Bölüm 1007: Güney Turkuaz Ormanı

avatar
4461 11

Martial God Asura - Bölüm 1007: Güney Turkuaz Ormanı


 

Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Kharsmi

 

"Şimdi karşıma on tane Dövüş Kralı mı çıkacak? Yoksa yüz tane mi Dövüş Kralı olacak? Hepsine hazırım! Hiçbirinden korkmuyorum!" Chu Feng gülerek bağırıyordu.

 

Dövüş Kralıyla savaştıktan sonra kendi gücünü daha iyi kavramıştı. Savaş gücü Dövüş Kralıyken olduğu kadar güçlüydü ama yine de birinci seviye Dövüş Kralları karşısında durmaya yeterdi.

 

Yıldırım Zırhını da kullanırsa ikinci seviye Dövüş Kralı karşısında bile durabilirdi. Bu yüzden Chu Feng karşısında yüz tane birinci seviye Dövüş Kralı çıksa bile başa çıkabilirdi.

 

"Ne? Gelmeyecek misin daha fazla? Yoksa bana karşı ne kullanacağını mı düşünüyorsun kara kara?" Herhangi bir şey olmadığını gören Chu Feng tekrar bağırmaya başlamıştı.

 

Chu Feng'in endişeleri büyük ölçüde azalmıştı. Bu oluşum çok güçlüydü. Savunma ağından Chu Feng'in kıramayacağı bir şey olduğu anlaşılıyordu. Bu güçlü oluşum, rakibinin çok güçlü olduğunu gösteriyordu. İstese Chu Feng'i hemen öldürebilirdi.

 

Ama rakibi Chu Feng'i öldürmek istemiyordu. Rakibi Chu Feng'i doğrudan öldürmektense dalga dalga ışıktan figürler yolluyordu. Ayrıca Chu Feng bu insan figürlerinin öldürme niyetiyle saldırdığını ama saldırırken Chu Feng'in savunamayacağını fark ederlerse kendilerini geri çektiklerini fark etmişti.

 

Bu da Chu Feng'in tahminine destek oluyordu; bu oluşumun sahibi onunla oynamak istiyordu, onu test ediyordu.

 

Chu Feng'in anlamadığı şey ise bunu kimin yaptığıydı, daha buraya yeni gelmişti ve kimseyi tanımıyordu.

 

"Hum"

 

O sırada her yeri kaplayan ağ yok olmaya başladı. Sonra da tamamen kayboldu.

 

Bunu gören Chu Feng hemen büyük oluşumun içinden çıktı. Güvenliğe ulaştığına karar verince durdu.

 

"Teşekkürler efendim." Chu Feng hemen oradan ayrılmadı. Arkasını döndü ve ellerini birleştirerek oluşumun eskiden olduğu yere doğru saygılarını sundu.

 

Ama Chu Feng'i şaşırtan bir şey oldu; Chu Feng ne kadar kibar olursa olsun oluşumun sahibi ortaya çıkmadı, bir tepki vermedi.

 

"Güm güm" Cennet Yolunun çıkışı kapanmaya başlamıştı. Okyanus tekrar eski hâline dönmüştü, hâlâ dalgalıydı ama ışıklardan eser kalmamıştı.

 

Ama bu sakin hâli oluşumlu hâline kıyasla daha da garipti.

 

"Oluşumu yapan kişi seni görmek istese kendini gösterirdi. Kendisini göstermemiş olması seninle tanışmak istemediği anlamına geliyor. Bence bu oluşum senin için yapılmamıştı." Dedi Eggy gülerek Chu Feng'in hâlâ beklediğini görünce.

 

"Oluşumu yaratan kişiyi aramıyorum, Tantai Xue'yi arıyorum." Dedi Chu Feng endişeli bir hâlde. Tantai Xue'nin Cennet Yolunu geçememiş olmasından korkuyordu.

 

"Demek o kızı düşünüyorsun ha. Eh o iş kolay. İki seçenek var. Cennet Yolunda bir kaza yaşamış ve geçememiş olabilir. Cennet Yolu kapandığına göre artık geçemez."

 

"Diğer seçenek ise Cennet Yolunu çoktan geçmiş olması. Ama seni beklememiş ve gitmiş."

 

"Hangi seçenek gerçekleşmiş olursa olsun burada beklemenin bir anlamı yok." Dedi Eggy dudaklarını bükerek.

 

Chu Feng, Eggy'nin ne demek istediğini anlamıştı. Ama Cennet Yolunun çıkışı ona bir garip gelmişti. Neyin yanlış olduğunu bulamıyordu. Bu yüzden etrafı kolaçan etmeye devam etti, Cennetin Gözlerini kullanıyordu.

 

"Ey, şurada bir oluşum var." Sonunda Chu Feng özel bir yer keşfetti; devasa okyanusun üstünde bir oluşum vardı.

 

"Bu..." Chu Feng buraya yaklaşınca nutku tutuldu. Bu oluşum çok sertti. Bu muhtemelen Mavi Pelerinli bir Dünya Spiritisti tarafından yapılmıştı. Gerçek bir işlevi de yoktu, sanki sadece şov olsun diye yapılmıştı.

 

Oluşumun üstünde büyük harflerle şöyle yazıyordu: "DÖVÜŞ SANATI KUTSAL TOPRAKLARINA HOŞ GELDİNİZ. İLK SEFERİNİZ OLDUĞUNA GÖRE BURAYI TANIMIYOR OLABİLİRSİNİZ. BURANIN BEŞ KİLOMETRE KUZEYİNDE MUHTEŞEM SIRMALI ŞEHİR VAR. BU ŞEHİRDEKİ ZHAO AİLESİNİN EVİNE GELİN, SORULARINIZ CEVAPLANACAKTIR."

 

Bu oluşum Chu Feng gibileri için hazırlanmıştı, Cennet Yolundan yeni çıkanlar için. Ama Cennet Yolunun çıkışından uzakta bulunduğu için Chu Feng gibi dikkatli olamayanlar bunu bulamazdı. Yani bu oluşum biraz anlamsız kalıyordu.

 

Etrafı dikkatle inceleyen Chu Feng bu oluşumdan başka bir şey olmadığını fark etti. Bu yüzden de Chu Feng harekete geçti ve Muhteşem Sırmalı Şehre doğru yola koyuldu.

 

Aslında Chu Feng'in bu Muhteşem Sırmalı Şehirle ilgili şüpheleri vardı. Bu oluşumu yaratan kişi oluşumu böylesine şüpheli bir yere koyarak sanki bir şeyden kaçınmaya çalışıyordu. Göze hiç de tekin gelmiyordu .

 

"Tüm sorularınız cevaplanacaktır." kısmı Chu Feng'in içine bir şüphe düşürmüştü. Bu bir tuzak gibi geliyordu.

 

Ama bu hiçliğin ortasında olduğundan ve kimseyi tanımadığından elinden gelen tek şey bu oluşumu dinlemekti.

 

Oluşumda yazan doğruysa çok yararlı olurdu. Oluşum diğerlerini kandırmak için orada olsa bile Chu Feng oluşumu yapan kişinin kendisine bir şey yapmayacağını düşünüyordu.

 

Ama Chu Feng, Muhteşem Sırmalı Şehre doğru yola koyulacakken on binlerce kilometre ötesinde bir manzara belirdi.

 

Kocaman ve güzel topraklar gözükmüştü. Gökyüzüne uzayan garip ağaçlarla kaplıydı. Ağaçlar gerçekten de kocamandı, tepeleri bulutlara değiyordu .

 

En ince olanların bile kalınlığı on metre vardı, kalınları yüz metre civarındaydı. Daha kalın olanların kalınlığı yüzlerce metreye ulaşıyordu, uzunlukları ise on bin metreye yakındı. Bu akıl almaz bir şeydi.

 

Ama asıl dikkati çeken şey bu göklere ulaşan ağaçlar değildi. Asıl dikkat çeken şey ağaçların tepesindeki binalardı.

 

Çok güzel binalardı bunlar; çok şatafatlılardı ve antik bir havaları vardı. Devasa ağaçların tepesindeki binalar birbirlerini tamamlıyordu. Muhteşem bir uyum içerisindelerdi.

 

Devasa ağaç okyanusunu kavramak imkânsızdı. Binalar da aynıydı. Burada yaşayan insanları kavraması ise daha da zordu. Yüz milyon insan yaşıyordu bu ağaçların tepesinde.

 

Yüz milyondan fazla insan... Ayrıca çok bolluk içinde yaşıyorlardı. Sırf bundan bile anlaşılıyordu aslında ağaçların ne kadar büyük bir alan kapladığı; üstlerinde neredeyse bir ulus yaşıyordu. Ama bu ormanın tanıdık bir ismi vardı: Güney Turkuaz Ormanı

 

Güney Turkuaz Ormanının merkezinde binlerce metre uzunluğunda sekizgen bir bina vardı. Binanın etrafında büyük bir insan grubu toplanmıştı. Hepsi de sıra dışı yetiştirmeye sahip yaşlılardı. Yaş ve yetiştirme seviyelerinden bunların Güney Turkuaz Ormanının ileri gelenleri olduğu anlaşılıyordu.

 

Ama yaşlılar sekizgen binaya saygı dolu gözlerle bakıyorlardı, neredeyse nefes almaya bile cesaret edemiyorlardı .

 

Binanın içinde kar beyazı saçlı bir yaşlı adam bağdaş kurmuş oturuyordu.

 

Binanın içinde kudretli bir güç dolanıyordu. Bu güç sanki yaşlı adamla bir olmuştu. Ama sanki güç adamın bedeninden çıkıp da duvarlara giriyordu.

 

Sonunda gücün hepsi çıktı. Yaşlı adam yavaş yavaş gözlerini açtı.

 

Yaşlı adamın gözlerinin derinliklerinde bir neşe parıltısı belirdi. Sonra da güldü. "Gerçekten de Tanrıların bir hediyesi. Böylesine yetenekli biriyle karşılaşacağımı sanmazdım."

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44260 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr