Bölüm 1014: Kana Kan

avatar
3571 10

Martial God Asura - Bölüm 1014: Kana Kan


 

Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Kharsmi

 

O sırada yerde acı içerisinde bağıran Gizli Kan Kiliseliler dışında, her zamanki sakinliği ve gülümsemesiyle öylece duran Chu Feng dışında Luo Lian, Zhao Shaoqiu ve hatta Luo Dede hayretler içerisindeydi ve ağızları apaçıktı. Gözleri önünde gerçekleşenlere inanamıyorlardı.

 

Özellikle de Luo Dede böyleydi. Çünkü aralarında en bilge olan oydu, ömrü boyunca neler neler görmüştü.

 

Ama Chu Feng'in hamlelerini görememişti. Çünkü Chu Feng çok hızlı hareket etmişti. Daha o tepki bile veremeden Gizli Kan Kilisesi yere serilmişti.

 

Bu iki adamın Dövüş Lordu olduğunu hatırlayan ve Chu Feng'in dehşet dövüş gücünü fark eden Luo Dede Chu Feng'in yetiştirme seviyesini tahmin edebiliyordu.

 

"Ölmek mi istersiniz yaşamak mı?" Diye sordu Chu Feng iki adama.

 

"Yaşamak, yaşamak." Diye cevapladı Gizli Kan Kilisesinin adamları bir saniye bile düşünmeden. İkisinde de artık o eski küstahlıklarından eser yoktu. Chu Feng'den ne kadar korktuklarını anlamak zor değildi.

 

İkisi de neler olduğunu oradaki herkesten daha iyi anlamıştı. İkisi de Chu Feng'in ne kadar güçlü olduğunu bizzat hissetmişti.

 

Bu yüzden Chu Feng'in ne kadar dehşet biri olduğunu en iyi ikisi biliyordu. Böylesine biri karşısında insanın deneni yapmaktan başka şansı yoktu. Yoksa ecellerine kavuşurlardı.

 

"Pekala ne yaparsanız yapın Timsah Canavar Dağındaki Gizli Kan Kilisesi üyelerini buraya getirin, özellikle de Lil Ru'nun gözlerini oyan kadını," dedi Chu Feng.

 

"Bu..." Bunu duyan iki adam şaşırıp kalmıştı. Bir durup düşünmeye başladılar. İkisi aptal değildi, Chu Feng'in ne yapmak istediğini tahmin edebiliyorlardı.

 

Ama Gizli Kan Kilisesinin kuralları çok sıkıydı. Böyle bir şey yaparlarsa kiliseye ihanet etmiş olurlardı. Eğer bu haber yayılırsa ölümleri daha da fena olurdu.

 

Ama içinde bulundukları durumu düşününce adamlardan biri acıya dayandı ve Chu Feng'e sordu: "Dediğini yaparsak bizi öldürmeyecek misin?"

 

"Bildiğim tek şey dediğimi yapmazsanız öleceğinizdir." Dedi Chu Feng ve soğuk bir gülümseme belirdi yüzünde, gözlerinde soğuk bir öldürme niyeti parlıyordu.

 

Bu bakışı gören adamlar titremeye başladı. Ruhlarının derinliklerinden bir korku yükseldi ve tüm benliklerini kapladı.

 

Gizli Kan Kilisesinin müritleriydi bu ikisi, önceden ne kötü insanlar görmüşlerdi... Ne de olsa Gizli Kan Kilisesi şeytanın yuvasıydı. Orada bir tane bile iyi insan yoktu.

 

Ama Chu Feng onları tek bir bakışıyla korkutmayı başarmıştı. Bu nadir görünen bir şeydi.

 

İkisi de neden Chu Feng'in bu bakışından bu kadar korktuklarını anlayamıyordu. Ama Chu Feng'in ne kadar korkunç biri olduğunu anlamışlardı. Bu delikanlı dışarıdan bakınca şeytani görünen insanlardan katbekat daha korkunç biriydi.

 

Bu sefer gerçekten de yanlış kişiye çatmışlardı. Hiç düşünmeden özel bir şey çıkardılar ve yardım sinyali yollayarak Gizli Kan Kilisesinin üyelerini çağırdılar. Kiliselerine ihanet ediyor olsalar bile bu ikisi hayatlarına devam etmek istiyordu.

 

"Woosh." O sırada Zhao Shaoqiu sonunda tepki verebildi. Durumun iyi olmadığını fark etmişti. Bir şey demeden hemen harekete geçti, Muhteşem Sırmalı Şehre doğru uçuyordu.

 

"Chu Feng, çıldırdın mı sen? Nasıl olur da Gizli Kan Kilisesinin adamlarını buraya çağırırsın? Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" Dedi Luo Lian. Ses tonu önceye kıyasla çok farklıydı. Artık kendini yüksekte gören, küçümseyici bir ses tonu yoktu. Bu endişe ve kafa karışıklığı dolu bir sesti.

 

"Sormaya gerek var mı? Kana kanla karşılık vereceğim." Dedi Chu Feng umursamaz bir tonla.

 

"Ne? "Kana kanla cevap vermek mi? Kaç kişi olduklarını biliyor musun sen? Yetiştirme seviyelerini biliyor musun? Lil Ru'nun gözlerini oyan kadının ne kadar korkunç olduğunu biliyor musun?"

 

"Hiçbir şey bilmiyorsun. Yoksa hepsini tek hamlede tek başına mı halledeceksin?"

 

Luo Lian Chu Feng'e inanamıyordu. Onu anlayamıyordu. Chu Feng'in yeteneğine tanıklık etmişti ama Chu Feng'in tek başına Gizli Kan Kilisesinin çekirdek müritlerini yenebileceğine inanmıyordu.

 

"Ne? Korktun mu?"

 

"Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarının insanları bu kadar mı yani? Yaşamlarına bu kadar sıkı sıkı tututan ve ölümden korkan, korkak insanlar. Bir de bu hâlinizle Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarının dışından olanlara tepeden mi bakıyorsunuz? Size bu yetkiyi kim veriyor ki?" Chu Feng hiddetli gözlerini hâlâ titremekte olan Luo Lian'a çevirmişti. Bakışları küçümseme doluydu.

 

"Ben..." Chu Feng'in bu sözlerini ve bakışlarını gören Luo Lian sinirlenmişti. Ama nutku tutulmuştu. Çünkü Chu Feng'in dediği doğruydu, korkmuştu.

 

"Korktuysan git de bir yerde saklan. Ben, Lil Ru'nun intikamını alacağım. Sen kenardan izle."

 

"Ama etrafta koşuşturma, seni kurtararak vaktimi harcayamam."

 

Chu Feng sözlerini bitirdikten sonra bakışlarını Gizli Kan Kilisesinin adamlarına çevirdi. Kolunu bir salladı ve adamları havaya kaldırdı. Sonrasında adamlar yere düştü. Adamları Chu Feng acımasızca parçalamıştı.

 

Kolunu birkez daha salladı. Görünmez bir dalga katmanı tüm avluyu kapladı. Avluda olmalarına rağmen Luo Lian ve Luo Dede Chu Feng'in ne yaptığını fark edememişti.

 

Ama o sırada dışarıdan avluya bakan biri Chu Feng ve onları göremezdi artık. Avlu ve ev tamamen kaybolmuştu. Chu Feng onları gizlemişti.

 

“Woosh woosh woosh woosh.”

 

Chu Feng hazırlıklarını bitirdiğinde ufukta bir titreşim başladı. Sonra da birkaç kişi uçarak belirdi. Bir bir yere indiler. Yere inenlerin hepsi hiddetli yılanları andırıyordu. Kıyafetlerinden bunların Gizli Kan Kilisesinden oldukları anlaşılıyordu.

 

Gizli Kan Kilisesinden bu kadar kişiyi bir arada gören Luo Lian tekrar titremeye başlamıştı. İster istemez kendini Chu Feng'in arkasına gizledi.

 

Gizli Kan Kilisesinin üyeleri Chu Feng ve onları göremiyordu. Görebildikleri tek şey yerde kan ve yara bere içerisinde yatan, acı acı çığlıklar atan adamlarıydı.

 

"Haha size ne oldu böyle?" İki adamı gören Gizli Kan Kiliselilerin aceleci ve endişeli bir tavrı yoktu. Adamların yaralarını iyileştirmeye tenezzül bile etmiyorlardı. Yüzlerinde şeytani bir gülümseme vardı, sanki adamların acısından zevk alıyorlardı. Bu hareketleri bu insanların ne kadar şeytani olduğunu ortaya koyuyordu.

 

"Kim yaptı size bunu?" Sonunda bir kadın sesi duyuldu. Bu ses duyulduktan sonra insanlar bir geçit açarak oluşturdukları çemberi bozdu. Geçitin diğer tarafından yüzü makyaj dolu orta yaşlı bir kadın belirdi. Yüzündeki makyaj yüzünden bir hayaleti andırıyordu. Kalabalıktan ileri çıktı.

 

Kadın çok çirkindi. Tehditkâr bir hava yayıyordu. Bir bakışta bu kadının elindeki kanın haddi hesabı olmadığı, sayısız insan öldürdüğü anlaşılıyordu.

 

Ama dikkati en çok çeken şey boynundaki kolyeydi. Kanlar bu kolyeden damlıyordu. Çünkü boynundaki kolye insan gözlerinden yapılma bir kolyeydi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr