Düzenleyici:XLed5 (ami adına )

Gizemli adam öldürücü bir tanrı gibiydi. O yolda, durdurulamıyordu. O an , her şey rüzgar tarafından süpürüldü ve hiçbir şey onun hamlelerinden birini bile engelleyemedi.

O anda Chu Feng’in adamın gücü karşısında dili tutulmuştu. Çünkü bu adamın gücü zaten beklentiyi çoktan aşmıştı.

Fakat aynı zamanda aklında bir soru belirmişti.

Esrarengiz adam bile bu kadar etkileyici ise, bu adamı gücü ile bastıran babası kim bilir ne kadar güçlüydü?

O esna da Chu Feng sonunda anlamıştı. Onun yetenekleri asla normal bir insanın ki gibi değildi, olmayacaktı! Onun efsanevi yeteneklere sahip bir babası vardı. Eğer normal insanları aşamazsa asıl tuhaf ve mantıksız olan bu olacaktı.

“Chu Feng, sendeki İlahi Yıldırımların kalıtsal bir güç olduğuna daha da çok inanmaya başladım.” Eggy aniden konuşarak ortamı bozdu. Anlaşılan bu gizemli adamın gücü Eggy’i düşündürmüştü.

Buna cevaben Chu Feng sordu ”Neden öyle dedin?”

“Hmm, sadece sezgi. Bu manyak herif kesinlikle Dövüş Kralı aleminde bir uzman. Dövüş Kralı aleminin zirvesinde olmasa da bu çağda ekimi yapabilecek kadar oldukça güçlü.”

“Baban da onu bu kadar korkutabilir. Baban onun hafızasını bu derece bir karmaşaya uğratmasına rağmen hatırladığı tek şey yine de babanın sözleri. Neden olduğu hakkında bir fikrin var mı?”

“Neden?”

“Çünkü unutmaya cesaret edemiyor. Babanın sözlerini unutmaya cesaret edemez de. Böyle bir Dövüş Kralı ustasına bunu yapan biri kim bilir ne kadar güçlüdür!”

“Onun gibi bir karakter asla normal değildir.” Eggy iç çekti ve dudaklarını kıvırarak “Gücümü mühürleyerek beni Spiratüel Dünyada hapsedebilecek arka plana sahipsin.” Dedi.

“Ihh…”

Chu Feng, Eggy’nin sözlerini gayet iyi anlamıştı. Her şey çok açıktı. Chu Feng’in babası inanılmaz derecede güçlüydü ki bu da Chu Feng’in arka planının da oldukça güçlü olduğunu gözler önüne seriyordu.

Ne olursa olsun, Chu Feng'in arkasında, güçlü bir kalkana sahip olduğu ve aslında gökyüzünün gururu haline gelebileceği anlamına geliyordu.

Ancak böyle güçlü bir kalkanın neden onu terk edeceğini anlayamadı. Babası gerçekten daha da güçlü bir düşmanla da tanışmış olabilir miydi?

Chu Feng bu soruyu çok kez düşünmesine rağmen yine de bir sonuca varamamıştı. Elindeki ipuçları bu kadar az iken bir sonuca varması şaşırtıcı olurdu.

“Bu İmparator Mezarı çok büyük. Bu hızla hala daha sonuna ulaşamadık.”

“Bu mezar Azure Eyaletini aşıyor.” Gizemli adam daha da aşağılara indikçe, Chu Feng bu mezarın farklı metotlarına ikna olmaya başladı.

“Bu İmparator Mezarı sürekli yer altına doğru iniyor. Yani aynı seviyede ilerlemiyoruz, doğal olarak yeraltına doğru iniyoruz. Bu mezar gerçekten de tam bir yeraltı dünyası.”

Eggy muzipçe gülümseyerek konuştu."Fakat çok şaşırmanıza gerek yok. Bir İmparator Türbesi büyük olmasına rağmen bir Ata Türbesi ile kıyaslandığında sadece ufak bir odacık.”

“Ancestor Mezarı mı? O da ne?” Chu Feng bu sırada büyük bir merak duydu. İmparator Mezarı bu kadar güçlü ise kim bilir Ata Mezarı ne kadar güçlüdür?

"Heh, korkarım bu şeylerin söylenmesi seni korkutuyor. Hâlâ çok gençsin, bu yüzden sana söylenmemesi gereken bazı şeyler var. "Eggy tatlı tatlı gülümsedi, ardından daha fazla konuşmadı.

Böyle bir durumda, Chu Feng biraz çaresiz hissetti. Zaten merakı geçmişti, ancak Eggy söylemek istemiyorsa, bu konuda hiçbir şey yapamazdı.

Ama aynı zamanda, kafasını kurcalayan bir soru vardı. Eggy tam olarak ne kadar güçlüydü? Nasıl bu kadar çok şeyi biliyordu! Mühürlenmeden önce ne kadar güçlüydü?

Bu soru Chu Feng’in beyninde bir süre dolaştı. Bu soruyu önceden Eggy’e sormuştu. Fakat bir cevap alamamıştı konu hakkında. Oysa tecrübeleri dahi ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu.

Dahası, bir şey daha biliyordu. Eggy daha önce hiç bir insanla sözleşme yapmamıştı, yani Eggy'in bu dünyaya hiç gelmediği anlamına da geliyordu.

Bildiği her şey diğer Dünya Ruhaniyetlerinden öğrenilmiş olmalıydı, ancak Eggy'nin nereden geldiğine bakılmaksızın Chu Feng, daha önce ki gücünün, gerçekten çok güçlü, en azından gizemli adamdan daha güçlü olduğunu doğruladı.

Bu yolda Chu Feng mezarın sürprizlerine alışmıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse bu İmparator Mezarı macerası Chu Feng’in dünyasını genişletmiş ve bir çok tecrübe katmıştı.

Ancak Chu Feng buraya geldiğinde gerçekten şok oldu. Çünkü sayısı belli dahi olmayan korkunç Canavarlar tarafından oluşturulmuş korkunç Canavar Klanını gördü.

Yetişkin korkunç Canavarlar onlarca metro boyunda ve yüzlerce metre uzunluğa sahiptiler. Onların bu derece inanılmaz bedenleri saraylardan daha büyüktü ve dağları anımsatıyordu.

En ufak ve bebek korkunç Canavarların tamamı en az Derin Alemdeydiler. Yeni büyüyen Canavarlar ise Cennet Alemindeydiler. Yetişkin korkunç Canavarların tamamı Cennet Alemini çoktan geçmiş ve Savaş Yadigarları aleminde ilerlemeye devam ediyorlardı.

Bununla birlikte, muazzam ve dehşetli korkunç Canavar klanı birileri tarafından yok edilmişti. Geride kalan şey, yalnızca kuruyan cesetlerin büyük kısmıydı, onların Kaynak enerjisi de sürekli emiliyordu.

“Güçlü… Bu İmparator Mezarı aslında gerçekten etkileyicidir. Korkunç Canavarlar Klanı burada kurulmuş ve ilerlemişti.” Chu Feng çok şaşkındı ve inanmakta zorlanıyordu. Burası nasıl bir yerdi böyle?!

Bu yüzden korkunç Canavarlar Klanı bu kadar güçlü olmalıydı. Chu Feng korkunç Canavarlar Klanının yaşadığı zamanlardaki gücünü hayal etmeye çalıştı.

“Kahretsin, Kahretsin! Çok fazla korkunç Canavar. Özel kanlı hayvanlarla çok güçlü korkunç Canavarların hepsi emildi!”

“Ahhh! Çok kızgınım! O siyah giyimli yaşlı adam olmalı. O olmalı başkası olmasına imkan yok! Gerçekten cillop gibi büyük bir avantaj yakaladı ve çok büyük bir fayda ele geçirdi! "

"Chu Feng, yaşlı adamı görürseniz, onu öldürmesi için bu manyağı salmanız gerekir. Ben onun Kaynak enerjisini net bir şekilde rafine edeceğim yoksa kalbimin nefreti ortadan kaldırılamayacak! " Chu Feng, İmparator Mezarı  düzenlemelerine hayran olarak iç çekerken, Eggy dişlerini birbirine sürttü.

O kadar çok kaynak enerjisi, kara kıyafetli yaşlı adam tarafından emildiğinden kalbine acı saplanıyordu.

“Endişelenme, eğer o siyah giyimli yaşlı adamla karşılaşırsak, onun bir bölümünü kendime tüküreceğim.” Chu Feng sakince gülümsedi ve şiddetli bir yücelik duygusu ile gözleri ışıldadı.

Yoldayken bir çok ihtişamlı ve görkemli saraylar gördü. Üstünde altınlar, yeşimler olan iskeleler gördü. Bu yerler zaten bu tür hazineleri saklamak için inşa edilmişti.

Ama ne yazık ki bu kadar hazine ortadan kaybolmuştu. Chu Feng hazineleri kimin yürüttüğünü biliyordu. Bu kişi siyah giyimli adamdan başkası olamazdı!

Bu kadar hazine içinde mutlaka ekip kaynakları da vardı. Hatta Elit silahlardan daha güçlüleri de olmalıydı. Chu Feng doğal olarak bunu göz ardı edemedi. Eğer bir şansı olsaydı kesinlikle siyah giyimli adamdan bu silahları talep ederdi.

Eggy birden bağırdı  “Chu Feng şuna bak!”

Eggy'nin sözlerini dinledikten sonra, Chu Feng bakışlarını öne doğru çevirdi.

Görünüşü önemsiz görünse de, Chu Feng'in yüzü aniden değişti ve büyük bir şaşkınlıkta karşısına baktı.

Çünkü o esnada karşılarında duran yer ürkütücü ve değişik yer altı dünyası değildi. Masmavi gökyüzü pamuk şekeri misali bulutlarla dolu olan gökyüzü , yüksek tepesi gözükmeyen dağlar ve dibi görünecek kadar temiz nehirler onları karşıladı.