Bölüm 1038: Eceline Mi Susadın?

avatar
2850 10

Martial God Asura - Bölüm 1038: Eceline Mi Susadın?


 

Çeviri: Wolfcobain

 

 

"Chu Feng, sen..."

 

Chu Feng'in dediğini duyan Yaşlı Gongsun öylece kalmıştı. Böylesine ölüm kalım anında Chu Feng'in arkasında saklanmayıp da cesurca ileri çıkacağını düşünmemişti. Böylesine bir karakter gerçekten de beklentilerinin de üstündeydi.

 

"Yaşlı Gongsun, bu konunun sizinle alakası yok. Madem ki bu felaketi ben başlattım, sorumluluğunu da benim üstlenmem gerekir. Ancak yine de size zahmet olacağım, lütfen arkadaşımla ilgilenin. Onun bu konuyla bir alakası yok."

 

Chu Feng, omzundaki Li Lei'yi Yaşlı Gongsun'a uzattı. Sonra da Yaşlı Gongsun'un cevap vermesini beklemeden ilerledi ve gülümseyerek Han Qingyu'ya döndü. "Han ailesinin fertlerini ben öldürdüm. Bir şey yapmak istiyorsan bana yap."

 

"Velet yürek yemişsin. Ancak Koruyucu Lord'un seni Güney Turkuaz Ormanının umudu ilan ettiğini biliyorsun herhalde. Sırf bu yüzden sana bir şey yapmayacağımı düşünüyorsun, o yüzden böyle cesursun değil mi?"

 

Han Qingyu Chu Feng'i incelemeye başlamıştı. Gözlerindeki öldürme niyeti buz gibiydi. Birden öfkeyle bağırdı ve; "Eğer böyle bir şey düşünüyorsan yanılıyorsun. Bugün seni kimse kurtaramaz. Koruyucu Lordun istediği kişi olsan bile Han ailesinin fertlerini öldürmüşsen öldürürüm seni." diye bağırdı.

 

"Heh, ne istiyorsan düşün." Chu Feng bir daha gülümsedi. Yüzünde korkudan eser yoktu. Chu Feng, insanların jest ve mimiklerinden ne düşündüklerini anlama konusunda iyiydi. Han Qingyu'nun küstah biri olduğunu zaten anlamıştı. Chu Feng'i ilk gördüğündeki yüz ifadesinden Koruyucu Lorddan korktuğunu da anlamıştı.

 

Idari yaşlı Yaşlı Gongsun'u yenmişti ve Chu Feng'i öldürmeye kararlı duruyordu.

 

Ama aslında sadece onları cezalandırarak örnek olmak ve Han ailesinin onurunu korumak istiyordu. Ayrıca Chu Feng'i ele geçirebilse bile kendisini öldürecek kadar ileri gitmeyebilirdi. En fazla Chu Feng'e işkence eder ve onu korkuturdu.

 

Bu yüzden Chu Feng'e göre eğer Yaşlı Gongsun ve diğerlerinin kendini korumasına izin verirse Yaşlı Gongsun ve diğerleri işkence görmeye devam edecekti. İdari yaşlı oldukları için bu kadar mürit karşısında başkası tarafından dayak yerlerse onurları ve şerefleri ağır hasar alırdı.

 

Bunun yerine Chu Feng'in öne çıkması daha iyi olurdu. İşkence görse ve aşağılansa bile en azından Yaşlı Gongsun ve diğerlerini korumuş olurdu.

 

Ne de olsa Chu Feng büyürken hep başkaları tarafından aşağılanmıştı. Bu yüzden bundan korkmuyordu. Çünkü yaşadığı sürece kendisini aşağılayanlara yaptıklarının bedelini on kat ödetebliirdi.

 

"Chu Feng, bugün senin ölüm günün." Diye bağırdı Han Qingyu. Sonra da dokuzuncu seviye Dövüş Kralı baskısını yaydı, gökyüzü titremeye başlamıştı.

 

Ama gökyüzü titriyor olmasına rağmen Chu Feng olduğu yerde sabit bir şekilde duruyordu. Han Qingyu'nun dediklerini görmezden gelmişti. Yüzünde hâlâ o umursamaz gülümseme vardı.

 

"Velet sen hâlâ gülümsüyor musun? Diz çök ve hatanı kabul et!" Chu Feng'in yaptığı Han Qingyu'yu öfkelendirmişti. Han Qingyu kolunu salladı. Baskın kudreti keskin bir hançer oldu ve Chu Feng'in bacaklarına doğru uçtu.

 

“Puu”

 

“Puu”

 

Hançer uçup geçti ve Chu Feng'in bacaklarından kan sıçradı. Hançerlerin kestiği yerlerden Chu Feng'in kemikleri gözüküyordu.

 

"Bum bum"

 

Durum böyle olmasına rağmen Chu Feng'in bedeni sadece biraz eğilmişti. Diz çökmemişti. Olduğu yerde durmaya devam ediyordu. Yüzünde acıdan eser bile yoktu. Sanki acı hissetmiyordu.

 

Daha da korkunç olan ise Chu Feng'in hâlâ gülümsüyor olmasıydı. Han Qingyu'ya baktı ve "Diz çökmemi mi istiyorsun? Sen buna layık değilsin." dedi.

 

"Güney Deniz Bölgesinden gelen piçe bak. Ben mi layık değilim? Öyle olsun bakalım. Sana diz çöktüreceğim bugün."

 

Chu Feng'in yaptıkları Han Qingyu'yu o kadar öfkelendirmişti ki adam dişlerini sıkmaya başlamıştı. Ama durum böyle olmasına rağmen Chu Feng'i öldürmeye çalışmıyordu. Kudretinden birkaç hançer daha doğdu ve Chu Feng'in bedeninde yaralar açtı.

 

Han Qingyu'nun yaptıklarından sonra Chu Feng'in kendine olan güveni daha da arttı. Artık Han Qingyu'nun kendini öldürmeye cüret edemediğini iyice anlamıştı. Yoksa Han Qingyu, kendini diz çöktürmek için bu kadar uğraşmaz onu doğrudan öldürürdü.

 

Rakibinin zayıflığını bulan inatçı Chu Feng doğal olarak pes etmezdi. Bağırdı, "Sana diz çökmemi mi istiyorsun? Anca rüyanda!"

 

"Bakalım ne kadar şov yapmaya devam edebileceksin?" Han Qingyu da sıradan biri değildi. Chu Feng'in diz çökmesini istemesinin sebebi Han ailesinin onurunu kurtarmaktı. Ama Chu Feng herkesin önünde emirlerine karşı geliyordu. Bu yüzüne bir tokat atmaktan farksızdı.

 

Bu yüzden Chu Feng'in peşini kolay kolay bırakmazdı. Chu Feng'i diz çöktürmeye kafayı takmıştı. Kontrol ettiği güçlü enerjiyle Chu Feng'e işkence etmeye başladı.

 

Chu Feng ne kadar güçlü olursa olsun dokuzuncu seviye Dövüş Kralının sürekli işkencesini yenemezdi. Göz açıp kapayıncaya kadar Chu Feng'in bedeni mahvolmuştu. Her yeri kan içindeydi. Yüzünden başka yaralanmayan yeri kalmamıştı.

 

Ama durum böyle olmasına rağmen Chu Feng olduğu yerde duruyordu. Han Qingyu önünde diz çökmeye niyeti yoktu.

 

"Diz çök, çökmezsen seni öldürürüm." Chu Feng'in dayanıklılığına daha fazla dayanamamıştı Han Qingyu. Öfkeyle bağırarak Chu Feng'e işkence etmeyi bıraktı. Kral seviyesi dövüş gücünü on binlerce silaha çevirmişti. Silahların hepsi Chu Feng'e doğru uçuyordu.

 

"Siktir. Yoksa bu ihtiyar cidden öldürecek mi seni?"

 

On binlerce silahın kendilerine doğru uçtuğunu gören Eggy bile paniklemişti. Çünkü bu silahlar önceden beliren hançerlerden farklıydı. O hançerler güçlüydü ama ölümcül değildi. Ancak bu on binlerce silah kolaylıkla Chu Feng'in kellesini alabilirdi.

 

"Beni öldürmeyi planlayıp planlamadığını bilemem. Ama bugün beni öldüremeyeceğinden eminim."

 

Ancak böylesine ölümcül bir saldırı karşısında bile Chu Feng kendisinden emindi. Saldırıdan kaçmıyor, olduğu yerde on binlerce silahın kendisine doğru gelmesini bekliyordu. Yüzünde kendinden emin bir gülümseme vardı.

 

"Hemen dur."

 

Beklendiği üzere tam da tehlike anında yaşlı ancak tok bir ses gökyüzünde duyuldu.

 

Ses belirdikten sonra biçimsiz bir enerji Chu Feng'in önünde belirdi. Bu enerji on binlerce silaha doğru harekete geçti.

 

"Güm güm" Şekilsiz enerji karşısında Han Qingyu'nun on binlerce silahı bir saniye bile dayanamamıştı. Hepsi paramparça olmuştu. Enerjiden etkilenen Han Qingyu bile birkaç metre gerilemişti.

 

"Tanrım bu da ne?" Gökyüzündeki durumu gören herkes afallamıştı. Han Qingyu da aynı durumdaydı.

 

"Dostum, acı çekmene sebep oldum." Tam da herkes afallamışken yaşlı bir adam Chu Feng'in önünde belirmişti.

 

Kar beyazı saçları olan bu adamın dost canlısı bir görünüşü vardı. Ancak ses çıkarmadan belirmişti. Sanki birden havadan belirmişti. Gücü akıl almaz seviyelerdeydi.

 

Ama Chu Feng'i en çok şaşırtan şey bu yaşlı adamın aurasıydı. Bu aura çok güçlüydü. Bu Dövüş Kralları'nın aurasından daha üstün bir auraydı. Dövüş Krallarının aurasından farklıydı ama Dövüş İmparatoru aurası da değildi. Bu Dövüş Kralının üstünde ama Dövüş İmparatorunun altında bir auraydı.

 

Chu Feng yaşlı adama bakarken yaşlı adam da ona bakıyordu. Yaşlı adam belirir belirmez yüzünde de bir gülümseme belirmişti. Ama Chu Feng'in hâlini görünce anında öfkelenmişti.

 

"Han Qingyu, sen eceline mi susadın?" Yaşlı adam birden döndü ve elini kaldırıp dokuzuncu seviye Dövüş Kralı Han Qingyu'yu yere çaldı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr