Bölüm 112: Çılgın Zhu Yan

avatar
9576 39

Martial World - Bölüm 112: Çılgın Zhu Yan


 

Çeviri: Yicooo Düzenleme: Kharsmi

 

Veliahttın gözlerinden ve kulaklarından sakınmak için Wang Gan birkaç defa Bulut Prensi’nin sarayının etrafında daireler çizdi. Kendini bir pelerinle sarıp arka kapıdan saraya girdi. Bulut Prensi’ne böylece neden Veliaht’tın ziyafetinde bulunduğunu açıklayacak ve ayrıca Zhu Yan’ın yaptığı kötülükleri de rapor edecekti. Onuncu Prens muhtemelen Zhu Yan hakkında hiçbir şey duymak istemiyordu ancak Wang Gan’ın bunu hikayesine eklemek için kendi yolları vardı.

 

Wang Gan ilk başta neden Veliaht’tın sarayına gidip onun ziyafetine katıldığını açıklamadı. Onun yerine, Onuncu Prensin ordudaki statüsünü açıklamaya başlayıp askeri operasyonlarının raporunu verdi. Onuncu Prens’e orduya övgüye değer hizmetlerde bulunan bir baba oğlu önerdi. Buradan itibaren, sürekli böyle bir baba oğul ikilisinin ne kadar harika olduğundan bahsedip durdu ve kendi ev halkının bu kadar beceriksiz bir evlat yetiştirmesinin ne kadar talihsiz bir olay olduğu hakkında söylendi. Sonrasında birkaç ay önce olmuş olan bir konuya girmeye başladı. Onun hiçbir halta yaramayan oğlunun Lin Ming’i nasıl kışkırttığını anlatırken yanlışlıkla Zhu Yan’ın adını zikretti.

 

Bulut Prensi nasıl Wang Gan’ın hikayesi ardındaki anlamı bilemezdi ki? Wang Gan’ın Zhu Yan’dan defalarca bahsedince, Onuncu Prens’in yüzü düştü. Wang Gan’ın oğluyla Lin Ming’in giriş sınavları sırasında böyle bir çatışmaya girdiğini ve bu olayı kışkırtan kişinin Zhu Yan olduğunu bilmiyordu.

 

Bulut Prensi boş bir ifadeyle konuştu “Binbaşı Wang, bugün çok çalıştınız. Lütfen ivedilikle geri dönün ve dinlenmeye başlayın.”.

 

“Pekala, o zaman izninizle.” Wang Gan hedefine çoktan ulaşmıştı. Her ne kadar Gökyüzü Servet Kenti idaresindeki pozisyonu önemli olmasa da, aslında çok hassas ve önemli bir orta-seviye kumandanlık rolü vardı. Wang Gan’ın başını muhafaza edebilmek için sürekli olarak çok dikkatli olması gerekiyordu, tıpkı şu ana kadar yaptığı gibi.

 

 

Gökyüzü Servet Kenti, Zhu Aile Dalı –

 

Zhu Yan beyaz pantolon giyiyordu. Yatakta yatmakta olduğundan saçı darmadağınıktı. Keyifsizce pencereden dışarıyı gözetledi. Veliaht’tın o mükemmel şekilde aydınlatılmış sarayına bakınca bakışları o katmanlı camların içinden geçti. Veliaht’tın büyük bir ziyafet verdiğini biliyordu ve bu ziyafetin yıldızı da Lin Ming’di.

 

Zhu Yan Lin Ming’i düşündükçe yatak örtüsünü sıkıca kavradı. Pahalı ve kaliteli yatak örtüsü Zhu Yan’ın bu kavrayışı yüzünden paramparça oldu.

 

Birkaç gün önceki o savaşta kendini ciddi bir şekilde yaralamıştı. “Kırmızı Araf Çiçeği” onun henüz ustalaşamadığı bir dövüş yeteneğiydi. Bunu denerken vücudundan fazlaca gerçek öz çekti ve meridyenlerine zarar verdi. Vücudundaki inanılmaz yüke ek olarak Lin Ming’in mızrağı tarafından da ittirilmişti. Bu olay Zhu Yan’da daha ciddi yaraların çıkmasına sebep oldu.

 

Derideki yaraların tedavisi haplar ve iyi ilaçlarla çok kolaydı fakat meridyenlerine verilen zarar kolayca iyileşecek gibi değildi. Bu tarz bir yara onun Nabız Yoğunlaşma Dönemine girmesi karşısında bir engeldi.

 

“Lanet olsun”

 

Puff! Zhu Yan’ın altındaki mor yastık aniden patladı. Sayısız kar beyaz tüy tıpkı kışın yağan kar gibi yağmaya başladı.

 

“Ah!” Lan Yunyue korkuyla ağzını kapattı. Zhu Yan keyifsizdi ve bu onun azıcık bile güvende hissetmesine engel oluyordu. Zaman zaman sessiz fakat bir anda patlayabilecek bir kızgın canavar gibiydi Zhu Yan.

 

Lun Yunyue’nin çığlığı yüzünden Zhu Yan gözlerini ona doğru çevirmişti.

 

Zhu Yan’ın gözlerini üzerinde hissettiği anda Lun Yueyue’nin nefesi tıkanmıştı. Zhu Yan’ın bakışı ona sanki buz dolu bir suda batmış gibi hissettirdi. Öyle ki, Zhu Yan’ın onu o anda öldürebileceğini düşündü.

 

Bir anlık durgunluktan sonra Zhu Yan “Pişman mısın?” diye sordu.

 

Lan Yunyue paniklemişti. Derin bir nefes alıp olabildiğince sakin görünmeye çalışarak “Ne… Ne pişmanlığı?” diye sordu.

 

“Ne demek istediğimi biliyorsun.”

 

Lin Ming’in şu anki başarıları halihazırda Zhu Yan’ınkilerden kat be kat daha göz kamaştırıcıydı. Şüphesiz gelecekte de Zhu Yan’ın önünde olacaktı. Lan Yunyue o pragmatik yüreği yüzünden, kaçınılmaz şekilde pişmanlık hissedecekti.

 

“Veliaht ziyafetlerin en büyüğünü veriyor. Eğer pişmanlık hissediyorsan oraya gidip onu bulabilirsin. Böyle bir ziyafette her türlü ünlü, şöhret sahibi ve etkili kişi vardır. Aristokrasinin genç kadınları o muhteşem ve pahalı giyimleri ve zarif hareketleriyle oradalardır. Sen her zaman bunu istemiyor muydun? Eğer istiyorsan gidebilirsin.”

 

Zhu Yan’ın sakin sesinin yanında soğuk bir hava da vardı. Lan Yunyue’nin korku dolu hissetmesine sebep oldu. Zhu Yan’ın bugün adeta bir uçurumun kenarında yürüğünü biliyordu. Eğer “pişman” olduğunu söyleseydi, Zhu Yan ve onun öfkesi ile nasıl başdeceğini bilmiyordu.

 

Lan Yueyue diken üstündeydi. Dudaklarını ısırarak dedi ki “Artık herhangi bir şeyden pişmanlık duyacak sınırlamalarım yok.”

 

Zhu Yan dişlerinin kenarlarını göstererek şeytani bir gülüş attı. “Çok dürüstçeydi. En azından ikiyüzlü davranmadın ve pişman olmadığını söylemedin. Güzel. Gerçekten pişman olacak sınırların yok. Bu durumda, üstündekileri çıkar.”

 

“Ne?” Lan Yunyue bilinçsizce ve şaşkın bir şekilde yakasını tuttu. “Zhu Yan, biz evli değiliz.”

 

“Evlilik mi? Lan Yunyue, şu andaki pozisyonundan bihabersin. Gerçekten bir prenses olduğunu mu sanıyorsun? Daha önce böyle bir adım atmamamın tek sebebi sana saygı duymamdı. Fakat sen benim saygımı kazanacak sınırlara sahip değilsin artık. Bir an bile beni kalbine aldığını düşünüyor musun? Şimdi bana kanıtla ve üstündekileri çıkar.”

 

“Zhu Yan, sen…” Lan Yunyue bir anlık içgüdüyle, bilinçsizce kapıya doğru yöneldi. Fakat bundan önce Zhu Yan’ın istekleri çoktan karanlık hale gelmişti. Yine de gerçek şuydu ki Zhu Yan asla Lan Yunyue’ye karşı böyle bir harekette bulunmamıştı. Hatta tam bir centilmenlik gibi davranmıştı.

 

Ancak bugün Lun Yunyue’nin Zhu Yan’ın kendisine tecavüz edeceğine dair hiçbir şüphesi yoktu. Başarısızlıkları, maçtaki mağlubiyeti ve gelecek hakkındaki düşüncelerinin etkisiyle çoktan vahşi ve sinirli bir canavara dönüşmüştü.

 

Zhu Yan Lan Yunyue’nin kapıya yöneldiğini fark etti ve sesi sinirden kısılarak dedi ki “Yaralı olsam bile, senle ilgilenecek kadar yeterliyim. Sana girişe doğru yönelmemeni öneriyorum, yoksa kendimi harekete geçirmekten şüphe duymam."

 

Lan Yunyue dudaklarını ısırdı “Zhu… Zhu Yan…”. Gözyaşları çoktan gözlerinin kenarlarında belirmişti bile. Kıyafetinin yakasını sıkıca kavramaktan parmak eklemleri bembeyaz olmuştu.

 

“Lin Ming’e maçta kaybettin. Lin Ming’in sevdiği kadını taciz ederek ona karşı olan nefretini dizginleyebileceğini mi düşünüyorsun? Senin dövüş sanatlarına olan düşüncen böyle mi? Zhu Yan, psikolojik olarak rahatlaman için bunu yapmak zorunda mısın? Bu seni daha mı iyi hissettirecek?” dedi sesi titreyerek.

 

“Ne dedin sen?” Zhu Yan’ın yüzü büsbütün düşmüştü. Lan Yunyue’nin ağzından çıkan her kelime kalbini incitmiş ve onun bamteline basmıştı. Lan Yue’nin sözleri tam olarak kalbinden geçen şeyleri dile getirmişti.

 

Nefret etti. Lin Ming ile ilgili olan her şeyden nefret ediyordu. Acilen Lin Ming’den daha iyi olabileceği bir yere, herhangi bir yere ihtiyacı vardı. Kalbindeki şeytanları yok etmek için, Lin Ming’in hoşlandığı kadını ele geçirmeye ihtiyacı vardı.

 

Fakat onun bu düşünceleri Lan Yunyue tarafından ortaya çıkarılmıştı. Bir kadının vücudunda üstünlüğünü ortaya koymak;  Zhu Yan bu düşünceyle kendini çok acınası hissetti.

 

İşte bu yüzden, kendi utancı yüzünden sinirliydi.

 

Özünü etrafında ortaya çıkarıp ona saldırmak üzereydi. Ancak tam bu anda, kapının ardından bir ses geldi. Yaşlı hizmetçinin sesi dışarıdan geliyordu “Genç efendi, Onuncu Prens geldi.”

 

Zhu Yan kaşlarını çattı. Vücudunda dolaşan gerçek öz yavaşça sakinleşti.

 

Lan Yunyue onun sınırlarını zorlamıştı. Duvara yaslanan vücudu yavaşça yere doğru kayıyordu. Gerginlikten sırtı terle kaplanmıştı. Geçtiğimiz ay boyunca, Onuncu Prens onun kabusu olmuştu. Sadece birkaç kelime sayesinde, az kalsın Zhu Yan’ın nişanı atıp onu boşamasına sebep oluyordu. Fakat şimdi Onuncu Prens’in gelmesiyle, kendini inanılmaz derecede rahatlamış hissetti.

 

Zhu Yan kalktı ve sessizce giyindi. Prensi karşılamak için güzelce giyindi ve salona indi. Sadece ölümcül bir hastalığı ya da çok ağır bir yarası olan biri onu yatak odasında karşılayabilirdi.

 

Ancak, Zhu Yan kıyafetlerini giyerken, düzensizce gelen ayak seslerini duydu.

 

Kapı açıldı ve Onuncu Prens girişte bekliyordu. Yanında birkaç takipçi vardı, sakin görünüyordu.

 

“Hoşgeldiniz Majesteleri” Zhu Yan eğildi. Lan Yunyue de onunla beraber eğildi ve odanın köşesine doğru geçti.

 

Geleneklere göre, bir memur prensin önünde eğildiğinde prens bu seremoniyi birkaç sözle dağıtırdı. Fakat Onuncu Prens hiçbir şey söylemedi ve Zhu Yan eğilmişti.

 

Onuncu Prens aniden sordu “Wang Yiao’yu tanıyor musun?” Bu soru Lan Yunyue’nin tamamen hissizleşmesine yol açtı.

 

Zhu Yan bu sorunun sonbaharın başındaki olaya işaret ettiğini hemen anladı. Yoksa Onuncu Prens’in aniden Wang Yigao gibi önemsiz birini sorması mümkün değildi. Lin Ming ünlü olduğu için, Wang Yigao sorumlu tutuldu ve babasına itiraf ettirildi. Prensin kulağına kadar gitmiş olmalıydı bu.

 

Zhu Yan “Evet” diyerek kabul etti. Lin Ming’in Veliaht’ı desteklemesinin sebebi bu olay olabilirdi. Önceki gelişlerinde bu olaylardan bahsetmemişti fakat Onuncu Prens şu anda bu konuyu biliyordu.

 

“Çok iyi. Şimdi üçüncü büyük abimin nasıl Lin Ming’i bu kadar kolay ikna ettiğini biliyorum. Bilmiyor olabilirsin, fakat Lin Ming’i Wang Yigao’dan kurtaran benim üçüncü büyük abimdi. Bu yardım daha ne kadar iyi zamanda yapılabilirdi ki? Nerdeyse iki yıldır benim komutam altındasın ve yarım dakikalık bir faziletin olmadı, fakat çoktan üçüncü büyük abime böyle güzel bir hediye verdin. Yedi Derin Vadinin bu gece Lin Ming’i çekirdek öğrenci testine tuttuğunu bilmiyor olabilirsin. Eğer testi geçerse, çekirdek öğrencilerden birisi olacak."

 

Zhu Yan’ın kalbi nefretle titredi. Çekirdek öğrenci!

 

Böyle bir şey düşünülemezdi bile. Tüm Gökyüzü Servet Krallığında sadece Qin Xingxuan bir çekirdek öğrenci olmak için doğmuştu!

 

Diğerleri ise mistik dövüş sanatları ailelerinin çocuklarıydı.

 

“Zhu Yan, Savaşçı Evi çekirdek öğrencisinin benim ve üçüncü büyük abim için ne kadar önemli olduğunu biliyor musun?” Onuncu Prensin sesi biraz gaddardı. Savaşçı Evi çekirdek öğrencisi ilerde Yedi Derin Vadiye girebilirdi. Bundan sonra ise ister Yedi Derin Vadisi Savaşçı Evi’nin Dövüş Ustası olarak ister Yedi Derin Elçisi olarak kalabilirdi.

 

Eğer Lin Ming Yedi Derin Vadide kalırsa, bu bir sorun olmazdı. Fakat bir Savaşçı Evi Ustası ya da Yedi Derin Elçisi olarak dönerse, bu olağandışı olurdu.

 

Gökyüzü Servet Krallığı, Yedi Derin Vadi’nin altında bir bölgeydi ve onun yargısı altındaydı. Yani bir Savaşçı Evi Ustası ve Yedi Derin Elçisi imparatorun bile üstündeydi.

 

Eğer Lin Ming bir Savaşçı Evi Ustası ya da Yedi Derin Elçisi olur ve açıkça Veliaht’ı desteklerse, o zaman tahta yükselmek için hiçbir umut kalmazdı.

 

Ve eğer tahta yükselemezse bu muhtemelen onun hayatına mal olurdu.

 

Zhu Yan yumruklarını o kadar sıktı ki tırnakları etine girmişti. Çekirdek öğrenci! Bu nasıl mümkün olabilirdi? Eğer Lin Ming bir gün Savaşçı Evi Ustası veya Yedi Derin Elçisi olursa o zaman kendisini öldürmesi bir karıncayı öldürmesi kadar kolay olurdu. Bu düşüncelerle birlikte, kendini bir umutsuzluk kuyusu içinde boğulurken buldu.

 

Bu düşmanlık acaba düzelir miydi?

 

Lan Yunyue bir süreliğine afalladı ve yüzü bütün rengini kaybetti. Çekirdek öğrenci… Lin Ming, bir çekirdek öğrenci olmak mı istiyordu?

 

Gelecekte o bir Yedi Derin Savaşçı Evi Ustası veya Yedi Derin Elçisi olabilirdi…

 

Bu onun için sadece gösterişli efsanelerde olabilecek bir şeydi, o kadar uzak bir fikirdi ki bu…

 

Tam o anda Onuncu Prens Lan Yunyue’yi fark etti. İlk başta onu bir hizmetçi sanmıştı fakat giydiği güzel kıyafetleri görünce yanıldığını anladı. “Sen… Lan Yunyue misin?

K.N: Dört bölüm daha gelecek.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44255 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr