Bölüm 1018: Luo Dedenin Geçmişi

avatar
4555 11

Martial God Asura - Bölüm 1018: Luo Dedenin Geçmişi


 

Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Kharsmi

 

"Madem öyle dedin ben de seninle dürüst konuşacağım. Evet gerçekten de senden yardım istediğim bir konu var." Dedi Luo Dede.

 

"Nedir bu konu efendim? Söyleyebilirsiniz bana." Diye sordu Chu Feng.

 

"Ah uzun bir hikaye. En başından başlayayım en iyisi." Diyerek iç çekti Luo Dede. Sonra da doğruldu ve bir süre sonra konuşmaya başladı.

 

"Eskiden tüm Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarını dolaşırdım. Yetiştirmeme rağmen bazı kısıtlı yerlere giremedim. Ama girebildiğim her yere girdim."

 

"Tüm hayatımı bu hayalime adadım ve yetiştirmemi yükseltmek için oluşan büyük fırsatlardan feragat ettim. Ama Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarında sayısız fırsat olduğu için seyahat ederken doğal olarak bazı hazineler de elde ettim. Bunların arasında Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarının batısında bulduğum bir hazine sandığı da var."

 

"Bu sandık çok özeldi. Dışından bile sandığın içinde sıra dışı şeyler olduğu anlaşılıyordu. Muhteşem bir sandıktı."

 

"Bu yüzden sandığı elime geçirince onu canımı korurmuş gibi korudum. Ona sarılarak uyuyordum ve bu sandıktan kimseye bahsetmiyordum."

 

"Ama ne yazık ki dünyada havanın geçemeyeceği duvar yok. Güvendiğim dostlarımdan biri benden hazinemi aldı. Hazine sandığımı çalmakla kalmadı bir de beni yaraladı ve yetiştirmemi sakatladı."

 

"Eğer zamanında kaçmasaydım ve onu yaralamamış olsaydım bana yetişirdi. Yetiştirmemle birlikte hayatımı da kaybederdim." Luo Dedenin yüzü keder doluydu.

 

"Luo Dede bunu yapan kimdi?" Chu Feng dışarıdan sakin görünse de içten içe öfkelenmişti.

 

Chu Feng zaten Luo Dede'nin yetiştimesinin öyle durduk yere kaybolmayacağını biliyordu. Luo Dedenin intikamını almasına yardım etmeyi zaten düşünüyordu. Ama Luo Dedenin yetiştirmesini sakatlayan kişinin dedenin bir dostu olmasını beklemezdi. Bir de yetiştirmesini sakatlamakla kalmamış hazinesini de çalmıştı.

 

Chu Feng kardeşlerine kendi hayatı kadar değer verirdi. Hayatta en çok önem verdiği şey dostlarıyla olan ilişkisiydi. Böylesine rezil birini duymak Chu Feng'in midesini bulandırmıştı. Luo Dedeyle ve kendisiyle alakalı olmasa bile Chu Feng böyle davranan birini görmeye dayanamazdı.

 

"Bu adam şu anda Gizli Kan Kilisesinin başında." Luo Dede tekrar iç çekti.

 

"O mu gerçekten? Bu işi daha da kolaylaştırıyor o zaman." Luo Dedeye böylesine ihanet eden adamın Gizli Kan Kilisesinin başında olduğunu duyan Chu Feng'in yüzünde soğuk bir gülümseme belirmişti. "Luo Dede bu Gizli Kan Kilisesi nerede bulunuyor? Nerede olduğunu söyle hemen sana adamın kellesini getireyim," dedi.

 

"Chu Feng, onu hafife alma. Çok kuvvetli olması bir yana çok kurnaz biridir de. Ayrıca işlerle başa çıkmayı da iyi bilir. Gizli Kan Kilisesi onun çöplüğüdür.  Bu yüzden ona normal bir ikinci seviye Dövüş Kralı gibi muamele edemezsin. Çok dikkatli olman gerek." Diye uyardı Luo Dede.

 

"Luo efendi için rahat olsun. Gizli Kan Kilisesindeyse üçüncü seviye Dövüş Kralı olsa bile sana onun kellesini getiririm." Chu Feng övünmüyordu. Sekizinci seviye Dövüş Lordu olmasına rağmen ikinci seviye Dövüş Krallarıyla savaşabiliyordu. Eğer Yıldırım Zırhını kullanarak dokuzuncu seviye Dövüş Lorduna yükselirse üçüncü seviye Dövüş Krallarını da yenebilirdi.

 

Ayrıca kendi yetiştirmesinin dışında Chu Feng'in Kraliçesi de vardı. Kraliçenin savaş gücü Chu Feng'den çok daha hiddetliydi. Bu yüzden Eggy varken karşısındaki insan aşırı sıradışı biri değilse üçüncü seviye bir Dövüş Kralı olsa bile onu yenebilirdi.

 

"Chu Feng kardeş dalga geçmiyorum. Gizli Kan Kilisesinin başındaki adamı benden iyi tanıyan yoktur. Öyle kolay lokma değildir. Gerçekten de sırf benim için hayatını riske mi atacaksın?" Luo Dedenin gözlerinde mahcup bir ifade vardı.

 

"Luo efendi Gizli Kan Kilisesiyle aranda bir ilişki olmasa bile Gizli Kan Kilisesi benim zaten hedefimde vardı. Şimdi artık Gizli Kan Kilisesini yok etmek için daha da fazla sebebim var. Çünkü ben ahlaktan sapanlardan tiksinirim. Böylelerini öldürmek ve geriye bir tane bile bırakmamak benim için bir zevktir."

 

"Hem ben de aptal değilim. Kendimi aşan bir işe girişmem. Gizli Kan Kilisesinin başındaki adamı öldürebilirim." Diyerek söz verdi Chu Feng.

 

Chu Feng'in kendinden emin olduğunu gören Luo Dede onu durdurmaya çalışmaktan vazgeçti. "Chu Feng kardeş sana güveniyorum. Ama bu şerefsizin ölümüne kendi gözlerimle tanık olmak isterim. Beni de yanında götürebilir misin? Sana yük olmayacaksam tabii."

 

"İkinci olarak da Chu Feng kardeşin iyi biri olduğunu biliyorum. Yoksa böylesine büyük bir şeyi daha yeni tanışmış olmamıza rağmen senden istemezdim. Ama Chu Feng kardeşimiz bu kadar iyiyken ben kötü biri olamam. Hazine sandığımı alırsan içindekileri borcumu ödemek için sana vermek istiyorum."

 

"Chu Feng kardeşim bu ihtiyara güven. O sandık gerçekten de sıra dışı bir şeydir. Çok işine yarayacaktır. Tabii ki önce sandığı açabilmen lazım."

 

"Madem öyle hemen yola çıkalım." Chu Feng'in yüzünde sabırsız bir ifade vardı. Bu sıra dışı hazine sandığı onun ilgisini çekmiyordu. Sabırsızlandığı şey Gizli Kan Kilisesini yok etmekti.

 

"Pekâlâ." İntikamını alacağını ve kalbinin rahatlayacağını düşünen Luo Dede de heyecanlanmıştı.

 

Chu Feng ve Luo Dede Gizli Kan Kilisesine doğru yola koyuldular.

 

Gizli Kan Kilisesi gerçekten de şeytani bir kiliseydi. Yaptıkları kötülüklerin haddi hesabı yoktu. İnsan öldürür, şehirleri yakıp yıkarlar ve canlı insanları yetiştirme kaynağı olarak kullanırlardı. Gerçekten de içlerinde ahlaktan bir gıdım bile eser yoktu. Bu bölgede onların ismini duymamış olan yoktu .

 

Ama Gizli Kan Kilisesi bu kadar meşhur olmasına rağmen merkezlerinin nerede olduğu bir sırdı. Yabancılar bir yana Gizli Kan Kilisesinin normal müritleri bile kilisenin merkezinin nerede olduğunu bilmezdi.

 

Gizli Kan Kilisesinin bu kadar gizli olmasının sebebi doğal olarak yaptıkları kötülüklerden dolayı insanların gelip onlara saldırmalarını istememeleriydi.

 

Fakat merkezlerini Luo Dede gayet iyi biliyordu.

 

Gizli Kan Kilisesinin merkezi dağın içinde kalan bir vadide yer alıyordu. Bu vadi çok gizli bir vadiydi. Bulması zor bir yerdi.

 

Vadide yoğun bir kan kokusu vardı. Yerler ve duvarlar bile koyu kırmızıydı, insan kanıyla boyanmıştı. Her yerde kemikler asılıydı.

 

Buradaki insanların hepsi yılanları andırıyordu. İnsan etiyle besleniyorlardı. İnsan kanı içiyorlardı. İnsanlar gibi giyinseler de hayvanlardan aşağı yaratıklardı bunlar.

 

O sırada Gizli Kan Kilisesinin sunağının etrafında bir grup insan toplanmıştı. Hepsi Gizli Kan Kilisesinin ileri gelenlerindendi ve çoğu Dövüş Lordunun zirvesindeydi. Birkaç tanesi de Dövüş Kralı alemindeydi.

 

Sunağın önünde kırmızı saçlı yaşlı bir adam vardı. Bu adam ikinci seviye Dövüş Kralıydı. Gizli Kan Kilisesinin başıydı.

 

Gizli Kan Kilisesinin sunağı etrafında birçok insan vardı. Çünkü sunağa bin bakir ve bin bakire toplamışlardı. Hepsi de çocuktu, en büyükleri dokuz yaşındaydı. En küçükleri ise iki yaşındaydı.

 

Çocuklarla sunak ağzına kadar dolmuştu. Hepsini canice katledeceklerdi... Kanları Gizli Kan Kilisesinin önde gelenlerinin yetiştirme kaynağı olacaktı.

 

Ağlayan çocuklara bakan Gizli Kan Kilisesinin önde gelenlerinde acımadan eser bile yoktu, çocuklara merhametsiz gözlerle bakıyorlardı.

 

Bu tarz işleri çok defa yapmışlardı. Artık alışmışlardı. Ama hepsi başlarına gelmek üzere olan felaketten bihaberdi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44261 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr