğa tercih ettiği için pişmandı.

 

Amaçsızca yürüyordu. O kırgın ve çekici vücudu uzun mavi bir elbiseye sarılmıştı. Kırmızı fenerlerin altında, sisli ve yalnız bir gölge tarafından kaplanmıştı. O tıpkı soğuk sonbahar rüzgarı içinde kaybolmuş mavi bir kelebek gibiydi.

 

Yedi Derin Savaşçı evine dönmek istemiyordu. Yeteneğiyle çoktan değerli ilaç ve bitkilerin desteğini kaybetmişti bile. Hayatı boyunca bir daha asla yüksek seviye dövüş sanatı terbiyesini başaramayacaktı.

 

Yeşil Dut Şehrine de geri dönmek istemiyordu. Geri dönecek yüzü yoktu. Ebeveynleri ve komşularıyla nasıl yüzleşeceğini bilmiyordu.

 

Ve en önemlisi bir daha Lin Ming’i görmek, tekrar ona veda etmek istemiyordu.

 

Lin Ming Kar Ejderha atları tarafından çekilen bir arabadaydı. Zhu Yan ve Lan Yunyue’nin kaderlerinin değiştiği ve Zhu Yan’ın kalbinin tamamen nefretle kaplı olduğundan bihaberdi.

 

Zhu Yan ile arasındaki düşmanlığın bitmediğini biliyordu. Tahmin ediyordu ki Zhu Yan ileride fırsatını bulduğunda onunla tekrar yüzleşecekti. Fakat Zhu Yan’ı öldüremezdi. Sonuçta o da Yedi Kaynak Savaşçı Evi’nin resmi üyesiydi. Onu öldürmek, Savaşçı Evindeki otoriteye karşı çıkmak demekti.

 

Veliaht’tın hizmetkarı araba durunca dedi ki, “Bay Lin, lütfen inin”.

 

Lin Ming arabanın perdelerini kenara çekti. Veliaht ile onun sarayında görüşeceğini düşünüyordu. Gökyüzü Servet Şehrini bırakıp Zhou Dağı’nın eteklerinde buluşacaklarını düşünmemişti. Şu anki konumları Yedi Derin Savaşçı Evinden çok da uzakta değildi.

 

Lin Ming arabadan inince bir konağın önünde olduklarını fark etti. Konak lüks görünmüyordu fakat içi çok zarif bir şekilde inşa edilmişti. İçeride akan suların üstünde ufak köprüler ve taştan dolambaçlı koridorlar vardı. İçerisi bir konaktan çok bir bahçeyi andırıyordu.

 

“Haha, Kardeş Lin, burayı beğendin mi?”

 

“Mm?” Lin Ming biraz tereddüt etti. Yang Lin’in yapmak istediği şey hakkında ufak bir tahmini vardı. Konağı ona vereceklerdi.

 

Eğer bu konağı kabul ederse resmen Veliahtın bir adamı olacaktı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44322 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr