Bölüm 570-Kardeşlerin Buluşması

avatar
8676 10

Martial God Asura - Bölüm 570-Kardeşlerin Buluşması


Bölüm 570-Kardeşlerin Buluşması

 

ÇEVİRMEN: Çıngıraklı

DÜZENLEYEN: Kurogane


Dört Deniz Akademisinde keyfi dövüş yasaktı ama daha da önemlisi keyfi öldürmek yasaklıydı.


Bu yüzden eğer Shentu Jiang ve Shentu Hai, Chu Feng'in icabına bakmak isterse, ona bir şey yapmadan önce Dört Deniz Akademisini terk edene kadar takip etmek zorundaydılar.


Ama Chu Feng onların düşündüğü gibi kolay bir lokma değildi. Dört Deniz Akademesinden çıktıktan sonra daha hızlı gitmek için savaşçı vücut yeteneğini yani Ejderha Dokuz Cennetten Geçiyor'u kullandı.


Ejderha Dokuz Cennetten Geçiyor'un hızı, Azure Ejder Yardırma Tekniği'yle aynı kefene koyulamasa da yine de hızlıydı. Shentu Hai ve Shentu Jiang'ı her şeylerine kullanmaya zorlamıştı, ama yine de Chu Feng'e yetişememişlerdi.


İkisi ona yetişemese de, fazla arkada kalmamışlardı. Aynı hızla gidiyorlardı. Başta Chu Feng'in onları fark ettiğini düşünmüşlerdi ama bir süre sonra Chu Feng'in hiç de endişeli olmadığını, hatta uçarken şarkı söylediğini fark etmişlerdi. Bu bir düşmanı beklerken takınılacak bir ifade miydi?


Bu yüzden iki kardeş olan Shentu Hai ve Shentu Jiang, Chu Feng'in daha onları fark etmediğine karar vermişti. Ama Chu Feng'in yolculuk ederken ki hareketleri resmen anormaldi. Bir kaç gün boyunca hızının yüksek olması bir yana, giderken ne dinlendi ne uyudu ne de yemek yiyip içmişti.


Ama Chu Feng'den iliklerine kadar nefret eden Shentu Hai ve Shentu Jiang, sinirlerini sadece onu öldürerek çıkartabileceklerinden, o kadar da kolay pes etmeyeceklerdi. Bu yüzden onu takip etmeye devam ettiler. Ancak lüks bir meyhanenin bölgesine girdiklerinde Chu Feng'in izini kaybettiler.


"Lanet olsun! Bu velet nereye gitti? Nasıl olur da bir anda yok olur?!" Shentu Jiang lüks meyhanenin tepesinde durdu ve aşağıya baktı ama Chu Feng'in gölgesini bile göremiyordu.Panik yapmadan da edemedi çünkü Chu Feng'in onlarla dalga geçtiğini hissetmişti.


"Burası tanıdık geliyor.... Cennetler aşkına! Burası Doğu Deniz Bölgesine ilk geldiğimizde dinlendiğimiz yer değil mi?" Shentu Hai dikkatlice aşağıya inceleyince tamamen şaşkına döndü.


"Doğru! O zamanlarda buralarda baya insan vardı ve çok kazançlı bir yerdi! Neden böyle olmuş ki? Bir şeyler olmuş olmalı." Shentu Hai'nin sözlerini duyunca Shentu Jiang'da bir şeyler olduğunu fark etti.


*gulugulugulu*

 

Ama tam şaşkına dönmüşlerken meyhanenin ortasından garip sesler gelmeye başladı.


"Oradan sesler geliyor, hadi gidip bakalım." sesleri duyunca Shentu Hai ve Shentu Jiang'ın yüzleri değişti. Hatta Chu Feng'i bulduklarını düşünmüşlerdi, hızlıca sesin geldiği yöne doğru uçtular.


"Bu, bu da ne?" Lakin tam sesin geldiği şeyi gördüklerinde aceleyle ağızlarını ve burunlarını kapattılar, neredeyse kusacaklardı.


Çünkü altlarında bokların karıştırıldığı bir çukur vardı. O anda bokların üstünde baloncuklar oluşuyordu ve *gulugulu* diye sesler çıkarıyordu. Etrafa iğrenç bir koku sinmişti.


*boom*  Ama aniden kakaların olduğu çukurda bir patlama oldu. Aynı zamanda da bir volkanın patlaması gibi boklar gökyüzüne yükseldi.


"Lanet olsun!" sarı renkli şeyin onlara doğru geldiğini görünce, Shentu Hai ve Shentu Jiang'ın yüzü yeşile döndü. Hemen en güçlü savaşçı vücut yeteneklerini kullanıp yan tarafa kaçtılar. Sadece böyle kakanın üstlerine değmesinden kaçabilmişlerdi.


"Haha! Sonunda dışarı çıktım!"


Tam ikisi bu felaketten kaçtıkları için kutlama yapacaklardı ki, sevinç dolu bir ses kakaların içinden gökyüzüne yükseldi. Sesin geldiği yere bakınca Shentu Hai ve Shentu Jiang anında şaşkına dönmüştü, hatta gördüklere şeye inanamadıklarından gözlerini ovalamışlardı.


Çünkü tam o anda, havada durup delice gülen kişiye tanımışlardı. O Shentu Hanedanlığının bir numaralı dahisi, Shentu Lang'dı.


"Büyük Kardeş Shentu Lang, bu gerçekten sen misin?!" İkisi de aynı anda yüksek sesle bağırdı, nasıl hissedeceklerini bilmiyorlardı.


"Küçük Hai, Küçük Jiang? İkiniz burada ne yapıyorsunuz?" Shentu Hai ve Shentu Jiang'ı görünce Shentu Lang'ın yüz ifadesi değişti, çok şaşırmıştı.


"Büyük kardeş, sana sormamız gereken bir şey var... neden Dört Deniz Akademisinin sınavına katılmadın ve orada ne yapıyordun?" soruya soruyla cevap verip dışkı karıştırma çukurunu işaret etti.


"Ahh, o uzun bir hikaye fakat gerçekten de kötü bir şansım var, lanet olsun." Shentu Jiang'ın o yer hakkında soru sorduğunu duyunca, Shentu Lang hiç bir şeyi saklamadan olan her şeyi kaba saba anlattı.


"Demek öyle bir şey oldu." Shentu Lang'ın ondan daha genç biri tarafından kaka çukurunda mühürlendiği öğrenince, ikisi de hem şaşırmış hem de biraz şüphe duymuştu.


Ne de olsa Shentu Lang'ın gücünü biliyorlardı. O, Shentu Hanedanlığının son bir kaç yüzyıllık tarihinde ki bir numaralı dahisiydi. O unvan sadece bir kelime değildi, hatta eğer Shentu Lang Dört Deniz Akademisinin sınavına katılırsa, oradaki en ünlü kişi olacağını düşünmüşlerdi. Belki de sınavda ki en güçlü kişi olacaktı.


Ama şu anda Shentu Lang'dan daha gençken ondan daha güçlü biri vardı. Nasıl olur da şaşırmazlardı ki?


"Doğru. Küçük Hai, Küçük Jiang Dört Deniz Akademisinin sınavı çoktan bitmiş olmalı değil mi? Neden akademide beklemiyorsunuz da buraya geldiniz?" diye sordu Shentu Lang, meraklı bir şekilde.


"Hiç konuşmasak daha iyi. Normalde buraya bir veledi kovalarken geldik ama kim düşünürdü ki, buraya geldikten sonra ortadan kaybolacağını?" dedi Shentu Jiang, yüzü kızgınlıkla doluyken. Düşündükçe daha da kandırılmış olabileceklerini hissettiler.


"Küçük Jiang, tam olarak ne oldu? Çabuk anlat bana." Ne kadar öfkelendiklerini görünce Shentu Lang, iki kardeşinin de haksızlığa uğramış olabileceğini düşünmüştü.


Shentu Hai ve Shentu Jiang hiç bir şeyi saklamadılar. Olayları kısaca Shentu Lang'a anlattılar.


"Bu gerçekten de akıl almaz bir şey. Kardeşlerime böyle zorbalık etmeye cüret eden de kim?!" Ne olduğunu öğrendikten sonra Shentu Lang büyük bir sinirle dişlerini gıcırdattı sonra göğsüne vurdu ve onlara güvence verdi, "Küçük Hai, Küçük Jiang sakın endişelenmeyin. Dediğinize bakarsak fazla uzağa gitmiş olamaz. Onu bulmanıza yardım edeceğim. Benim gücümle elimden kaçmayı aklından bile geçirmemeli."


"Bu harika! Büyük kardeş, eğer sen harekete geçersen Dört Deniz Akademisindekilerin bile sonu iyi olmaz!" O anda sanki Shentu Hai ve Shentu Jiang kendilerine arka çıkacak birini bulmuş gibi mutlu ve heyecanlıydılar.


"Beni aramanıza gerek yok. Ben buradayım." Tam o sırada yüksek ve açık bir ses havada yankılandı. Ardından da heybetli bir ejder kükremesi yankılandı.


O anda gökyüzünün her yerinde rüzgarın esmeye başladığını fark ettiler. Bulutlar hareket etmeye başladı ve devasa gök mavisi bir ejder, büyük bir güçle gökyüzünde ortaya çıktı.


Ejderin kafasında biri duruyordu. O kişi Chu Feng'in ta kendisiydi.


"Chu Feng, önümüze çıkmaya cüret edersin ha."


"Büyük kardeş, bu o. Herkesin önünde bizi aşağılayan kişi. Bugün bu velede bir ders vermek için bize yardım etmelisin!" Chu Feng'i görünce ikisi de tamamen kendilerinden geçmişlerdi.


Ama Chu Feng'e işkence etmesini bekledikleri Shentu Lang'a baktıklarında, yüz ifadelerinin değişmesine engel olamadılar ve son derece gergin bir sesle dediler ki, "Büyük kardeş, ne oldu, sorun ne?!"

 

&& Chu Feng şimdi ne yapacak?Bir planı var mı?Yoksa taktik maktik yok bam bam bam mı ?

&& Merak ediyorsanız Takipte kalın:)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr