Bölüm 1010: Küçümseyen Tavır

avatar
3747 13

Martial God Asura - Bölüm 1010: Küçümseyen Tavır


 

Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Kharsmi

 

Chu Feng'e bundan bahseden Zhao Shaoqiu, Chu Feng'in cevabını beklemeden hemen küçük avluya girdi.

 

Chu Feng aptal değildi. Zhao Shaoqiu'nun dedikleri çok şüpheliydi. Bu yüzden olanları duyabilmek için duyma yetisini artırdı.

 

"Shaoqiu, ne diye geldin buraya?" Diye sordu genç kadın şaşırmış bir şekilde.

 

"Luo Lian sebebini anlatayım. Güney Deniz Bölgesinden biri geldi. Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarına ilk defa gelmiş, buraları çok iyi bilmiyor. Düşen Yapraklar Bambu Ormanı denen bir yeri soruyor. Buraya gelmesi zor olduğundan onu ben getirdim. Luo Dedeye zahmet olacak ama Düşen Yapraklar Bambu Ormanı hakkında soru soracakmış." Dedi Zhao Shaoqiu.

 

"Yine birini mi getirdin dedeme? Nasıl böyle bir şey yaparsın? Söz vermedin mi bir daha dedeme birini getirmeyeceğine?" Zhao Shaoqiu'nun dediğini duyan Luo Lian isimli kadın sinirlenmişti.

 

"Vaay Güney Deniz Bölgesinden biri mi geldi? Gidip görmek istiyorum, Güney Deniz Bölgesinden biri nasıl olur merak ediyorum." Tam da o sırada küçük bir kız sesi duyuldu.

 

"Lil Ru, gitme oraya." Diye bağırdı Luo Lian. Ama çok geçti artık.

 

"Bam." Avlunun kapısı çoktan açılmıştı. Chu Feng kendisine doğru koşan küçük tatlı bir kız gördü. Kızın saçları iki tarafından toplanmıştı. Büyük, parlak ve zekâ fışkıran gözleriyle avludan fırlamıştı.

 

"Vaay ağabey sen Güney Deniz Bölgesinden mi geldin?"

 

"Bu Güney Deniz Bölgesi nasıl bir yer? Eğlenceli mi? Lil Ru'ya anlatsana biraz?" Küçük kız yabancılardan hiç korkmuyordu. Chu Feng'i bir kere gördü mü koca siyah gözleri hemen parlamaya başlamıştı. Sonra hemen Chu Feng'in yanına koştu ve etrafında çemberler çize çize sorular sormaya başladı.

 

"Güney Deniz Bölgesi." Chu Feng o sırada şaşırmıştı. Doğu Deniz Bölgesinden gelmişti o, neden Güney Deniz Bölgesinden geldiğini söyleyip duruyorlardı?

 

"Ağabey benim adım Lil Ru. Senin adın ne? Arkadaş olalım mı?" Chu Feng daha cevap vermemesine rağmen kız gittikçe daha da heyecanlanıyordu. Küçük tombul ellerini Chu Feng'e doğru uzatmış, onun ellerini sıkmak istiyordu.

 

"Merhaba Lil Ru. Benim adım Chu Feng. Bana Chu Feng Ağabey demek ister misin?" Chu Feng Lil Ru isimli bu küçük kızı çok şeker bulmuştu. Hemen kızı kucağına aldı kaldırdı.

 

"Lil Ru'yu bırak." Chu Feng Lil Ru'yu kaldırır kaldırmaz uzaktan keskin bir ses geldi.

 

Kafasını kaldırıp bakan Chu Feng uzakta bir kadın gördü. Kadının kıyafetleri sıradandı. Oldukça güzel bir kadındı. Yetiştirmesi de fena değildi, Kaynak alemin dokuzuncu seviyesindeydi. Bu şüphesiz Luo Lian olmalıydı.

 

"Gidebilirsin. Dedem sana bir şey anlatmayacak. Bilmek istediğin bir şey varsa git cevabını kendin bul. Buraya gelip de dedemi zahmete sokma." Dedi Luo Lian, Chu Feng'in Lil Ru'yu yere koyduğunu gördükten sonra.

 

Luo Lian'ı gören Chu Feng kaşlarını çattı, keyfi bozulmuştu. Chu Feng bir sürü türden insan görmüştü. Bir bakışta bu Luo Lian'ın insanları gücüne göre yargılayan biri olduğunu anlamıştı.

 

Chu Feng daha gücünü göstermemişti. Yetiştirme gücünü gösterecek olsa Luo Lian kendisiyle böyle konuşmaya cüret edemezdi.

 

"Luo Lian o bir misafir. Misafire böyle davranılır mı? Güney Deniz Bölgesinden gelen bu dostumuzu içeri al." Ama tam da o sırada avlunun içindeki evden yaşlı bir adamın sesi geldi. Bu muhtemelen o seyyahın, eski Dövüş Kralının sesiydi.

 

"Dede..." Dedesinin Chu Feng'i içeri almasını istediğini duyan Luo Liang kaşlarını çattı. Her şey sinirine dokunuyordu sanki.

 

"Luo Lian, madem Luo Dede kabul etti daha fazla inat etme." Durumu gören Zhang Shaoqiu hemen Liu Lian'ı sakinleştirmeye çalıştı. Bir de aklına bir fikir gelmişti, bakışlarını Lil Ru'ya çevirdi. "Lil Ru, sen Timsah Canavar Dağına gidip Timsah Canavarları avlamak istemiyor muydun? Ben seni götüreyim oraya, ne dersin?" dedi.

 

"Timsah Canavarı avı mı? Oleeey!" Lil Ru bu sözleri duyunca neşeden uçmuştu. Hızla kafasını sallamaya başlamıştı. Zeki Lil Ru hemen elini uzatıp Luo Lian'ın elini tuttu. Şımarık bir çocuk gibi ileri geri sallanıyor "Abla sen de gel olur mu?" diyordu.

 

Bu sözleri duyan Luo Lian'ın yüzünde de bir heyecan oluşmuştu. O da bu Timsah Canavar avına gitmek istiyor gibi duruyordu. Bu yüzden isteksiz ifadesinden kurtuldu ve kafasını salladı.

 

"Timsah Canavar Dağı Muhteşem Sırmalı Şehrin doğusunda mı?" Diye sordu Chu Feng.

 

Buraya gelirken birkaç tane dağın yanından uçtuğunu hatırlıyordu. Dağda bir sürü birbirine benzeyen farklı Azman Canavarlar vardı. Bu canavarlar muhtemelen özel bir Azman Canavarı klanındandı.

 

Ama dağda bir sürü insan vardı. Azman Canavarları sadist bir şekilde katlediyorlardı. Kullandıkları yöntemlerden iyi insanlar olmadıkları anlaşılıyordu.

 

"Evet öyle, ne olmuş?" Luo Lian Chu Feng'e soğuk bir bakış attı. Bakışı hiç de iyi niyetli değildi.

 

"Eğer öyleyse oraya gitmemenizi öneririm. Dağda birkaç tane istenmeyen misafir gördüm. Bulaşılmaması gereken insanlarmış gibi duruyorlardı." Dedi Chu Feng dürüstçe.

 

"Ne komik. Sen Shaoqiu Ağabeyin yetiştirme seviyesini biliyor musun? Ben söyleyeyim sana; Shaoqiu Ağabey Gök aleminde bir uzmandır. Timsah Canavar Dağında istediği yere gidebilir." Diye sinirle Chu Feng'e baktı Luo Lian. Bakışları küçümseme doluydu.

 

"Hehe, Lil Lian hadi gidelim. Güney Deniz Bölgesinden gelen arkadaşlarımız Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarının adetlerini ve insanlarını çok iyi bilmez." Luo Lian'ın kendine güvendiğini gören Zhao Shaoqiu güldü. Chu Feng'e cevap vermeden kolunu salladı ve Luo Lian'la Lil Ru'yu yanına aldı. Sonra üçü de havaya uçtu ve ufukta kayboluverdiler.

 

Bunu gören Chu Feng sadece gülümsemekle yetindi. Luo Zian ve Zhao Shaoqiu'nun küçümseyici tavırları onu sinirlendirmemişti. Çünkü böylesi insanlara sinirlenmeye değmezdi.

 

Chu Feng evin içine girdi. Evin içinde yaşlı bir adam vardı. Yaşlı adam o sırada yemek yapıyordu. Adamın üstünde oldukça sıradan bir kıyafet vardı, hatta kıyafeti yamalarla doluydu. Biraz bitkin duruyordu ama yüzünde hâlâ bir gülümseme vardı.

 

"Güney Deniz Bölgesinden gelen dostum biraz içeride bekleyebilirsin. Yemek neredeyse hazır. Sormak istediğin bir şey varsa yemek yerken konuşabiliriz. Ne dersin?" Dedi yaşlı adam yüzünde gülümsemeyle. Çok nazik biriydi.

 

"Efendim sizi de rahatsız ettim kusuruma bakmayın." Chu Feng teklifi reddetmedi ve adamın gösterdiği odaya gitti.

 

Oda çok büyük değildi, oldukça sade bir odaydı. Ama çok topluydu. Odanın ortasında yuvarlak bir masa vardı. Masanın etrafında üç sandalye vardı.

 

Masanın üstünde birkaç tabak yemek ve bir şişe aromalı şarap vardı. Çok çekici duruyordu.

 

Chu Feng hemen sandalyelerden birine oturdu ve adamın yemek yapmayı bitirmesini beklemeye başladı. Çünkü adamın artık yetiştirmesi olmasa da görmüş geçirmiş biri olduğunu anlamıştı. Bu yaşlı adam gerçekten de kendisine yardımcı olabilirdi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr