Bölüm 1016: Güçlünün Duruşu

avatar
3687 13

Martial God Asura - Bölüm 1016: Güçlünün Duruşu


 

Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Kharsmi

 

"Woosh." Birden gerçekleşen patlama herkesi şaşırtmıştı. En çok da patlamadan sonra adamın bedeninin aldığı hâl insanları şaşırtmıştı.

 

Bir ceset kalmıştı geriye. Bedeni böyle durumda olan birinin yaşaması beklenmezdi sonuçta.

 

Ama adamın bedeni hâlâ hayattaydı. Yetiştirmesi bile duruyordu. Etinden başka her şey olduğu gibiydi.

 

Bu da insanları daha da korkutmuştu, karşılarındaki bu çocuğun ne kadar korkunç olduğunu gösteriyordu bu. Kasıtlı olarak adamı hayatta bırakmıştı. Amacı ona öyle bir acı çektirmekti ki adam ölmeyi isteyecekti.

 

"Vuaaaaaa~~~~” Birden beden havaya uçtu. Sonra da Chu Feng'in yanına geldi.

 

"Sana neler yapabileceğimi biliyorsun değil mi?" Chu Feng'in yüzünde hâlâ bir gülümseme vardı. Gülümsemesinde kötülükten eser yoktu. Ama Gizli Kan Kiliseliler için bu gülümseme çok şeytani bir gülümsemeydi. Bir insan böyle gülümseyememeliydi.

 

"Öldürme beni, öldürme. Öldürme beni." Adamın gözleri açılıp kapanıyordu. Dehşetler içindeydi. Gerçekten de çok korkmuştu.

 

Çığlık atmaya bile vakti yoktu, ağlayıp duruyor af diliyordu. Şu anki hâlinin şeytanın kilisesinden bir müritle uzaktan yakından alakası yoktu. Acınası birini andırıyordu.

 

"Pişman mısın?" Adamı böyle gören Chu Feng'in gülümsemesi daha da büyüdü. Ama yüzünde soğuk bir ifade vardı. Buz gibi bir ses tonuyla "Çok geç" dedi.

 

"Woosh."

 

Sözlerini bitiren Chu Feng avucunu birden havaya kaldırdı ve sonra yere indirdi. Adamı kıymaya çevirmişti. Bilinci de yok olmuştu, artık adam ölmüştü.

 

"Lanet olsun."

 

Bu manzarayı gören Gizli Kan Kiliselilerin beti benzi atmıştı. Bu delikanlıya bulaşmamaları gerektiğini anlamışlardı. Muhtemelen büyük bir güçten gelen bir dâhiydi, kışkırtmamaları gereken bir varlıktı. Ama artık onu kışkırttıklarına göre geriye yapabilecekleri tek bir şey kalıyordu; kaçmak.

 

"Kaçmaya mı çalışıyorsunuz? Böyle bir şeyi yapabilir misiniz?"

 

Gizli Kan Kiliselilerin farklı yöntemlerle kaçmaya çalıştığını gören Chu Feng'in yüzünde soğuk bir gülümseme belirdi. Gözlerinde soğuk bir ışık parladıktan sonra ucu bucağı olmayan baskın bir kudret yaydı.

 

"Buum." Chu Feng'in baskın kudreti çok vahşiydi. Oldukça hızlıydı da. Anında tüm bölgeyi kaplamıştı. Etrafı birbirine katıyordu; ortama tam bir kaos hakimdi.

 

İnsanların kaçış yolunu kapattıktan sonra biçimsiz ve keskin hançerlere dönüşmüştü. Bu şekilsiz hançerler tırpanlar gibi Gizli Kan Kiliselileri kesmeye başladı.

 

"Vuuuva~~~~~”

 

"Eeeaaaa~~~~~”

 

"Hayır~~~~~”

 

"İmdat~~~~~”

 

"Ahhh~~~~~”

 

Chu Feng'in tırpanları biçmeye devam ettikçe Gizli Kan Kiliselilerin çığlıkları yankılanıyordu. Ama Chu Feng onlara karşı içinde azıcık bile bir merhamet duymuyordu.

 

Görünen tek şey gökyüzünü kaplayan kan, kopan kol ve bacaklar, organlardı. Müritler bir bir infaz ediliyordu.

 

Sonunda katliam sona erdi. Her şey eski hâline döndü. Tek fark artık her yeri kemik ve kan kaplamıştı. Yayılan koku insanın midesini bulandıran cinstendi. Kanla boyanmış topraklar korkunç görünüyordu.

 

Gizli Kan Kiliselilerin neredeyse hepsini öldürmüştü Chu Feng. Geriye sadece üç kişi kalmıştı.

 

Bunlardan ikisi oraya ilk gelen iki adamdı. İki adam yerde yatıyor ve titriyordu, tek kelime konuşacak halleri bile yoktu.

 

Diğeri ise Lil Ru'nun gözlerini oyan kadındı. Yere diz çökmüştü. O da yaralanmıştı ama yaraları ölümcül değildi. Gözleri sürekli açılıp kapanıyordu. Büyük bir korku içinde olduğunu anlamak zor değildi.

 

Bu insanlar gözlerini yummadan sayısız insan katledebilen şeytanlar olsa da ölüm gelip de kendi kapılarını çatınca korkmaktan kendilerini alamıyorlardı.

 

"Küçücük bir çocuğa nasıl böyle bir şey yapabildin?" Diye sordu Chu Feng kadına.

 

"Ne?" Kadın kafasını kaldırıp Chu Feng'e baktı, sanki neyden bahsettiğini anlayamamıştı.

 

"Woosh." Ama Chu Feng ona cevap vermedi. İki parmağını kadının gözlerine sapladı.

 

"Puchi." Chu Feng parmaklarını kadının göz yuvalarına tamamen sokmuştu. Sonra da kadının gözlerini oydu. Kadın çığlıklar atıyordu.

 

Ama daha işin sonu gelmemişti. Gözlerini oyduktan sonra Chu Feng'in elini bir hançer gibi indi kadına. Kulakları, burnu, dili, ağzı ve kaslarını bir bir kesti Chu Feng. Uzun bir süre böyle devam etti. İşini bitirdikten sonra Chu Feng kadının yetiştirmesini yok etti ve canını aldı.

 

Chu Feng bu kadını öldürürken azıcık bile etkilenmemişti. Hiçbir rahatsızlık hissetmemişti. Çünkü bu kadının öldürülmesi gereken biri olduğunu biliyordu. Onu öldürmese kadın kim bilir daha kaç cana kıyacaktı.

 

Kadını öldüren Chu Feng bakışlarını diğer iki adama çevirdi. Bu ikisi Gizli Kan Kilisesinden geriye kalan son iki kişiydi.

 

"Bizi öldürme, bizi öldürme. İstediğini yaptık. Bizi öldürmeyeceğine söz vermiştin." Diye bağırmaya başlamıştı Chu Feng'in öldürme niyetini gören adamlar.

 

"Sizi öldürmeyeceğimi asla söylemedim." Chu Feng bunu dedikten sonra kudretini adamlara doğru yolladı. Chu Feng'in kudreti kocaman ayağıyla yerdeki sığırları ezen bir dev gibi inmişti.

 

Chu Feng bütün bunları gayet normal bir şeymiş gibi yapıyordu. Daha önce sayısız insanı daha zalim yöntemlerle öldürmüştü. Kalbinde merhametten eser yoktu. Çünkü öldürdüğü insanların hepsi öldürülmesi gereken insanlardı.

 

Chu Feng bunlara alışkındı belki ama Luo Lian hiç alışkın gibi durmuyordu. Avlunun dışındaki kanlı sahneyi gördüğünde neredeyse kalbi göğsünden fırlayacaktı. Durmadan kusuyor ve ağlıyordu.

 

Artık kafasını kaldırmaya, dışarıya bakmaya cüret edemiyordu. Artık Chu Feng'e bakmaya da cüret edemiyordu. Chu Feng'le ilgili düşüncelerinde 180 derecelik bir değişim olmuştu. Chu Feng artık onun gözünde bir insan değildi. Gözünü kırpmadan insanları öldüren bir şeytandı.

 

"Pop." Luo Lian'ın üstüne yaşlı bir el inmişti. Kafasını çevirip bakan Luo Lian bu elin dedesine ait olduğunu gördü.

 

"Dede çok korkuyorum." Luo Lian dedesinin karşısında korkak bir tavşan gibiydi. Hemen dedesinin göğsüne koşup ağlamaya başlamıştı.

 

"Neden korkuyorsun? Hepsi ölmeyi hak ediyordu." Diye sordu Dede Luo gülümseyerek.

 

"Biliyorum ama ama..." Luo Lian'ın ağlaması daha da fenalaşmıştı.

 

"Olanları kabul edemiyorsun değil mi? Bu kadar dost canlısı görünen bir delikanlının insanları çim biçermişçesine öldürebilmesini beklemezdin, değil mi? Kullandığı yöntemler insanın tüylerini diken diken ediyor. Değil mi?" Diye sordu Dede Luo gülümseyerek.

 

Luo Lian cevap vermedi. Hızla kafasını sallamaya başlamıştı.

 

"Ah küçük Lian, bu yüzden bu kadar küçük ve zayıfsın. İyi insanları suistimal eder kötülerden korkarsın. Zihnin sağlam değil. Güçlü ve kudretli gibi duruyorsun ama fazlasıyla zayıfsın. Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarında doğmuş olmana rağmen kana ve katliama alışan, Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarının dışında doğanlardan daha zayıfsın."

 

"O Chu Feng senden çok farklı biri. İyi insanlara aziz gibi davranır. Kötülere karşı ise şeytan gibi. Güçlü biri iyilere iyi, kötülere kötü davranır. İşte güçlülerin duruşu böyledir."

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44306 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr