Bölüm 1036: Belki De Durum İyi Değildir

avatar
3260 11

Martial God Asura - Bölüm 1036: Belki De Durum İyi Değildir


 

Çeviri: Wolfcobain

 

 

Kararı verdikten sonra yaşlılar Chu Feng'le birlikte Koruyucu Lordun Salonuna doğru uçuyordu. Orada Koruyucu Lordun geri gelmesini bekleyeceklerdi.

 

Yolda birçok kişinin dikkatini çekmişlerdi. Özellikle de meydanın üstünden geçerken tüm olanları görenlerin yüzünde afallamış ifadeler vardı. Hepsinin bakışlarında kafa karışıklığı ve hayranlık vardı

 

İdari yaşlıların Chu Feng'e karşı ne kadar saygıyla davrandığını görenler şaşırıyordu. Bir suçluya hiç böyle davranılır mıydı? Sanki karşılarındaki saygın bir konuktu.

 

"Ne oluyor? İdari yaşlılar nasıl olur da sanki Chu Feng'i davaya götürmüyorlar da onu koruyorlar?"

 

"Garip. Bu Chu Feng gerçekten de sıra dışı biri. Han ailesinin karşısında korkusuzca durabiliyor. Arkasında birileri olmalı mutlaka baksanıza idari yaşlılar bile ona bir şey yapmaya cüret edemiyor. Bu her şeyi açıklıyor. Han ailesi sonunda rakibini bulmuş gibi duruyor."

 

"Dalga mı geçiyorsun? Chu Feng'in Güney Deniz Bölgesinden geldiğini duymuştum. Güney Deniz Bölgesinden gelen birinin Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarımızda nasıl bir arkası olabilir?"

 

"Aptalsınız. Değer görmesi için arkası olması gerektiğini kim söylemiş? Chu Feng'in yaptıklarını görmediniz mi? İdari yaşlı bile ona yetişemedi. Bu yaşta böyle bir güç... Nadir bulunan bir dâhi o. Böylesine yetenekli biri ancak Turkuaz Dağının çekirdek müritleri arasında bulunur."

 

"Aynen öyle, aynen öyle. Güney Turkuaz Ormanı, Batı Turkuaz Ormanı, Kuzey Turkuaz Ormanı ve Güney Turkuaz Ormanımızın hepsi Turkuaz Dağın altındaki güçlerdir."

 

"Ancak Doğu, Batı, ve Kuzey Turkuaz Ormanlarının hepsi varlıklı. Turkuaz bölgesinde hepsi de güçleriyle bilinir. Diğer alt güçler onlara karşı saygısızlık yapabilir mi hiç? Antik ve kudretli güçler bile onlara bir şey yapmaya cüret etmez. En az Turkuaz Dağı kadar saygı görürler."

 

"Ancak biz de onlarla aynı olmamıza rağmen bizim statümüz diğer üç Turkuaz Ormanına kıyasla daha düşük. O kadar bir fark var ki aramızda alt güçten olmayanlar bizi küçük görüyor, ciddiye almıyor."

 

"Turkuaz Bölgesinde büyük bir alt güç olmamıza rağmen zaman içinde üçüncü sınıf bir güce döndük."

 

"Bunun böyle olmasının sebebi Güney Turkuaz Ormanının güzel bir yerde olmaması. Birçok kişi var burada ama güçlü klanların sayısı gerçekten de az. Muhteşem yetenekli insanlar ise daha da az. Bu yüzden Turkuaz Dağına uzun zamandır sıradışı müritler yollayamıyoruz. Böylece Güney Turkuaz Ormanımızın statüsü her geçen gün azalıyor."

 

"Chu Feng ise gerçekten de nadir bulunan bir dâhi. Turkuaz Dağında bile dâhi sayılır. Gösterdiği cesurluğu da düşünürsek Turkuaz Dağında büyük şeyler başarabilir. Böylesine bir dahi, böylesine bir karakter... Güney Turkuaz Ormanı sence onun elinden kaçmasına izin verir mi? Onu korumamız gerekiyor."

 

"Doğru diyorsun. Yani Güney Deniz Bölgesinden gelen ve arkasında kimse olmayan bu çocuk kral mı olacak? Güney Turkuaz Ormanında büyük bir güç mü olacak?" Kalabalık heyecanla Chu Feng hakkında tartışıyordu. Herkes tahminler yürütüyordu. Tahminler yürüttükçe daha da heyecanlanıyorlardı. Chu Feng'e karşı yeni bir saygı duymaya başlamışlardı.

 

Kalabalığın konuşmalarını duyan Güney Deniz Bölgelilerin yüzleri asılmıştı. Kendi canlarını kurtarmak için Chu Feng'in yalan söylediğini iddia etmişlerdi. Chu Feng'in kurtardığı Shen Hong bile böyle yapmıştı. Gerçeği saklamakla kalmamış bir de Chu Feng'e iftira atmış, onu suçlamıştı.

 

Chu Feng gerçekten de insanların dediği gibi Güney Turkuaz Ormanının yeni umuduysa ve Güney Turkuaz Ormanı tarafından kollanacaksa o zaman durumları hiç de iyi olmazdı. Chu Feng'in kullandığı yöntemleri düşününce hepsi endişelenmişti.

 

Chu Feng'in, Han ailesine yardım edip yalan söyledikleri için kendilerine bir ceza verebileceğini düşünüyorlardı.

 

Bu yüzden de içlerinde büyük bir korku belirmişti. Titremeye başlayanlar bile olmuştu. Gerçekten de büyük bir korku içerisindelerdi.

 

“Woosh woosh woosh woosh.”

 

Ancak herkes Chu Feng hakkında konuşurken Güney Turkuaz Ormanın çekirdek bölgesinden şiddetli bir kasırga sesi geldi. Kasırga o kadar güçlüydü ki gökyüzüne kadar ulaşan ağaçlar bile sallanmaya başlamıştı. Kasırganın içinden birkaç kişi belirdi. Kasırganın içinden çıkanlar Yaşlı Gongsun ve diğerlerinin yolunu kesti.

 

Bunlar da idari yaşlılardı. Ancak yüzlerinde hiç de dost canlısı bir ifade yoktu. Hatta Yaşlı Gongsun ve diğerlerine düşmanlıkla bakıyorlardı

 

Özellikle de liderleri daha da pis bakıyordu. Beyaz kaşları kılıçları andırıyordu. Gözleri kartal gözleri gibiydi. Bir yılanı andırıyordu.

 

Üstelik yetiştirmesi de zayıf değildi. Bu adam da Yaşlı Gongsun gibi sekizinci seviye Dövüş Kralıydı. Düşmani bir aurası vardı. Bu adam Han ailesinin bel kemiği, Güney Turkuaz Ormanının Cezadan Sorumlu Yaşlısı Han Qingyu'ydu.

 

"Cezadan Sorumlu Yaşlı geldi. Ne güzel. Sonunda biri adaleti sağlayabilecek."

 

"Çok yaşa Cezadan Sorumlu Yaşlı, oh~~~~~”

 

Han Qingyu'yu gören Han ailesinin fertlerinin gözlerinde umut belirmişti. Hemen heyecanlanmışlardı. Tezahürata başlayanlar bile vardı. Diğer müritleri ve yaşlıları tamamen görmezden geliyorlardı. Tekrar o eski canavar hâllerine dönmüşlerdi.

 

"Gongsun Kuo, çocuğu bana ver." Dedi Han Qingyu umursamaz bir tavırla. Sözlerinde nezaketten eser yoktu. Sanki altındaki bir adama emir veriyordu. Buranın gerçek hakimi oydu sanki.

 

"Han Qingyu, sesinin tonuna dikkat et. Sırf Cezadan Sorumlu Yaşlısın diye kendini Koruyucu Lorddan başka herkesten üstünsün sanma."

 

"Statü ve pozisyon açısından senden aşağıda olmadığımı unutma."

 

Yaşlı Gongsun belli ki kolay lokma değildi. Onun da sesinde nezaketten eser yoktu. Sesi baskın bir kudret içeriyordu. Şekilsiz şemalsiz baskın kudret kalabalığı, özellikle de Han ailesini, yardı geçti. Heyecanla tezahüratta bulunanlar anında susmuştu.

 

"Yeter bu saçmalıklar. Cezadan Sorumlu Yaşlı olarak Güney Turkuaz Ormanındaki tüm cezalardan ben sorumluyum. Güney Turkuaz Ormanının kanunlarına karşı gelen olursa ceza verme yetkisi tamamen bana ait. Hemen çocuğu bana ver. Yoksa bu kadar nazik olmayacağım." Han Qingyu neredeyse öfkeden kuduracaktı.

 

"Haha, gerçekten de doğru diyorusn. Cezadan Sorumlu Yaşlı olarak Güney Turkuaz Ormanındaki cezalar senden sorulur. Ama ne yazık. Korkarım bu delikanlıyı sana veremeyeceğim. Çünkü sana versem bile onun cezasını veremezsin," diyerek gülümsedi Yaşlı Gongsun.

 

"Gongsun Kuo, görüyorum ki son zamanlarda rahat rahat yaşıyorsun. Bana, Han Qingyu'ya, kafa tutmaya cüret edebildiğine göre. Ben mi ceza veremeyecek mişim? Cezadan Sorumlu Yaşlı olarak nasıl olur da basit bir müridin cezasını veremem?"

 

"Bırak bu Güney Deniz Bölgesinden gelen çöp tenekesini kuralları bozan sen olsan senin bile cezanı anında keserdim. Kenara çekil. Yoksa kanuna engel olmaktan seni de yakalarım."

 

Han Qingyu'nun keskin gözlerinden dışarı öldürme niyeti yayılıyordu. Gerçekten öfkelendiğini anlamak zor değildi. Yaşlı Gongsun kenara çekilmezse muhtemelen gerçekten de saldırıya geçecekti.

 

"Hahaha, ne büyük laflar bunlar böyle. Pekâlâ, hadi gel bakalım bu delikanlıyı cezalandırabilecek misin?" Han Qingyu'nun öfkesini gören Yaşlı Gongsun bir kahkaha patlatmıştı. Güldükten sonra yaşlılara döndü ve "Kenara çekilin," dedi.

 

Yaşlılar zaten Han Qingyu'nun kendilerine doğru geldiğini sezmişti. Bu yüzden de bir koruma oluşumu yaratarak Chu Feng'i içine koymuşlardı. Böylece Han Qingyu, Chu Feng'i göremeyecekti.

 

Ama Yaşlı Gongsun'un dediğine uymaktan başka şansları yoktu. Savunma oluşumunu bozdular ve Chu Feng ortaya çıktı.

 

"Bu çocuk..."

 

Tıpkı Yaşlı Gongsun'un beklediği gibi Chu Feng'i gören Han Qingyu'nun yüz ifadesi anında değişmişti. Yüzünde hem korku hem de şok vardı. Yaşlı yüzünde karmaşık ifadeler dolanıp duruyordu.

 

"Ne oluyor? Chu Feng nasıl biri ki Cezadan Sorumlu Yaşlı bile böyle durup korkuyor?"

 

Aşağıdaki insanların sayısı iyice çoğalmıştı. Önceden olanları öğrenen insanların sayısı da her geçen dakika artıyordu. Han Qingyu belirdiğinde herkes iyi bir gösterinin başlayacağını düşünmüştü. Ancak kimse Han Qingyu'nun, adıyla bile kalplere dehşet saçan, Güney Turkuaz Ormanının en öfkeli adamının Chu Feng karşısında böyle bir hâle gireceğini düşünmemişti.

 

Kalabalığın içindeki Han ailesinin fertleri iyice endişelenmişti. Han ailesinin kanunları hiç umursamadan bu kadar rahat hareket etmelerinin sebebi Han Qingyu'nun arkalarında olmasıydı.

 

Han Qingyu belirince hepsi Chu Feng'in öldürüleceğini düşünmüştü. Han ailesinin onuru eski hâline dönecekti. Ve herkese Han ailesine karşı gelenlere neler olduğunu göstermiş olacaklardı. Ayrıca herkes Güney Turkuaz Ormanının efendilerinin Han ailesi olduğunu görecekti.

 

Ama asıl güvendikleri kişi Han Qingyu bile Chu Feng karşısında ne hâle girmişti... Bunu gören Han ailesi gerçekten de korkmuştu. Kafalarından bir sürü düşünce geçiyordu, belki de durum iyi değildi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr