Bölüm 1029: Senin ve Benim Aramdaki Fark

avatar
2899 10

Martial God Asura - Bölüm 1029: Senin ve Benim Aramdaki Fark


 

Çeviri: Wolfcobain

 

 

"Ne oldu Shen Lang? Borazanın anca evde mi ötüyor? Kardeşin taciz edilirken bir şey yapmayacak mısın?"

 

"Diğerlerini hadi neyse geçiyorum. Sen bu kızın abisisin, hiçbir şey yapmayacak mısın? Kardeşin bir de seni savunduğu için bu hâle düştü."

 

"İyi bak iyi. Han Shi'nin yetiştirmesi daha üçüncü seviye Dövüş Lordu. Sen dördüncü seviyedesin. Bir şey yapamıyor musun yani? Masayı kırıp da zorla millete yemek yedirirkenki hâline ne oldu?"

 

"İnsan mısın sen be? Hayatımda senin gibi omurgasız bir korkak görmedim." Dedi Chu Feng öfke içerisinde.

 

Chu Feng'in dediklerini duyan Shan Leng'in beti benzi atmıştı. Yüzünden düşen bin parçaydı. Sonra kafasını kaldırdı ve "Peki ya sen? Senin de borazanın bize ötüyor. Yapabiliyorsan sen niye gidip durdurmuyorsun?"

 

"Heh, sen kızın ağabeyisin de bir şey yapmıyorsun. Bir de benim yapmamı mı bekliyorsun? Peki, Shen Hong söyle bakalım kimim ben? Neden zahmet edeyim böyle bir şeye? Hadi, bir sebep ver bana." Shen Lang'ın dediklerini duyan Chu Feng gülmeye başlamıştı.

 

Chu Feng'in kahkaha attığını gören Shen Lan kafasını eğdi, daha fazla bir şey diyemiyordu. Çünkü Chu Feng haklıydı. Chu Feng'in Shen Lang ve Shen Hong'la arası iyi değildi. Shen Hong'a yardım etmesi için bir sebep yoktu.

 

"Aynen öyle. Hatta Shen Hong daha demin Chu Feng'i sorgulamaya kalkışmıştı. Chu Feng'in gücü olmasa muhtemelen Shen Hong'un pençesine düşerdi. Chu Feng'den ne yüzle yardım istiyorsun bir de? Chu Feng'in yerinde ben olsam ben de yardım etmezdim."

 

O sıra da Shen Lang'ın dışında kalabalık da kendi arasında konuşmaya başlamıştı. Onlar da Shen Lang'ın omurgasız bir korkak olduğunu düşünüyordu. Utanmaz herif bir de Chu Feng'den yardım istemişti.

 

"Ahhhhh~~~~ Seni şerefsiz! Öldüreceğim seni!" Shen Hong bir kez daha bağırdı. Aynı anda kalabalıktan da şaşkınlık sesleri gelmişti.

 

Kafasını Shen Hong'a doğru çeviren Shen Lang'ın birden yüzü donup kaldı. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Çünkü Shen Hong'un eteğinden geriye bir parça bile kalmamıştı. İç çamaşırları gözüküyordu artık. Güzel ince bacakları da herkesin gözleri önündeydi.

 

Shen Hong'un bu hâlini ve gözyaşlarını gören Han Shi daha da acımasızlaşmıştı. Ağzından akan salyaları diliyle siliyordu. Sonra da Shen Hong'un orasını burasını ellemeye başladı. Niyeti belliydi. Gerçekten de şerefsizin tekiydi bu çocuk.

 

Ama Han Shi bu kadar ileri gitmiş olmasına rağmen ortaya daha bir yaşlı bile çıkmamıştı. Bu işi görmezden geliyordu hepsi belli ki.

 

"Tatata..."

 

Ama Shen Lang ve Güney Deniz Bölgeliler umudu kesmişken Shen Lang'ın yanından adım sesleri duyuldu. Kafasını çevirip bakan Shen Lang, Chu Feng'in Shen Hong ve Hai Shi'ye doğru yürüdüğünü gördü. Chu Feng'in yaydığı öfke ve öldürme isteğini hissetmemek mümkün değildi.

 

"Chu Feng, sen..." Shen Lang hayretler içerisindeydi. Aptal değildi, Chu Feng'in niyetini anlamıştı. Ama Chu Feng'in neden harekete geçtiğini anlayamıyordu.

 

Chu Feng Shen Hong ve Han Shi'nin yanına doğru gidiyordu. Shen Lang'ın sesini duyunca kafasını çevirdi ve gülümsedi. "Senin ve benim aramdaki fark bu işte."

 

"Woosh." Bu sözleri söyleyen Chu Feng arkasını döndü. Göz açıp kapayıncaya kadar Han Shi'nin önüne geldi. Doğrudan yüzüne bir yumruk salladı.

 

Chu Feng'in yumruğu çok güçlüydü. Han Shi bir kum torbası gibi uçuverdi.

 

"Ahh."

 

Han Shi'nin boş bir anına gelmişti; Chu Feng'in yumruğu onu yüzlerce metre uçurmuştu. Dili dışarıda olduğu için yumruk darbesini alınca çenesi aniden kapandı ve dilini ısırdı. Dili kopmamıştı ama yine de ağzı kan dolmuştu. Öyle bir acı içerisindeydi ki alnında mavi damarlar belirmişti.

 

"Kimsin sen? Genç efendiye vurmaya nasıl cüret edersin?" Han Shi, öfke içinde Chu Feng'e bakıyordu.

 

Chu Feng ise Han Shi'yi görmezden geliyordu. Evren Kesesinden birkaç parça kıyafet çıkartıp Shen Hong'un üstünü örttü. Sonra da bakışlarını olanları keyifle izleyen kalabalığa çevirdi ve bağırdı, "İzlemeye devam edenlerin gözlerini oyarım."

 

“Woosh~~~” Chu Feng bunu dedikten sonra kalabalık birden hareketlendi. Hepsi alelacele bakışlarını farklı bir yöne çevirmişti. Artık Shen Hong'a bakmaya cüret edemiyorlardı.

 

Hepsi Chu Feng'in bakışlarındaki öldürme niyetini hissetmişti. Güney Deniz Bölgesinden gelen bu adam diğer insanlardan farklı biriydi. Kolay lokma değildi, o kesindi.

 

"Hey, sana diyorum. Sağır mısın?" Chu Feng'in kendini görmezden geldiğini fark eden Han Shi daha da sinirlenmişti. Chu Feng'e bağırıp çağırmaya başlamıştı.

 

"Gel, gel şöyle. Neden vurdum sana söyleyeyim." Chu Feng parmaklarıyla Han Shi'ye yanına gelmesini işaret ediyordu.

 

"Sen..." Chu Feng'in dediğini duyan Han Shi birden titremeye başlamıştı. Chu Feng'in yanına gitmedi. Hatta birkaç adım geriledi. Geriledikten sonra tekrar ağzını açtı: "Siktir git. Genç efendiyi tehdit etmeye nasıl cüret edersin? Sen genç efendinin kim olduğunu biliyor musun? Ben söyleyeyim sana. Benim adım Han Shi. Han ailesinden geliyorum."

 

"Kim olduğun sikimde bile değil. Güney Deniz Bölgesinden birine bir daha böyle bir şey yapmaya kalkışırsan seni eşek sudan gelinceye kadar döverim." Chu Feng birden harekete geçti. Çok hızlıydı. Göz açıp kapayıncaya kadar Han Shi'nin önüne geldi. Han Shi tepki bile veremeden Chu Feng yumruğunu sallamıştı. Bir kez daha Han Shi'nin yüzüne yumruğu indirdi.

 

"Bam."

 

Bu sefer Chu Feng'in yumruğu yukarıdan aşağı inmişti. Bu yüzden Han Shi uçmadı. Doğrudan yere çakılmıştı. Chu Feng'in yumruklarının ardı arkası gelmiyordu. Kolları bir ileri bir geri sallanıyordu. O kadar hızlıydı ki sanki aynı anda birkaç yumruk birden sallıyordu. Yumrukların her biri Han Shi'nin üzerine iniyordu.

 

"Ah, genç efendiye vurmaya nasıl cüret edersin! Sen eceline susamışsın! Yiyorsa gel biraz daha vur! Bakalım Güney Turkuaz Ormanından canlı çıkabilecek misin! Canlı çıkarsan ben de senin soyadını alırım!"

 

“Wuaa~~~wu~~~wu~~~wu~~~”

 

Herkesin içinde Chu Feng'den dayak yiyen Han Shi'nin insan içine çıkacak yüzü kalmamıştı. Öfkeden kuduruyordu. Chu Feng'e tehditler savurup duruyordu. Chu Feng, çenesini dağıtmıştı. Çenesi kırıldıktan sonra artık konuşamıyordu, ancak inleme sesleri çıkarabiliyordu.

 

Etraftaki kalabalık ise hayretler içerisindeydi. Ağızları apaçık kalmıştı, Chu Feng'in Han Shi'yi dövmesini dehşet içinde izliyorlardı. Bir kişi bile bir şey yapmaya cüret edemiyordu, hepsi dehşet içinde donup kalmıştı.

 

Çünkü Güney Turkuaz Ormanında Chu Feng Han ailesinden birini böylesine dövmeye cesaret eden ilk kişi olmuştu.

 

O sırada aklı en karışık olan kişi Shen Lang'dı. Chu Feng, Han Shi'nin kim olduğunu bilmesine rağmen kız kardeşinin onuru için böyle bir şey yapmıştı. Shen Lang çok rahatsız olmuştu.

 

Rahatsız olmasının sebebini gayet iyi biliyordu. O da Han Shi'yi istese durdurabilirdi. Ama Han Shi'nin ailesinden korktuğu için kız kardeşinin taciz edilmesini, herkesin içinde kıyafetlerinin soyulmasını izlemişti.

 

Chu Feng'in tam zıttı olduğu söylenebilirdi. Sonunda Chu Feng ve arasındaki farkı gerçekten de anlamıştı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44302 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr