Çeviri: Xanaphia Düzenleme: Kharsmi

Yakın dövüşe giremese bile, Zhang Cang’ın bir dövüş becerisi vardı!

Haykırdıktan sonra Zhang Cang’ın aurası aniden patlar gibi olmuştu. Gerçek öz ince bıçağına aktı o göz kamaştırıcı parlaklıktaki bıçak, koyu kırmızı kan rengindeki bir parlaklığa bürünmeye başlamıştı!

“Bu Günbatımı Kesişi!”

“Zhang Cang cidden yüksek seviye saber dövüş becerisi geliştirmeyi başarmış!”

Tüm izleyicilerin gözleri huşuyla dolmuştu. Zhang Cang için kolay bir zafer olması gereken bu maç, iki eşit rakip arasındaki sert bir mücadeleye dönüşmüştü. Şimdi Zhang Cang’ın ‘Günbatımı Kesişi’ni kullanmasıyla bile, kimse Lin Ming çoktan kaybetti gibi laflar etmiyordu.

Zhang Cang ince bıçağını başının üzerine kaldırdı. Taze kan rengi bir ışık patlaması Zhang Cang’ın silahından coşuyordu. Zhang Cang’ın çevresi çiçekli bir gün batımının parıltısıyla ile aydınlanmıştı. Bu hayali görüntü durmaksızın Zhang Cang’ın bedenine akıyordu.

Bunu görünce Lin Ming yavaşça sırtındaki mızrağı çekmişti. Güç Eğitimi ‘İpek Gibi Akış’ sayesinde çıplak eliyle bıçağı karşılayacak bir seviyeye ulaşmıştı ama henüz bir dövüş becerisini aynı şekilde karşılayamazdı.

Mızrağı bir eliyle tuttu, ön kolu mızrak sapına paraleldi ve dirseğini de mızrağın sonuna bastırıyordu. 820 jinlik, 8 feet 8 inç uzunluğundaki Gökkuşağı delen, yatay bir şekilde dümdüz duruyordu. Sanki tüm duygularından arınmış gibi sabit ve hareketsizdi. Bu ‘Temel Mızrak Tekniği’nin temel başlama el pozisyonuydu – ‘Nehir Durduran Demir Köprü’

“Lin Ming mızrağını çıkardı!”

“Bu gerçekten de ‘Temel Mızrak Tekniği’ndeki el başlangıç pozisyonu! Gerçekten de ‘Temel Mızrak Tekniği’! Lin Ming ‘Temel Mızrak Tekniği’ ile ‘Günbatımı Kesişi’ne karşı koymak mı istiyor? Çılgın bu çocuk!”

Herkes gözünü dört açmıştı. Bu dövüşün en ufak bir detayını bile kaçırmaktan korkuyorlardı. Eğer Lin Ming üst seviye bir dövüş becerisi kullanıyor olsaydı, bu kadar beklenti içinde olmazlardı!

‘Temel Mızrak Tekniği’, ‘Günbatımı Kesişi’ karşısında! Sonuç ne olacak?

Bu noktadan sonra kimse Lin Ming’in ‘Temel Mızrak Tekniği’ni küçük görmüyordu. Lin Ming’in baskıcı aurası sayesinde, bu en basit mızrak hareketi olan temel hareketler bile derin ve gizemli bir hale bürünmüştü!

‘Temel Mızrak Tekniği’ üst düzey ve derinliği olan bir gelişim yöntemi değildi. Mızrak sanatları arasında en temel mızrak hareketlerini barındırıyordu. Bu en temel hareketler Lin Ming’in korkutucu 4200 jinlik gücü, ‘Gerçek İlkel Kaos Formülü’nden gelen kalın gerçek özü ve Güç Eğitimi ‘İpek Gibi Akış’ın sınırı ile bu mızrağın gücü son derece dehşet verici bir düzeye ulaşmıştı!

Zhang Cang dişlerini sıkıyordu. Yüzündeki kaslar seğirip duruyordu ve kendisini tanınamaz bir hale getiriyordu. Şu anki gücüyle ‘Günbatımı Kesişi’ni kullanmayı zar zor başarıyordu. Kendi sınırlarını zorluyordu.

“Lin Ming, geber!”

Zhang Cang kuvvetle bağırdı ve elindeki ince bıçak, bitmez tükenmez bir gül kırmızısı bulut saldı. Etrafındaki hava, şiddetli bir akım ile ileri geri acele eder gibi, derin bir gümbürtü sesiyle yankılanıyordu. Bu kırmızı kılıcın rüzgarı dalga dalga kabararak gökyüzünü lekeleyecekmiş gibi görünen kırmızı bir bulut oluşturdu. İnsan Salonu’nun bazı zayıf gelişimli öğrencilerinin beti benzi atmıştı. Bu vuruşun çılgın baskısına dayanamayacak gibiydiler.

Çok güçlüydü!

İnsan Salonu’nun bu öğrencileri bu vuruşa direnmenin hiçbir yolu olmadığı hissiyle dolup taşmıştı. Eğer bu darbenin önünde dururlarsa, gül kırmızısı bulutun sadece baskısı ve aurası ile bile ezileceklerdi! Çalkantılı kırmızı enerji, sonu olmayan öfkeli bir deniz gibi ileriye doğru akın ediyordu. Buna karşılık Lin Ming’in ‘Nehir Durduran Demir Köprü’sü basit ve doğaldı; en ufak bir aşırılık bile taşımıyordu!

‘Nehir Durduran Demir Köprü’ gibi sağlam ve güçlüydü!

“ ‘Temel Mızrak Tekniği’mi o kadar görmek istiyordun, çok güzel. Mızrak sanatlarından sadece bir hareket çalıştım – ‘Denize Giden Tufan Ejderhası!’"

Lin Ming haykırdı ve aniden Gökkuşağı Delen’i uzattı. Bu ‘Denize Giden Tufan Ejderhası’ denen hareket aslında sadece basit ve düz bir itişti!

Uzun mızrağın birçok stili vardı. Kesebiliyor, dans edebiliyor, doğrulabiliyor, savrulabiliyor, süpürebiliyor ve daha birçok hareket yapabiliyordu. Ama en temel hareketi, itiş hareketiydi!

İtiş, mızrağın ruhuydu!

820 jinlik bir ağır mızrağın sadece bir itişiyle bile küçük dağlar yarılabilirdi. Sekiz feetlik mızrak delip geçebilirdi!

Sadece basit ve düz bir itiş ile, Lin Ming’in aurası coşmuştu. Etrafında fırtınalı dağ nehirleri belirmişti ve her yönden birleşiyorlardı. Bir araya gelip Lin Ming’in bedenine akıyorlardı. Lin Ming bu hareketi binden az kez tekrarlamıştı. Ama hepsini bir şelalenin altında yapmıştı. Mızrağı tamamen sarsılmaz bir aşamaya gelene kadar günlerce çalışmıştı.

Zhang Cang’ın ‘Günbatımı Kesişi’ gökyüzünü fırtınalı ve zorlu bir akım gibi lekelemişti. Ama ne kadar şiddetli bir akım olursa olsun, bir Xiantian ustanın yaptığı şelaleye denk olamazdı. Böylesi bir şey Lin Ming’in mızrağını nasıl sarssın?

Gökyüzüne yayılmış olan kırmızı bulutlar, sanki kar yağıyormuş gibi eriyordu. Lin Ming’in mızrağı, her şeyi parçalayan görkemli ve engin bir aura sahipti!

İnce saber kazanmak için hıza güveniyordu. Nasıl olursa olsun, bir mızrağın karşısında hiç şüphesiz yenilecektir!

Bang!

Kırmızı bulutlar dağılmıştı. Zhang Cang bir ağız dolusu kan tükürdü ve geriye doğru uçtu. Tok bir ses ile korkunç bir şekilde yere yapışmıştı. Yaşıyor mu yoksa öldü mü o bile meçhuldü.

Lin Ming mızrağını geri çekti. Dövüş alanının ortasında duruyordu. O anda keskin ve sarsılmaz aurasıyla mızrağı Gökkuşağı Delen gibi dimdik duruyordu!

“Çok korkunç, Lin Ming gerçekten kazandı.”

“‘Temel Mızrak Tekniği’… arkasında bu kadar güce sahip miydi? Lin Ming gerçekten de ‘Temel Mızrak Tekniği’ni mi kullandı? Ben de öğrenmek istiyorum!”

“Öğrenmek mi istiyorsun? Gerçekten de ‘Temel Mızrak Tekniği’nin o kadar şiddetli olduğunu mu düşünüyorsun? Bu olanların nedeni Lin Ming’in çok fazla güçlü olması, ne yaparsa yapsın güçlü olacaktı. Az önce kullandığı tekniğin adı ‘Temel Mızrak Tekniği’nin ‘Denize Giden Tufan Ejderhası’, ama dürüst olmak gerekirse düz bir itiş sadece. Eğer istersen orduya kaydolabilirsin, orada askerler bunu her gün çalışıyor, ama hiçbir askerin bunu böylesi muazzam bir şekilde kullandığını görmedim. Bu düz itiş hiç de fiyakalı bir şey değil ama Lin Ming yaptığında bu basit hareket ‘Günbatımı Kesişi’ni kırdı geçti.”

“İç Organ Eğitimi’ne yeni geçmiş birinin karşısında Kas Değişimi’ne adımını atmış biri vardı ve Lin Ming bu haldeyken kazandı. Kendinden bir aşama yüksektekileri yenmek çok garip bir olay değil ama korkutucu olan şey, yendiği kişinin Zhang Cang olması. Zhang Cang da kendinden bir sonraki aşamadakileri yenebilen fena bir yetenekti. Eğer Zhang Cang Yedi Derin Savaşçı Evi’nden çıkarsa, Kas Değişimi’nin zirvesindeki birini yenmesi bile imkansız değil.”

“Fark ettin mi? Lin Ming alana çıktığından beri bir adım bile hareket etmedi…”

Bunu ilk kimin söylediği belli değildi ama izleyenler Lin Ming’in durduğu yere bakmıştı. Lin Ming alana çıktıktan sonra, bir avuç hareketi, bir yumruk ve mızrağıyla bir itiş hareketi yapmıştı. Bir adım bile atmamıştı!

Bunu fark edince Göksel İkamet öğrencilerinin bile tüyleri diken diken olmuştu. Lin Ming’in sıralaması kendilerinden uzak olsa da, er ya da geç Göksel İkamet’e girecek biriydi. Gelecekte rakipleri olacak böylesi birinin kendilerini arkadan kovalaması düşüncesiyle gerilmişlerdi.

Liu Mingxiang, Lin Ming’e baktığında boğazının kasıldığını hissetmişti, kuru kuru yutkundu. Tamamen korku içindeydi ve tek tesellisi her şeyin başında Zhu Yan'ın Zhang Cang’ı seçmiş olmasıydı. Aksi takdirde yerde hareketsiz bir şekilde yatan kendisi olacaktı.

Zhang Cang’ın nabzını kontrol etti. Zhang Cang yaşıyordu ve hayati tehlikesi yoktu ama tüm bedeni ciddi yaralarla doluydu ve bazı kemikleri kırılmıştı. En iyi tıbbi tedaviyi alırsa, kalıcı bir hasar olmayacak olsa bile, yarım aydan fazla bir süre yatağa bağlı yaşayacaktı.

Lin Ming bir katil değildi. Yedi Derin Savaşçı Evi’nde, bir bahis maçında rakibi öldürmek kesinlikle yasaktı. Dövüşteki ağır yaralanmalar konusunda da bazı şüpheler vardı ama Liu Mingxiang bunu araştıracak kadar cesur değildi. Panik içinde bilinci kapalı olan Zhang Cang’ı sırtına alıp ayrılmak üzereydi. Ama o sırada Lin Ming konuştu, “Gerçek öz taşları? 20 tane!”